/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 101.
    +20
    o ilk bir kaç saniyeyi anımsayamıyorum zira küçük çaplı bir felç geçirmiş olabilirim..

    ozan ve ayşen aynı koltukta, dip dibe, dediğim gibi diz dizeler,

    o şekilde ne kadar bakakaldım onu da bilmiyorum ama anılarımın arasında, o günle ilgili kalan en canlı karelerden biri, ayşen in beni gördüğü an ki yüz ifadesi..

    herhalde insan karşısında şeytanı görse öyle bakmaz.. şahsen kendi hayatımı şöyle bir düşünüyorum da, ona benzer, hatta yakınından geçebilecek bir bakış bile atmamışımdır herhalde en korktuğum-en nefret ettiğim insana bile..

    güzel yüzü, o an, işte o saniye benim için artık lanetlenmiş bir kötülük timsaline dönüşmüştü.. genelde parlak parlak, iri iri olan o gözler; kısılmış, kendini savunmaya hazır bir kedinin gözleri gibi yarı korku yarı şaşkınlık haline bürünmüştü,

    bebek gibi masum yüzü, bükülünce onu daha da bebeksileştiren dudakları gerilmiş, burun delikleri genişlemiş.. yüzünü çepeçevre bir riyakarlık ve "suç üzeri yakalanmış" insan pgibolojisinin izlerini taşıyan endişeli bir hal kaplamıştı..

    neden sonra okan kolumdan sarstı da kendime geldim,

    "-oğlum, tamam önüne bak artık, konuşuruz, bırak şimdi lütfen bak, kaç kişi gelmişiz, rezillik olacak.."

    robot gibi önüme dönmüştüm..

    rezillik çıkacak.. evet bunun olması için benim o ikisine kafa göz dalmam ve o sinemayı darmadağın etmem gerekiyordu..ama gel gör ki, bırakın ortalığı yıkmayı, adım bile atacak derman bulamıyordum bacaklarımda, ozanı o zamanlar dövebilir miydim? bilemiyorum ama emin olun o saniye 10 yaşındaki çocuğa bile direnemeyecek bir ruh halindeydim.. diyorum ya, nakavt olmuştum beyler.. bedenim değil, ama ruhum darma dağın olmuştu,

    mideme kurşun yemiş gibiydim resmen..bir ağırlık.. beni hemen, o an oraya çömelmek zorunda bırakabilecek kadar katı-yoğun-hissedilir bir ruhsal ağırlık..bir kaç saniye içinde, kalbi kırık genç bir adamdan, ruhen tamamen tuzla buz olmuş bir ihtiyara dönüşmüştüm..

    neden?

    bunu hak edecek ne yapmıştım ben?
    ilk defa reddedilmiyordum ben beyler,

    elde edemediğim ilk kız değildi ayşen,

    tamam belki ilk kez bu kadar sevmiş, bu derece yoğun, neredeyse elle tutulabilir bir sevgiyle bağlanmıştım birine,

    ama yo hayır..bu, reddedilme acısı değildi,

    bu terkedilme acısı hiç değildi,

    aldatılma acısı bile değildi,

    ben,

    bir yarış atı gibi,

    bir koşu tavşanı gibi,

    resmen bir başkası ile yarıştırılmış,

    ve o yarışı kaybetmiştim..

    o an neye ne kadar üzüldüğümün hesabını tutmam mümkün değildi, ama sonradan anlamıştım ki,

    ben ne ayşenle başlamadan biten gelecek hayallerime,

    ne gönülden sevdiğim birini elde edemeyişime,

    ne de ona bir başkasının sahip olmasına üzülmüştüm,

    aslında ben, kendime üzülmüştüm,

    kırılan gururuma, yok edilen öz güvenime üzülmüştüm..

    ayşen?

    benim hatasız, kusursuz, biricik prensesim?

    nasıl yapabilmişti bunu? beni, nasıl olmuşta bir başkasıyla kıyasıya yarıştırmıştı?

    neye göre tercih etmişti onu?

    daha mı yakışıklıydı benden?

    daha mı zengin?

    yoksa daha mı çok sevmişti?

    daha mı fazla istemişti ayşen'i?

    mümkün olabilir miydi ki böyle bir şey? daha fazla sevilebilir miydi bir insan, daha fazla sevebilir miydi bir insan, benim ayşen'i sevdiğimden

    eğer sadece reddedilmiş olsaydım, bir şekilde aşkımı kalbime gömer ve acımı içimde yaşardım, zira ben gurursuz olamazdım pek fazla, daha da yalvaramazdım.. yavşaklık edemezdim..

    aldatılsaydım eğer, tokadı basar, öfkeyle çeker giderdim en fazla..ve o kadar da koymazdı zaten,

    ama peki ya bu? bu yapılan? nasıl bir plan, nasıl bir izan?

    ben, tercih edilmeyen olmuştum.. kaybeden.. şimdiki deyimimizle loser..hem de en ağırından belki de..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster