/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +121 -14
    Hikayenin bütün hakları şahsıma aittir, çalınma veya izinsiz olarak yayımlanma durumunda bütün telif haklarımı kullanacağımı bilmenizi isterim iletişim: hurfeyne@gmail.com
    Youtube kanalım: https://www.youtube.com/c/Hurfeyne

    Yıllardır hayalini kurduğu tıp fakültesini kazanıp kazanamayacağını öğrenecek olan Akın çok heyecanlıydı. Sonuçların açıklanmasına dakikalar kalmıştı. Ailesi Akın\\\\\\\'ın yanındaydı ve sonuçlar açıklandı. Akın başarmıştı, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi\\\\\\\'ni kazanmıştı. Ailecek sevinçleri görülmeye değerdi. 1 hafta sonra kayıtların başlıyacağından Akının babası;

    Metin Bey; \\\\\\\'\\\\\\\'Ah, oğlum tebrik ederim. Hemen bavulunu hazırla, sen yurt da rahat edemezsin, bir ev tutalım.\\\\\\\'\\\\\\\'
    Akın; \\\\\\\'\\\\\\\'Harika olur baba, hem ev ile okul arasında da keşif yapmış olurum.\\\\\\\'\\\\\\\'

    Sevinçleri üst düzey olan bu aile evlatlarının başına geleceklerinden bir haberdi.2 gün sonra Trabzon\\\\\\\'a gelen aile okulun yakın çevrelerinden bir emlakçının dükkanına girerler. Emlakçı güler yüzlü yaşlı bir adamdır.

    Metin Bey; \\\\\\\'\\\\\\\'Merhabalar efendim, oğlumuz bu yıl burada okumaya başlayacak, bekara uygun bir ev bakmak istiyoruz.\\\\\\\'\\\\\\\'
    Emlakçı ; \\\\\\\'\\\\\\\'Tabi efendim tabi, hayırlı olsun. Tam size göre elimde bir daire var 2+1, 460 TL, 2 katlı bir bina 15-20 yıllıktır, fakat içi yepis yeni.\\\\\\\'\\\\\\\'
    Metin Bey; \\\\\\\'\\\\\\\'Hadi o halde gidelim, görelim.\\\\\\\'\\\\\\\'

    Çaylar içildikten sonra yola çıkarlar.Apartman çok ıssız sayılmayacak bir yerde fakat, mahalle halkının yaş düzeyi yüksek olduğundan sokakta ne bir çocuk, ne de gürültü yapacak genç vardı. Apartman tam olarak eski bir rum kilisesine bakmataydı. Eve çıktılar ev gerçekten de tamir edilmiş, gayet hoş duran bir mavi boya ile boyanmıştı. Akın evi çok beğenmişti, babasına olumlu gözlerle bakıyordu. Okula ise yürüyerek 15 dakika kadar mesafede üstelik, kahvaltı yapacağı bir çok pastahane de yol üzerinde bulunmaktaydı. Metin Bey ve emlakçı anlaştıktan sonra kapora ve iki aylık kirayı havele olarak geçti. Bir spotçuya girerek sıkı pazarlıklar sonucu evinde tüm eşyaları alınmış oldu. Kayıt günü gelmiş çatmıştı. Akın okula başlayacak olmanın heyecanından çok, ailesinden ayrı eve çıkacağı ve hayellerini kurduğu tıp bölümünü okuyacağı için heyecanlıydı. Günler ardını izlerken okulların başlamasına 1 gün kala evine girmişti Akın, en çok sevdiği aktivitelerden biri olan kitap ve kahve ikilisini artık kendine ait balkonunda yapacaktı. Gece 1 sularıydı, çok sessiz ve sakin bir sokak olduğu için hemen hemen her çıtırdı dahi kulağa net bir biçimde yansıyordu. Bir yürüme sesi geliyordu. Akın kahve ve kitabını masanın üstüne koyarak aşağıya doğru baktı. Siyah hırkalı, uzun saçlı bir kız kilise kapısını açarak içeriye girdi. Akın kilise de kaldığını düşünerek. Yarında okulun olduğunu hatırladıktan sonra yatmaya gitti.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +37
    Sabahın ilk saatlerinde telefon alarmıyla kalktı. Hemen bir duşa girdi, kahvaltısını yaptıktan sonra. Çantasına kişisel ihtiyaçlarını attıktan sonra okula doğru yola koyuldu. Apartmandan çıkıp kapşunun önünü kapatıp. Haydi bakalım, hayallerime giden yolu yürüme zamanı diyerek yürümeye başladı. Tabiki dün geceki kızı unutmamıştı, geçerken kilisenin kapısına bi göz gezdirmeyi ihmal etmedi. Yolda ilerlerken biri omzuna dokunur arkasına döndüğünde ise tanıdık bir simadır fakat çıkaramaz.

    Samet; Akın, benim be Samet, tanımadın mı oğlum ortaokul arkadaşın tanımadın mı lan!
    Akın; ''Ya olum sen napıyorsun burda oha! sende mi KTÜ'yü kazandın harika bir haber bu.
    Samet;
    Evet, mimarlık bölümünü kazandım ya sen?
    Akın;
    Ben de tıp bölümünü, çok sevindim oğlum eee nerede kalıyorsun?
    Samet;
    Şu aşağıki mahallede bir ev tuttum, sen nerede kalıyorsun?
    Akın;
    Ben de, alt sokaktaki kilisenin karşısındaki binada kalıyorum.''

    Akın ve Samet, geçmiş günlerden sohbetler ederek okula gittiler. ilk günün oryantasyon üzerine geçmesi güzel gelmişti Akın'a. Okuldan çıktıktan sonra bir markete uğradı, bir kutu kahve aldıktan sonra evin yolunu tuttu. Apartmana girmeden önce bir kez daha kilisenin kapısına bi bakıverdi, sonrasın da eve çıkıp kahvesini içip, kitaba kaldığı yerden devam ediyordu. Gece 01:08'idi telefonuna mesaj geldi mesajı gönderen Samet'di. Yarın okula giderken onun evinin önünden geçeceğini, gelirken arayacağını söylüyordu. Akın tamam yazarak kitabına devam ediyordu. Saat 02;11'di Akın yeniden o ayak seslerini duyuyordu, yavaşça kilise kapısına doğru baktı, bu sefer kız da Akın'a doğru bakıyordu. Akın hemen kafasını geriye çekti, kalbi inanılamaz bir hızda atıyordu, tekrar bakacak cesareti yoktu vücudu korkudan kaskatı kesilmişti. Kilise kapısının kapanma sesi ile yerinden ufak bir sıçradı ve masaya ayağını çarptı kahve döküldü apar topar masanın üzerindekileri temizlemeye çalışıyordu. Kitabı, telefonu ve bardağı hemen içeriye aldı. Balkona bir daha çıkacak cesareti bulamadığı için hemen odasına koşup kendini yatağa attı. Vücudunun korku ve adranelin karışımı salgıladığı korku ile terlemeye başlamış kafasında bir çok düşünce yer alıyordu. Akın hemen dış kapıyı kitlemeye koştu kapıyı kitledikten sonra salonda, kızın onu duyacağını düşünürcesine yavaş adımlar ile balkona doğru ilerledi. Balkondan kilise ışıklarına doğru bakıyordu. Kilise camlarının önünden geçen siyah siyah bir şeyler olduğunu gördü. Gözlerini ovuşturup tekrar baktığın da ise ışıklar kapanmıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra kilise kapısının kapanma sesi ile yere kapaklandı, yavaş bir biçim de balkonun parmaklıkları arasından kilise kapısına doğru baktı kız arkasına dönmüş yürüyerek uzaklaşıyordu. Kol ve dizlerinin üzerinde sürünerek kendini odasına attı, yatağa yatar yatmaz ışığı açık bırakıp uyumaya çalıştı. Çok korkmuştu, korkunun verdiği duygular ile halüsinasyon gördüğünü düşünüyordu. Derin bir nefes alarak, uykuya daldı.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +5 -2
      Niye gerizekalıya anlatır gibi anlatıyon aq, hiçmi öykü, hikaye dinlemedin.. bildiğin pamuk prenses masalı gibi 2. şahıs ağzıyla yazmış herif dıbına koyım.. sinirlerim bozuldu okurken.
      ···
      1. 1.
        +5 -1
        Okumamakta serbestsiniz, bu stilde yazmaya devam edeceğim. Ben insanları korkutmak veyahut germek için yazmıyorum.
        ···
      2. 2.
        0
        Abi bu hikaye gercekmi
        ···
      3. 3.
        0
        gerçek amk burda ananı gibtim diyenler de haklı tabi canım anancı diye yalancı mı olacak
        ···
      4. diğerleri 1
  3. 3.
    +28
    Sabah içeriden gelen telefonun sesi ile fırladı. Alarmı telefon uzakta olduğu için duymamıştı. Hemen salona koştu, arayan Samet'di. Telefonu açtı.

    Samet; Neredesin? aşağıdayım seni bekliyorum, daha ikinci günden kaytarmaya mı başladın? Seni tembel!
    Akın; Yok oğlum ya, dün gece kitap okuyacağım diye çok geç yattım, 5 dakikaya kadar geliyorum. dedikten sonra telefonu kapattı.

    Akın aşağıya indiğin de Samet elindeki aldığı poğaçayı ona uzattı bir de meyve suyunu açıktan sonra muhabbet ederek okulun yolunu tuttular. Akın ne kadar, Samet'in yüzüne gülsede aklı hala dün gece ki yaşadığı olaydaydı. Kızın yaşıtı olduğunuda düşünüyor ve belki de aynı okulda ola bilecekleri ihtimali onu kadar gersede, tanışma şansı olması içini rahatlatıyordu. Okulda boş kaldığı her vakit gözleri o kızı bulmak için arıyordu fakat nafile, hiç biri ona benzemiyordu. Eve geldiğin de bu sefer, gece yarısından sonra pusuya yatmış bir vaziyette bekliyordu. Gece 02:18'idi ayak sesleri yavaşça duyuluyordu, kendini çok iyi kamüfle ettiğini düşünüyordu. işte gelmişti o kızdı, yavaş bir biçim de kilise kapısını açıp içeri girdi, kapı ardından yine kapandı. Kilisenin ışıklarının yanmasını bekliyordu. Tam bu sırada evinin salonunun ışığı yandı. Son sesiyle çığlık atıp arkasını döndü.
    Bu alt komşusu Hüseyin Amca'idi.

    Hüseyin Amca; Oğul, sakin ol benim anahtar kapının yüzündeydi, kapı zilin bozuk sanırım bastım bastım çalmadı. Kapıyıda tıklattım ses soluk yok bir şey oldu zannedip içeri girdim.

    Akın; Hühühüseyin amca beni çok korkuttun. Elini uzattı, Hüseyin Amca onu kaldırdı ve salona geçtiler. Bir bardak su doldurdu ve içti. Hüseyin Amca bu kadar korkmasının garip olduğuınu düşünerek ;

    Hüseyin Amca; iyi misin Akın, bembeyaz oldun bu kadar korkulur mu?

    Akın; Amca, şu evimizin karşısındaki kilise oraya girip çıkan çok olur mu?

    Hüseyin Amca; Yok be oğlum, tam 200 yıldır kapalı o kilise kapısı özel bir malzeme ile kapatıldı, sonra da diyanetden bir kaç hoca geldi bir kaç bir şeyler yaptılar içeride. Ben 12 yıldır bu binadayım hiç kimsenin oraya girdiğini görmedim.

    Akın'ın beyninden kaynar sular dökülüyordu. Kalbi çıkıcak gibiydi. Hüseyin Amca, çok geç oldu evladım ben gidiyorum diyerek, anahtarı koltuğun üstüne bırakarak evden çıktı. Akın tamamen korkuya kapılmıştı, ne yapcağını bilmiyordu. Odasına gitti sabaha kadar düşünceler için yattı. Sabah olduğun da Samet'e erken gitmesi gerektiğini söyleyerek tek başına yürüyerek yol almaya başladı. Kulaklıklarını takıp müzik dinliyor, kafasında sürekli senaryolar oluşturuyordu. Okulun girişinden girdiğin de, arkası dönük bir şekilde yürüyen o kızı gördü hemen koştu kolundan sert bir biçimde tutup kendine doğru çevirdi. Sen o kızsın diyordu.

    Kız ; Beni rahat bırak!

    Akın; Adını söyle adın ne? O kilise 200 yıldır kapalıymış, kapıyı nasıl açıyorsun?
    söyle
    diye bağırır bir ses tonu ile bir yandanda kızı sallıyordu.

    Kız; Adım Emel, biraz daha bana dokunursan hayatının en karanlık gününü yaşayacaksın! diyerek gözlerini açtı ve gözleri simsiyah kesildi. Akın korkudan kızı itekledi, kızdan uzaklaşarak kampüsün girişine doğru koşmaya başladı. Bu kız neyin nesiydi, o güçlü bakışla gözlerinin siyahlaşması kafayı yediğini düşünmeye başlamıştı. Sınıfta insanlar neyin var?, sorularına üşütmüşüm istifra ettim, o yüzden biraz halsizim diyerek geçiştiriyordu. Okuldan çıkarken kızın yürüdüğünü gördü, yanına yapıştı ve söze girdi.

    Akın; Bak kızım, sen normal biri değilsin farkındayım! Kafayı yiyeceğim o gördüğüm şeyler neydi kilise pencerelerinde uçuşuyordu!

    Emel; Ya benden uzakdur, ya da başına geleceklerden kaçışın olmayacak, üsteleme görme, duyma ve sus. Kız hızlı adımlarla yürüyüp uzaklaştı.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +7
      Seni tembel! Mi? Diyaloglar çok gerçekçi
      ···
  4. 4.
    +29
    Akın eve geldiğin de sürekli Emel'i düşünüyordu. Gece 02:44 sularıydı. Akın ne kadar çok balkonda olmak istese de, odasında tavanı izler bir vaziyette yatıyordu. Kilisenin kapı sesini duydu, kendini balkona gitmemek için çok zor tutuyordu. Ama dayanamadı, salondan balkona fırladı. Kilisenin ışıkları yanıp sönüyor, buğulu camların önün de siyahlıklar resmen raks ediyordu. Işıklar bir anda kapandı. içeriye doğru koşar adımlarla ilerledi Akın. Ama artık dayanamıyordu. Üstünü giydi merdivenlerden yavaş adımlar ile aşağıya indi. Kilise kapısının önündeydi, cesaretini topladı ve kapının kolay açılmayacağını düşünerek omuz atarak ittirdi. Kapı ardına kadar açıldı. Zifiri bir karanlık hakimdi, kocaman bir kapısı vardı. Kapının ön tarafında bir kuyu vardı. Kuyudan yeni su çekilmiş olmalıydı ki etrafı ıslanmış ve yerlerde ufak su birikintileri vardı. Akın telefonunun flashını açarak ilerlemeye başladı. Kilisenin ışıkları bir anda yandı ve kapısı büyük bir gıcırtı sesi ile açıldı. Akın ürkek adımlar ile önce kafasını yana doğru eğerek içeriye doğru baktı, içerisi bomboş gibiydi. Tam içeri girdiğin de kilisenin en ucunda oturan Emel'i gördü. Emel kızgın bir biçim de Akın'a doğru bakıyordu. Akın yavaşça ilerleyerek;

    Akın; Emel iyi misin? Herşey yolunda mı? Sen bana beni takip etme demiştin ama çok merak ettim seni. Emel hafif bir boğuk ses ile;

    Emel ; Sen ölmek için çok çabalıyorsun. Beni rahatsız etme! bir anda ışık kapanıp açılmaya başladı. Akın koşarak kiliseden çıkmaya çalıştı, çıkar çıkmaz kapı kapandı ve kendini direk apartmanın içine attı. Merdivenlerden ellerinin de yardımı ile emekler biçim de hızlı hızlı çıkıyordu. Eve girer girmez kapıyı kapattı, yere çöktü ağlamaya başladı.
    ···
    1. 1.
      +2
      dıbına koyim kendimi bu hikayeye yerleştirdim çok kötü amk
      ···
    2. 2.
      +7
      Emel ne sakso çeker
      ···
      1. 1.
        0
        Olum kız cin galiba amk buna sakso çektirirsen çarpılırsın ama sen bilirsin
        ···
    3. 3.
      0
      Rez burda kaldım
      ···
    4. diğerleri 1
  5. 5.
    +33
    Tutunarak yerden kalkmıştı, duvarlara sürünerek kendini yatağa atmayı başarabilmişti. Tavanı seyrederek, Emel'i düşünüyordu. Telefonun çalması ile olduğu yerden sıçradı, arayan babası Metin Bey'di. Telefonu ne kadar açmak istemese de göz yaşlarını silerek açtı.

    Metin Bey; Oğlum, iyi misin? Kaç defa aradık meraktan öldük.
    Akın; Kusura bakma baba, biliyorsun oda ve balkon arasında mesafe var, balkonda kitap okumaktaydım telefon şarjdaydı duymamışım.
    Metin Bey; Ah munzur dikkat et biraz, meraktan öldürme bizi, geç oldu hadi iyi geceler yarın tekrar ararım.
    Akın; Tamam babacağım, iyi geceler.

    Akın ne kadar babası ile konuşmak içini rahatlatmış olsada, hala aklında Emel vardı. Bu olağandışı olayların açıklaması ne olabilirdi. Düşündükçe hiç bir yanıt bulamıyor, daha da çıkmaza giriyordu. Emel'i sadece bu olaylar merak ettiği için değil, gerçektende ondan hoşlanıyor olabilirdi. Uyumaya çalışsa da olmuyordu. Yerinden kalktı balkona çıktı, kilise karanlıktı bir süre kapıya baksada giren veyahut çıkan olmadı. Salonda uzanırken uyukuya daldı. Sabah olduğun da telefonu çalıyordu, arayan Samet'ti. Hiç havası yoktu okula gitmeyecekti. Telefonu açtı.

    Samet; Neredesin oğlum hadi, aşağıdayım seni bekliyorum.
    Akın; Kardeşim, çok kötü hissediyorum bugün dinleneceğim havası çarptı herhalde.
    Samet; iyi misin? Yukarıya gelebilirim, bir şeye ihtiyacın var mı?
    Akın; Yok yok , sen geri kalma ilk haftadan toparlarım zaten hemen hazır çorba filanda var evde.
    Samet; Peki tamam, ama unutma bak önemli bir şey olursa direk arıyorsun!
    Akın; Tamamdır, sağolasın kardeşim.

    Akın laptopu alarak telefonundan mobil veri wifisini açtı. internetinin bağlanmasına 1-2 gün kadar kalmıştı. Google dan kiliseyi araştırmaya başladı. Kilisenin ismi Laher Kilisesiydi. internette gezinirken bir argüman gözüne ilişti, şöyle yazıyordu. 1800 yılların sonlarına doğru kapanmış bu katolik kilisesi insan kılığına girebilen bir şeytan topluluğunun ev sahipliği yaptığına inanılırdı. Dönemin Rum Papazı Patrik Vangole, bir ayin sırasında öldürüldüğü ve kilisenin mühürlendiği yazmaktaydı.
    ···
    1. 1.
      +7 -2
      "Akın laptopu alarak telefonundan mobil veri wifisini açtı." bune panpa mobil veri wifisi ahahahha hotspot mu demek istedin
      ···
    2. 2.
      0
      Munzur ne la su şişesi mi bu amk
      ···
  6. 6.
    +19 -1
    Akın okudukça, bu kızın acaba Patrik Vongole'nin bir yakını olabileceğini düşünüyordu. Akın din konusunda pek iyi değildi. Araştırmalarını bir yazıcıdan çıkarmak için internet kafeye gitti. Çıkardığı bir çok çıktı ile birlikte yürürken Samet'i aradı.

    Akın; Alo, Samet neredesin abicim?
    Samet; Okuldayım oğlum ne oldu? Çok mu kötüleştin hemen geliyorum
    Akın; Yok be oğlum, dur dur şimdi bana hemen burada bu kilise hakkında bilgili birini bulmam gerekli, ben kiliseye gidiyorum sende oraya gel.
    Samet; Ya olum nereden bulayım ben kilise hakkında bilgili birini, tamam sen şimdi kapat ben bir esnafa sorup geleceğim.

    Akın hızlı adımlar ile kilisenin önüne geldi, kapıyı açmaya çalışsa da nafileydi kıpırdamayı bırak ses bile çıkmıyordu. Bir süre insanlar geçerken ne yapıyor bu çocuk bakışları eşliğinde kilise kapısında oturuyordu. ileriden Samet görünmüştü. Yanında yaşlıca bir adam vardı, yaşına göre gayet hızlı yürüyordu. Samet direk Akın'ın yanına koşarak.

    Samet; Ne oldu oğlum, meraktan öldüreceksin? Anlat bak bu amca buranın hikayesini biliyormuş.
    Akın; Hadi bana çıkalım, yukarıda anlatacağım hadi amcacım sende buyur gel.>

    Amca gözlerini kapatarak onayladı, eve çıktılar. Samet çay koymak için mutfağa geçti, amcayı da salona oturttular, Akın heyecanlı bir şekilde elindeki kağıtları masaya yayıyordu. Amcaya yönelerek;

    Akın; Amcacım bana bu kilisenin hikayesini anlatır mısın?
    Amca; Tabi evladım, ama ne gözümle görmüşümdür ne de doğruluğuna eminimdir. Yıl ya 1835 yada 1837 bu kiliseyi zamanın da yönetenler varmış. Biz deriz cin, Rum kardeşlerimiz şeytan kiliseye hiç ibadet için gelen olmazmış zaten, her gece eğlence sesleri ile çalkalanır, müzik sesinden etrafından geçen insanlar şaşırır kalırmış. Bir gece kiliseye Patrik adında bir papaz girmiş. Katolik bir Hristiyan olan patrik bir kaç arkadaşını daha çağırıp içerideki şeytanları kovmaya çalışmış. Duyduğuma göre bir seans mı, kovama ayini mi ne olmuş o sırada Patrik ölmüş. Sabah cesedini bulmuşlar fakat şöyle bir şey varmış, bu şeytaniler insan bedenini ele geçirebilen yeteneklere sahip olanları da varmış.

    Akın, amcanın bu son söylediğin de ağızı açık bir biçimde koltuğa atar kendini, elleriyle çenesini ovuşturarak yoksa diye içinden geçirir. Samet elinde çaylar ile içeri girer. Amca Akın'a doğru.

    Amca; Düşünme bile der. Akın şaşkın bir bakışla amcaya bakakalır.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Rezerved
      ···
  7. 7.
    +9 -1
    Arkadaşlar, kesinti var kentsel dönüşüm bölgesindeyim bu sıralar çok oluyor. Elektriklerin gelmesini bekliyorum.
    ···
    1. 1.
      +1
      merakla bekliyorum
      ···
      1. 1.
        0
        O nasıl bi nick amk
        ···
    2. 2.
      +6
      Yazmayacağım bekleyin oruspu çocukları cümlesinin kibar hali...
      ···
  8. 8.
    +26
    Amca yavaş bir biçimde ellerini kavuşturarak.

    Amca; Bu işlere bulaşma oğul, doğruluğu var mıdır, yok mudur bilemem ama sana eğer bir zararı yok ise üsteleme başına bela alma.

    Akın; Merak etme amcacım, aklımda bir kaç soru işareti var sadece merakımdan araştırıyorum.

    Çaylar içilir, Samet'de bu meraka anlam veremese de evinin karşısında ki bir yapı olduğu için merak ettiğini düşünerek çok sorgulamaz. 1 kaç saat sonra amca müsaade isteyerek ayağa kalkar, Samet de amcayı bırakmak için evden ayrılır. Akın kahve yaptıktan sonra kafasındaki tonlarca düşünce ile birlikte balkona çıkarak kiliseye doğru bakmaktadır. Her geçen dakika Emel'i daha çok merak ediyor, sürekli aklı onda oluyordu. Akşam saatinin gelmesini sabırsızlık ile bekliyordu, öğrendiği bilgiler ile ona daha derin sorular sorabilecek belki de Emel ile rahat bir sohbet edeceğini düşünüyordu. Yalnız diğer gördüklerinden çok korkuyordu. Gece 03:16 artık uykusu gelmişti, ilk defa bu gece gelmeyeceğini düşünüp, esnemeler ile birlikte tam ayağa kalkacaktı ki ayak sesleri duyuldu. Aşağıya doğru baktığında ise Emel'in yanında beyaz giysili, uzun boylu, kafalarının ise insan başı olmadığı çok açık bir şekilde belli oluyordu. Çarşaflarının beyaz olması kötülüğü temsil etmediklerini düşündürmüştü Akın'a. Korkuyordu fakat Emel'e karşı büyüyen sevgisi, gözünü kör etmeye başlıyordu. El feneri, çakmak ve bir bıçak alarak aşağıya indi. Hızlı adımlar ile kilisenin kapısına geldi. Omuz darbesi ile kilisenin kapısını açtı. Donar bir vaziyette kuyuya doğru bakakaldı. Bir beyaz çarşaflı kuyudan su çekiyor ve Emel'in üstünden döküyordu. Diğer 2 çarşaflı ise belleri tamamen bükülüp, kemiklerinin paramparça olması gereken derecede hızlı bir şekilde hareket ediyorlardı. Akın ne yapacağını bilemedi. Emel, Akın'a doğru dönerek sert bir ses tonu ile;

    Emel; GEL!
    Akın; Tatatataammam.

    Akın yavaş adımlar ile yürüyordu. Çok çekiniyordu fakat gitmesi gerektiğine inanıyordu. Mantığı ve ayakları kaçmak istese de Akın duyguları ile hareket ediyor ve ilerlemeye devam ediyordu. Kilisenin kapısı pat diye açıldı. Akın korkudan bir kaç adım geriye atsa da, Emel gel işareti yapıyordu. Emel ve yanındaki 3 beyaz çarşaflı içeriye girdi. Akın'da arkalarından içeriye girdi. Akın'ın elleri ayakları boşaldı ve dizlerinin üstüne çöktü gördükleri karşısında kanı dondu, nefes bile almayı hatırlayamıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +26
    Kilesinin içerisin de uçuşan siyah ve beyaz çarşaflı varlıkları görmüştü. Gözünden bir damla süzüldü, korkudan beyni karıncalanıyor, vücudu verdiği emirlere uymuyordu. Kaçmak istiyordu sadece koşup kaçmak. Bu kızda onlardandı biliyordu, ama seviyordu, aklından çıkaramıyordu. Emel, Akın'ın yanına gelerek;

    Emel; Demek benim hayatımı çok merak ediyorsun. Anlatacağım eğer ondan sonrada hala beni takip edersen sana yapılabileceklerden ben sorumlu olmam. Akın konuşamıyordu, sadece ufak bir kafa sallayarak olur diyebildi.

    Emel; Bu kilise sizin söyleminiz ile biz cinlere ait, kilisenin de isminden anlayacağınız gibi biz Laher topluluğuna ait, bazılarımız beyaz, bazılarımız siyah oluruz. Siyahlar normal cin kabiliyetlerine sahip olurken, biz beyazlar bir insan olarak görünüp, yaşayabiliriz. Yıllardır bu kilisedeyim sıkılıp bu topraktan olan bedeni ele geçirdim. Her gece burada eğlence düzenleriz, biz ne savaş isteriz nede topraktan gelenler ile ilgileniriz, fakat bizi rahatsız ederlerse nefretimiz den kurtuluşları yoktur. Yıllar önce gelen o yaşlı papaz ve arkadaşları gibi. Ona buranın bize ait olduğunu söyledik, o ise buranın insanlara ait olduğunu söyleyerek bize saldırdı. Nefretimizi en ağır şekilde yakından tattı. Şimdi benden uzak dur.

    Akın hareket edemiyordu. Burnundan gelen kanın yere damladığını gördü. Işıklar yanıp sönmeye, varlıklar ise raks edercesine eğlenmeye başlamıştı. Akın gözlerini açtığında elinde fener vardı. ilk aldığı yerdeydi bir şey olup bayılmış mıydı? Az önceki olanlar gerçek değil miydi? Odasına geçip kendini kitledi kafası tamamen karışmıştı. Çıldırmak üzereydi, etrafa eşyaları atıyor içi içini yiyor, korkudan en ufak seste bile irkiliyordu. En iyisi bu işlerden anlayan birine danışmak olduğunu düşünerek. internetten metafizik uzmanlarını araştırmaya başladı. Birini buldu saat kaç olursa olsun telefonum müsait yazısına güvenerek çekinmeden aradı. Telefon açıldı. Aradığı hocanın ismi Salih'idi.

    Salih; Alo, buyrun!

    Akın; Merhaba Salih Bey, ben telefonunuzu internetten buldum mümkünse bu dünyevi dışı varlıklar ile ilgili bir sorunum var yarın görüşebilir miyiz?.

    Salih; ''Trabzon'da mısın? Başka bir yerden mi geleceksin?

    Akın;
    Trabzon'dayım Salih Bey, öğrenciyim lütfen yarın görüşelim çok ama çok önemli

    Salih;
    Tamam evladım, yarın mesaj atacağım adrese gel görüşelim.''

    Telefonu kapattıktan sonra içi birazda olsa rahatlamıştı. Yarınki buluşmayı düşündükçe uyuyamıyor, odanın kitli olup ışığın açık olması ise korunduğunu düşünmesine neden olarak rahatlıyordu. Bir süre sonra uykuya daldı.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +26 -1
    Sabah telefonun alarmı ile bir anda yataktan fırladı, hoca ile görüşecek olmanın hevesi hızlı hareket etmesine neden oluyordu. Hızlı bir duş, kahvaltı derken giyinip kendini dışarı attı. Samet'i aradı.

    Samet; Oğlum bir şey mi oldu? Saat 6 lan sabahın körü.
    Akın; Yok kardeşim bir şey olmadı, sadece bugün yokum bir randevum var acelem var kapatıyorum.

    Samet tam vay köftehor 3.gün den kız demeye hazırlanıyordu ki, telefonun dıt dıt dıt sesiyle kaldı. Akın heyecanını gizleyemiyordu, öncelikle gideceği adrese nasıl gidileceğini öğrenmeye çalışıyordu. Bir kaç esnafa danıştıktan sonra yola koyuldu. Sabah 7.30 diye konuşmuşlardı. Bir süre geçtikten sonra olması gerektiği yerdeydi saat tam 7.25'idi. Bir orta yaşlı bir adam elini uzatarak akına yaklaştı.

    Akın; Merhaba, Salih Bey miydi?
    Salih; Salih Hoca daha iyi, beyliği kim kaybetmiş de biz bulalım, hadi yukarı çıkalım

    Akın bir yandan Salih Hocayı gözlemliyordu. Gayet temiz ve bilgili birine benziyordu. Akın ofiste oturur oturmaz, konuya girerek Trabzon'a gelip eve taşındığı andan itibaren her şeyi anlattı. Salih hoca kederli bir bakışı vardı. Masanın çekmecesinden bir kağıt ve kalem çıkardı. Şeker hastalarının kullandığı parmakta delik açan aleti çıkardı, Akın'a doğru gel işareti yaptı. Parmağını tutup aleti kullandı, kalemin ucunu akan kana dokundurdu. Ufak bir kahve rengi kağıttı, semboller çizdi cebinden çıkardığı çakmak ile ateşe verdi. Duman hafif bir beyazlıktaydı. Hoca Akın'a otur işareti yaparak.

    Salih Hoca; Bak Akın, açık konuşacağım. Sen bu kızı seviyorsun anladık fakat, bu kız iriza kaftanına tutulmuş. iriza kaftanı lahze cinlerinin özel güçlerinden olan beden sahiplenme sırasında beden sahibinin ölmesi sonucu oluşan iriza kaftanı o cini bedene hapis eder. Bu yüzden sürekli o benden de yaşıyor, sana keyfi için ele geçirdim demesi tamamen yalan. Şimdi seninle bir dostumun yanına gideceğiz. O lahze cinlerinden birini davet edip olanı biteni anlayacağız. Hadi kalkalım.

    Akın şaşkınlık içindeydi, biri mi ölmüştü? Akın vazgeçmek istiyor ama Emel'in yüzü önüne geldikçe devam etmek istiyordu. Trabzon'un yayla yollarının bir köşesin de bir müstakil evin önün de durdular. Aşağıya inip evin kapısını çaldılar.
    ···
  11. 11.
    +23
    Kapıyı açan ufak bir kızdı, beyaz bir suratı donuk bir yüz ifadesi vardı. içeriye buyur edercesine kapının hizasında kenara çekildi. Salih Hoca önden içeri girdi, Akın da onu takip etti. içerisi hoş kokuyor ve huzur veriyordu. Küçük kız, üst kata doğru hızlı adımlar ilerliyordu. Hoca ve Akın peşinden yukarı çıktı. Akın karşısında 60 yaşların da, kitaplarda okuduğu eski Türk erkeklerinin kalıplı, yapılı ak sakallara sahip birinin olduğunu gördü. Giyim ve görünüşü ise kadim bir insan olabileceğini hissettiriyordu. Ak sakallı oturun işareti yaparak yerine oturdu.

    Salih Hoca; Hocam, nasılsınız? Sizi bir arkadaş ile tanıştırmak istiyorum adı Akın, kendisi olmaz işlere biraz burnunu sokmuş, dinler ve bize yardım ederseniz çok sevinirim.
    Ak Sakallı; Anlat evladım, seni dinliyorum. diyerek, Akın'a doğru döndü.

    Akın her şeyi anlattı. Ak Sakallı Hoca, sakin bir şekilde sakallarını kaşıyor derin bir düşünce de olduğu görülüyordu. Bir süre sonra Ak Sakallı; Fuhe, Sinohres fivuta kahre fa diye içeriye doğru bağırdı. Bir kaç çocuk ellerinde bakır tepsi, mumlar, hiç görmediği otlar ve bitkiler ile salona gelerek çarşaf sererek üstüne bıraktılar. Ak Sakallı çarşafın başına oturdu. Akın'a ve Salih Hoca'ya karşısına oturması için işaret yaptı. Akın ve Salih Hoca bağdaş kurarak oturdu.

    Ak Sakallı; Fivre estu, kihola, kihola, kihola. diyerek, yaktığı bitkileri daireler çizerek çeviriyordu.

    Bir süre sonra bakır tepsinin içindeki su titreşimler halinde sallanmaya başladı. Bir küçük çocuk gelip tepsinin içine ellerini koydu. Direk olarak Ak Sakallı hocaya bakıyordu.
    ···
    1. 1.
      +9
      kelmangeeeeeeee kakooooo kakoooo şugarkeeeeee mageee kakooo
      ···
  12. 12.
    +27
    Küçük çocuk ; Geldi, biliyor takip ediyormuş. Sadece sen ve o Salih gitsin. istemiyor, sen ve o

    Salih Hoca hemen yerinden kalkarak alt kata doğru ilerledi. içeriden bir kapı açıldı siyah bir örtü ile üstünü örtmüş birisi gelip tepisinin başına oturdu. Çocuk tepsiden aldığı avuç avuç suları, çarşafın içindekinin başından aşağıya dökmeye başladı. Bir süre sonra çocuk oradan ayrıldı. Akın korkuyor, fakat Ak Sakallıya çok güveniyordu. Ak Sakallı tok bir ses ile;

    Ak Sakallı; Geldiysen senin için rahat edebileceğin bir beden hazırladım, konuşalım!
    Örtüde ki; Ne istiyorsunuz bizden. ses çok yüksek ve kulak tırmalıyordu.
    Ak Sakallı; Lahze cinlerinden birisi, iriza kaftanına düşmüş, onu kurtarmak istiyor bu genç adam ve gördüğüm kadarıyla da o bedenin sahibi de bu çocuğa ilgi duyuyor. Yoksa kilise de sizi rahatsız ettiğin de sağ çıkamazdı.
    Örtüde ki; ''Gece gelin, gece sen gel kurtar Mahre'yi kurtar!''

    Bir anda örtü boşlukta yere düştü. Akın koltuğa tırmanıp nefesi kesilerek nefes aldı. Ak sakallı hemen ayağa kalkarak. Akın'a doğru.

    Ak Sakallı; ''Evlat, oda seni sevmiş bu aşk çok tehlikeli, bu yolda ilerleyemezsin, akşam kilisede Mahre'yi, yani senin bildiğin adı ile Emel'i iriza kaftanından çıkarmaya çalışacağım.''

    Akın ağlamaya başlamıştı. Salih Hoca yukarı çıkarak Akın'a teselliler veriyordu. Oradan ayrılarak Akın'ın evine geçtiler. Ak Sakallı çantasında getirdiği bir kaç eşyayı masaya yayıyor ve dualar eşliğin de bir şeyler yazıyordu. Saat ilerlemişti akşam çökmüştü, geceyi beklerken Salih Hoca;

    Salih Hoca; Akın bak orada bazı şeyler olabilir fakat, Ak sakallının da dediği gibi, bu aşk normal bir aşk değil. O beden sahibi zaten ölmüş. Ama bedenin içindeki cine yardım etmek istiyor isen seve seve yardım edeceğiz. iriza kaftanı büyük bir mühürdür, belkide bedenden ayrılma sırasında Mahre ölebilir. Bunların bilincinde olman gerekli''

    Akın kafasını sallayarak derin düşüncelerle boğuşuyordu. Emel'i istiyordu sadece,, bu artık saplantı halini almıştı. Gece yarısı gelip çatmıştı. Ak Sakallı yavaş yavaş merdivenlerden iniyor bu sırada yaktığı birkaç bitki ile ilerliyordu. Tam 1. kata geldiğin de durdu.

    Akın; Ne oldu hocam.
    Ak Sakallı; Burası evet burası, Emel denilen kızın evi burası. Akın şok geçirmişti Hüseyin Amca'nın eviydi burası. Ak Sakallı evin kapısını çaldı.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Devam olum çok güzel
      ···
    2. 2.
      0
      En heyecanli yerinde yarim birakmazsin umarim
      ···
    3. 3.
      +3
      Yarıda bırakayım deme cin olur çarparım
      ···
    4. 4.
      0
      Devammm
      ···
    5. 5.
      0
      Tek seferde okudum la devam
      ···
    6. diğerleri 3
  13. 13.
    +19
    Kapı açılmıştı, kapıyı açan korkulu gözler ile bakan Hüseyin Amca'idi. Ak Sakallı okkalı bir tokat atarak, içeriye ittirdi Hüseyin Amcayı ve içeri girdi, Akın ve Salih Hoca'da arkasından içeri girerek kapıyı kapattı. Ak Sakallı hoca çok sinirliydi. Hüseyin Amca titriyor lütfen dur dur diyordu.

    Ak Sakallı; ''Sen nasıl bir insansın, şifayı Allah'tan dilemek, doktorlara zütürmek yerine cinlere mi güvendin?
    Hüseyin Amca;
    Bilemedim hocam, affet lütfen şuan buradalar lütfen gidin yoksa bana zarar verecekler

    Akın ne olduğunu anlayamamış boş boş Ak Sakallının suratına doğru bakıyordu.

    Ak Sakallı;
    Bu mendabur herif cinler ile anlaşma yapmış, Emel kanser olduğu için onu iyileştirir, sağlığına kavuşursa kızının ruhunu onlara vereceğini kabul etmiş. Kıza ehrufa (sağlık ve temizlenme) büyüsü yapılmış fakat büyüyü uygularken zamansız bir ölüm gerçekleşmiş, Mahre içeride kalmış.''

    Kızgın bir biçim de Hüseyin'i silkeledikten sonra yaptığı büyünün nerede olduğunu sorar.

    Hüseyin Amca; Kuyu kuyu, kuyu da kuyunun içine attırdılar.

    Hızlı adımlar ile kiliseye gider Ak Sakallı. Akın ise nefretli gözlerle bakar Hüseyin Amca'ya. Ak Sakallı kuyunun başına gelir ve kuyudan su alır bu suyu bakır bir tepsiye dökmek gerekmektedir. Akın eve koşarak tepsiyi alır, tepsiye kuyudan su döker Ak Sakallı. Eline küçük bir çizik atar ve kanı damlatır, yanına Hüseyin Amcayı da çağırır ve onun da kanını damlatır. Yüksek sesle;

    Ak Sakallı; Viteyyum el cin-i, visaherrum visaherrum bi haybe kafetu halesediyerek tekrarlıyordu.

    Kilisenin ışıkları ve kapısı aynı anda açıldı.
    ···
    1. 1.
      0
      Az daha hızlı yaz amk
      ···
    2. 2.
      0
      panpa biraz daha hızlansan 1 part okuduktan sonra gelmesini beklemek sıkıyor çat çat biyere kadar okuyalım
      ···
    3. 3.
      0
      Hızlı yaz dıbına koyim kaybolup gidicek
      ···
      1. 1.
        0
        Bune aq Harry Potter misin sen o kelimeler ne oyle
        ···
    4. diğerleri 1
  14. 14.
    +18
    Ak Sakallı kapıya yöneldi içeri girdi, beraberin de arkasındakiler de içeriye girdi. Etrafta kimsecikler yoktu, bir tek Emel vardı en uçta yavaşça onlara doğru yürüyordu. Akın çok heyecanlanmıştı, Ak Sakallı hafif bir şekilde cebinden çıkardığı kağıtları yere doğru atıyordu. Devasa bir duman belirdi Emel'in arkasın da, Ak Sakallı elini uzatarak dur işareti yaptı.

    Ak Sakallı; Mahre, neler olduğunu biliyorum fakat, bu çocuğu kim büyüledi sana söyle!

    Akın şaşırmıştı büyülenmek mi? Kendisi mi? istemeyerek mi ilgi duyuyordu? Tamamen Emel'in sesinden uzak korkunç bir ses;

    Mahre; Onun ev aradığını gördük bizden biri, bir adam ile yer değiştirdi.(Emlakçı) Ve dokunduğu anahtar aslında tılsımlı bir eşyaydı. Onu kendime bağlıyacak ve yer değiştirecektim, ama sen bunu bozmaya çalışacaksın belli ki
    Ak Sakallı; Aslında ona zarar vermek istemiyorsun, başta sadece bir oyundu ama onu görünce onu sevdin ve kiliseden uzak tutmaya çalıştın değil mi?
    Mahre; Senin kanın içinde çok fazla durmuş toprakk! diyerek saldırmaya çalıştı fakat nafileydi. Hapis olduğu beden tüm gücünü tutuyordu. irtiza kaftanı tamamen esir almıştı Mahreyi, Ak Sakallı Akın'a doğru dönerek gözlerini kapatmasını istedi. Bir anda yüksek bir gürültü koptu. Işıklar açılıp kapanıyor, siyah ve beyaz dumanlar etrafta uçuşuyordu. Akın içindeki hareketliliği hissediyordu. Kusmaya başladı bir top yün kusmuştu içinde ise anahtar duruyordu. Zar zor gözlerini açarak olan bitene bakmak istedi. Tüm dumanlar şeffaf mavimsi bir alev almıştı. Daha fazla dayanamayıp yere yığıldı.
    ···
    1. 1.
      +9
      Senin kanın içinde fazla durmuş toprağım
      ···
    2. 2.
      0
      Eydyswhsusuquw
      ···
    3. 3.
      0
      Rezervasyonusuhumuşullahbismillahirahmanirrahhimallahbismillah
      ···
    4. diğerleri 1
  15. 15.
    +22
    Ak Sakallı, Laher Cinlerinin huzurları bozulduğunda öldürmeden bırakmayacağını biliyordu. Bu yüzden kendisi hepsini öldürmek zorundaydı. Laher Cinleri Ak Sakallının güçlü olduğunu bildiğinden hedef olarak kendilerine baygın olan Akın\'ı seçmişlerdi. Hepsi birleşik bir vaziyette saldırıya geçti. Ak Sakallı onları durdurmaya çalışacaktı ki, bir anda dumanlar dağılmaya çığlık sesleri atmaya başladı. Bu inanılmazdı iriza kaftanını bozmuş ve Akın\'ın ölmesine göz yummuyor ve kendi ailesi olan laher kabilesini adete yok ediyordu. Ak Sakal rukye ayetleri tılsımlı iğneler ile birlikte okuyarak Mahre ye yardım ediyordu. Salih Hoca ise bir an elinden Kuran-ı Kerim\'i bırakmayarak okuyordu. Artık Laher cinleri kalmamıştı, hepsini öldürmüşlerdi. Mahre ise Akın\'a son bir kez bakarak \'\'Mifaye suha, yikalemin visadela hufe hufe\'\' diyerek. Kendini yakmıştı. Ak Sakallı ve Salih Hoca bitkin halde Akın\'ı taşımaya başladılar. Kuyudan gelen çığlık sesleri vardı aşağıya doğru baktı. Hüseyin Amca\'idi. Hiç bir şey olmamışcasına görmezden gelip Akın\'ı eve taşıdılar. Akın uyandığında her şeyin farkındaydı. Telefonu çalıyordu. Samet arıyordu. Olaylardan kurtulduğunu dile getirerek kapattı. Ak Sakallı ile birlikte şükür namazı kıldıktan sonra uyudu. Sabah kalkar kalmaz ilk işi yeni bir ev aramak oldu..
    Hikayenin bütün hakları şahsıma aittir, çalınma veya izinsiz olarak yayımlanma durumunda bütün telif haklarımı kullanacığımı bilmenizi isterim iletişim: hurfeyne@gmail.com

    Hatalarımı eleştirir iseniz gelecek hikayede onlara dikkat ederek uygulaya bilirim. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Gelecek hikaye bu gece veyahut yarın gece 12 suların da gelecektir. Elektriksel bir sorun yaşıyorum bir kaç gecedir bu yüzden artık anlık değil, hikayeyi tamamen yazıp bitirip ek ek düzenli bir dakika aralığında atacağım. Esen kalın.
    ···
    1. 1.
      +1 -1
      Bu nasil son? Böyle birşey beklemiyordum senden bu kadar hizli olmamaliydi.
      ···
    2. 2.
      +1 -1
      Sonu çok yarak kürek bitti aq
      Benim assagida yazdiğim son daha iyi
      ···
    3. 3.
      0
      Daha uzun hikayeler atarsan mutlu oluruz
      ···
    4. 4.
      +1
      Pnp son konusunda iyisin bence hani illâ kötü sonla bitmiyo bütün hikayelerin yada tam tersi iyi şekilde sonlanmıyo. Sonunu merak ettirdiği için okuyorum böyle devam ama biraz daha korku unsurları katabilirsin betimlemeler ile.
      ···
    5. 5.
      0
      Tünelin sonu taka çıktı amk
      ···
    6. 6.
      0
      yazım yanlışları diye diye yorulduk. örneğin “uygulaya bilirim” değil bunu herkes biliyor “uygulayabilirim” desen. en önemlisi de -de/-da ekleri ve bağlaç de/da’ları doğru yaz onun dışında sorun yok.
      ···
    7. diğerleri 4
  16. 16.
    +10
    Yeni hikaye gelcek bu sefer günü birlik bir hikaye yazmayı değil 12 müslüman cin kabilesi ve emanet gibi en az 1 haftaya yaymayı düşünüyorum. Takipte kalın.
    ···
    1. 1.
      +4 -1
      HIRRR 1 hafta sürmezse nickimi annen üzerinde uygularım
      ···
    2. 2.
      0
      Takipteyiz reis
      ···
    3. 3.
      0
      Uzun soluklu bekliyoruz kardeşim
      ···
    4. 4.
      0
      O hikâye de ki gibi yarım bırakırsan iyi söverim
      ···
    5. diğerleri 2