1. 51.
    0
    edep lütfen.

    "sscb’ yi geri bırakan sosyalizmdir. çünkü fakir ülkeler geri kalmaya mahkumdur. "
    çok güzel bir uslamlamaymış.

    " burda o kontrolü kim sağlayacak? devlet. yani? siyasal iktidarlar. siz de bunu anlamıyorsunuz. " anlıyorum. bana sorarsan hem devletin hem serbest piyasanın gücünün ve insanların yaşantılarındaki öneminin azaltılması lazım. fakat burada sizin yaptığınızı sandığınız gibi özgürlükle baskı arasında bir seçim yapmıyorum. karın regüle ettiği bir baskıyla (çalışmassan aç kalırsın, topluluğunun etrafında herhangi bir şirket kendi mülkiyeti içerisindeki ekosistemi bozarsa hiçbir şey söyleyemezsin[ https://www.dw.com/en/lit...ities-of-water/a-51844854 ] etc.) ve direkt devlet müdahalesi yani anladığımız anlamıyla regülasyon. regülasyon, çok çeşitli olabilirken (misal çocuklara yönelik bazı reklamların banlanması (bu ya norveçte vardı ya da finlandiya\'da) kar amacı, serbest piyasanın tek 'regulatory force'udur. son aşamada senin kar amacı gütmenin nitelik bakımından alabildiğine farklı insan hayatının farklı boyutlarının hepsine çare bulabilip bulamayacğını düşünmenle alakalı. yani 'özgürlük' çağrınız, dolaylı olduğundan ve (maalesef hoppe'un gösterdiği gibi) söylediklerinizin mantıksal sonucu anti-demokratik olduğundan (eğer SERBEST piyasa istiyorsan hiç kimsenin hiç kimseye karışmaması gerekir. ne yerel bağlamda ne devlet müdahalesiyle) çok da güçlü bir özgürlük imgesi değil.

    ama bana misal özgür bir toplumda piyasaya yer var mı diye sorarsan var veya yok diyemem. Karakteristik özellikleri bakımından çok değişecek bir piyasa olacağı kesin eğer varsa bile.

    tibuk'u ilah gördüğünü söylemedim. insanlar kendilerinin duymak istediklerini tekrarlayan insanlara yakın hisseder. yani duymak istediklerini değiştir dedim.

    son olarak, tavsiyelerim boşuna mı gidiyor bilmiyorum ama, gilded age hakkında bir şeyleri okumanızı tavsiye ederim.
    ek olarak: https://www.ncbi.nlm.nih..../pmc/articles/PMC7357445/
    http://libgen.li/item/ind...768A7E80B80273F9709E473BB

    devlet, kapitalizmi savunmak ve korumak ile görevlidir. bunu yaparken, insanların kapitalizmin yarattığı zenginlikten (devlet içindeki uzun süreli r&d\\\\\\\'nin piyasalar yoluyla toplumun geneline yayılması gibi) faydalanmasını ya da (sendikaları parçalamak gibi) faydalanmamasını sağlayabilir. devlet, liberaller ne derse desin, kapitalist devlettir. yani aslına bakarsan bu söylediklerim (başta finansal olmak üzere regülasyonların yerli yerinde durması, devlet eliyle r&d\'nin artırılması, sağlık sektöründe devletin yer alması gibi sosyal demokratik fonksiyonlar) istediğim son şeyler değiller. ama eğer kapitalizm devam edecekse bunların yerli yerinde durması iyidir. devam etmiyorsa da devletin sscb'deki gibi eksesif bir şekilde kullanılması ya da kırık dökük temsili demokrasinin \'vanguard party\' uğruna gitmesini istemem. işler yoludna gitmiyorsa, öncesinde insanların devlet dışı organizasyonlarda organize olmuş olması, farklı bir ekonomik sisteme geçerken devlet baskısından koruyabilir. ben de aynen bunu yapıyorum işte. CLT\'ler yoluyla, sendikalar yoluyla vs. 'grassroot' bir demokrasi için çabalıyorum.
    eğer bunu değersiz görüyorsan, önceden de örtülü bir şekilde söylediğim gibi, özgürlük anlayışını gözden geçirmeni isterim.

    popper\'ın deyimiyle 'açık bir toplum' istiyorsak, hiyerarşinin öneminin azaldığı, bilimsel organizasyonlar ve medyanın devletin de kapitalistlerin de propagandasından kurtulduğu bir yapı düşünmek zorundayız. iklim değişikliğinin olmadığına dair propaganda, (ki koch brothers tarafından pompalandı bu) şuan amerikan toplumunun yarısına yakınını zehirlemiş durumda misal. bu, benim özgür toplum diyebileceğim bir şey değil.
    insanların genel olarak temiz enformasyona ulaşması için bu tarz organizasyonlarda rotasyon ve delegasyon sistemleri kullanarak, bilgi aktarımını ve akışını temize çıkartabiliriz. tabii, bu, kapitalist sınıfın da yok olmasını gerektiriyor çünkü hiçbir birey milyar dolarları kontrol edebilecek ahlaka ya da hakka sahip değil. [ söylediklerimde bir çelişki yok. devlet de bu hakka sahip olmamalı, fakat iki seçenek arasında kalırsam (deregülasyon, regülasyon) regülasyonu seçerim. kar amacının kontrolsüz kalmasının iyi bir sonuç vereceğini düşünmüyorum. ] üstelik bu kadar gücü tek bir bireyde toplatmak, özgürlüğe yapılan büyük bir müdahaledir. bunun yerine, işyerlerinin kontrolünün işçilerin kendilerine bırakılması, topluluk arazi tröstleri kullanılarak direkt demokrasinin gücünün artırılması, insanların demokrasiyi direkt olarak hayatlarının içinde yaşamasını sağlar ve bilginin hiyerarşik organizasyonlardan, ağsı organizasyonların kontrolüne geçmesini kolaylaştırır (çünkü organizasyon, bir devlet değil ve benzeri organizasyonlarla bir federasyonun içinde yer alıyor)
    işte, benim özgür toplum diyebileceğim toplum, gücün kimsenin elidne toplanmadığı bir toplum görüldüğü gibi.

    merak ediyorsan söyleyeyim hayır, doktorla berberin aynı maaşı almasını istemiyorum :d

    basitçe sscb hakkındaki son görüşüm de bu: https://www.youtube.com/watch?v=3gS6g41m_NU
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster