/i/Devlet

  1. 1.
    +6
    Osmanlı’da 15. yüzyılda kullanılmaya başlanan cellatlar, 16. yüzyılda Bostancı Ocağına bağlı bir ocak kurdular. Genellikle Hırvat dönmeleri veya çingenelerden seçilen cellâtlar, padişahın özel koruması da olurlardı. Cellatların sağır ve dilsiz olması gerekirdi zira mahkûmun son çığlıklarını duyup etkilenmemeleri ya da kurbanın yalvarmasıyla merhamete gelmemeleri bekleniyordu.

    DEVLET ADAMLARININ iNFAZINI ‘CELLÂTBAŞI’ GERÇEKLEŞTiRiRDi

    Cellatların lideri olan ‘Cellâtbaşı’, bostancıların lideri ‘Bostancıbaşına’ bağlıydı. Sıradan mahkûmların cezalarını diğer cellatlar gerçekleştirirken devlet adamlarının ve mühim şahsiyetlerin infazını Cellâtbaşı gerçekleştirirdi. Vezir, kazasker gibi üst düzey devlet adamlarının idamlarında Bostancıbaşı da bulunur, idam fermanını okuyarak, mahkûmu teselli eden sözler söylerdi. Sonra da Cellâtbaşı infazı ifa ederdi. Saraydan çıkan infaz emri; eğer idam sarayda olacaksa Bostancıbaşı’na, saray veya istanbul dışında olacaksa Kapıcıbaşı’na verilirdi.
    HER iNFAZIN AYRI KURALI VAR

    Yeniçerilerin kellesi, cellat satırıyla vurulurdu. Bu satır hâlen Topkapı Sarayı Silah Hazinesinde sergilenmektedir. Vezirler, sadrazamlar, devlet adamları genellikle boğdurulur, sıradan şahısların kılıçla başları vurulurdu. Kementle boğularak idam edilenlerin, ibret ve inandırıcılık için ölümünden sonra ‘şifre’ denilen gayet keskin ve özel bir usturayla kafaları kesilirdi. Hânedân mensuplarının ise asla kanı akıtılmaz, onlar mutlaka boğularak idam edilirdi. Zira Osmanlı Hânedânı mukaddes sayıldığından kanı akıtılamazdı. Osmanlı şehzâdeleri genelde yay kirişi ile boğulmuştur.

    “KELLE KOLTUKTA”

    Cellatlar, Müslümanların kegib başlarını infazdan sonra, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına koyarlardı. Bu yüzden devletin üst düzey görevlileri, “kelle koltukta geziyoruz” ifadesini çok kullanırlardı. Müslüman olmayanlar ise yüzükoyun yatırılarak, kesilen başları kıçlarının üzerine konulurdu.

    iKi AYRI MEZAR

    idam edilecek şahıs, istanbul dışında uzak bir yerdeyse, kesilen başının bozulmaması için bal dolu bir torbaya konulur, sultanın huzuruna öyle getirilir, bir tepsi içinde padişaha gösterilip, ibret taşına konulur, üç gün teşhir edilirdi. Beden ise öldürüldüğü yere gömülürdü. Bu sebeple, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur. Bunlardan en meşhuru, Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı sebebiyle başı kesilen ve bir bal torbası içinde pâyitahta gönderilen, sonra da denize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşadır.
    iSiMSiZLER

    Çok meşhur bir-ikisi hariç, isimleri bilinmeyen cellatların, mezar taşlarına da isimleri yazılmazdı. insanlar mezarlarının bile cellat mezarı yanında olmasını istemediğinden, farklı bir mezarlıkları vardı. Cellatlar, o zamanlar istanbul’un en uç noktalarından biri kabul edilen, Karyağdı Tekkesinin 100 m. ilerisindeki Cellat Mezarlığı’na defnedilirlerdi.

    beyler emeğe saygı lütfen 2 saattir yazıyorum
    ···
   tümünü göster