/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 626.
    +7 -1
    Neden?..

    Ceydayı ona uygun bir gelin olarak görmüyor muydum?

    Ebruyu ona uygun bir gelin olarak mı görüyordum?

    Herhangi birini gelin olarak gördüğümden emin miyim?

    Gelin olarak görmek ne demek lan?..

    Yatağıma uzanıp bu kez kendi odamın tavanını seyre dalarken, tüm gece yaptığım bu abuk hareketin sebeplerini düşündüm, kendimi bazı şeyleri farketmeye zorladım, ama değişen bir şey olmadı,

    Ceydayı seviyordum, onunla sevgiliydim,

    Öyleyse neden? Neden, ebrudan bahsetmiştim? Ebruyu hiç sevmişmiydim ki? Sevmemiştim bile belki..ama neden o zaman.. gibicem neden? Bu nasıl bir bilinç altıdır, nasıl bir düşünce yapısıdır ulan?

    Yemin ediyorum o zamanki halimin bu yaptıklarını şimdiki kafa yapımla biliyor olsam, kendimin ağzını burnunu kırardım..
    Huzursuz şekilde uykuya daldım.. yarın ceyda ile sert geçecek bir mülakatım vardı belli ki..ha bu arada, o gamsız ve cool geçinen ceydanın da bu derece duygusala bağlayıp trip atması hatta azarlama boyutuna varmasına da ayrıca şaşırdım.. belli ki ne kadar rahat takılmaya çalışırsa çalışsın, benim ilgisizliğime dayanamıyordu..

    Bununla övündüğümü filan düşünüyorsanız büyük hata yaparsınız.. kendimi lanet bir uyuşturucu gibi hissediyorum.. hastayım.. hasta ediyorum.. hastalığın ta kendisiyim.. hayatı sadece am züt meme olarak görüyorsanız, şüphe yok ki bu durum size keyifli gelir, ama ben öyle de göremiyorum..

    Bülbül gibi şakıyayım derken, kendi sesini de kaybeden kanarya gibiyim.. ağzımdan ne çıktığını, kafamdan ne geçtiğini artık ben bile bilmiyorum.. bıçağın sırtında, sınırın ortasında, iki kadının arasında.. kalıverdim.. fena halde aşikarım.. savunmasızım ve duygusal olarak neredeyse çıplağım.. utanıyorum beyler.. çok utanıyorum..
    Ertesi gün ceyda ile konuşup olayı tatlıya bağladım, işin garibi, tıpkı onun da tahmin ettiği gibi, ne yapıp ne edip, bin bir türlü duygu sömürüsü ve demogojiyle olayı kendi lehime çevirdim ( “ya ceyda burada ailem söz konusu, onların yanındayken onlarla ilgilenmezsem hele de onları böyle ayda yılda bir görebilirken, ayıp olmaz mı? Hiç anlayışlı değilsin!”) ve o bunu engellemek adına hiçbir şey yapamadı.. telefondan bile yetmiştim..

    Yine de sonunda özür dileyip sonuçta kazananın o olduğuna inandırdım onu,

    “sen de haklısın bitanem tabi.. kendimi kaptırmışım..o kadar zamandır görmüyordum ki onları, kardeşim sanki uzamış gibi.. babamın saçları biraz daha beyazlamış.. anneannem biraz daha yaşlanmış.. kendimi kaptırdım aileme.. seni ihmal ettim.. özür dilerim.. :’(“

    Bu sömürünün sonucu,

    “biliyorum hayatım aileni çok sevdiğini..ben de seviyorum benimkileri, herkes sever..ben özür dilerim eğer sıkboğaz ettiysem.. bencilce davrandım..”

    “hayır bitanem, ben bencillik ettim seni görmezden gelmeye çalışarak..”

    “Hayır ben…”

    “Hayır ben…”

    Kara murat hanginiz?! Muhabbetine döndü anlayacağınız..

    Sonuç olarak ikimizin arasındaki sorun çözüldü..ama kendi içimdeki düğümler hala duruyordu..

    Yaptığım manasız hareketi ne kadar anlamlandırmaya çalışsam da bir çıkar yol bulamadım.. tanımsız x değeri gibi, tamamn çözümsüz, ve haince duruyordu karşımda, bana ve değerlerime meydan okuyordu adeta..

    Beni şaşırtan şey ise, zaten istediği olan ve kontrolü ele geçiren öteki ben in değil, tam tersine, “iyi ben” in bu hamleyi yapmasıydı..

    Onca mağlubiyet ve bastırılmışlığın ardından, adeta bir intikam çığlığı, kontra çıkarılmış bir yumruk gibi patlamıştı en beklenmedik zamanda..

    Görüyorum ki, iyi tsigalko da yalan söyleyebiliyor, kendi istekleri ve düşüncesi doğrultusunda cesurca hamleler yapabiliyordu.. şüphesiz bu, dümenin başındaki öteki beni çok kızdırmış ve sıkıntıya sokmuştu.. iyilik meleğin hasmından böyle bir darbe beklemiyor olmalıydı.. benim bitti dediğim savaşlar, bu beklenmedik saldırı sonrası, işte yeniden başlıyordu..

    Onu taparcasına seven, hayatının kadını olmaya aday ebru nun peşindeki iyilik timsali tsigalko,
    Ve kadınları hastalık gibi gören ve hiç birini bünyesinde çok da fazla barındıramamasına rağmen, ceyda ile aradığını bulan karanlık tsigalko..

    içimdeki şeytan ve melek yeniden çarpışmaya başlamıştı..ve bu kez ilk kurşunu atan, kendine eskisinden çok güvendiği her halinden belli melek tarafım, belki de kazanmaya ilk kez bu kadar yakındı..
    Ebruyla resimlerimizi anneme gösterdim, kahvelerimizi yudumlarken (şekerli severim) ondan bahsettim.. onunla ilgili her güzel şeyi hatırladığımda (ki genel olarak güzel şeyler yaşamıştık) daha da buruldu içim, en beteriyse, annemin çoğunlukla suskun kalıp arada anlayışla gülümsemesi oldu.. tahmin edebileceğiniz gibi, bu kızı hem fiziken, hem de anlattıklarıma bakılırsa mantıken beğendiğinin göstergesiydi..

    Beni klagib uyarına maruz bırakmaksızın hayırlısı vb. şeyler söyleyince hepten dağıldım ben.. onunla fotolara bakarken ebrunun henüz gülebilen yüzü ve ılımlı gözleri, yerini yaşayan bir ölüye bırakmamışken, bir kez daha aslında bir kızı terkedip gitmekle kalmayıp, adeta bir meleğin kanatlarını kırıp kopardığımı da hissedebiliyordum..tam bir vahşete imza atmıştım.. atmıştı.. öbür ben..

    Lanet sınav için şehre bir kaç gün evvelden gitmek zorunda kaldım, bu sefer icabına baktığıma inanıyorum, eğer sıkıntı olmazsa bu dönem hiç dersim kalmamış olacak, dahası alttan aldığımı da verdim.. ceyda da tatilini kısa kesip (çalışkan şeyin bütü filan yoktu, helal valla, bir de o kadar yakınmıştı güya) cumadan geldi.

    Aramızda biraz sıkıntı olduğu aşikar, her ne kadar olayı tel den halletmiş gibi görünsekte yüz yüze olunca durum farklı oluyor.

    Tolga ve nilay da birbirlerine kavuşma maksatlı erken geldiler şehre, bu benim beklediğim fırsattı, zira en kısa zamanda bizimkilerle ceydayı bir araya getirmek istiyorum, özellikle de tolganın ön yargısını kırmak için önemli bir şans, dediğim gibi, en yakın arkdaşlarımın kız arkadaşımla soğuk olmasını asla istemem..

    Pazar gününe buluşmayı ayarladım, tolga başta kesin bir dille reddetse de yalvar yakar ikna ettim, “abi ayıp ediyorsun, olur mu öyle şey, biz kanka değil miyiz, yakışır mı?” vb. söylemlerle damardan girerek kalbini yumuşatmayı başardım,
    Bu Pazar, yani tatilin son günü, uzun süredir arzuladığım dörtlü takılma olayı gerçekleşecekti, umarım tolga hıyar hıyar davranıp ortamı soğutmaz, nilayınsa merağına yenik düşüp samimi ve içten görünmeye çalışacağını düşünüyorum, en azından ilk akşam için..

    Beni çok zor durumlarda bırakabilecek olan bu tanışmayı neden kendi ellerimle ayarladığıma gelirsek,
    Bunu da bir çeşit test olarak görüyorum.. imtihanlar arasında bir imtihan.. bilhassa da benim için..o gece durumu idare edebilme katsayım, insan ilişkilerinde ne derece başarılı olabildiğimi kendime kanıtlamanın bir yolu.. bakalım bu sınavı verebilecek miyim, verebilecek miyiz?

    Bu Pazar.. anlamsız hayatımın bir başka büyük günü daha..”küçük adamlarda büyük gün ler bitmez”.. ve ben kendimi karınca kadar küçük ama onun kadar yararlı olmanın yakınından bile geçemeyecek iğrenç bir parazit, böcek gibi hissediyorum.. insanların mutluluklarını emen, duygularını ve umutlarını sömüren, kan ve göz yaşıyla beslenen korkunç bir yaratık…
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      burda yine bir ayraç koyayım karışıyor yoksa amk
      ···
   tümünü göster