/i/Felsefe

filozofiya'ya inananların kafalarını açtıkları uhrevi altincidir.
  1. 1.
    0
    Toplumsal çatışmalardaki grup şiddetinde karşıdakinin olumsuz özelliklerini görme, olumluyu yok sayma, siyah-beyaz düşünme, etiketleme, aşırı genelleme gibi düşünce hataları yatar. Biz hep iyiyken öteki hep kötüdür. Karşıdakinin özü itibariyle kötü olduğu ve sahip olduklarımıza tecavüz etmek için fırsat kolladığı bir dünyada dikkatli, güçlü ve misillemeci olmak önemlidir. Diğerinin niyetine ilişkin kötü yorumlar, çatışılan grubu olumsuz etiketleme (kötü, hain, cani, insanlık dışı, barbar vb.), dinî veya ulusal önyargılar, ideolojik saldırganlığın ve tahammülsüzlüğün özünü oluşturur. Kişinin diğer bireye sahici bir empati duyarak aynı zamanda ona karşı şiddete başvurması çok zordur. Bu nedenle saldırı ve savaşlarda “karşı taraf” hep kötü, hiç bize benzemeyen, hatta insanlıktan çıkmış biçimde tanımlanır. Çatışma içindeki grupları oluşturan insanlar tehdidin varlığı ve kaynağıyla ilgili de gerçekdışı değerlendirmeler yaparlar. Bu sabit olumsuz tasarım şu andaki ve geçmişteki yapılan yanlışların ve kötü tutum ve davranışların seçici bir şekilde algılanması ve hatırlanması ile güçlenir. Eklenen her bir olumsuzlukla beraber güçlenir ve saldırı haklılaşır. Etnik ulusal ve uluslar arası çatışmalarda düşmanla ilgili efsaneler yayılır ve düşmanın imajına yeni kötü boyutlar eklenir. Burda toplumsal çatışmaların yönteminden bahsedildi.
    Kainatta bir düzen var, insani duygularla yorumlanırsa tüm dünyayı saran, besin zinciri adını verdiğimiz devasa bir cinayet düzeni, hayvansal bir düzen. Böcekleri ezen gagalar, balıkları yutan mideler, ceylanları parçalayan çeneler. Kainat düzeni dediğimiz şeyse huzursuzluk üstüne kurulu sürekli bir mücadele ve acımasızlıktır. Huzur ise insanın sürekli aradığı ve bulmaya çalıştığı umut. Devlet düzeni o umut olarak vücut bulur. Medeniyeti, insan haklarını temsil eder. Peki bu düzeni sağlamak ve korumakla görevli devlet bunun için ne yapar ? Kendi çatısı altında toplanan insanların huzuru için diğer insanları yok sayar, çıkarları için savaşır. ideolojik sebepleri esas alırsak savaşlar bu sebeplerdenmi doğar yoksa bu ideolojileri gerçeğe dönüştürmenin en etkili yöntemi olarak savaşı düşünmemizi sağlayan içgüdülerimiz, yani doğamız mı ? insandaki saldırganlık, diğer hayvanlardakine benzer şekilde doğal olarak evrimleşmiş bir fenomen. insandaki saldırganlığı hayvanlardakinden ayıran şey ise, buna yol açan duygunun karmaşıklığı.
    Şimdiye kadar savaş ve şiddetin insan doğasında inkar edilemez, önemli bir yeri olduğunu öğrendik; Tanatos. Peki bizi buralara kadar sürükleyen şarkının konusu olan savaşın ve şiddetin insan doğasına uygun olmadığı konusunun bu şarkıda ve bir çok insan hakları yönergesinde yer bulmasının sebebi nedir ? Aynı şiddet gibi huzur ve barış arayışı da insanın doğasında vardır. iki iddiayı da destekleyecek birçok kanıt var; şiddet de, barış da, dayanışma da insan doğasında var. Tüm bu geniş çaptaki duyguların evrimleşme nedeni, hepsinin geçmişte bir şekilde insanın işine yaramış olması.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster