/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 101.
    0
    Bahçenin kapısından dışarı çıktığımda tüylerim diken diken oldu. Soğuk soğuk terlemeye başladım. Ama neden? Evrim ve Devrim'e döndüm. ikisi de korkudan donup kalmıştı. Bu hissi hatırlıyorum. Ne zaman ölecek olsam önce bunu hissediyordum. Kimi ölümümde bunu görmezden gelmiştim, kimisinde de ağlayarak kaçmaya çalışmıştım. Ama hepsinde hissetmiştim. Şimdi ise... Kaçamam. Bu kadar yol geldim. Kafamı sonunda kaldırdığımda karşımda bir kadın vardı. Kadın Nazım olduğum zamanki kuzeni Nuran'a benziyordu. Esmer, 1.75 boylarında ve Nazım'ı öldüren de oydu. Karşımda görünce Nazım'ı köyün dışındaki ağacın altında sanki hayalet musallat olmuş süsü verip peşinden gitmemi sağlamıştı. Sonrasıda da öldürdü tabi.

    Nuran-"Bazı şeyleri hatırlıyorsun. Hepsini hatırlaman ne kadar sürecek dersin? 2 sene? 3 sene? Hadi hatırladın diyelim. Anlaman ne kadar sürecek? 20 sene mi? 30 sene mi? Çok geç kaldın Adem." dedi ve boğazıma yapıştı. Ölecek miyim? Hayır hayır hayır... Bu sefer olmaz. Eline tüm gücümle vurdum ve elini boğazımdan ayırdım. Yere düştüm. Nefes nefeseydim. Neyseki fiziksel gücüm var. Eğer Bir Bine gibi cılız olsaydım orada beni öldürürdü.

    Nuran-"Neden anlamak istemiyorsun? Her şeyi hatırlasan bile yine huzur bulmayacağız. Bu ilk Adem olduğunu bilişin mi sanıyorsun? Bunu daha önce bir kere daha yaşadık. Sana heyecanla ağlayarak sarıldım, sonunda huzura kavuşacaktık. Hatta belki ruhumuz yokolacaktı. Ama sen benim sarılmama karşılık veremedin, kim olduğumu hatırlayamadın. Şimdi de öyle olacak. Onun için ölümünü kabullenmen senin için daha iyi olur. En azından diğer reenkarnene şimdiden hazırlık yaparsak bizi hatırlaması için daha fazla süresi olur. Senin fazla vaktin kalmadı." Burada dikkatimi çeken şey bana sarılıp ağlaması oldu.

    m-"Benim sizin için ne önemim var? Dagaar da Tanrı da sen de niye benim peşimdesiniz? Ne istiyorsunuz? Ruhumu size verince ne elde edeceksiniz?" Yanıma yürüdü ve kaldırmak için elini uzattı. Elini tutmadan kendim kalktım. Elini geri çekti. Cevap vermeye isteği yok gibiydi. Kardeşlerime baktım. Hala aynılar.

    Nuran-"Onları merak etme. Konuşmamız bittiğinde kendilerine gelecekler. Peki bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun? Belli bir planın var mı? Beni arıyordun sonunda buldun. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmez. Seni şimdi öldürmek istemesem de zamanı gelince öldüreceğim." O boğazımı sıkması isteksiz hali miydi? Eğer kas gücüm olmasa ölürdüm orada. Bu kadına fiziksel gücüm yetmez. Ruhsal gücüm zaten yok. Eski hatıralarımda da bir şey yok.

    m-"Her şeyi hatırlayacağım. Ama sorularıma cevap verirsen bu daha kolay olur. Öncelikle sen kimsin?" Bunu sorunca sanki bel altından vurmuşum gibi bir tepki verdi. Öyle bir kötü ruh haline büründü ki sanki ona kimsin demedim de kötü haber verdim. Sinir krizi geçiriyor gibi bir hale geçti. Başını havaya kaldırdı ve bağırmaya başladı:

    Nuran-"NEDEN!!! NEDEN BUNU BiZE YAPIYORSUNUZ? KONU SADECE BiR ELMA MI? DAHA FAZLASI MI VAR? ARTIK BiTSiN BU ÇiLEMiZ!"  Öyle bir isyan ediyordu ki bu kadın sandığımdan daha büyük bir yük omuzluyordu. Elmadan bahsedince kim olduğunu tahmin ettim...

    m-"Sen... Havva mısın?" Kızgın yüzü bana doğru döndü. Ama hala aynıydı.

    Havva-"EVET BENiM! BEN HAVVA! TÜM iNSANLARIN ANNESi VE MiLENYUMLARIN BiLE ATASIYIM! DAGAAR SENiN OĞLUN KABiL! TANRI SENiN OĞLUN HABiL! ARTIK BiLiYORSUN HER ŞEYi AMA NEDEN HALA AYNI? RUHUNU DAGAAR'A VEYA TANRIYA SATSAN DA BiR ŞEY DEĞiŞECEK Mi BiLMiYORUM!" Ne? NEE? DAGAAR VE TANRI BENiM OĞLUM MU? Şimdi Tanrının benim her ölümümde ağlaması, Dagaar'ın sürekli bu reenkarnede olmasa da diğer reenkarnelerde yanımda olmak istemesi, Havva dışında kimsenin beni reenkarnelerim boyunca öldürmemesi... Hepsi şimdi oturuyor. Sonunda yoruldu ve diz çöktü:

    Havva-"Neden Adem? Neden o elmayı yemek zorundaydık? Ne elde ettik? Bir elma için daha ne kadar acı çekmemiz gerekiyor?" Bunu söyleyince bir anda cennetteki elmayı yediğim anı gelmeye başladı.

    ANI

    Cenneti net hatırlamıyorum, hatta Havva'nın orjinal yüzünü ve sesini de. Ama olayı net hatırlıyorum.

    Havva-"Adem, o ağaçtan elma istiyorum." Birden bunu demesi garibime gitmişti.

    Adem-"Ama o elma bize yasak. Tanrının tek ve mutlak kuralı." Ama bunu demem isteğini kesmeyecek gibi.

    -"Belki de tanrı bizi sınıyordur? Yarattığı melekleri gibi sadece O'nun iradesine mi boyun eğeceğiz yoksa kendi irademize mi uyacağız görmek istiyorsa?" Mantıklı. Ama yine de bunu karşı gelme olarak sayabilir. Havva çok istiyor gibi duruyor. Aman, bir kereden bir şey olmaz diye düşündüm. Tek derdim Havva'yı memnun etmekti.

    -"Tamam, sana elma koparacağım." dedim ve elmanın asılı olduğu dala yürümeye başladım. Elmanın yanına yürümeye başlayınca çimenler aksi istikamete doğru eğildiler. Rüzgar aksi istikamete doğru esiyordu. Ağacın dalları benden uzağa doğru sallanıyordu. Sanki tüm doğa bana yalvarıyordu o elmaya dokunmamam için. Hepsini görmezden gelip elmanın yanına gittim ve o elmayı kopardım. Daha sonra Havva'nın yanına yürüdüm. Ama içten içe endişeliyim. Havva'nın yanına oturdum ve elmayı ona uzattım. O da elmayı aldı ve eliyle ikiye ayırdı. Cennette olduğumuz için elmayı elle ikiye ayırma o zamanlar öyle zor bir şey değildi. ikimiz de elmamızdan bir ısırık aldık... Tadı öyle lanetliydi ki... Daha sonra 4 büyük melek karşımızda belirdi. Yüzlerini göremiyorum. Kendimizi aniden ayakta bulduk.

    Cebrail-"Size cennette tek bir kural konuldu. istediğiniz her şeye sahiptiniz. Ne isterseniz oluyordu. Başka bir elma isteyebilirdiniz, hatta elmadan saray bile isteyebilirdiniz. Anında gerçekleşirdi. Ama siz yasak olan elmayı yediniz. Size yapılan o kadar uyarıya rağmen." Sözlerinde herhangi bir öfke veya şefkat yoktu. Bomboş bir duygu vardı.

    Havva-"Biz sadece merak ettik. Elmayı yersek ne olacağını... " Cebrail lafını kesti.

    Cebrail-"Elmayı yersek ne olacağını görmek için farklı bir evren bile yaratabilirdiniz. Ama yapmadınız. Sadece gidip o ağaçtan elma koparıp yemeyi seçtiniz. Bu da Mutlak Tanrı'nın size olan güvenini kaybetmesine sebep oldu. Artık sadece günahkarlarsınız. Günahkar olanların cezasını çekmesi gerekir." Mikail Havva'yı tuttu ve havaya kaldırdı. Havva ne kadar direnirse dirensin kurtulamıyordu. Daha sonra yerde etten bir yığın çıktı ve bir kadın bedeni şeklini aldı. Mikail'in elinde iğne ve iplik oluştu. O etten kadın bedeninin içine Havva'yı koydu ve daha sonra elindeki iğne iplikle Havva'nın ruhunu ona dikmeye başladı. Havva çığlık atıyordu ama ona yardım edemiyordum. Ne kımılayabiliyor ne de konuşabiliyordum.

    Cebrail-"Elmayı koparan kişi sen olduğundan cezanın büyük bir kısmını da sen alacaksın." Azrail'in elinde siyah bir küre oluştu ve onu karnımdan içeriye koydu. Bütün ruhum simsiyah oldu. 

    Cebrail-"Size sınırlı kaynakları olan bir Dünya yaratılacak. Orada Havva dikildiği bedeninde ölümsüzlüğe mahkum edilmiştir. Adem'e ise süreli yaşam hakkı tanınan geçici bedenlerde ve her yeni bedene geçtiğince hafızası silinerek tekrarlı ölümlülüğe mahkum edilmiştir.  Dünyada yaratılacak canlılar ve sizden dünyaya gelecek insanlar da sizin günahınızı yaşayacaklar. Yani doğacaklar, büyüyecekler ve ölecekler.  Sonunda onların günahları büyük olmadığı sürece cennete ulaşabilecek ama sizin günahınız bitene kadar dünyada kalacaksınız. Adem'in bedeninin yaşam hakkından fazla yaşaması durumunda tüm dünyada Mutlak Tanrı'nın lanetleri başlayacaktır. Ne zaman ki Adem eşi olan Havva ile beraber birbirlerine olan sevgilerini ve şu anki yaşadıkları pişmanlıklarını hatırlarsa o zaman herkes affedilecek." Mikail Havva'ya dokundu ve Havva kayboldu. Cebrail yine bana bakarak:

    Cebrail-"Bu Havva için geçerli olan bir cezaydı. Senin cezan onunkinden daha fazla olacak. Üremeniz için bu yaşdıbını normal bir şekilde yaşayacaksın. Sonrasındaki yaşamlarında süreli yaşam hakkına tabii tutulacaksın. Cezan ise zamanı gelince bir seçim yapacaksın.  Umarım doğru kararı verirsin." dedi ve kendimi bir anda dünyada buldum. 
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster