/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +168 -7
    edit: Hikayemde çok fazla kanlı bıçaklı olay yoktur, 1 tanecik leşim var sadece.

    edit: Arkadaşlar yazığım hikaye herhangi bir ticari amaç gütmemektedir. Yazılarımın ticari amacla kullanılması durumunda gereken tedbirleri alacağımı bildiririm.

    Öncelikle askere henüz gitmemiş ve doğuda askerlik yapmaktan endişelenen arkadaşların hikayemi okumamalarını tavsiye ediyorum.

    Mardin 70. Mekanize Piyade Tugayı. Anlatılanlara göre olaysız ve sorunsuz şehir Mardin. Birlik ismi verdiğim için yaşanan seneyi söylemeyeceğim, isimleri de değiştirerek anlatacağım.

    Gerçek şu ki askere koşa koşa gitmedim. Hatta birkaç sene yoklama kaçağı olarak dolaştım. Gitmek istemememin yanı sıra aileme bakmakla da yükümlüydüm. Çünkü babam emeklilik gününü doldurmasına rağmen yaş dolayısıyla emeklilik bekliyordu ve evin geçimini ben sağlıyordum.

    Babamın emekli olmasını takriben 1 ay sonra askere gitmeye karar verdim. Doğuya düşme korkusu hep vardı içimde nedense, sanki doğuya giden herkes ölecekmiş gibi. Askere gittiğimde anladım, şehit olmak aslında güle oynaya askerden dönmeye tercih edilebilecek bir mertebe. Orada gördüm ki doğulu arkadaşlar batıya düşmekten, batılı arkadaşlar da doğuya düşmekten korkuyor.

    Neyse uzatmayalım. Askerlik şubesine gittim. Bir güzel karşıladılar beni. Kimlik bilgilerimi sisteme girdikten sonra görevli bana "baya da geç kalmışsın" dedi. Hazır mısın diye gülümsedikten sonra sisteme girişimi yaptı. Balıkesir Merkez Komutanlığı bakım okuluna düşmüştüm. içim sevinçle doldu. Vay be balıkesir dedim. Kızları da güzeldir...
    ···
  1. 2.
    +5
    Okumadan şuku
    ···
  2. 3.
    +1
    Rez tutar bu
    ···
  3. 4.
    +1
    Şuraya park ediyim.
    ···
  4. 5.
    +32
    Askerlik şubesinden çıktığım gibi evi aradım. Balıkesir'e düştüm dedim. Bakımcı (ordonat) olacakmışım. 2 gün yol izni, 3.gün askerim dedim. Evdekiler de sevindi tabi. Ben eve gidene kadar sağ solu aramışlar ve "çok güzel biryer"," bakımcıysa hiç korkmayın savaş olsa hamilelerden sonra cepheye giderler" gibi laflar söylemişler. O 2 günü arkadaşlarımla durmadan içerek geçirdim. Malum güne uyanacağım sabahın akşamı içimi heyecanla birlikte garip bir korku sardı. Anksiyete bozukluğu rahatsızlığım olduğu için ilaç alarak geçiştirdim ve uyudum.
    ···
  5. 6.
    +1
    Şöyle bi rez alayım
    ···
  6. 7.
    +34
    O günün sabahı uyandığımızda annem çoktan hazırlıkları yapmış bir bavul dolusu eşyayı dizmişti. Klagib şeyler, yeşil don yeşil atlet diş fırçaları tırnak makasları içlikler... Aksam üstü arkadaşlarım konvoy yapmak istediler ancak müsade etmedim. Sessiz olsun istiyordum gidişim. Otobüs terminaline çok samimi olduğum arkadaşlarım ve ailem olmak üzere 3 araba gittik. Bizimkiler mutlu gibi görünse de herkesin gözleri pusluydu. otobüs terminali mahşer yeri gibiydi. Celp dönemi olduğundan birçok asker kafası kazınmış halde otobüslere binmişti. Vedanın ardından otobüs yola cıkacakken insanlar otobüsün yolunu kesip istiklal marşı söyledier. ilk o anda damarlarımdaki kanın hızlandığını ve tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Hani deriz ya erkek olmaz, kız kaldırmak vs. Hiçbiri bana bu hazzı yaşatmamıştı. Olacaklardan habersiz otobüs camından son kez iSTANBUL'a ve aileme baktım. Kafamı cama dayamamla uyumuşum.
    ···
    1. 1.
      +1
      devam et reyiz dinlemedeyiz
      ···
  7. 8.
    +29
    Sabah 5 civarı otobüs Balıkesir terminaline ulaştı. Bavulumu alıp terminalden içeri girdim. Deli gibi yağmur yağıyordu. Terminalin her köşesinde bavulunun üstüne yatarak uyumuş asker adayları vardı. Ben de ankesörlü telefona sarılıp balıkesire vardığımı haber verdim bizimkilere. Tabi ki uyumamışlardı. Telefon çalar çalmaz açtılar...

    Bu arada askere gidecek arkadaşlar yanınızda zütüreceğiniz en önemli şey ankesörlü telefon kartı. Acemilikte çok işe yarıyor... Hikayenin devamında capsler de paylaşacağım.
    ···
  8. 9.
    +31
    Ben de uyumayı denesem de uyuyamadım. saat 6 buçuk civarındaydı. Erkenden gideyim ne olacaksa olsun dedim kendi kendime. Dayımlar para vermiş, bizimkiler para vermiş, otobüs mü beklerim, hemen bir taksiye atladım ve Merkez Komutanlığına dedim. Zaten çok uzak değilmiş. hemen geliverdik. Nizamiye kapısına vardığımda kapıdaki askere teslim olmaya geldim efendim dedim. Daha rütbe ne o kim bilmediğimden onbaşı pırpırı bile "bu kıdemli bi abimiz" etkisi uyandırdı bende. Bavulumu xrayden geçirmelerine rağmen içini de elle kontrol ettiler ve "bekleme parkı"na gitmemi söylediler. Yağmur yağıyordu... Bekleme parkı normal bankları olan bir park gibi olsa da çimlerin bile nizami oluşundan farklı bir dünyaya girdiğimi anlamıştım.
    ···
  9. 10.
    +39
    Bir süre yağmur altında bekledikten sonra bir asker geldi yanıma. Katılım mı? dedi. Evet dedim. Gel bakalım deyip beni bir grubun içine soktular. Herkes yeni herkes şaşkın ama millet kaynaşmaya başlamış bile. Ben asosyal olduğumdan kimseyle arkadaş olamadım tabi... Sonrası nasıl olacak diye düşünürken öyle zincirleme şekilde prosedürleri gerçekleştirdik ki, bir komuta zinciri içerisinde olduğumu anlamaya başladım. Önce birkaç kağıt verdiler doldurduk. Sırayla bir kağıt verdiler bir diğer masaya bıraktık. Bunlardan en çok etkilendiğim ise verasetname denilen kağıttı. Askerde ölürsem haklarımın kime verileceğini seçmemi istiyordu. taktan yer burası işte dedim kendi kendime. Sırasıyla iğne olduk, kilomuza bakıldı. Pgibolojik rahatsızlığı olan var mı dediler. Ben de el kaldırdım. Herkesin içinde ters bir şekilde ne rahatsızlığın var dedi. ( o kadar çok mal askerden yırtmak için başvurmuş ki herkese yalancı gözüyle bakıyorlar. Ne rahatsızlığın var dedi, Ankisyete bozukluğu dedim. Ne ilaçlar kullandın bu güne kadar dedi, *** *** *** dedim. kağıdımı istedi ve bir not yazarak beni pgibolog bir teğmene yönlendirdi. Orda birkaç sorudan sonra askerliğin boyunca RDM'(rehberlik danışma merkezi) destek alabilirsin, şimdi başlatalım mı fakat sonuçları olur geri destek olursun dediler. Ben de aslında artık çok sorunum olmadığını ve tedavi olmak istemediğimi belirttim.
    Bu arada RDM ne güzel demeyin silahınız olmaz ama ne kadar gibimsonik iş varsa ona koşarsınız. tak temizlersiniz...

    Okuyan var mı kendi kendime yazmıyorum değil mi?
    ···
  10. 11.
    +41 -1
    Bu arada bir nargile hazırlıyorum.O günler geldi yine aklıma... Yazım hatalarım olursa kusuruma bakmayın. Şuan başından itibaren yaşadıklarımı anımsayarak tek tek yazmaya çalışıyorum ve ileride yazacaklarım aklıma geldikce sinirden ellerim titremeye başladı bile.
    ···
  11. 12.
    +39 -1
    Tüm prosedür bittikten sonra bizi bir salona aldılar. Biz o salonda beklerken sonradan Tümen Komutanı olduğunu öğrendiğimiz bir "Beyefendi" Salona girdi. Omuzunda o kadar çok yıldızlar çelenkler vardı ki yüksek rütbeli biri olduğunu anlayabildik ancak. Fakat tüm slaon hiçbirşey bilmememize rağmen ayağa kalktık ve çıt çıkmadı. Oturun dedi paşamız. Bir göz gezdirdikten sonra "Yavrularım yağmurlu bir günde geldiniz, güneşli bir günde evlerinize sağ salim göndermek nasip olur inşallah" dedi. Gözlerim dolmuştu...
    ···
  12. 13.
    +32 -1
    Benim adım okundu. Gittim. Resmen sohbet ediyordu benimle yüzbaşı. Lise mezunusun dedi. Kağıdın arkasını çevirip yüzünü ekşitti. Anksiyete bozukluğu mu? dedi. "Senin gibi birini er eğitime vermek istemiyorum. Hastalığının durumu nasıl şuan?" dedi. Ben de iyiyim efendim bir rahatsızlığım yok dedim. Bundan sonra artık efendim yok dedi gülümseyerek, komutanım diyebilirsin dedi. Bir yüzbaşının görüp görebileceğiniz en sempatik hali odur gençler. O komutanlar oraya giden gencin nasıl bir pgibolojide olduğunu biliyor ve genellikle ona göre davranıyorlar.

    Seni Çavuş eğitim bölüğüne vereceğim dedi. Birçok kişinin yakasına mavi, (sorunlu olanlara kırmızı) bana ise yeşil bir kart takarak beklememi söyledi. Bu kartların üstünde de numaralar yazar. Bizi apar topar yemeğe zütürdüler. Aman Allahım yemekler şahane, hani askerde karavana kötüydü? Yemek firmasından gelmiş balık, salata hani utanmasam rakı yok mu diye soracağım...
    ···
  13. 14.
    +40 -1
    bizi tekrar bir salona topladılar. Tümen o kadar büyük ki arkadaşlar, içeride otobüsle bir yerden biryere taşıyorlar askerleri. O salonda bir rütbeli gülümseyerek bana sakalını kes dedi. Birazdan istihkak dağıtılacak dediler. yani 2 dakikam falan var traş olmak için. Bekleme salonundaki tuvalete girdim. Bir yandan da tuvaletleri kesiyorum, ulan alafrangaya alışmış adamız alaturkaya nasıl sıçıcaz diyerek soğuk suyla traş oldum. Direk çıktım sıra oluşmuştu o sıraya girdim. Bir başka rütbeli yanımdan geçerken "oğlum dudağın çok fena kanıyor" dedi. Tabi bünye alışmamış hep kirli sakal, jileti görünce biraz da aceleden parçalamışım dudağı. Neyse mendil falan birşekilde beklerken sıra bana geldi. "şu bavulu al dedi biri önce" Meşhur laci siyah asker cantasından verdiler. Sıradan bir dolaştım her masadan farklı bir eşya atıyorlar ama kimse beden numara falan sormuyor. ayağma baktılar bir postal attılar çantaya üstüme bakan don atlet koydu, kamuflaj diş macunu fırça vs derken o bavul da doldu. Oldu elimde 2 bavul.

    Askere gidecek arkadaşlar alışverişi sakın abartmayın benim gibi mal olursunuz. Orda herşeyi veriyorlar. Bi boyun askılı cüzdan alın paranızı yanınızdan ayırmamak için bir de başta dediğim gibi telefon kartı. Gerisi kolay. (telefon kartı kantinlerde de var ama genellikle gelir gelmez biter)
    ···
  14. 15.
    +1
    Ok Devam Reppanpam
    ···
  15. 16.
    +35
    Okuyan varsa ses edin ona göre devam edeceğim arkadaşlar. Aslında benim için de iyi oluyor bu kadar detayıyla hiçkimseye anlatamamıştım...
    ···
  16. 17.
    +2
    Rez devam kardeşim
    ···
  17. 18.
    +47
    Bize yine 2 dakika verdiler Dağıtılan istihkakları giyinmemiz için. 2 dakikada nereye giyiniyosun tabi. Postalın bağcıkları yanlış bağlanmış. Palaska desen öyle... Daha sonra yakalarımızdaki kart renklerine göre ayırdılar, fotoğrafımızı çektiler tek tek. Ve aynı renk olan grupla beraber beni bir otobüse bindirdiler. 1.Bakım Çavuş eğitim bölüğüne geldik en sonunda. Yol iznini kullanmayanlar ya da daha kısa mesafeden geldiği için 1 gün yol izni olanlar orda acemi olan bizleri karşıladılar. Askerde öyledir arkadaşlar, senden 1 dakika önce gelen adam senden kıdemlidir... Acemilik iyidir, herkes yeni olduğu için kimse kimseyi gibmeye çalışmaz. o tecrubeli askerlerden biri botumu düzgün bağlamayı öğretti. Çünkü dün de biri ona öğretmiş. Yazıcı olmaktı hayalim. Grafiker olduğumdan ve office programlarını iyi bildiğimden kim ne sorsa yazıcı olcam diyecektim. Takım komutanı yanına çağırdı. Kağıtlarımı inceledi. Biraz konuştuk nereli olduğumu falan sordu ve tamam sen takım yazıcısısın dedi. Ben sanıyorum ki oh koycaklar bilgisayarın başına eğitimden yıttık herşeyden yırttık. Bir çizelge defteri verdiler elime. Kim kaçıncı mangada onun çetelesinden tut da banyo gunu banyoya giren askerlerin isimlerinin karşısına + koymak gibi gibindirik bir sürü iş.
    ···
  18. 19.
    +28
    Akşama kadar birsürü kişiyle arkadaş olduk. Çok efendi olanlar, yavşak olanlar, bin olanlar herkes kendini direk belli ediyordu zaten. Er Gazinosu denen yere gittik. Cem yılmaz anlatıyor ya TVnin ses son renk son. O tam bir gerçek, en önde kıdemli bi çocuk o ne derse o oluyor hakkaten. Hiçbirşey anlaşılmayan televizyona mal gibi bakıyor herkes. Zaten genellikle kral tv acık oluyordu...
    ···
  19. 20.
    +1
    Devam kardesim
    ···