/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +29 -34
    serinin 1. hikayesini profilimden bulabilirsiniz başlık adı aynı bulursunuz direk.. kaldigimiz yerden devam

    Mürüvet çocuğu diğer odada uyutmaya çalışırken, Zeyneple ben de büyük odada, çift kişilik yatağın üzerine uzanmış, öpüşüp elleşiyorduk. Elbiselerimizleydik. Elimi Zeynebin bacak arasına atttığımda külodu ıslanmıştı. Benim yarak da kazık gibi olmuş, pantolonumu zorluyordu. Zeynep fermuarımı indirmeye çalıştığında, "Atalay gelir şimdi!" diyerek engelledim. Zeynep, "Of yaa! Atalay'ı neden çağırdın ki? Hiç yalnız kalamayacakmıyız seninle!" dedi sinirle, elinden şekeri alınmış çocuk gibi buruşturmuştu suratını. Dudağından öpüp, "Aşkım, Atalay'ı Mürüvet'le ilgilensin diye çağırdım!" dedim. Ama aslında kafamdan başka şeyler geçiyordu...

    Atalay 10 dakika sonra gelirim demişti, ama halen gelmemişti. Bu arada çocuğu uyutup yanımıza gelen Mürüvet heyecanlı görünüyordu, saçını başını düzeltip, aynada kendisine bakıp duruyordu. Sonunda kapı tıklandığında, Mürüvet, "Hah, Atalay geldi işte!" diyerek koştu kapıya, açtı. Ama gelen oda servisi idi. Çocuk, "Otelimizin ikramı!" diyerek getirdiklerini masaya bırakıp gitti. Muhtemelen Atalay göndermişti. Büyükçe bir hasır sepetin içerisinde, büyük bir şişe Şampanya, çeşitli Egzotik meyvalar, bardaklar, tabaklar, çatal bıçaklar ve peçeteler vardı. Az sonra da Atalay geldi, "Kusura bakmayın geciktim biraz! Resepsiyon personelinin görev çizelgesinde küçük bir ayarlama yapmakla meşguldüm!" dedi.

    Şampanyayı patlatıp, doldurduk bardaklara, koltuklara geçtik, içerek sohbete başladık. Hatunlar her kadehten sonra biraz daha gevşiyordu. 5-10 dakika sonra Atalay'la Mürüvet birbirlerinin eline koluna ufaktan dokunmalara falan başlamışlardı. Benim bir elim zaten Zeynebin sırtında ve belinde dolaşıyordu. Hatunlara meyvaları kendi ellerimizle hazırlayıp yediriyorduk. Şişedeki şampanya bitmek üzereyken, artık Mürüvet'le Atalay da 20 yıldır tanışıyorlarmış gibi samimi olmuşlardı. Sonuçta gibişeceklerdi, bu kaçınılmazdı, ama herhalde bizim varlığımızdan çekindikleri için bir türlü ilk adımı atmaya cesaret edemiyorlardı.
    ···
  2. 2.
    +11
    Onlara önayak olmak için, ben Zeynebin dudaklarına yumuldum. Bizi öpüşürken görünce Atalay da Mürüvet'in dudaklarına yapıştı. iki çift halinde deli gibi öpüşüp, yiyişmeye başladık. Az sonra Mürüvet kalkıp da Atalay'a öbür odaya gitmeyi teklif edince, ben kolundan tutup, "Nereye Mürüvet? Hepimiz bu odadayız! gibişecekseniz burda gibişeceksiniz! Hadi soyunun!" dedim. Ve kendim soyunmaya başladım. Baktım benden başka soyunan yok, "Ee hadi, siz böyle giyinik mi gibişeceksiniz?" dedim. Boxerimle kalınca kalktım ve Zeynebi de ayağa kaldırıp, soymaya başladım...

    Biraz sonra onlar da iç çamaşırlarına kadar soyundular. Odanın ortasında, ayakta, ben Zeyneple öpüşüp oynaşırken, Atalay da Mürüvet'le aynı şekilde yiyişiyordu. ikimizin yannanları da çadırları kurmuştu. Yine ilk hamleyi ben yaptım, boxerimi çıkardım. Benden sonra da Atalay da çıkardı boxerini, ardından da Mürüvet'in sütyenini külodunu çıkardı. Ben de Zeynebinkileri çıkarıp yatağa zütürdüm Zeynebi. Onlar da yatağa gelmekte gecikmediler.

    Biz Zeyneple yatağın sağ tarafına yan yatmış öpüşüp elleşirken, sol yanımıza Atalay Mürüvet'i sırtüstü yatırıp, direkt bacaklarının arasında yerini almıştı bile. Yarağını sokmamıştı dıbına, daha öpüşüyorlardı. Ben sırtüstü yatıp, Zeynebi üstüme çıkardım, o pozisyonda öpüşmeye devam ettik. Zeynep amıyla yarağıma sürtünüp duruyordu. "Bir saniye kıçını kaldır aşkım!" deyip, yarağımı elimle dik tutup, dıbının girişine dayadım ve "Otur şimdi!" dedim. Oturduğunda Zeynepten bir, "Ohhhh!" çıktı. Yarağımın tamdıbını almıştı dıbına. Biraz öyle hareketsiz kaldı üstümde, dıbını dolduran yarağımın tadını çıkardı. Sonra ufak ufak kalkıp oturmaya başladı...
    ···
  3. 3.
    +8 -1
    Atalay ise daha Mürüvet'in göğüslerinde oyalanıyordu. Mürüvet de Atalay'a, "Hadi, gir içime!" demeye başlayınca, Atalay yarağını Mürüvet'in dıbına geçirdi. Daha gibişmeye başlayalı birkaç dakika olmamıştı ki, içerden çocuğun ağlama sesi duyuldu. Mürüvet Atalay'a, "Çekil çabuk, kalk üstümden!" diyerek, gibişi yarım bırakıp, altından çıktığı gibi çocuğunun yanına koştu. Atalay gibi elinde öylece kalakalmıştı, gibini sıvazlayarak bizi seyrediyordu. Zeynebe, "Öne eğil iyice aşkım!" dedim. Zeynep ne yapmak istediğimi anlamasa da öne eğilmiş, memelerini göğsüme yapıştırmıştı. Şimdi zütü tümsek gibi iyice yükselmiş ve arkaya çıkmıştı.

    Zeynebin belinden sımsıkı sarıldım ve Atalay'a, "Hadi ortak!" dedim. Atalay olayı çakmıştı anında. Yatağın üstüne çıkıp, dizlerini kırarak Zeynebin arkasına yanaştı, yarağını tükürükleyip, zütüne bastırdı. Ben amında hareketsiz beklerken, biraz uğraştan sonra soktu Zeynebin zütüne. Daha önceleri ben zütünü giberken fazla ıhılamayan Zeynep, şimdi bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Ben de bağırmasın diye dudaklarına yumuldum. Zeynebin amında yarağımı zorlukla hareket ettirebiliyordum. Atalay da pompalamayı deniyor, ama istediği gibi oynatamıyordu yarağını Zeynebin zütünde...

    Zeynep ise her iki deliğini dolduran yarakların sayesinde çok geçmeden orgazm oldu. Akan dıbının suları şimdi yarağımın daha kolay hareket etmesini sağlıyordu. Atalay'ın suratından böyle zevk almadığı belli oluyordu, onun için ben çabucak boşaldım ve yarağımı Zeynebin amından çıkardım. Şimdi Atalay Zeynebin zütüne pompalamaya başlamıştı. Bense Zeynebin altında sadece yatıyordum. Atalay da çabuk boşalır diye bekliyordum, ama herifin boşalmaya niyeti yok gibiydi, kızın zütüne pompaladıkça pompalıyordu. Zeynebin ağırlığı altında ezilmiştim, Atalay'a, "Bir saniye dur ortak, ben kalkayım!" dedim. Atalay durdu, Zeynep de zütünde yarak olduğu halde üzerimde dört ayak üzerinde yükseldi. Ve ben altından çıkınca, Atalay Zeynebin zütüne pompalamaya devam etti.
    ···
  4. 4.
    +8
    inlete inlete gibiyordu kızın zütünü...

    Zeynebin altında terden yapış yapış olmuştum, onlar gibişmeye devam ederken ben banyoya girdim, duş almaya. 15-20 dakia sonra banyodan çıktığımda, Atalay halen aynı pozisyonda, busefer Zeynebin dıbını gibiyordu. Zeynep ise perişan bir halde, "Hadi boşal artık!" diye yalvarıyordu. Bu kadar uzun sürmesine şaşırmıştım, "Oğlum noluyor lan, hap falan mı aldın?" dedim. Atalay pis pis sırıtıp, biryandan da Zeynebin dıbına pompalamaya devam ederek, "Hee ortak! Bir müşterimiz vermişti birkaç tane... Denemek için yukarıya gelirken birini atmıştım... işe yarıyor valla!" dedi. Zeynebin perişan haline üzülmüştüm, "Oğlum yeter lan bukadar, mahvettin kızı, hadi tamam, çekil artık! Mürüvet'i gibersin!" dedim.

    Atalay, "Tamam ortak!" deyip çıktı Zeynebin amından. Zeynep yatağa yapıştı anında, "Ufff anam, anammm, öldüm geberdim!" diye söylenip duruyordu. Harbiden de Pert olmuş gibiydi kızcağız. Zeynebin dağılmış saçlarını yüzünden çekip, yanağına bir öpücük kondurdum ve "iyimisin aşkım? Kalk bir duş al istersen?" dedim. Zeynep ise gözlerini bile açmadan, "Öldüm bittim valla, hiç kalkacak halim yok!" dedi. "iyi tamam aşkım, yat dinlen sen!" dedim...
    ···
  5. 5.
    +10 -1
    Atalay koltuğa geçmiş, meyve yiyordu. Gözüm yarağına ilişti, kazık gibi duruyordu. "Versene şu haplardan bir tane, ben de deneyim!" dedim. Atalay pantolonuna uzanıp, cebinden bir tane çıkarıp verdi ve "Yuttuktan yarım saat falan sonra etkisini gösteriyor ortak!" dedi. Bardakların birinin dibinde kalan bir yudum Şampanya ile yuttum hapı. Ben de yanındaki koltuğa oturdum ve merakla hapın etkisini göstermesini beklemeye başladım.

    Az sonra Mürüvet diğer odadan çıktı ve "Üff be, zor uyuttum!" diyerek bizim bulunduğumuz odaya girdi. Zeynebi yatakta Turşu gibi yatıyor görünce de, "Buna ne oldu böyle? Naaptın kıza Harun, dağıtmışsın kızı!" dedi. Ben de kafamla Atalay'ı işaret edip, "Ben birşey yapmadım, Atalay'ın eseri!" dedim. Mürüvet Atalay'ın kazık gibi yarağını görünce, sevinçten ağzı kulaklarına ulaşacaktı. Mürüvet yarım bıraktığı gibişe devam etmek istiyordu. Ama yatak boş değildi, Zeynep yatıyordu. Öbür odada da çocuk uyuyordu, orada da gibişmek olmazdı.

    Atalay kalktı, dolapta yedek bulunan battaniyeleri alıp geldi, yere halının üzerine serdi. Ve Mürüvet'i sırtüstü yatırıp gibmeye başladı. Mürüvet'in dıbına olanca hızıyla pompalıyordu. Yaklaşık 9-10 dakika sonra Mürüvet 'Ahhh, uhhh, ayyy, aman, off!' diye inleye inleye Atalay'ın altında orgazm oldu. Ama bu arada Atalay da yorulmuş, hareketleri gittikçe yavaşlamıştı. Sonunda yarağını amından çıkarıp, Mürüvet'in göbeğine, memelerine fışkırttı döllerini ve Mürüvet'in yanına sırtüstü attı kendini. Nefes nefese kalmışlardı. Birkaç dakika dinlendikten sonra Atalay kalktı, Mürüvet'i de kaldırıp duşa girdiler. Yıkanmaya gitmişlerdi, ama birkaç dakika sonra Mürüveti'n inlemeleri gelmeye başladı. Herhalde bu sefer de zütünden gibiyordu...
    ···
  6. 6.
    +8
    gibiş bitip te, yıkanıp geldiklerinde, Atalay saatine bakıp elbiselerini topladı ve "Hadi ortak, giyin de gidelim!" dedi. "Lan oğlum, tam da hap etkisini göstermeye başlayacakken nereye gidiyoruz?" dedim. "Beste'yi gibmek istemiyormusun?" dedi. Ben tabii Beste lafını duyunca başka bir şey sormadım. Giyindik ve saçını kurulayan Mürüvet'e, "Bay bay!" deyip, çıktık odadan. Aşağı inerken Atalay olayı anlattı. Sırf ben bu gece Beste'yi gibeyim diye, normalde bugün izinli olan başka bir resepsiyoncu kızı evinden arayıp Otele gelmesini söylemiş. Doğrusu kızı tanımadığım halde, benim gibimin keyfi yüzünden kızın izin gününün bin olmasına üzülmüştüm.

    Aşağıya indiğimizde direkt Atalay'ın ofisine gittik. Atalay kapıyı açıp, "Rahatına bak ortak, burda rahatsız eden olmaz, ben Beste'yi gönderiyorum hemen!" deyip gitti. içeriye geçip koltuğa oturdum, bir sigara yaktım. Yarağımın da sertleşmeye başladığını hissediyordum, hap etkisini gösteriyordu. Pantolonumun içinde çadırı kurmuş beklerken, kapı açıldı ve içeriye Beste girdi. Kız daha kapıyı kapatmadan önümü görüp, "Oha! O ne öyle?" dedi. Kapıyı kapatıp kilitlemesini söyledim. Kilitleyip yanıma geldi ve "Harbiden, bunun hali ne böyle?" deyip güldü. Ben de gülerek, "Sana kalktı aşkım, seni istiyor!" deyip ayağa kalktım ve beline sarılıp kendime çekerek dudaklarına yumuldum.
    ···
  7. 7.
    +11
    Ayakta birkaç dakika ateşli bir şekilde öpüştükten sonra Beste soyunmak istedi. Ama ben, "Soyunma aşkım, sadece külodunu çıkar!" deyip soyunmasını engelledim. Beste'yi üzerindeki Otel üniformasıyla gibmek istiyordum. Boyu dizkapaklarına gelen lacivert bir etek, üstünde de uzun kollu beyaz bir gömlek ve lacivert kravattan oluşan bir üniforması vardı. Nedense Hostes, Hemşire veya Garson gibi üniforma giyen kızlardan oldum olası tahrik oluyordum. Beste, "Ama böyle rahat olmaz ki yaa!" diye mızmızlanarak külodunu çıkardı. Ben ise pantolonumu çıkardım sadece. Boxerimi de çıkardığımda, yarağım önümde bayrak direği gibi dikilmişti.

    Beste yarağıma bakıp, "Mmmhhh!" diye dudaklarını yalayıp ıslattıktan sonra eteğini yukarıya toplayıp, önüme çömeldi. Yarağımı önce eline alıp biraz sıvazladıktan sonra yalamaya başladı. Beste bu işi iyi biliyordu, dişlerini hiç değdirmeden yarısına kadar sokup sokup çıkarıyordu ağzına. Bunu yaparken de bir eliyle bacağımdan tutunuyor, diğer eliyle ise taşaklarımı avuçluyordu. Eğer yuttuğum hap olmasaydı, böylesine güzel bir saksoya fazla dayanamaz, çabucak ağzına boşalırdım herhalde. Beste de yarağımı iştahlı iştahlı emerken, hemen boşalmadığıma şaşırmış gibiydi. Sanki beni ağzıyla boşaltmak ister gibi bir hali vardı.
    ···
  8. 8.
    +7
    Beste'nin dıbını yalamak istiyordum, kolundan tutup ayağa kaldırdım. Ve yönünü Atalay'ın çalışma masasına dönderdim, masaya tutunup hafif domalmasını sağladım. Beste eteğini yukarıya sıyırarak tam gibilme pozisyonu almıştı, anlaşılan hemen gibeceğimi bekliyordu. Arkasına çömelip, bembeyaz zütünün yanaklarını iki elimle yoğurup, birbirinden ayırdığımda, Kahverengi züt deliğinin hemen altında hafif kıllı dıbının dudakları da birbirinden ayrıldı...

    Dilimi dıbının pembe ve ıslak deliğine değdirdiğimde, "Ohhhh!" sesi yükseldi Beste'den. Deli gibi yalamaya ve dillemeye başladım dıbını. Suları yerlere akana kadar yaladım dıbını. Sonra züt deliğini yalamaya geçtim. Dilimi züt deliğine soktukça Beste zevkten çıldırıyor, tüm vücudu titriyor ve inleme seslerine hakim olamıyordu. Sonunda dayanamadı ve "Hadi sok artık yarağını!" diye yalvarmaya başladı. Beste tam gibilecek kıvama gelmişti.

    Ayağa kalktım ve yarağımı dıbına geçirdim. Beste'nin, "Ohhhh!" diye inlemesi eşliğinde yağ gibi girmişti yarağım sulu dıbına. Daracık dıbının içi fırın gibi yanıyordu. Kökleyip kaldım bir süre içinde. Beste de kendini masaya yapıştırmıştı iyice, kegib kegib nefes alıyordu. Sonra kafasını masadan kaldırıp, "Hadisene, ne bekliyorsun!" dedi. Yavaşça gidip gelmeye başladım. Hızımı artırarak pompalıyordum dıbına. Birkaç dakika sonra Beste'nin, "Ahhh, uhhh!" diye inlemeleri daha sesli çıkarken, masa da her darbemle Beste'yle birlikte ileri geri gidip geliyordu. Beste orgazm olmak üzereydi, vücudunun kasılmasından belli olmuştu bu. Sonunda çığlık gibi uzun bir inlemeyle orgazm oldu. Ben pompalamaya devam edince de, "Yeterrr, ben bittim!" deyip masadan doğrulmaya çalıştı.
    ···
  9. 9.
    +8
    Yarağımı amından çıkarıp arkasından çekildim. Beste de doğruldu, ama dizleri titriyordu. Kendini en yakın koltuğa attığında, "Ohhh be!" dedi. Yarağımı sıvazlayarak önüne dikildiğimde ise, "Nolursun, biraz dinleneyim!" dedi. Ben de, "Sonra dinlenirsin, arkanı dön!" dedim. zütünden gibmek istediğimi anlamıştı, suratını ekişeterek, "Ordan yapmasan aşkım yaa? Çok acıyor!" dedi. Onun bu isteksizliği canımı sıkmıştı. Kolundan tutarak, "Uzatma, dön hadi!" dedim. Beste istemeye istemeye döndü arkasını, koltuğun minderinde dizlerinin üzerinde durdu. Eteğini tekrar topladım yukarıya, yarağımın başını dayadım züt deliğine.

    Beste'nin, "Aşkım yavaş yap nolursun!" demesine aldırış etmeden yüklendim. Alıştırmadan yarağımın başını zorlaya zorlaya sokup, Bestenin, "Iğhhhh, yavaşşş!" demesini duymazdan gelerek kalanını da bir seferde kökledim. Kudurmuş gibiydim, Beste'nin zütünü hayvanca gibmeye başladım. Deminki suratını ekşitmesinin hırsını çıkarıyordum. Beste'nin, "Aşkım yavaşş!" demeleri de, "huur çocuğu dur, istemiyorum! Dursana bin!" gibi küfürlere dönüştü. Bu beni daha da hırslandırdı, saçlarını elime dolayıp, asılarak olanca gücümle ve hızımla gibmeye devam ettim zütünü. Böğürerek Beste'ye kenetlenip, zütünün içine döllerimi fışkırttığımda, koltuk da yarım metre geriye kaymıştı.
    ···
  10. 10.
    +9
    Boşalmam bitip de zütünden çıktığımda, Beste dönüp ayağa kalktı ve suratıma tokadı yapıştırdı. Bana ettiği küfürlerin ve hakaretlerin ardı arkası gelmiyordu. Belinden sarılıp kendime çektim ve dudaklarına yumuldum. Önce dudaklarını kaçırmak istedi, "istemiyorum!" diyerek, ama sonra teslim olup karşılık verdi. Rahat bir 10 dakika ateşlice öpüştük ayakta. Koltuğa oturduğumuzda Beste biraz sakinleşmişti, ama bana halen kızgındı. "Manyak! Salak!" diyerek kolumu çimdikleyip etimi kıvırdı. Sanki zütünün acısını anlamam için o da benim canımı yakmak istiyor gibiydi. itiraz etmedim, "Çimdikle aşkım, istiyorsan kopar etimi! Bunu hak ettim!" dedim.

    Beste çimdiklemeyi bırakıp, "Sen var ya harbiden sapıksın! Hem Sadist hem Mazoist'sin!" dedi. Gönlünü almak için, "Ne desen haklısın aşkım, ama okadar güzel bir zütün var ki, kendime hakim olamadım işte! Şu ana kadar gibtiğim en şahane züt seninkiydi!" deyip dudaklarına bir öpücük kondurdum. Bu dediğim laflar hoşuna gitmişti, "Ciddi güzel mi zütüm? Biraz büyük değil mi?" dedi. "Manyakmısın aşkım, harika bir zütün var!" dedim. "Ne bileyim, eski sevgilim bana hep 'Koca zütlü' der dururdu!" dedi. "Kusura bakma da, eski sevgilin malın tekiymiş!" dedim. Bu konuşmayla Beste'nin keyfi tekrar yerine gelmişti. Bana kızgınlığı geçmiş gibiydi. Biraz daha öpüşüp, "Hadi, toparlanıp gidelim artık!" dedim. Kalktık, ben boxerimi ve pantolonumu giydim. Beste de külodunu giydi, üstünü başını, saçlarını düzeltti ve çıktık ofisten. Beste'yi sünnet olmuş çocuklar gibi yürürken görünce dayanamadım güldüm. "Gülme Manyak!" diye kolumu çimdikledi yine.
    ···
    1. 1.
      0
      Ananla aynı fantazileri kurdum xD
      ···
  11. 11.
    +12
    Birlikte resepsiyona gittiğimizde, Atalay da ordaydı, Beste'nin yerine gelen kızla samimi bir şekilde birşeyler konuşuyordu, bizi görünce konuşmayı kesti. Beste saatine bakıp, "Atalay bey, ben eve gidiyorum. Servisi kaçırmayım!" dedi. Atalay da, "Tamam Beste hanım, yarın da izinlisin!" deyince, Beste bana bakıp gülümseyerek gitti. Atalay bana, "Gel kanka, biz de şöyle lobiye geçelim!" deyip, resepsiyondaki kıza da, "Halime hanım, bize iki tane orta şekerli Türk kavesi gönderirmisin!" dedi. Kız Atalay'a, "Tabii efendim!" dedi. Ama bana da kaşlarını çatarak, yüzünde garip bir ifadeyle, dik dik baktı. Niye öyle baktığına anlam verememiştim, üstelik ilk defa görüyordum Halime denen bu kızı...

    Kahvelerimiz geldi, içtik, sohbet ettik Atalay'la. Beste'yle gibişimizin nasıl geçtiğini falan sordu, anlattım. Yorgundum, ayrıca uykum gelmişti. Atalay'la vedalaşıp, odaya çıktım. Mürüvet diğer odada çocuğuyla birlikte uyuyordu. Kısa bir duş alıp, Zeynebi uyandırmadan yanına yattım. Resepsiyondaki Halime'nin yüz ifadesi kafama takılmıştı, (Acaba ne alıp veremediği var benimle?) diye düşünürken, göz kapaklarım kapandı, uykuya daldım...
    ···
  12. 12.
    +8 -1
    Evet beyler ilkkez okuyanlar profilimden 1.hikayeyi bulabilirler devami icin rezalin suku kendinizi en azindan belliedin beyler devam edecegim sizlere gore..
    ···
    1. 1.
      +1
      Devam oç
      ···
      1. 1.
        +1
        ikimiz dünden beridir bekliyoruz 2001, ergenliğimin zirvesini yaşadım şu 2 günde. Bi de sana istemsiz şekilde şuku atasım geliyor.
        ···
      2. 2.
        +1
        Teşekkürler panpam
        ···
    2. 2.
      0
      Adamsın panpa yazan ellerin dert görmesin.d
      Seri devam et.
      ···
  13. 13.
    +13
    Mürüvet'in çocuğunun sabah erkenden ağlaması, Zeynebi de, beni de uyandırdı. Zeynebin bir bacağı benim bacağımın üzerinde, bir eli de omzumdaydı. Dizi ise, sabah sertliğiyle kalkmış yarağıma dokunuyordu. Benim de bir kolum onun boynunun altındaydı. "Günaydın aşkım!" deyip, dudaklarına bir öpücük kondurdum. Zeynep bana dik dik bakınca doğruldum ve "Ne var? Söyle ne söyleyeceksen!" dedim. Zeynep de hafif doğruldu ve "Sen ne biçim bir erkeksin? Sen pekekentmisin de bizi başkasına gibtiriyorsun?" dedi. pekekent lafı sigortamı attırmıştı, o sinirle Zeynebin ümüğünü sıkıp, "Senin Ecdadını giberim huur, lafını bil de konuş, dıbına koduğumun sürtüğü!" diye bağırdım. O sinirle nerdeyse boğacaktım Zeynebi. Nefessiz kalıp, debelenmeye başlayınca bıraktım gırtlağını.

