/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    +14 -2
    yakın zamanda dayımlarada fazla yük olmamak amacıyla oturduğum semtin ilerisinde
    bulunan bir pizzacıda işe başladım. telefondan siparişleri alıyordum. bazen rusça
    konuşan müşteriler olduğunda çok büyük sıkıntılar yaşıyordum. bu yüzden yavaş yavaş rusça da öğrenmeye başladım. ülkenin büyük bir bütünlüğünda ukraynaca hakim olsa da rusça konuşanlarda vardı. pizzacının patronu dayımın arkadaşıydı, bu sayede işe girebilmiştim. yoksa daha doğru düzgün ukraynaca bilmeyen kişiyi bırak telefonlara bakmayı, yerleri silmek için bile almazlardı. (ki her sabah zaten yerleri de ben ve 1 eleman siliyorduk)
    neyse fazla da uzatmayayım, yavaşdan asıl olaylara geçeyim...
    ···
    1. 1.
      0
      Neden bu başlığı çaldın AMK bu hikayeyi bilmeyen yoktur bide sukulamislar giberler böyle işi
      ···
  2. 2.
    +11
    odessa da bulunduğum süre zarfınca pek internete girme fırsatım olmamıştı. işten çok yorgun geliyordum.
    haftada 2 gün iznim vardı. biri salı günü (değişebiliyor) biri de cumartesi. yanımda getirdiğim laptopdan daha önce takıldığım forumları inceliyordum. hack bilgilmi genişletmeyi çalışıyordum fakat hala pek bir tak bildiğimi de düşünmüyorum. yer imlerime bir göz atayım dedim. deep web e ilişkin yazıyı yer imlerime ekledim. sonra dedim ki , bir bakalım, neymiş bu böyle. baktım baktım ve baktım...
    ilk olarak tor browser ı indirdim. okuduklarımdan çıkardığım sonuçla burada her türlü polis, mafya, katil (kısacası her bir taktan) bulunuyordu. tor browser ip adresimi gizlemesine rağmen önce güvenlik diyerek birde proxy kullanmaya başladım. bu iyice bağlantı hızımı düşürmüştü fakat yinede yapmalıydım. mac adresimi gizlemeyi unutmadım. girdim bu deeb web denilen lanet olası şeye. ilk olarak tordir e girdim. burada deeb web siteleri kategorilendirilmişti. gözüme ilk çarpan kısım adult oldu. merakla tıkladım, sonrada içerisindeki sitelere tıkladım, tıkladım, tıkladım...
    ···
  3. 3.
    +10
    dıbına koduklarımın bilgisayarına baktığımda her türlü ferre bulunuyordu, adamlar arşiv yapmışlardı. bir ara arşivi kendime almayı düşündüm vazgeçtim. bu sırada işimi de aksatmıyordum tabiki de. sadece izin günlerimde bilgisayarın karşısında oluyordum. ama bu bana yetmiyordu. işten ayrılmayı düşündüm, fakat zaten aldığım maaşın yarısını dayımlara veriyordum. beni burada ağırlıyorlardı zaten.

    bu deep web denilen illetin iyice içine düşmüştüm. karşıma çıkan herşeyi okuyordum. seri katil arayanı bile vardı. durum içler acısıydı, ilanın altındaki yorumlara baktığımda, herifler mail adreslerini verip "bana ulaş,ben yaparım" tarzında birşeyler dediklerini anlamıştım. inanamazsınız, adamın teki telefon numarasını vermişti. çok pis gülmüştüm, geri zekalı herif diye.

    gülmem, numaranın 0532 ile başladığını görünce durdu
    ···
  4. 4.
    +10
    diyerek uzaklaştım. kemiklerim sızlıyordu. zor bela odama tekrar gittim. internette başka bir semte ait ev ilanlarına baktım. artık şu mahallenin serserilerinden de kurtulacak olmam beni sevindiriyordu. 1+1 evlere baktım. kiralar çok pahalıydı. kendime uygun bir ev yoktu. 1 saat süren araştırmam sonucunda kendime uygun , zemin kat , 1+1 ev buldum. sahibinin telefonunu aldım ve arayıp kendisiyle konuştum. kira konusunda da anlaşınca bugün taşınmak istediğimi söyledim. o da saat 7 gibi eve gelebileceğini, o zaman anahtarı teslim edebileceğini söyledi. “tamam” dedim ve telefonu kapattım.

    valizimi hazırladım, odamdan çıktım. dayım
    “ben bırakayım seni” dedi.
    “yok dayı , hiç uğraşma, ben giderim”
    “olur mu öyle şey”
    “yok dayı, rica ediyorum” dedim.
    “tamam, gidince ara “ dedi.

    evden çıktım, daha 1 adım atmadan kapıyı tekrar çaldım. dayım açtı kapıyı.
    “ne oldu evlat?”
    “laptopumu unutmuşumda, getirebilir misin ? “ dedim
    dayım sırıttı…

    ev sahibimin gelmesiyle eve yerleştim. içerisinde eşyalar bulunmaktaydı. bu yüzden burayı seçmiştim. 0’ dan eşya alacak durumum yoktu. şimdi ilk iş olarak şu seri katillik işini halledecektim. tekrar aradım bizim kurbanı.
    “bak güzel kardeşim, benim şakam yok. seni gerçekten öldürmek istiyorlar.”
    “ulan beni niye öldürsünler dingil?” dedi.
    “onu sen bileceksin” dedim.
    “bi bas git işine ya bir daha ararsan savcılığa şikayette bulunurum” dedi.

