/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1076.
    +2
    http://fizy.com/#s/3woyhn

    ..bir zamanlar gıptayla baktığım çiftlerden biri de artık biziz..hani zaman zaman özenip, size de anlattığım, "hayatta başka düşünmesi gereken hiç bir şey yokmuşçasına birbirleriyle gülüp eğlenen, birbirlerini düşünen, örnek çiftler"..

    iki hafta içinde, şehrin altını üstüne getirdik buseyle..kafama silah dayasalar gitmeyeceğim yerlere (tarihi marihi cart curt) onun hatrı için gittim, hiç öğrenmediysem 8-10 tane yeni kafe-mekan öğrendim..

    birbirimize o kadar hasretmişiz ki... ve aslında o kadar geç kalmışız ki..şimdi o aradaki zamanı kapatmak için adeta koşturuyoruz..

    peki itirazım var mı?..hiç sanmıyorum (:

    ..çocukken..daha doğrusu, hadi biraz daha net olayım rezil olmak pahasına :p , lisenin başlarındayken..lise hazırlıkta..lise birde, insanların "çıkma" "sevgili olma" muhabbetlerine gerek dinleyici, gerek kulak misafiri olarak pek çok defa şahit olurdum..

    "aga kızı aldım işte..taktım koluma, pastaneye gittik" diye gevrek gevrek anlatırdı karizma abiler, ya da kardeşlerimiz ;)

    "çıkmak" vardı..yani... sevgili oluyorsun..eyvallah..iyi güzel de, peki sevgili olanlar ne yapardı ki?..bir kere, ne konuşurdu yani?..

    hep kafamı kurcalayan soruydu bu.."sevgiliyle ne konuşulur?"..mesela o, kızı taktım koluma, pastaneye gittik diyen çocuk, ne konuşuyordu o arada? masaya oturduğunda, bankta yan yanalarken, yolda ele yürürlerken?..

    ne konuşurdu ki sevgililer?

    nasıl konuşulurdu ki sevgili ile?..

    millet, her ne kadar çocukça bir şekilde de olsa, orta 2 den, hatta orta 1. sınıftan bile başlardı bu "çıkma" işlerine..vardı mesela ilk okulda, hele 8. sınıfta filan, çok, çıkanlar, ayrılanlar, sevgililer..

    bendeniz, düşük libidolu, saftirik kardeşiniz, aradaki bir kaç komik, çocuksu şeyi saymazsanız, taa ebesinin nikahında, anca lise 2 nin ortalarında başlamıştı bu işlere..

    işte o zaman da, aradığım sorulara, kısmen de cevap bulmuş oldum..

    sevgililer ne mi konuşurdu?

    esasen, normal iki arkadaşın konuştuğundan, daha doğrusu, normal iki insanın konuştuğundan farklı şeyler değil sevgililerin de konuştukları..

    aynı alfabe ile, aynı kelimeler ile, benzer, sadece belki biraz daha sevgi dolu cümleler kuruyorlardı birbirlerine, o kadar..

    yani, benim yıllardır kafamda kurduğum gibi, ekstra, ilahi, yüce bir durum söz konusu değildi..

    hatta, bazen öyle kızlara denk gelirdiniz ki, konuşmaktan çok öpüşmek, oynaşmakla geçerdi yan yana olduğunuz zamanlar..e tabi, insanlar çeşit çeşit..

    lafı nereye mi bağlayacağım?
    elbette buse ile konuşmalarımıza (:
    biz, henüz üzerimizdeki aşk sarhoşluğundan ve böylesi manevi duygularla bezeli bir aşka yabancı olduğumuz ötürü (tıpkı geri kalan neslimizin tamamı gibi), biraz da yaşımızı, başımızı, aklımızı almış olduğumuzdan ötürü, öyle mal bulmuş mağribi gibi saldırmıyorduk birbirimize..gerçi, ben, onun dudaklarıyla bir kez olsun dudaklarımı kavuşturabilmek için ömrümden bir kaç seneyi bile feda edebilirdim ama,
    bu tutkumuzu, yetişkin ve henüz sevgili olmuş insanlara yakışır bir şekilde dizginliyoruz..

    "e tsigalko hıyarı? senin ilk geceden tanışıp üzerine atladığın hatunlar ne oldu peki? neredeydi o dizginler o zaman?" diye sorabilirsiniz belki..

    o zaman kulvarlar farklıydı..sadece benim değil, karşımdaki kişinin de bana bakış açısı bambaşkaydı..o nasıl benim bir kaç gecelik zevkimse, ben de onun dolgun memeleri, kavisli kalçalarıyla kolayca elde etmeyi başardığı, zavallı, vasıfsız bir erkekten fazlası değildim..

    ama şimdi öyle mi?

    belki de, gelecekteki karımın gözlerinin içine bakıyorum masaya oturmuş, yüzünü seyrederken..

    belki de, şimdi tuttuğum o eller, bir gün benim çocuğumun, ilk adımlarını atması için kollarından kavrayan eller olacak?..

    nereden bilebiliriz ki?..
    kim bilebilir..

    ama, birbirimize olan yaklaşımımız ve saygımızdan, bunu en azından biz tahmin edebiliriz..

    bakış açısı..beyler, hanımlar!... bakış açısı..önemli..

    ne verirseniz onu alırsınız karşınızdakinden..

    çıplak bacaklarınız, dekolteniz ile tavlarsanız, karşılığı ona göre olur..ya da ilk buluşmada masaya bıraktığınız son model telefonuza göre..

    bakışlarınızla tavlarsanız ona göre..

    düşüncelerinizle, tarzınızla, konuşmalarınızla tavlarsanız ona göre...

    sadece varlığınız bile size aşık olmasına yettiyse ona göre tavlarsınız..

    her birine göre, farklı farklı elde edersiniz insanları, isteyerek, ya da farkında olmadan..

    kendi tercihinizi kendiniz yapar, kaderinizi, aşk hayatınızın kaderini kendiniz yazarsınız..

    size, bundan iki hafta öncesine kadar yazdığım aşk hayatını ve kaderi,

    bir de, şimdi yazmaya çalıştığımla kıyaslamanızı öneririm..neler değişti?..neler değişmedi ki?

    bizi biz yapan, seçimlerimizdir..

    ne olacağımıza karar vermek gerek..

    siz, ne olacağınıza..ne olmak istediğinize karar verdiniz mi?

    ben verdim..
    panpalar, daha yazmaya niyetliydim, ama bu son partın ortalarında gene nüksetti sakatlığım (orta parmak evet)..bir baktırıcam şuna bakalım, ciddi bir şey olabilir, inanın şu son 8-10 cümleyi, partın geri kalanından daha uzun sürede yazabildim :/

    amk parmak deyip geçmemek lazım, çok pis bir ağrısı var be beyler..

    bu gecelik burada bitirelim istiyorum, zaten zaman olarak epey ileriye sardık hikayeyi,

    yarın gece için şimdiden yerlerinizi ayırtın, sürprizlerim olabilir :p

    görüşmek üzere.
    özel mesajları da yine yarın cevaplayacağım panpalar, tekrar kusura bakmayın, bükemiyorum amk organını, harbi harbi tek elle entry giriyorum şu anda, ama sebep, bildiğimiz sebep değil (:
    herkese iyi geceler (:

    özel mesajların hepsini cevapladım diye umuyorum,
    hikayeye de,
    00.30 gibi başlarız, yarın pazar nasılsa. parmağım hala kötü durumda ama fazla zorlamadan yazmaya çalışacağım olduğu kadar. doktora göstericem bakalım, eski bir durumun nüksetmesi olabilir ki, onu paylaşmıyorum şimdilik, öyleyse taku yerim zaten.
    http://fizy.com/#s/3bofi7

    ...

    ne desem..nasıl anlatsam şaşırıyorum bazen..nasıl kelimeler döksem buseyi..bizi..aşkımızı..

    aklıma gelen her daha iyi tasvirin bana getirisi, biraz daha kararmış bir günlük yaprağı ve silgi tozları..

    hani, herkes sevebilir şu dünyada..herkes de sevilebilir elbette..ama..herhangi biri, herhangi biri bile benim hissetiğim duyguları hissedebilir mi?

    ben, bundan bir kaç zaman öncesine kadar, herhangi birinden daha aşağıydım..herhangi birilerine gıpta ile bakardım..herhangi çiftlere..herhangi sevgililere..birbirinin gözlerinin içine bakıp sevgiyle gülümseyebilen herhangi birilerine..

    nasıl, ne zaman çıktım o düştüğüm karanlık zindanlardan da, ne ara vardım güneşin zemine, ben de anlamadım..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster