/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 66.
    +1
    Hikayeyi bırakmak nedir ya hadi işine kardeş yutuba gitmeyin arkadaşlar
    ···
  2. 65.
    0
    rez syf 1
    ···
  3. 64.
    +4
    MODLARIN YADA ADMiNLERiN CANI gibILMIŞOLUCAK Ki HiKAYENiN BAŞLIK FOTOSUNU BiLE DEĞiŞTiRMiŞLER.
    HERNEYSE ESKi ORTAM OLMADIĞINDAN HiKAYEYE DEVAM ETMiYORUM. YOUTUBE DA DEVAM.
    https://www.youtube.com/watch?v=TJqKpSc-SS4 (PART2)

    devam etmediğim için dm atan arkadaşlardan özür dilerim. eyv.
    ···
    1. 1.
      0
      Aloooo nereye bırakıyon birakmaaaa
      ···
    2. 2.
      0
      Niye bırakıyosun amk
      ···
  4. 63.
    0
    Trolller yazsın bari amk onlarda iyiydi
    ···
  5. 62.
    +2
    hikayeyi yarım bırakanları hiç sevmem, cugu ;/
    ···
  6. 61.
    0
    Rezervasyon
    ···
  7. 60.
    0
    Rezzzzz
    ···
  8. 59.
    +5 -1
    Kapıyı hafifçe iteklediğimde kapının açık olduğunu fark ettim. içeriye doğru selam verip bekledim ama selamıma karşılık veren kimse olmadı. Biraz daha yüksek ses ile tekrar seslendim ama nafile. içeride biri görünmüyordu. Ayakkabılarımı çıkarıp içeri birkaç adım attıktan sonra girişten daha aydınlık olan ve muhtemelen oturma odası olduğunu düşündüğüm yere doğru ilerledim. Yerlerdeki halılar neredeyse parçalanmak üzereydi. Kapının arasından içeri baktığımda sobanın üzerinde dışı işten sim siyah olmuş bir kazan fokur fokur kaynıyordu.
    içeriye daha fazla adım atmaya korkup sessizce geri geri adım atacakken birdenbire sobanın yanından fırlayan kedi ile çığlığı bastım. Hemen evden kendimi dışarı atıp uzaklaştım. Geriye dönüp baktığımda evin Tülünün ardına gizlenmiş birilerinin gözlerini bana dikmiş sessizce izlediklerini gördüm. Ardıma bile bakmadan hemen oradan uzaklaştım.
    Evin içerisinde öyle bir kasvet vardı ki burada kesinlikle büyü ile uğraşan birilerinin olduğu belliydi. Korku ile bir daha ardıma bakmadan yürüdüm. Akşam eve geldiğimde annem ve kardeşlerim oturma odasına sofra bezi sermiş bir sepet cevizi kırıp kabuklarından çıkarıyorlardı. Ben çalışıyordum, anneme de babamdan emekli maaşı kalmıştı ama babamdan sağa sola kalan o kadar borç vardı ki geçinmemiz bir mucizeydi.
    Kardeşlerim getirdiğim ekmeği cevizden sim siyah olmuş ellerine aldırış bile etmeden bölüp yediklerinde, içimde hissettiğim o acıyı tarif edemem ama yine de eve gelmiş olmam eve gelirken bir şeyler getirmiş olmam onları öylesine mutlu ediyordu ki, hep hayallerindeki şeyleri onlara alıp eve getirdiğimi hayal ediyordum bende… Benim kendime ait bir hayalim bile yoktu. Babamın ölümünden sonra da pgibolojim öylesine bozulmuştu ki, acaba yaşadığım olayları ben uyduruyor muyum diye düşünmeden edemiyordum. Zira gördüğüm yaşadığım olaylar sanki hayalmiş gibi gelip olan olayların üzerinden zaman geçtikten sonra artık korkularım tamamen yok oluyordu.
    ···
  9. 58.
    +5
    Yaşadığım olaylar o an bile bana hayal gibi geliyordu. Ne kadar zaman geçtiğine dair fikir bile yürütemiyordum. Gece girdiğim yerden gündüz çıkmıştım. Hızla tepe olan bir yere çıktım. Çıktığım yerde eski dönemlerden kalma tekerlekleri parçalanmaya yüz tutmuş eski bir top vardı. Oradan karşıya baktığımda ada tam karşıma denk geliyordu. Mesafe öylesine uzaktı ki bir damla suya denk gelmeden o mesafeyi geçmiştim. Muhtemelen eski dönemlerden kalma bir kaçış tünelinden geçmiştim.
    Bir süre sonra kendime gelmemin ardından tüm bu olayları anlatmak için annemin yanına geri döndüm. Eve geldiğimde evde ne annem ne de kardeşlerim vardı. Onların yakın çevrede bir yerde olduğunu düşünerek hemen yaşadığım olayların ayrıntılarını unutmamak için bir kağıt kalem alıp not tutmaya başladım.
    Bir zaman sonra annemler eve geldi. Per perişan halde beni aramışlar. Beni kayıp diye başvuru yapıp balık tutmaya gitti daha haber alamadık diye aratıp adaya bırakan balıkçıya ulaşmışlar. Adanın her yerinde beni aramışlar. ben karakola gidip başımdan geçenleri kayıp olmadığımı balıkçı beni bıraktıktan sonra dalga çok olduğundan balık tutmayıp geri geldiğimi ve arkadaşımda kaldığımı söyledim. Başımdan geçenleri anlatacak olsam belki de beni tımarhaneye yatıracaklardı.
    Annemle uzun uzun detaylı bir şekilde konuştuktan sonra hepimiz uyuduk. O gece anormal hiçbir şey olmadı. Ertesi gün ise hafta sonuna denk geldiği için benim izin günümdü. O gün boyunca köyden getirdiğim zarfların içini belki farklı bir şey bulurum umudu ile saatlerce okudum. Ölüm ilanlarında gizli bir şeyler olduğu belliydi ama bunu anlayabilecek durumda değildim. Tüm bunları düşünürken liseden hocamı gördüğüm gün aklıma geldi. Beni gönderdiği hocayı bulduğumda belki bana elimdekiler ile ilgili bir fikir verebilirdi.
    Ertesi sabah erkenden uyandım. içimde öylesine derin bir sıkıntı vardı ki, yerimde duramıyordum.
    Evden apar topar çıkarak liseden hocamın bahsettiği hocanın kapısını çaldım. Evi gecekondu mahallesin de tek katlı, duvarları dökülmeye yüz tutmuş, demir kapısı pastan el değmeyecek hale gelmişti. Paslanmış demir kısmına dokunmadan desenli cam tarafına cebimdeki anahtarın ucu ile tık tık tık vurdum. Bir süre bekledim ama ne gelip kapıyı açan ne de içeriden dışarıya seslenen birisi oldu.
    ···
  10. 57.
    0
    ya olum madem hikaye yazılı atsana tek partta.
    ···
    1. 1.
      0
      (bkz: 5 bucuk sene cinlerle boğuştuk) al bunu oku
      ···
  11. 56.
    +7
    Yolumun üzerinde yığınlar halinde altına benzer yeşil şeyler bulunuyordu. Ama asla yolumdan ayrılmadan ilerledim. Sanki buralara yığınak yapılmış gibiydi. Belki de birileri benim yaptığım gibi altınları çanağa bırakıyor başkaları da bu şekilde altınları topluyordu. Etrafa bakınmaya devam ettim. Yerlerde kurumuş kemikler ve hayvan dışkılarının bulunduğu yerlerde vardı.
    ilk girerken ki cesaret artık yerini pişmanlık ve korkuya bırakmıştı. Sağıma soluma bakıp korkmamak için başımı dikip uzunca yürüdüm. Nereye gittiğimi ya da bu yolun nereye varabileceğini hiç düşünmeden ilerliyordum. Bir yerden sonra nasıl indiysem aynı şekilde merdivenleri çok dik olan bir yerden çıkmaya başladım. Merdivenlerin başına geldiğim de bir tünel olduğunu gördüm ama oraya ayakta gitmek imkansızdı
    O kadar dardı ki normal bir kişinin zorla sıkışarak gidebileceği şişman birinin sıkışıp kalacağı bir yere benziyordu. Ne aşağıda gördüklerim ne de bıraktığım altınlar umurumda değildi. Aşağıda ne kadar kaldığımı bilmesem de dışarıdaki ışık ve gelen taze hava kokusu güzel bir yere çıktığını gösteriyordu. Yere yatıp dirseklerimle sürüne sürüne tünelden çıktım. Çıktığım yer yem yeşil ağaçlar ile kaplı çiçeklerle dolu bir yerdi. Benim üzerim ise fare ve yarasa pislikleri yüzünden kokuyordu. Etrafa bakındığımda uzaktan ağaçların arasından denizi çok az görebiliyordum. Denizin ortasından buraya nasıl gelebildiğimi anlamamıştım o zamanlar…
    Hemen üzerimdeki tozu toprağı silkeledikten sonra etrafa bakındım. Yakınlarda ineğinin yanında duran bir kadınının yanına gidip burası neresi diye sordum. Kadın kendisi ile dalga geçtiğimi düşünerek o da alaycı bir dilde kaleyi bilmiyorsan niye geldin dedi. Şimdilerde turistik olarak kullanılan bir yer olsa da o dönemlerde kimsenin uğramadığı civardaki insanların ineklerini otlamak için kullandığı bir yerdi burası. Ada ile Giresun kalesinin ne gibi bir bağlantısı olabilirdi aklım almasa da ben bu yolu kullanıp gelmiştim.
    ···
  12. 55.
    -3
    Cuqu atin kaybetmim
    ···
  13. 54.
    +3
    sabahtan beri bekliyoz amk
    ···
    1. 1.
      0
      Ynlz dgilsin pampa
      ···
  14. 53.
    +10
    Bu fakirliğim ile o kadar altını orada bırakmanın delilik olduğunu düşünüp bir yandan da yine annemin sözünü hatırlayıp el süremiyordum. Avucumu açıp altınlara dokunmadan bir avuç su alıp içtim. Su o kadar lezzetliydi ki tuzlu olmasını beklerken sanki şekerli gibiydi. Kana kana sudan içtim. Altınlara dokunmadan başından kalktığımda sabah fark etmediğim bir şeyi fark ettim. Belli belirsiz, bir insan boyuna yakın delinmiş bir taş parçası vardı. Gündüz gözüyle göremediğim şeyi nasıl olurda gece fark etmiş olabilirdim. içeriye doğru baktığımda duvarların fosforlu olduğunu ve dışarıdan daha aydınlık olduğunu fark ettim.
    Sudan içtikten sonra sanki bana bir cesaret gelmişti. içeride olmak dışarıda olmaktan daha cazip gelmişti. Başımı eğip yavaş yavaş içeriye girdim. Sanki hayal görüyor gibiydim.. Birkaç adım attıktan sonra yolun merdiven şeklinde aşağı indiğini fark ettim. Aldığım nefeste de zorlanır olmuştum ama geriye baktığımda ilerisi gibi aydınlık değil tamamen zifiri karanlık görünüyordu. Her ileri attığım adımın ardından geriye baktığımda bu duruma yine şahit olmuştum.
    Aşağı inerken baktığım bakış açısı fosforlu tam tersi ise karanlıktı. Geri dönmektense cesaretimde varken aşağı inmeye başladım. Merdivenler sanki koca koca taşlar oyulup basamak yapılmış gibiydi. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bir ara yol genişledi ve oda oda bölümler oluşmaya başladı. içerisi labirent gibiydi ama gidip gelinen yol daha aşınmış olduğu için belli oluyordu. O şekilde yoluma devam ettikten sonra bir takım garip gülme ve homurdanma sesleri duymaya başladım.
    ···
  15. 52.
    0
    Sende iyi cesaret varmış hee... Ben de inciye üye olduktan sonra geçen sene yazın uğraştım biraz bu işlerle, ama anlatmaya cesaret edemem
    ···
  16. 51.
    0
    nirdesin niredeee
    ···
  17. 50.
    0
    yarım bırakma sakın rez aldım
    ···
  18. 49.
    0
    rez panpa devam devam, bayadır güzel bi hikaye okumamıştım
    ···
  19. 48.
    0
    okuruz paylaşmaya devam et reis.
    ···
  20. 47.
    0
    Bizim burda defineye gitti 3 kişi, ayazda arabaya dönerken biri kayboldu 1 ay sonra cesedi bulundu karda kalan kısımları hariç her yerini hayvanlar yemişti
    ···