    kapattım. dingile bak ya, adamı öldürece(ğim)kler , bu gelmiş savcılık diyor. neyse sonuçta adam parayı yatırmıştı bana, başka birisini de tutma ihtimali olmadığına göre bu biraz daha idare edebilirdi.

    aradan 2-3 gün geçtikten sonra internet bağlattım, bu işide hallettim. bu sırada hacker dostumdan haber geldi. sql açığından faydalanarak kullanıcı adı ve şifreyi çektiğini söyledi. bulabildiği en yetkili hesap yardımcı admin gibi birşeydi. ana hesaba erişememişti fakat yine de bir çok yetkisi vardı. bir çok. hesabın bilgilerini bana attı. girmedim. panelde kimliğimi bırakmak istemiyordum. şimdi bu herif bir delilik yapar, ukrayna’da olduğum için de beni bulup, suçu üzerime atabilirlerdi. bu konuyu bir süre düşündüm. sonunda işime yarayacak bir konuda karar kıldım...

    deep webin ne olduğunu soranlar var. bir arkadaşımıza yazdığım cevabı kısaca buraya da yazıyorum:
    internetin bilinmeyen yerleri..
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +10
    zaten benim gibi onlarca ilan vardı. daha çok facebook hesabı kırıyorlardı. ben de bir farklılık yapayım dedim. ukrayna’dan deep webe girecek pek kişi olduğunu sanmıyordum fakat yarım saat geçmeden ilk mail gelmişti. bir kızın profilinin şifresini istiyordu. her türlü ücreti karşılayacağını söyledi. 500 bitcoins istedim. kabul etti ve parayı yolladı anında. admin paneline ilk adımımı atmıştım. çok karmaşıktı ve lanet olası rusçaydı. 2 saat süren cebelenişim sonucunda kullanıcılar bölümünden bulmuştum kişiyi. bilgilerinin hepsi karşıma döküldü ve herife ilettim. “thanx man” dedi. “ı always change the mail adress. so follow my announcement.” dedim.
    ···
  6. 6.
    +9
    her türlü çocuk ferresi vardı, ulan bir tane de yetişkin ferresi olmaz mı diyerek lanet okudum. kapattım sekmeleri. ahmia.fi adresinden biraz araştırma yaptım. her türlü şey bulunuyordu bu amk yerinde. lise de derslerim kötü olmasına rağmen ingilizcem iyiydi. bu sayede yinede az buz anlayabilmiştim içerikleri. ilk bulduğum şey dökümandı. beynimizi yüksek verimle nasıl kullanırız diye. ingilizceydi. dökümanı bilgisayarıma indirdim. her türlü virüsün bu deeb web de bulunduğunu biliyordum. bende zaten sanal makineye indirmiştim. sanal makineye bulaşacak bir virüs, gibim kadar zarar vermezdi. dökümanı editlemeye koyuldum. bu sayede içerisine trojanımı atacak ve bu deeb web deki sazanları kekleyecektim.
    ···
    1. 1.
      +2
      Gibin küçük yani
      ···
  7. 7.
    +9
    Adam hackli beyler Dağılın
    ···
  8. 8.
    +8
    yok mafyası , yok katili, bunlar nereden anlayacaktı ki, çoğunun bilgisayar bilgisi oldukça düşüktür. harikulade yiyeceklerini biliyordum.

    dosyaya highmemory.exe adında bir dosya koydum. bu dosyaya 2 kez tıklatıldığımda error mesajı veriyor, kişinin haberi olmadan virüs sisteme giriyordu.

    tekrar lanet olsun o güne, bir pizzacı ne yapacak ki milletin bilgisayarındaki verileri! ne yapabilirdi, neyi değiştirebilirdi,

    sadece hayatını...
    ···
  9. 9.
    +8
    düşündüm, "bu adam neden ölür, nasıl ölür, bu kadar kolay mı, komplo mu"
    sonunda bir yargıya vardım "gibtir et amk işim rahatladı oh be"

    çok sevinemedim, telefonum çaldı ve tehlikenin farkına vardım.

    numara türkiye'deki bir şebekeye aitti. tereddütle açtım.
    "hello" dedi karşıdaki ses. arkadan garip garip sesler geliyordu.
    "hello" diye yanıt verdim. "what's problem?"
    "mr *** (no name no cry) ??? "

    adımı duyar duymaz kapattım. ne oluyordu lan, nooluyor . bu kim , ismimi nerden biliyor, arkadan gelen sesler ne, nooluyor amk dememe fırsat kalmadan yeniden çaldı telefon. aynı numaraydı. soğuk kanlılığımı korumalıydım. telefonu açtım ve

    "sorry, low battery."
    "no problem mr. *** ." buralarda hatırlayamadığım bir kaç şey söyledi. sonra da:
    "we are reserach a topic."
    "what's about this topic?"
    "ıt's about h*** (no name no cry)"

    bahsettiği herif şu bizim ölen adamdı. acaba aramızdaki ilişkiyi mi anladılar diye iyici tereddüte kapıldım. kötü düşünceleri uzaklaştırmalıydım. ama bu kimdi ki amk ? nerden anlayacaktı?

    "who are you?" dedim.
    "turkish police"

    e yok artık ebenin amı ? film mi çekiyoruz lan? (diye içimden geçirdim)

    "nasıl" diye haykırdım, ulan geri zekalı, türk olduğunu niye belli ettin, beynini gibeyim diye kendime saydırdım.
    "türk müsünüz?" dedi polis. hiç dikkat etmediğim nokta ise telefonda bir bayan vardı. bunu şimdi farketmiştim.
    "ee şey ee evet" diye geveledim.
    "bakın *** bey. h*** hakkında sizinle konuşmak istiyoruz."
    "evet, de kendisi ölmemiş miydi?" oha, bu nasıl soru lan. iyice sıçtığımı farkettim. her kelimemde batıyordum.
    "evet, bundan nasıl haberiniz oldu?"
    "kızı söyledi, fakat neden bunu araştırıyorsunuz? trafik kazası geçirmedi mi? ne var bunda?" diye aslında benim de şüphelendiğim konuyu çaktırmamaya çalıştım. trafik kazasında ölmediğini ben de düşünüyordum. polisin bu telefonu üzerine emin olmaya başlamıştım."
    "eee yani şey ölmedi, öldü de yani, size trafik kazası olduğunu kim söyledi?" diye geveledi bayan. benim bilmediğim düşüncesine kapıldı. olayın ne olduğunu bilmiyordum ama bu telefon görüşmesi derhal sonlanmalıydı.
    "kızı söylemişti fakat şu an acelem var, bir toplantıya gireceğim sonra konuşursak iyi olur."
    "yurt dışında mısınız?"
    "evet de gerçekten acelem var, sonra arasınız olmaz mı?"
    "bu önemli bir mevzu"
    "neresi önemli, trafik kazası geçirmiş ölmüş işte."
    "ee peki sonra konuşsak iyi olur fakat bu konu hakkında mutlaka konuşmamız gerek."
    "sonra ararsınız" dedim ve kapattım. kadın kararsızlığa düşmüştü. çünkü gerçek ölüm sebebini açıklamak ya da açıklamamak konusunda bir fikri yoktu. bu yüzden de onun için de kapatmak daha iyi olmuştu.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +9 -1
    1 adımı attım.
    adeta bebek ciyaklaması gibi bir ses duydum.
    bir acı.
    büyük bir acı.

    ehueheuhueeu
    ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu.

    gözlerimi zorladım.
    açtım.

    birisini gördüm.
    anneme çok benziyordu.
    annemdi herhalde.
    "anne" dedim

    bir şey demedi bu kadın.
    değildi herhalde.
    gözlerimin makrosu yerine gelmişti.
    ulan annemdi bu işte.
    ağlıyordu.
    konuşmak istiyordu, ama konuşamıyordu.

    bitmiş miydi yoksa her şey.

    kurtulmuştum lan.
    doğru mu ?

    ehehehe bitmemiş tabi ki.

    miş li anlatıyorum.
    bunları sonradan öğrendim tabiki.

    şevroletin teki gelmiş koymuş amk.
    kaç metre uzağa atmış ipne.

    1 hafta yoğun bakımda kalmışım. annem ve babama ulaşmışlar. onlar da dayıma söylemişler.
    dayım ilgilenmiş hemen.

    sürekli uyutmuşlar amk.

    sonra türkiye' ye naklim olmuş işte.

    türkiye' de gözlerimi açtım.

    sıkıntı yok, sağlık yerinde.

    neyse amk sonra tekrar ukrayna'ya gitmek zorunda kaldım.

    şu utandırıcı meselesinden dolayı.

    ilk kez aldığımı, denemek amaçlı olduğunu söyledim.

    para cezası verdiler ve ülkeye girişimi yasakladılar. amk çok meraklıydık sanki ülkenize.

    babam gibti belamı. ulan eşek kadar adam olduk yine dayak yedik.

    neyse anneme affettirdim kendimi. sıkıntı yok o konuda.

    hee diğerleri ne oldu derseniz hiç gibimde değil. umarım karşıma da çıkmazlar.

    kurtuldum herhalde o binlerden.

    şu anda ne mi yapıyorum?

    gibindirik bi teknoloji mağazasında satış görevlisiyim.

    lan sabah 9 akşam 10 a kadar mağazada ayakta oluyorum.
    bazen gece 3 e kadar mağaza da kaldığımı biliyorum.

    bir de asgari ücret alıyoruz işte.

    ailemle kalıyorum.
    eş adayı yok, bakacağız artık. bu parayla bulabilir miyim bilemem.

    demek istediğim şu illet hayatımı gibti.
    aman girmeyin.

    vay be yıllar süren yazım burada sona erecekti.
    vay be duygulandım.

    yazmayı düşünmüyordum.
    işlerden vakit kalmıyordu ve sözlükte ortam eskisi gibi kalmadı. sözlüğü de girmiyordum zaten.
    geçenlerde girmiştim. özelden çok taciz aldım.

    bitireyim dedim.

    efsane bir başlık olamadı ama okuyanlara teşekkürler.
    hayatımda hiç bu kadar küfür yememiştim. ama canınız sağolsun.

    hadi allaha emanet.
    başlığa arada girer bakarım.
    ···
    1. 1.
      0
      Panpa +9 sallama itemi kaç M dükkana koy ben alirim
      ···
  11. 11.
    +8
    olasılık hesaplarını yapmayı seven biriydim, her olay da bir sebep sonuç ilişkisi kurar, olasılıkları zihnimden hesaplamayı çalışırdım. çevremdeki insanlar hep zeki olduğumu söylerlerdi. ama çok tembeldim. bu sebepten okulda başarım düşüktü, üniversiteyi kazanamadım. her ne kadar zeki olsam da çalışmadan olmuyor. bunu öğrenmiştim. zekamı başka konularda kullanmaya çalıştım, bilgisayar gibi. başarılı olmuş muydum bilmiyordum ama çok şey öğrenmiştim. bir çok hayat dersi çıkarmıştım…

    geç olmuştu, yanaklarımın ağrısını da iyice dinmişti. yarım saat içinde uyumuştum. derin bir uyku çektim. sabah bir burun akıntısıyla kalktım. daha doğrusu kalmadım. sinüzitim olduğu için yanımda hep peçete taşırdım. uyukende eşofomanlarımın cebinde bir peçete bulunurdu. burnum akıyordu. gözlerim kapalı, elimi cebime uzatım burnumu temizledim. fazla zaman geçmeden tekrar aktı, tekrar sildim. sonra tekrar aktı, bu sefer temizlemedim. bu anı daha önceden hatırlıyordum. burnum kanıyordu, gözlerimi açtım, peçeteye baktım , kan içindeydi. yastığımın kılıfıda birkaç damla kana boğuldu. hemen tuvalete koştum. geçmiyordu lanet olası şey. yarım saatte ancak durdurabildim. burnumun kılcal damarlarında bir sorun olduğundan daha önce bu tarz kanamaları çok yaşamıştım, şaşırmadım. hemen birşeyler atıştırdım. yediğim şeylerin tadını hiç beğenmedim. bir daha ki sefere bunları da almayacaktım. bilgisayrımın başına geçtiğimde midem bulanıyordu, bilgisayarı açamadan tuvalete koştum, kustum. kendimi çok kötü zorluyordum. sanki ölüyordum. daha önce hiç bu kadar kötü kustuğumu hatırlamadım. yediğim her şeyi çıkardım. başka bir şey yiyemedim. biraz dinlenmek için televizyon açtım, tekrar kustum. bu sefer tuvalete yetişemedim, az bir şey yere de damlamıştı. çok kötü hissediyordum kendimi, sanırım yediğim şeyler fena dokunmuştu. biraz dinlenmek için uyumaya çalıştım. saat akşam 7-8 gibi kalktım. kendimi biraz daha iyi hissettim. biraz dışarı çıkıp hava aldım. eve tekrar dönüp bilgisayarı açtım. deep webe girmedim. uzun zamandır facebook’a girmiyordum. bir bakayım dedim. 26 bildirim, 2 mesaj , 5 tane de arkadaşlık isteği vardı. bildirimlere tıkladım. çoğunun oyun isteği olduğunu gördüm. mesajlara tıklayamadan kusacağımı hissettim, tuvalete koştum, zaten boş olan midemden biraz sıvı bir şeyler çıktı. çok kötü hissediyordum. bu sefer hiç kalmayacaktım. uyudum, gece 2 sıraları bir ateşle uyandım. sanki evim yanıyordu. gözlerimi açtım, evin yandığı yoktu.

    acilin yolunu tuttum…
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +8 -1
    en sonunda bir kadın açtı...
    ne diyeceğimi bilemedim. bir kadını hiç beklemiyordum, hatta erkek çıksa bile ne diyeceğimi bilmiyordum.
    kadın aloo dedi. ben de aloo dedim, kadın buyrun dedi. bende ne diyeceğimi düşünürken ağzımdan birden " deep web ?? " çıktı(soru işaretinin anlamı, soru sorarmış bir tonda söyledim o yüzden) yok yanlış numara dedi kapattı. bu ne iş dedim. niye kapattığını düşünürken birden aklıma geldi. tabi ya amk numarayı yanşlış yazdım dedim. başka bir açıklaması olamazdı çünkü. neyse akşama bir kez daha ararım diyerek işime döndüm. o gün kendimi işe yeteri kadar verememiştim. müşterilere adresi, menüyü 2 defa tekrarlattırıyordum. en sonunda "yok kalsın" demelerinden korkuyordum ki böyle bir şey olmadı. bulunduğum semtte medeni insanlar vardı çünkü, anlayışlılardı.

    işten çıkmadan önce son bir kez daha aramak için telefonun tuşlarına, özenle bastım, aradım. telefon çaldı
    anında açıldı.

    "efendiiioommm" diye ürkütücü bir ses karşıladı beni...
    "anooooğğğ" dedim.
    "pardon" dedi. az önce 'efendiiioommm' diye haykıran adam kibarca bunu dedi. evet cidden dedi.
    hatamı anlayarak düzeltmeye çalıştım. birden fazla dil bilince ister istemez karışıyor. adam nerden anlaasın amk. neyse ben konuşmaya başkadım.
    "alo, pardon ben ilanınız için aramıştım."
    "ne ilanı"
    "numaranızı internete koymuştunuz oradan buldum"
    "anlamadım" dedi amk geri zekalısı. zaten biliyordum geri zekalı olacağını.
    "deep web" dedim
    "haa o iş" dedi. ipneye bak ya. burada adam öldürtecek, gelmiş hiçbir şey yokmuş gibi konuşuyor.
    "ben kanada'da yaşıyorum" dedim
    "türk müsün dedi"
    "türk asıllıyım" dedim.
    "türkiyeye gelebilecen mi, iş burada"
    "eğer anlaşırsak neden olmasın."
    "haa tamam ne kadar istiyorsun?"
    "yalnız ben grivna biriminden istiyorum dedim"
    "pardon" dedi. yine tekrarladı. nedense bu sinirimi bozuyordu. ama büyük bir pot kırdığımı anlamıştım. grivna ne amk. euro de geç. neyse adam geri zekalı çakamaz zaten diyerek toparladım."
    "euro cinsinden alırım ücreti."
    "tamam, 10 bin € iş öncesi, iş bittikten sonra da 15 bin € olur mu dedi?"
    normalde seri katil ilanlarına baktığımda atıyorum 5 bin iş öncesi, 5 bin de iş sonrası veriyorlardı.
    bu herif niye böyle yaptı diye düşünürken "orda musunnn ?" diye bir haykırma duydum.
    "evet, tamam anlaştık. bilgileri alayım dedim"
    "tamam". dedi

    herifi iyi kekliyecektim. hem de çok iyi...
    adamın bana ev adresini ve telefon numarasını verdi. hiç ara vermeden aldığım numarayı aradım.
    "merhaba sizinle konuşmak istiyorum" dedim
    "buyrun" dedi.
    "sizi öldürmek isteyen birileri var" dedim.
    "dalga mı geçiyorsun arkadaşım git başkalarıyla uğraş" dedi.
    'hayır' dememe fırsat kalmadan telefonu kapattı ipne. ulan adamı kurtarmak senin neyine. sırf türk diye başımı belaya sokacaktım. lanet okudum. acaba benim gibi yapanlar var mı diye düşünmeye koyuldum. deeb web de onlarda seri katil ilanı vardı. sonra da 'yok lan' benim kadar insaflısı yoktur dedim. şu adamdan da parayı almayı düşünmüyordum aslında. parayı bitcoin (deeb web para birimi) olarak istemeyi düşündüm, sonra da boşver dedim. hiç almayayım, hiç bulaşmayayım dedim. şimdi ne yapacaktım? adam inanmiyor ki bana. aslında gidip vuracaktın headshotu. ama korkarim ki ben. insan canına kıymak bu kadar kolay mı ? diye düşüncelere daldım, daldım datttttttttttttt...
    telefon çalmıştı. mesai saati bitti bitecekti.
    "alo açık mısınız" dedi bir bayan
    "kusura bakmayın, şu anda kapatıyoruz" dedim
    "peki iyi akşamlar" diyerek kapattı.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +7
    neyse olayı sentezlemeyi sonra yaparsın" dedim kendime. bir süredir deeep webe girmiyordum. biraz kafa dağıtmalıydım. açtım laptopu.

    irc kanallarında geziyordum. "tr hacker z" diye bir kanal gördüm. "gir anasını satayım" dedim. muhabbet derine benziyordu. kanal da 7 kişi vardı ve hararetli bir tartışmaya girmişlerdi. fazla zaman geçmeden garip nickli herifin teki mesaj attı.

    "***.edu.tr hacked !"
    şaşırdım, edu.tr ler den database sızdıranı gördüm fakat hackleyeni hiç görmemiştim.
    "oo adamsın" felan diye mesajlar geldi. şu garip nickli heriften 2. bir mesaj daha geldi.
    bir link atmıştı. linke tıkladım, yüklenmesini bekledim, bekledim bekledim ve "ahan da girdi" dedim.

    sitenin database si

    ne işime yaracakki diye düşündüm. irc kanalına tekrar baktım.
    "you are banned"

    gibtiri çektim. ne diye banlarlar ki diye düşündüm.

    "yoksa, hadi be olamaz??"

    database de hocaların, öğrencilerin, çalışanların bilgileri ortadaydı. bu kişisel bilgilerle bir kişinin hayatını karartmak çok kolaydı. sahte şirketler, hayali ihracatlar... bir de bulunduğumuz yıla bakarsak daha da kolaydı.

    ulan neden banlarlarki diye yine düşündüm. sadece tanıdık herifleri felan mi tutuyorlardı ki?

    neyse ipnelik değil mi,
    aradım üniversiteyi. normalde gibsen böyle bir şey yapmazdım. o an ki kafamı hayal bile edemiyorum.

    telefon çaldı, açıldı ve o arada tam tam tam diye kapının yumruklanma sesi geldi. daha hiç konuşmadan telefonu yüzüne kapayıp kapıya gittim. bir binlik seziyordum. kimseyi tanımıyordum, kapım niye çalınsın ki?

    "belki de dayımdır" düşüncesiyle delikten baktım.
    "hassssssssss"
    polisti.
    aklıma o an her türlü şey geliyordu. acaba şu ölen herifin şeyi mi? yoksa deep web de başıma açılan bir bela mı? kapıyı açmak zorundaydım. delikten bakarak evde olduğumu belli etmiş oldum. çünkü ışık kesilmişti.

    açtım kapıyı.

    hemen eve girdiler ve alt kattaki evin balkonuna inmek için benim evi kullanmak istediklerini söylediler. sebebini sordum.
    "evde silahlı bir hırsız bulunuyor" tarzında bir şey dediler. tam olarak böyleydi herhalde. çünkü o anki heyecanım ve ödümün takuma karışmasıyla bir şey anlayabilecek modda değildim.

    5 dakika sonra polis evimden ayrıldı, 15. dakikada apartmandan adamla çıktılar.
    "helal olsun, adamlar işi biliyor" diye içimden geçirdim.

    hiçbir şey olmamış edasıyla odama gittim. ne yapacağımı hatırladım.

    neyse şu üniversiteyi yeniden arayayım dedim.
    "*** üniversitesi *(burada birşeyler söyledi*"
    "merhaba, web sitenize girmek istediğimde bir indexle karşılaşıyorum. siteniz hacklenmiş."
    "evet beyefendi bu durumdan haberimiz var. şu anda siteye erişimi kestik"
    "yalnız sitenizin database i internette yayınlanmakta.
    "nasıl?"
    "sitenizin veritabanı, öğrenci bilgileri, hepsi internette."
    "lütfen hattan ayrılmayın" dedi kadın.

    bir ipnelik sezdim, telefonu kapattım. aramasa mıydım acaba?

    telefon çaldı.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Zemin katta ev tutmuştun simdi senin balkondan alt kata mı indi polisler
      ···
    2. 2.
      0
      Helal panpa.
      ···
  14. 14.
    +7
    Dinlemiyorum
    ···
    1. 1.
      0
      Boyle liseli mallar hala deepweb üzerindem prim yapabiliyor mu ?
      ···
    2. 2.
      +1
      Cunku okuyorsun amina sapladigim
      ···
  15. 15.
    +7
    kendimi korumalıydım. ama elimden ne gelirdi ki? belki de bir şeyler gelebilirdi, evet evet. hemen laptopu aldım ve deep web de bir e-book sitesi buldum.
    "lying" terimini arattım. karşıma yanlış hatırlamıyorsam "the best way of the lying" tarzı bir sonuç çıkmıştı. bu ne olduğu belirsiz şeyi açtım. yeni bir web sayfasında kitabın içeriği metin olarak kaşrıma çıkmıştı. başladım okumaya.

    bir yerden gelişmeye başlamak lazım değil mi?

    yararlı bir kaynağa benziyordu.
    sadece yalan söylemeye değil, yalanın anlaşılmaması için fiziksel bazı taktikler de vermekteydi. aslında bir nevi sosyal mühendisler için gerekli bir kitap diyebilirim. kısaydı, 1 saatte bitirdim.

    gözlerimin ağrıdığını fark ettim. ekranın parlaklığından dolayı gözlerim yorulmuştu. ama artık hazır gibi hissediyordum kendimi. karşımda nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum fakat evet, hazırdım.

    2 boyunca sürekli pratik yaptım. kendi kafamdan senaryolar uydurdum. bunları akıcı bir şekilde ayna karşısında kendime anlattım. bunları kendime de inandırdım. eğer inanmazsam bazı fiziksel etmenler yüzünden kendimi ele vermiş olurdum.
    kitabı iyi okumuştum.

    evet evet hazırdım.

    saat tamamdı.

    • **(no name no cry) görüşmeye hazır...
    otele girmiştim. otelin lobisinde aval aval dolanırken ***(no name no cry) ismini duydum. hemen döndüm. ekibi görmüştüm. beni çağırmışlardı. yanlarına gittim ve oturdum, görüşme başlamıştı.

    --
    --daha önceden bir polis panpamız güvenirlik için polisle görüşmelerini aktarma demişti. sadece biraz değineceğim--
    --

    görüşme iyi geçmişti. çoğu şeyi (tamamı değil) olduğu gibi anlatmıştım. aslında bir adam öldürtmek istediğini, benim yardımcı olduğumu falan filan. ellerinde benim görüşmelerime dair bir veri var mıydı bilemem ama kendimi doğrulatmıştım.
    benden iş çıkmayacağını anlamışlardı ve gitmişlerdi. hakkımda yasal bir prosedür uygulana bilirmiş, bu konuda da bilgilendirme yaptılar.
    ···
  16. 16.
    +8 -1
    biraz anlayış istiyorum, işteyiz sonuçta...
    durumumu anlattım, üstümdeki şeyleri çıkarmamı istediler. don atlet kalmıştım. kalabalık bir odaya yatırmışlardı. milletin içinde (kızlar-erkekler) don atlettim. ne olduğunu bilmiyordum. herhangi bir açıklama da yapmadılar. sadece arada bir hemşire gelip, bir aletle ateşimi ölçüyordu. ne olduğunu sorduğumda henüz biz de tam olarak bilmiyoruz dedi. aradan bir süre sonra doktor geldi. son 5 gün içerisinde neler yaptığımı, neler içip yediğimi, dışarı çıkıp çıkmadığımı, hasta biriyle buluşup buluşmadığımı sordu. her şeyi anlattım (kusmuk dahil). sana karşı açık konuşacağım. menenjit olma ihtimalinden şüpheleniyoruz. kabakulak menenjiti. şu yerde gördüğün kusmukdan bir virüs bulaşmış olabilir, ama sadece şüpheleniyoruz kesin bir şey yok. bazı testlerde buluncağız fakat lütfen sorun çıkartma dedi. tamam dedim. menenjit değildim sonuçta, şüpheleniyorlardı o kadar. zaten biraz da zor gözüküyordu menenjit olmam. menenjit nasıl olunuyor onu bilmeden kendime bunu söyleyebiliyordum ya helal olsun diyorum. sabah olmuştu, uyanmıştım. hemşire ve bir adam geldi. beni tekerlekli sandalyeye oturttular. “yürüyebiliyorum” dedim. “biliyoruz” dediler. “sadece seni daha fazla yormak istemiyoruz, bu yüzden” diye yanıtladılar. adam beni zütürmeye başladı. yalnız biraz hızlı sürüyordu. hafiften korkmuştum düşerim diye. insanlara çarpabilirdik ama ustaca manevralar yapıyordu. korkutucu bir tekerlekli sandalye macerasından sonra gelmiştik. beni bir yatağa benzeyen bir yere yatırdılar. “şimdi sırtından bir sıvı alacağız, ama sakın ani hareket yapma, biraz acıyabilir” dediler. ne kadar kötü olabilirdi ki? “tamam” dedim. göbek hizasından sırtımdan iğneyi soktular. “ahhhhhhhh” diyerek neredeyse 10 cm sıçramıştım. böyle olabileceğini bildiklerinden yanımda hemşireler doktorlar beni tutmaktaydı. iğne kırılabilirdi, benim hareket etmemi engelliyorlardı. bir türlü alamadılar şu lanet olası sıvıyı. 6. kez çektiğim büyük acıdan sonra “bitti” sesi geldi. “ohhhhhhhhhh” çektim. ama bitmiştim bende. tekrar yatırdılar beni. kan aldıktan sonra derin bir uyku çektim
    ···
  17. 17.
    +8 -2
    aslında şaşırmamak gerekiyordu. çünkü burada türklerin olduğunu biliyordum elbette. sadece seri katil ilanında ne işi olduğunu düşündüm. adamın numarasını bir kağıda yazdım. ertesi gün işe gittiğim vakit arayacaktım. kararlıydım. numarasını yazan biri olduğuna göre oldukça geri zekalıydı, hem de aşırı. onu kandırmak da çok kolay olacaktı.

    işe gittiğim gün, izin günümde yaşadıklarımı düşünüyordum. adamı aramak için öğle paydosunun gelmesini bekliyordum. saat geçmiyordu. ama sonunda öğle paydosu gelmişti. numarayı iş yerimden aradım. her ne kadar geri zekalı olsa da tedbiri elden bırakmamak gerekir. !!! önce güvenlik ééé aradım herifi. telefon uzunca bir süre çaldı. açan olmadı. 2 dakika sonra bir daha denedim, olmadı. neyse sonra ararım diyerek bir şeyler atıştırmaya başladım. paydosun bitmesine 10 dakikadan daha az bir süre kalmıştı. numarayı son kez bir daha tuşladım. uzunca bir süre çaldı, çaldı, çaldı.
    ···
  18. 18.
    +6
    neyse dedim. uzun zamandır deeb webe girmiyordum. şu seri katil işi de bekleyebilirdi. başkasına yaptıracak hali yoktu ya. adamı ikna edebilirdim.

    deeb web de bu sefer ırc chat kanallarını buldum. anonymous un bile kanalını orada buldum. girdim, baktım. bir tak anlamadım. herkes kendi dilinde yazıyordu. giberim böyle kanalı dedim çıktım. high quality diye bir kanal vardı. oraya girdim. kanalda 120 ye yakın kişi vardı. ve kimse birşey yazmıyordu.
    "hi" dedim. hala yanıt yoktu.
    "are you here guys?" hala yanıt yoktu.
    bunu yazmamdan 2-3 saniye sonra adamın teki postunu yolladı. resmen kitap yazmış. anladığım kadarıyla herkes bu adamın yazmasını bekliyordu. özelden adam bana yazmıştı. "sen yenisin galiba ?" dedi. "evet" dedim. bana kanalın içeriği hakkında bilgi verdi. politik bir kanalmış. ülkelerin gizli belgeleri falan filan. bunların hepsini deeb web de rahatlıkla bulabileceğimi söyledim. "bu kanalda onları tartışıyoruz" dedi. "tamam" dedim. ne yazdığını okuyayım bari dedim. şu efsane yazısının ilk paragrafını okudum.
    sonra vazgeçtim. bunu deeb web de bile bulamayacağımı anladım...

    okudukça ilgimi çekti. sonuna kadar okudum. bir çok şey yazıyordu burada.
    -türkiye kıbrısı halletmeden ab ye giremez.
    -kaddafi botoxcu
    falan filan. bir çok madde vardı. kanalı beğenmiştim fakat saatin geç olması sebebiyle kanaldan çıktım ve uyumaya çalıştım (1-2 saat yatakta dönsemde uyumayı başardım) 1 hafta sonra dünyayı sarsan şeyler ortaya çıktı. julian assange yakalandı !!! wikileaks belgeleri ortaya çıktı !! nedir bu wikileaks derken bu wikileaks de bulunan belgelerin yarısı, o irc kanalında paylaşılmıştı. orada okumuştum. korkmuştum. hem de çok. ben de mi yakalanacağım ?? daha yapacak çok şeyim vardı ? hem de çok. şu seri katil işini de boşlamıştım. adam da hiç aramadı zaten. ne yapacaktım?

    aslında yapacak onca şeyim vardı...

    kafamda bir teori belirledim. teorime göre julian assange da o kanalın konuşmalarında vardı. kendisi kanalın başından itibaren orada olup, belgeleri derleyip sadece sitesinde yayınladı. bunun dışında benim konuştuğum kişinin o olduğunu hiç sanmıyorum. julian assange sadece belgeleri yayınladı , o kadar. deeb web de bir çok belge var zaten. e kitaplar olsun, yasaklı kitaplar olsun, hepsini burada bulabilirsiniz.
    ···
  19. 19.
    +6
    kendimi korumalıydım. ama elimden ne gelirdi ki? belki de bir şeyler gelebilirdi, evet evet. hemen laptopu aldım ve deep web de bir e-book sitesi buldum.
    "lying" terimini arattım. karşıma yanlış hatırlamıyorsam "the best way of the lying" tarzı bir sonuç çıkmıştı. bu ne olduğu belirsiz şeyi açtım. yeni bir web sayfasında kitabın içeriği metin olarak kaşrıma çıkmıştı. başladım okumaya.

    bir yerden gelişmeye başlamak lazım değil mi?

    yararlı bir kaynağa benziyordu.
    sadece yalan söylemeye değil, yalanın anlaşılmaması için fiziksel bazı taktikler de vermekteydi. aslında bir nevi sosyal mühendisler için gerekli bir kitap diyebilirim. kısaydı, 1 saatte bitirdim.

    gözlerimin ağrıdığını fark ettim. ekranın parlaklığından dolayı gözlerim yorulmuştu. ama artık hazır gibi hissediyordum kendimi. karşımda nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum fakat evet, hazırdım.

    2 boyunca sürekli pratik yaptım. kendi kafamdan senaryolar uydurdum. bunları akıcı bir şekilde ayna karşısında kendime anlattım. bunları kendime de inandırdım. eğer inanmazsam bazı fiziksel etmenler yüzünden kendimi ele vermiş olurdum.
    kitabı iyi okumuştum.

    evet evet hazırdım.

    saat tamamdı.

    • **(no name no cry) görüşmeye hazır...
    otele girmiştim. otelin lobisinde aval aval dolanırken ***(no name no cry) ismini duydum. hemen döndüm. ekibi görmüştüm. beni çağırmışlardı. yanlarına gittim ve oturdum, görüşme başlamıştı.

    --
    --daha önceden bir polis panpamız güvenirlik için polisle görüşmelerini aktarma demişti. sadece biraz değineceğim--
    --

    görüşme iyi geçmişti. çoğu şeyi (tamamı değil) olduğu gibi anlatmıştım. aslında bir adam öldürtmek istediğini, benim yardımcı olduğumu falan filan. ellerinde benim görüşmelerime dair bir veri var mıydı bilemem ama kendimi doğrulatmıştım.
    benden iş çıkmayacağını anlamışlardı ve gitmişlerdi. hakkımda yasal bir prosedür uygulana bilirmiş, bu konuda da bilgilendirme yaptılar.
    ···
  20. 20.
    +5
    alo, merhaba ***(no name no cry) bey."
    "merhaba" diye temkinli bir şekilde konuştum. yanılmıyorsam yine şu polis kadındı.
    "bugün içerisinde *** üniversitesiyle iletişim kurmuşsunuz. toplantınızdan sonra sizinle görüşecektik."
    "evet, haklısınız. bir bilgi öğrenmek için aramıştım, ancak gerek kalmadı" diye doğaçlama takıldım.
    "peki, h*** olayı hakkında sizinle yüz yüze görüşmek istiyoruz"
    "hasssgibkktirrrrrr" diye içimden geçirdim.
    "eee şey yalnız ben çok yoğunum bu aralar" diye geveledim.
    "bu önemli bir mevzu ve sizinle görüşeceğiz.
    "şey peki, tamam. benim oraya gelme ihtimalim yok. sizinle burada görüşmek istiyorum." dedim.
    "bizim için bir sakıncası yok. ekibimiz en yakın zamanda sizinle görüşmek için yola çıkacaklar."

    bu laflardan sonra bir buluşma ayarladık. *** hotelinde buluşmayı tercih ettim. evimde konuşmak çok sakat iş.
    gizlilik önemli diye düşünürken laptopu kucağıma aldım ve tr den haber sitelerine baktım.

    şimdi sıçmıştım.
    "esrarengiz ölümün arkasındaki sır"
    manşet aynen böyleydi. küçük yazı olarak da "iş adamı h*** (no name no cry) ölümü aralanıyor"
    zütüm çok pis tutuşmuştu. büyük bir heyecan ve korkuyla habere tıkladım. tam olarak haberi hatırlamasam da genel mevzuyu anlamıştım. h*** trafik kazası sonucu ölmüştü. h*** nın aracı, duvar ile kamyonet arasında ezilmişti. oldukça hızlı gelen gelen kamyonet arkadan çarpmış, ve olay yerinden hızla ayrılmıştı. haberde bahsedilen konu ise bir mafya hesaplaşmasının olduğuydu. bu herifin bana öldürtmek istediği herifte büyük ihtimal mafya liderlerinden birinin çocuğuydu. olayı yavaş yavaş kavramaya başlamıştım. haberin ayrıntılarını incelerken şok oldum.

    "polis, ondan şüpheleniyor.
    h*** nın son görüşmeleri incelenediğinde ukrayna' da yaşayan birisine ulaşılıyor. polis, olayın bu kişiyle doğrudan alakası olduğunu düşünüyor." tarzı bir yazı vardı.

    faka bastığımın farkındaydım. hazırlanmalıydım, hiç bir çelişki bırakmamalıydım polis ile olacak konuşmamda. önümde 2 gün vardı.

    lanet olası 2 gün.
    neler yapabilirdim ki ? acaba kaçmalı mıydım? hiç arkama bakmadan yeni bir başlangıç mı?

    gönderecekleri ekibin oldukça profosyonel olduklarını biliyordum ya da öyle düşünüyordum. soracakları sorularlarla istedikleri bilgileri alacaklardı ya da izin ben buna izin vermeyecektim.
    Tümünü Göster
    ···