    Mürüvet kucağında çocukla koştu geldi, "Ne oluyor yaa? Ne bağırıyorsun?" dedi telaşla. Sinirim geçmemişti, "huurnun ettiği lafa bak be! Yok pekekentmiymişim de, yok sizi niye başkasına gibtiriyormuşum da!" diye bağırdım. Mürüvet, "Harun sakin ol, bağırma!" deyince, "Sus ulan huur, şimdi senin de Ecdadını gibecem!" dedim. Yataktan kalktım, sinirden elim ayağım titriyordu. Bir sigara yaktım, geçtim koltuğa oturdum. Mürüvet de kucağında çocukla geçti yatağa, Zeynebin yanına oturdu. ikisinin de ağzını bıçak açmıyordu, tek kelime etseler, benim daha da sinirleneceğimin farkındalardı. Sigaramı birkaç fırtta bitirip kalktım, "Toparlanın, köye gidiyoruz!" dedim ve elbiselerimi giyindim. Mürüvet, "Yaa bir duş alsaydık gitmeden?" dedi. "iyi, alıp inin aşağı! Ben lobide bekliyorum!" dedim. Laptopumu ve çantamı alıp çıktım odadan, indim aşağı.
    ···
  14. 14.
    +7
    Anahtarı vermek için resepsiyona gittiğimde, resepsiyonda Halime denen kız vardı. Bana, "Günaydın!" derken yine garip garip bakıyordu. Zeynebe sinirim daha geçmemişti, şimdi bir de bununla uğraşamayacaktım. Günaydın falan demeden, "Çıkış yapıyoruz!" dedim ve anahtarı bıraktım bankonun üzerine. Tam arkamı dönüp ordan uzaklaşacağımda, Halime, "Harun abi! Şeyyy... ödenmemiş Extranız var!" diye seslendi. Bana Harun abi demesine şaşırmıştım, hemen geri döndüm. "Pardon ama, tanışıyormuyuz?" diye sordum cüzdanımı çıkarırken. Halime, "Yok tanışmıyoruz da, ben Nurcan'ın teyzesinin kızıyım!" dediğinde, içimden (Hasgibtir, bir bu ekgibti!) dedim.

    Şaşkınlıktan birkaç saniye ne diyeceğimi bilemedim. Kendimi toparlayıp, "Yaa, öyle mi? Memnun oldum! Nurcan hiç bahsetmedi senden? Nikahımızda da görmedim seni?" dedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Halime de elini uzatıp, "Şeyy, biz onlarla küsüz. Daha doğrusu annemle teyzem birbirlerine küsler... " dedi. "Hmmm, peki sen görüşüyormusun Nurcan'la?" diye sordum. Halime, "Yok, görüşmüyoruz! Annem bizlerin de görüşmesini istemiyor... " dediğinde, biraz olsun rahatlamıştım. "Küs olmanıza üzüldüm! Peki, beni nasıl tanıdın, daha önce görüştüğümüzü hatırlamıyorum?" dedim. "Görüşmedik ki, halam nikahınızda çekilen resimlerinizi göstermişti, ordan tanıdım! Zaten Otel kayıtlarında da adın soyadın yazıyor!" dedi. "Hmm, anladım!" dedim.
    ···
  15. 15.
    +8
    Bu arada farkettim, ikimiz de ellerimizi çekmemiştik. Halime'nin eli okadar sıcaktı ki, avucumun içini terletmişti. Sanki kız, vücudunun bütün ateşini eliyle bana aktarıyordu. Ben elimi çekmesem, o da çekmeyecekti. Yarağımın hafiften kıpırdamaya başladığını hissettim ve kızın elini bıraktım, pantolonumun önünde kurulu çadırla rezil olmak istemiyordum. Hayret ettiğim şey ise, Halime'nin hiç te öyle ahım şahım bir güzelliği yoktu ve sokakta görsem asla bakmayacağım, sıradan bir kız tipi idi. Ama onunla sadece tokalaşmak yarağımın kıpırdamasına yetmişti. Sebebini anlamadığım bir şekilde bu kızdan cinsel olarak etkilenmiştim. Ve gördüğüm kadarıyla Halime de benden etkilenmişti, tokalaşırken kız nerdeyse orgazm olacaktı. O anda kararımı verdim, uygun bir zamanda bu kızı gibecektim.

    Bu arada uzattığı faturaya baktım, 2 Türk kahvesi 18 Lira yazıyordu. Onu da dün gece Atalay'la içmiştik. Gerçi kahveleri Atalay ısmarlamıştı, ama yine de çıkarıp 50 Lira verdim ve "Böyle tamamdır!" dedim. Halime teşekkür edip, paranın üstünü Tip-Box'a attı ve gülümseyerek, "Harun abi, çay söyleyim mi, içermisin? Ben ısmarlayacağım, personele bedava!" dedi. "iyi, söyle bakalım. Ama kendine de söyle, birlikte içelim!" dedim. Saatine baktı, "Tamam!" dedi, dahili telefondan restoranı aradı, 2 çay söyledi. Çaylar gelene kadar ayak üstü biraz sohbet ettik, Halime hakkında bazı şeyler öğrendim. Bu Otelde çalışmaya başlayalı bir hafta olmuş... Şimdi buraya yakın bir köyde oturuyorlarmış... Yıllar önce annesiyle teyzesi küsüştükten sonra bizim köyden taşınmışlar...
    ···
  16. 16.
    +6
    Çaylar gelince, Halime'ye lobideki koltuklara oturup içmeyi teklif ettim, ama personelin orda oturması yasakmış. Ben de oturmadım, çayımı resepsiyonun önünde ayakta içmeye karar verdim. Biryandan da sohbete devam ediyorduk. Konuştukça, Halime'nin Nurcan'la ilişkimi zedeleyecek bir tehdit unsuru olmadığı kanısına vardım. Ama yine de onu gibmek istiyordum ve ufaktan işlemeye başlamıştım, "Halime, sen çok hoş bir kızsın, seninle tanıştığıma çok sevindim. Sana kanım kaynadı, seni yakından tanımak isterim! Ben bu Otele pek sık gelmiyorum, ama istersen seninle dışarda görüşebiliriz? Telefon numaram kayıtlarda var, izinli olduğun zaman ararsan, ne bileyim, bir yerlere gideriz, çay kahve içeriz, sohbet ederiz, gezer eğleniriz! Merak etme, seninle görüştüğümüzü Nurcan'a söylemem, aramızda sır olarak kalır! Ne dersin?" dedim ve gülümseyerek göz kırptım. Halime heyecanla, "Perşembe günü izinliyim, Perşembe buluşalım mı?" dedi. Gülümseyerek, "Olur tabii!" dedim. içimden de (Keklik kafese girdi!) diye geçirdim.

    Az sonra bizimkiler indi aşağı. Halime Zeyneple Mürüvet'i görünce şaşırdı. Onlar da Halime'yi resepsiyonda gördüklerine şaşırmışlardı. Selamlaşıp öpüştüler, birbirilerine hal hatır sordular. Uzun zamandır görüşmedikleri belli oluyordu. Onlar sohbet ederlerken, ben dışarı çıkıp bir sigara içtim. Zeynebe sinirim tam geçmemişti, ama azalmıştı. Ayrıca Mürüvet'e de bağırıp küfür ettiğim için pişman olmuştum. O sinirle, kahvaltı falan yapmadan yola çıkmayı düşünmüştüm. Fakat sigaramı bitirip yanlarına gittiğimde, kahvaltı yapıp, köye öyle döneceğimizi söyledim. Zeynep birşey demedi. Mürüvet ise, "Tamam Harun abi!" dedi, geçtik restoran kısmına.
    ···
    1. 1.
      0
      Kaptan adamsın devam et
      ···
  17. 17.
    +12
    Kahvaltımızı yaparken önce Mürüvet'ten özür diledim. Sonra da Zeynebe, "Dün gece yaşadıklarımızın senin de hoşuna gideceğini düşünmüştüm! Kusura bakma, yanılmışım! Ama bana pekekentmisin demene gerek yoktu! Hoşuna gitmediğini adam gibi söyleyebilirdin!" dedim. Zeynep cevap vermeden kafasını öne eğmişti. Mürüvet de ordan, "Harun, uzatma artık!" deyince, "Tamam, konu kapandı, sorun yok!" dedim. Kahvaltımızı bitirip kalktık, tekrar Halime'nin yanına gittik. Onlar Halime'yle vedalaşırken, ben eşyaları arabaya bırakıp geldim. Ben de Halime'yle vedalaşıp, "Perşembe günü için ara beni!" dedim ve ayrıldık Otelden. Atalay henüz kalkmadığı için onunla vedalaşamamıştım.

    Arabaya binip, hareket eder etmez, Mürüvet, "Oğlum, başını belaya mı sokmak istiyorsun? Ramazan çavuşun kulağına giderse valla kıyamet kopar! Sen olayları bilmiyorsun, aklın varsa görüşme Halime'yle!" dedi. iki ailenin arasındaki küslük olayını zaten Halime kendisi söylemişti, ama sebebini bilmiyordum. Mürüvet'e, "Niye ki? Ne olayları?" dedim. Ve Mürüvet beni şok eden olayları anlattı.
    ···
  18. 18.
    +8
    Babamın Ramazan çavuşa neden 'Dürzü!' dediğini şimdi anlıyordum. Meğerse Ramazan çavuş Almanya'dayken, kaynanam olacak karı boynuzu takmış Ramazan çavuşa. Hem de Halime'nin babasıyla gibişerek yapmış bu işi! Yani kaynanam, öz ablasının kocasıyla gibişmiş! Mürüvet'in söylediğine göre, bu olay meydana çıkınca, Ramazan çavuş atlamış gelmiş köye. Ve bacanağından intikam almak için, birkaç arkadaşıyla birlikte, Halime'nin annesini zorla evinden alıp dağa zütürmüşler ve gibip geri getirmişler kadını. O olaylardan sonra Ramazan çavuş kaynanamı Almanya'ya zütürmüş, millete de olayı değiştirip, bacanağının ırz düşmanı olduğunu falan anlatmış. Halime'nin anne babası da köyde kimsenin yüzüne bakamadıklarından, başka bir köye taşınmışlar.

    Ben tabii bu bilgiler ışığında, kaynanamın yarak hastası bir kadın olduğu teşhisimi pekiştirmiştim. Kaynanam, öz ablasının kocasıyla gibişecek kadar azgın bir kadındı. Ve biz Nurcan'la tanıştıktan sonra da, yakaladığı küçük fırsatları değerlendirip, bana ufaktan iş atmıştı. O zamanlar bundan pek emin değildim, ama şimdi emindim. Kaynanam olacak o huuryu da kafamdaki gibilecekler listesine kaydettim.
    ···
  19. 19.
    +7 -1
    Kafamdan kaynanamı gibme düşüncesi geçerken yarağım kazık gibi olmuştu. Köye de yarım saatlik bir yolmuz kalmıştı. Babamlar bizi normalde akşama doğru bekliyorlardı. Köye bu kadar erken varırsak, babamlara gereksiz yalanlar söylemek zorunda kalacaktım. Onun için bir yerlerde oyalanıp, köye akşama doğru gitmeyi uygun gördüm. ilk önümüze gelen tabelada Baraj'a 9 km olduğu yazıyordu. Otoyoldan ayrılıp, Baraj yoluna sürdüm arabayı. Mürüvet, "Ne oldu, nereye gidiyoruz?" diye sordu. Ben de, "Canım gibişmek istiyor! Hem birdaha nezaman fırsat buluruz bilmiyorum!" dedim. Mürüvet sevinçle, "iyi bir fikir!" derken, Zeynep suskunluğunu devam ettirdi.

    Baraj'a varmadan 1-2 kilometre önce ormana saptım ve ıssız bir yere parkettim. Arka koltukta çocuk yattığından, gibişmek için orayı kullanamazdık. Mürüvet'le indik arabadan. Zeynep kaldı, ben de birşey demedim. Mürüvet külodunu çıkarıp arka koltuğa attı ve öpüşmeye başladık. Öpüşürken iki elimi de arkadan eteğinin altına soktum, zütünü avuçlayıp Mürüvet'i kendime çekiyordum. Yarağım çadırı kurmuş, Mürüvet'in göbeğine değiyordu. Biraz daha öpüşüp, fermuarımı açtım, yarağımı çıkardım. Mürüvet'i omuzlarından bastırıp önümde çömelttim. Yarağımı ağzına verdim ve birkaç dakika sakso çektirdim.
    ···
  20. 20.
    +7
    Sonra ayağa kaldırıp, arabaya domalttım. Eteğini yukarı toplayıp, yarağımı arkadan dıbının dudaklarına sürtmeye başladım. Sokacağımda, Mürüvet, "Biraz ıslatsana!" dedi. Arkasına çömeldim ve dıbını yalamaya başladım. zütünün yanaklarını iki elimle ayırıp, amıyla birlikte zütünün deliğini de yalıyordum. Mürüvet hafiften inlemeye, amı da sulanmaya başlamıştı. "Tamam, hadi!" deyince, yalamayı bırakıp doğruldum. Yarağımı tutup dıbının deliğine yerleştirdim ve yüklendim. Mürüvet, "Ohhh!" derken dibini bulmuştum. Ve pompalamaya başladım. Mürüvet arabaya tutunduğu için, araba sallanıyordu. Bu da Zeynebin canını sıkmış olmalıydı ki, elinde sigara paketi ve çakmakla indi arabadan. Sigarasını yakıp yanımızdan uzaklaştı. Zeynebin bu tavırlarından, Mürüvet'i gibmemi kıskandığını anlıyordum.

    Mürüvet'i gibiyordum, ama gözümün önüne hep kaynanam geliyordu. Kaynanamı gibtiğimi farz edip, hırsla pompalıyordum Mürüvet'in dıbına. Mürüvet orgazm olup, "Aşkım ben bittim!" deyince yavaşladım. Mürüvet'in zütünü giberek boşalmayı düşünüyordum ki, o sırada Zeynep de sigarasını bitirmiş gelmişti. "Üff be, daha bitmedi mi işiniz?" deyip arabaya bineceği zaman, Mürüvet'in amından yarağımı çıkarıp, Zeynebe, "Gel buraya!" dedim. Zeynep yarağıma gözünü dikerek yanıma geldi ve bozuk atar gibi, "Ne var?" dedi. "Ebenin amı var! Gel buraya!" dedim ve kolundan çekip, dudaklarına yumuldum. Hepsi bu kadarmış, Zeynepte kapris falan kalmadı, öpüşürken dudaklarımı kemiriyordu adeta.
    ···