+1
bunlar ilerliyorlar kapıya doğru, ben de adımlarımı hızlandırdım, önce önlerine geçtim bunların,
sonra da yol verecem aq,
neyse, harbiden de kafamda kurduğum gibi oldu lan,
yol verdim, gülümsemeye çalıştım, teşekkür etti, gülümsedi, gözlerini ayırmadı..
"-selam" dedim, jest ve mimiklerimle de desteklemeye çalışarak,
"-merhaba" dedi gülerek, harika bir ses tonu.. hayal etsem o kadar güzelini, o tipe yakışanını
bulamazdım.
"- ismin ne? tsigalko ben"
"- ayşen ben de, memnun oldum, nerden?"
"-bursa, sen? (gene gülümsemeye çalışıyorum, o ara elde kitap defter yürüyoruz bir yandan)
"-istanbul benimde"
bursa ya gelmiş bir kaç kere, kapalı çarşıyı, zafer plazayı filan konuştuk, eh tabi ben de istanbul
gezilerimden bahsettim biraz.
neyse biz böyle konuşa konuşa servislere kadar geldik nerdeyse, o ara yanındaki tipsiz arkadaşı
demesin mi;
"ya ayşen ben senden fotokopi alacaktım, onu halledelim mi?"
diye, vay aq..ne güzel yan yana gidecektik, yol da merkeze kadar en az 25-30 dakika, iyice
tanırdım, tam da ideal bir başlangıç olurdu işte..
ama illa birileri hayatınıza limon sıkmak zorundadır ya beyler, bu her zaman böyledir işte, sen
plan yaparsın, birileri gelir içine sıçar
dedim ben de bekleyeyim sizi,
öbür kaltak hemen atıldı, "yok yaa gerek yok valla" diye, ulan sana mı sorduk? yolda muhabbet
sırasında bunla da tanıştım ama pek giblemedim tabi, benim gözüm dünyayı görmüyor zaten..bu
da aklı sıra gıcıklık mı yapıyordu ne tak yiyordu anlamadım.
bu öyle diyip kız da nezaketen "cidden gerek yok beklemene" filan deyince, ne yapayım bende,
yavşak değilim ya..zaten züt soruyla gelmişim bin bir bahaneyle tanışmışım, ben de üsteleyecek
yürek nerde?
içimden söve söve bindim minibüse, o gece gene tavanı seyrettim sabaha kadar..
hafta sonu bizim tayfadaki çocuklardan en yakın olduğuma bahsettim konudan,
abi ben anlamıştım zaten, paso o tarafa bakıyordum dedi, güldü.
dedim la ne yapayım, biraz taktik ver, bir şeyler paylaş, ben harbiden kaptırdım galiba kendimi,
kız sınıf arkadaşın, muhabbeti de bir şekilde kurmuşsun, artık işin zor kısmı geride kaldı, her
şekilde bahane bulursun, dışarı filan da çıkardan mı 1-2 kere, zaten olacağı varsa olur kanka,
dedi.
doğru, ama ben şehirde yabancıyım bir tak bildiğim yok ki?..
neyse hafta sonu bunla çıktık dışarı, adam şehrin yerlisi.. öğretti bana 2-3 mekan, aklıma yazdım.
ne var yani ayıp mı aq, bir arkadaş olarak onu dışarı davet edeceğim, bu kadar basit.. bunda ne
ayıp var ne de günah, seviyorum beyler, duyguların en saf ı, en asili..
bu ara bizim tayfadaki binlerden biri de msn den bizim sınıfta olan ama ilk hafta gelmeyen bir
hatunla tanışmış, diyor onu da alırız gruba filan, o ara tabi facebook macebook yok, yonja diye
gibik bir şey var, bilirsiniz..
her neyse, tabi ben ayşenden hoşlanıyorum filan ama o ara da mecbur gruba uyacaz diye yine o
4 e 4 grupla takılıyorum, gruba alırız dediği de o grup işte..
hafta sonu geçmek bilmedi, yahu insan okul başlasın, sabah erken kalkayım, okula gideyim ister
mi? istermiş.. yemin ediyorum sabahın altısında kalkıyordum saçımı başımı düzelteceğim diye..
günler geçti, pazartesi geldi, o sabah gene içim içime sığmıyor, bir şekilde kontağı sağlamışım,
artık işi ilerletmeye bakacağım, ortak noktalar bulacağım falan filan..
geldik okula, o ara bizim bin, serhat, bu bahsettiği kızla beraber binanın önünde, bir önceki
minibüsle gelmiş heralde,
ben sınıfa gideyim, ayşen i göreyim diye kuduruyorum, ama bir yandan da adamlar, hatunlar
kapının önünde, zütümü dönüp nasıl gideyim..
yeni kızla tanıştık biz de, ebruymuş adı, hoş kız, izmirli, tiki desen dersin ama iyi bir kız gibi
duruyor, sanki yaramızlık yapabilme çabasında olan muhallebi çocuğu gibi, beceremeyecek yani
belli, tiki olmayı, cool olmayı beceremiyor..
biraz kapı önün muhabbetinden sonra girdim sınıfa,
direkt girişte pencere kenarını görüyorsun zaten, ayşen, ay gibi parıldıyor tam karşıda, selam
vereyim diye sıralardan birine oturana kadar ona doğru baktım, az daha sivri yer gibime giriyordu,
görmedi, yine gülümseye gülümseye, heyecanlı ifadesiyle birşeyler konuşuyor etrafındakilerle.
Tümünü Göster