/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 426.
    0
    Yerimi alam
    ···
  2. 427.
    0
    Rezervasyon
    ···
  3. 428.
    0
    Reis parca parca atcan galiba ben en iyisi haftada bi ugriyim buralara :d
    ···
  4. 429.
    0
    Yaz bin hadi
    ···
  5. 430.
    0
    ayraç 45
    ···
  6. 431.
    0
    Hadi mq
    ···
  7. 432.
    0
    Yazma artık gibtir git yazmanı isteyen yok
    ···
  8. 433.
    +6 -1
    herkese selam beyler, umarım keyifler yerindedir. benim yerinde değil ne yazık ki bi kaç gündür

    yurtdışındaki amcam vefat etti. defin işlemleriyle uğraşmak yordu biraz. cenazeyi türkiye'ye getir, işlemleri sağla, defnet falan derken uzun zaman geçti. haliyle sözlüğe girme fırsatım da olmadı.

    Bu süreçte hikayede çok açık vermiş olduğumu farkettim, öncelikle takip eden ve bekleyen herkesten binlerce kez özür diliyorum. Ama hikayeyi bıraktığımı ya da yarım kaldığını düşünmeyin sakın. Böylesine ibret dolu bi hikaye varken ve yazmaktan böylesine keyif alırken bırakmak gibi bir niyetim yok. Yalnızca bi ara vermek gibi oldu, tekrardan özür diliyorum.

    Bugün biraz vaktim var, bunuda hikayeye yazarak değerlendirmek istiyorum. Okuyacak, takip edecek olan varsa şimdiden teşekkür ederim herkese...
    ···
  9. 434.
    +8
    Büşra'yla olan ilk adım atılmış, güzel (sayılabilecek) bi diyalog yaşanmıştı bile. Hele ki sınıftan çıkarken attığı bakış pek çok şeyi açıklar ya da tahmin edilebilmesini sağlar nitelikteydi zaten. Tüm bunların ardından keyfim biraz daha yerine gelmiş Sakarya'da yaşadığım şu kötü olayları göz ardı etmemi sağlamıştı. Derslerim yerindeydi, dostluklarım yerindeydi, ailemle uzak kalmış olmama rağmen onlarla da aram fazlasıyla yerindeydi. Ama son zamanlarda okula ve gönül işlerine ağırlık verdiğimden arkadaşlarımı biraz boşlamış gibi olmuştum. Yurda geçtiğimde biraz daha etrafa vakit ayırmam, diyaloğa girmem gerekliydi. Hayır, bi kızı hayatıma katınca dostlarını satan bi huur çocuğu değilim elbette. Ama birazcık öyle oldu son zamanlarda. Bu arada yurtta da yaşanan gelişmeler var, birazda onlardan bahsedeyim.

    -Furkan'la zaten can ciğer olduk, onu es geçiyorum. Bu arada kızla alakalı gelişmeler var mı derseniz ? evet var. Adının "Sevgi" olduğunu öğrendik, ama ne yazık ki o kadar. Sonrasında forsquare'dır Instagram'dır falan filan etrafta aradık ettik falan ama hala bişeyler elde edemedik. Şu yanındaki şişman bi türlü gitmiyo ki yanından kızı bi yerlerde yakalayıp bi şekilde konuşabilelim. Zamanla buluruz heralde, buluruz dimi ?

    -Kadir yeni bi telefon aldı kendine. Çocuk köy ortamından kurtulur kurtulmaz bunu yaptı. Artık planladı da mı geldi, yoksa ani bi karar mı oldu bilemeyiz. Ama güzel afilli bi telefon aldı kendine. Hala köydeki kızı düşünüp triplere girmekte. Aradan haftalar geçti, ama okula yemeğe gitmesi haricinde adamın o yataktan kalktığını görmedik. Gömülüyo oraya telefonu elinde tüm gün yatıyo. Artık ara ara ferre mu izliyo, kız düşürme peşinde mi bilmiyoruz. Ama bu safhada çok bi ilerleme durumu yok.

    -Berkay'la aramız git gide açılmaya başladı. Biz Furkan'la oyun başındayken Berkay'ın sürekli canlı yayın seyretmesi hem oyunun hem de internetin kalitesini büyük oranda gibip atıyo. Uyardık bi kaç kez, ama pek oralı olmadı. Hayır bi de ikinci öğretim olduğu için biz uyurken açıp seyrediyo. Puştta kulaklığı takmak gibi bi adette yok, uyumakta da zorluk çekiyoruz. Canlı yayında Lig TV falan açık olsa, devam etse iyi güzel. Ama adam yeri geliyo açıyo ferre falan seyrediyo. Bizi de yanına çağırıp "Beyler şu karıyı nasıl gibiyolar baksanıza kıyılır mı lan buna" diye muhabbet etmeye çalışıyo. Bi de sesini sona kadar açıp ahlamaları ohlamaları duyurdukça kahkahalar atması var. Ayıptır dıbına koyim, yapılır mı bu ?

    -Azeriler dil eğitimlerini geçtiler, keyifleri yerinde. Ama maddi sıkıntılar yaşıyolar şu sıralar. Azerbaycan'dan para gelmesi, ya da kesinti yaşanmadan harcamaları güçmüş sanırım biraz. Bilemiyorum, ailevidir özeldir falan diye çokta detaya girmedim. Raul'de bizim odadan çıkmaz oldu, iyi anlaştık. Play Station'da bizim odada, gelip gidip oynar durur. Şimdilik şikayetçi değiliz.

    -Karşı odamızda kalan çocukla da hafiften bi tanışmış olduk. Adı Doğan'mış. O da mühendislik okuyomuş. Bursa'dan gelmiş buralara. O da bizim gibi oyuncu, LoL'dür Knight'tır falan oynuyo. Furkan'la da benimle de iyi anlaşacak gibi. Başta bi gıcıktım, bi tavdım. Ama konuştukça iyi birisi gibi geldi bana.

    -Yurt yönetimi iyice garip bi hal almaya başladı. Daha önceden bahsetmiş miydim hatırlamıyorum. Ama burası bi aile yurdu gibi düşünün. Müdür/Sahip Yaşar, karısı Gamze yemeklerden sorumlu kişi. Figen abla gelinleri oluyo, o kahvaltıcı. Bi de Devlet Ana var (bizona öyle hitap ediyoruz) o da uzaktan bi aile dostlarıymış. O da temizlik ve çamaşırların yıkanmasından sorumlu. Herkes aile içinde yani, sağlam bi düzen söz konusu değil. Ama son zamanlarda iyice cıvıttılar. Yaşar evinde kavga eder, gelir yurtta kalır (salonda, kahvaltının yapıldığı yerde). Gamze kocasıyla kavga eder trip atıp yemek yapmaz akşama, biz aç kalırız falan. Başta anlaşılırken sözler veriliyodu, iyiydi hoştu. Ama sonradan böyle olması can sıkmaya başladı. Bakalım daha ne kadar sürecek...
    Tümünü Göster
    ···
  10. 435.
    +5
    Haftasonu geçmek bilmiyordu artık. Her ne kadar Furkan'la LoL'de, çocuklarla dışarda gezmede tozmada ya da odada PlayStation oynayarak geçiyo olsa da okula gitmek istiyodum. Gidip sınıfta Büşra'yı görmek, gökten güzel denizden mavi gözlerini seyredebilmek, olduğu kadar da konuşabilmek istiyodum. Yoktu ki bi telefon numarası, bi sosyal medyası konuşabileyim. Evet, doğru okudunuz. Sosyal medya hesabıda yoktu aktif olarak, kullanmıyodu yani. Bilmiyorum nedenini. Belkide harbiden sevmiyodur kullanmayı beyler. Böyle bi dönemde, sosyal medya kullanmadan işinde gücünde olan bi kızı bulabilmek çok zor. Çünkü böylesine bi güzelliği sosyal medyada da rahat bırakacaklarını zannetmiyorum. Akbaba gibi üşüşürlerdi tepesine. Ama leşi için değil, aidiyeti için. Ben bi akbaba değildim beyler, leş beklermiş gibi dolaşmıyodum etrafında. Aksine onun iyiliğini düşünen, onunla gerçekten ciddi düşünebilecek, okuldaki diğerlerinden koruyabilecek bi kartal gibi etrafında dolaşmak niyetindeydim. Öyle de olacaktı zaman geçtikçe.

    Bu durumdan odadakilerinde haberi var tabii. Furkan her seferinde taşşak geçiyo olsa da onlarda memnun bu durumdan. Ama "Ulan bununda dayısı falan okulu basmasın, valla bu sefer kurtulamazsın" diye takılmadan da duramıyolar. Haklılar mı ? fazlasıyla. Sahiden iyi yırtmıştım beyler önceki olaydan. Bunda da öyle şeyler yaşanır mıydı ki acaba ? Kız tesettürlü, keza aileside öyle. Namus davasına kurban gitmeyelim amk. Şu Sakarya'dan gidene kadar birisinin emmisinden dayısından falan dayak yemezsem daha da bişey olmaz bana, her türlü hayatta kalırım amk

    Girdiğim ikinci sınıfla aram hiç iyi değil be. Hani bi sınıfa sıkıla sıkıla girersiniz de hiç bir keyfiniz kalmaz ya işte o hesap. Dediğim gibi, herkes ortdıbını dostluğunu kurmuş çünkü geçen seneden, herkes muhabbetinde. Ama ben sonradan gelen olunca zorlanıyorum. Aslında sorun bende de değil, sınıfın genel durumu böyle. Biraz göz atalım.

    Sınıfa girip direk yaptığım şey ne arkada, köşede boş bi yer bulup oturmak. Çünkü bi gözlem yapmak isterseniz tüm sınıfa hakim olup göz gezdirebileceğiniz yegane yer burası. En başından beri ben de bunu yapıyorum bu sınıfta ve gözlemlediğim şeyler de cidden ilginç denebilecek cinsten. Tahmin ediyorum ki bu sınıf geçen sene çok hızlı bi samimiyete erişmiş, herkes birbiriyle kaynaşmış, konuşmuş, yakınlaşmış, hatta sevgili olanlar bile olmuş. Ama bu hızlı ilerleme sonrasında herkes göz ardı ettiği ve sonradan ortaya çıkan gerçek yüzleri geçte olsa görmüşler gibi. Büyük dostluklar kurulmuş, ama sonrasında kazıklar yendikten sonra her şey bozulmuş, birbirini aşkla seven sevgililer olmuş ama sonrasında arkalarından iş çevirme, pişman olma ve hatta aldatmalar olduktan sonra ayrılıklar yaşanmış gibi. Eee bu kadar şeyi en başta yaşadıktan ve yolları ayırdıktan sonra da aynı sınıfta olmaya devam etmek; üstelik bunu yapmaya 3 sene boyunca devam edecek olmak çok can sıkıcı bi durum olsa gerek ki sınıf bu halde. Ders aralarında yapılan dedikodular, birisi sınıfa girdikten sonra savrulan ezici bakışlar, ders esnasında verilen cevaplarla ortaya çıkan çekemeyenlerin mırıldanmaları; yani ortada dönen büyük bi fısıltı gazetesi var. Alıp okuyan üzerini karalayıp yeni şeyler yazıyo ya da sayfayı komple yırtma peşinde. Bu sebeple sağda solda gruplanan arkadaşlıklar var. Bi üçlü bir aradayken diğer ikiliyi çekiştirir, bir diğer ikili bu üçlüye büyük sallar falan. Nasıl geçecek bu yıllar inanın büyük düşünce içindeyim. Ama kızlar hiçte fena değil, gözüme kestirdiğim bi kaç kişi var bile. En olmadı tanışıp arkadaş olunur, neden olmasın ki...
    Tümünü Göster
    ···
  11. 436.
    +6
    Bi insan pazartesiyi bu kadar merakla, istekle bekler miydi ? Beklerdi, en azından ben beklerdim. Bekledim de. Sonunda geldi çattı pazartesi. Bu sefer her zamankinden daha şık giyinmiş, daha özenle hazırlanmış ve gülücükler saçarak gitmişim okula; sırf Büşra'yla görüşebilirim diye.

    Bi önceki geceden Mikail'le de haberleştik, yine yanımda yamacımda duracak. Büşra gelince bi ayar çekicez falan filan, planımız bu. Basit ama işler gibi. Sınıfa gittim, en arkaları mesken tutmuş olan ben işim gücüm yokmuş gibi gittim yine en öne oturdum. Ders dinleyeceğimden değil, Büşra uğruna ulan. Sınıftakilerde bugünkü değişimimi farketmiş olacak ki sınıfa girdiğim andan itibaren takılmaya başlamışlardı bana.

    "Ooo (izmirli) hayırdır, ders çıkışı düğüne mi geçiyosun"
    "Olm iki dirhem bir çekirdek olmuşsun, yakışmış yakışmış"
    "Siftah mı lan, basayım şu ayakkabılarına da adet yerini bulsun ehe ehe ehe"

    Olm çok mu abartmıştım lan acaba ? Yoo, ben her zaman şık giyinen bi insandım. Giyimim kuşamım, renk seçimlerim, uydurduğum kravatlar ayakkabılar vesaire hep yerli yerinde olurdu. Evet kravat, şaşırmayın. Bi tarz mı denir ya da bi seçim mi size kalmış. Ama hep gömlek-kravat kombinleri giymeyi tercih ediyorum beyler. Resmi davranmak gibi olduğundan değil, ama kendime yakıştırdığım şey bu. Ki herkeste yakıştırırdı. Ama bugün hal ve tavırlarımdan olsa gerek biraz daha göze batmıştı. Ulan çok mu heyecanlıydım acaba ? Hazır değil miydim henüz güzel gözlerini görmeye, gülüşünü hissetmeye, sesini-konuşmasını dinlemeye ? Neden olmayayım ki, bi karşı cinsle ilk tanışmam mıydı ? ilk yakınkaşıp konuşmam mıydı ki ? Hayır, değildi elbet. izmir'in en gözde yerinden gelen, kadınlarla arası çok iyi olan bi beyefendiydim (yani öyle söylenirdi hep). Ama bu sefer farklıydı, başkaydı.

    Tüm bunlar yaşanırken Yasin bini boş geçer mi hiç, o da geldi yanaştı diğerleri gibi yanıma.
    "Ooo paralar yatmış heralde (izmirli) bey, jilet gibi giyinmişsiniz. Neye borçluyuz ya bunu ?"

    Geldi yine tipini gibtiğim, bi de bununla muhattap olması var şimdi. Ama sınıfla aram iyiyken ve böylesine keyfim yerindeyken kimseyi tersleyip dert edinemem. Hoşgörülü davranıcam ulan, sana bile iyi davranıcam.

    "Sağol Yasin sağol, her zaman ki halim ya. Bu sabah biraz daha erken kalkmış olunca hazırlanmaya daha çok vakt buldum. Ondandır ondan"

    "Eee benim şu borç işini ne zaman hallediyoruz ya, motoru alıcam senden haber bekliyorum kanka. Ateşlesen de şu parayı bi iki tur atsak seninle"

    "Ne borcu kardeşim ? Ne motoru ? Durup dururken sana neden 1.000 lira borç vereyim, ne münasebet. Şaka yaptık, güldük eğlendik hemen ciddiye almışsın yapma, saf olma olm bu kadar gerçekçi ol biraz. Hadi sonra konuşuruz kardeşim hadi"

    Büyük anlamda yüzü düşmüştü, beklediği cevap bu değildi. Beni böyle görünce yumuşak bi anımda denk gelip bişeyler koparabilmeyi, ciddi olmadan söylediğim şeyi ciddiye bağlatmayı denemişti. Yanıtını, payını alıp oturmuştu köşesine. Ama belliydi yani, bu burada bitecek bi konu değildi. Bitmezdi, bu huur çocuğu bitirmezdi.

    Ben sıraya geçip bekleyişe girecekken hiçte geç olmadan dünyamı aydınlatan güneş parçası sınıftan içeri girdi o müthiş yüz ifadesiyle. Sınıfı göz gezdirmeye başlamışken ben çoktaan hayranlıkla seyretmeye başlamıştım bile. Gözlerini birini arar gibiydi, arka sıralara bakınıyodu genel olarak. Ulan hepte benim oturduğum yerlerdi oralar, beni mi arıyodu ki acaba ? Olabilir miydi ? Mikail daha fazla geçmeden "Büşra" diye seslendikten sonra aramayı bırakıp yüzünü bize çevirdi. Göz göze geldik. Sanki tüm arayışı sona ermişte aradığını sonunda bulmuş gibi. Gözlerini kaçırdı, başını gülümseyerek yere eğdi. Hızlı adımlarla yanımıza geldi, Mikail'le selamlaştı. Sonra çokta gecikmeyen tatlı mı tatlı bi gülümsemeyle sırasını bana getirmişti;

    "Sana da Günaydın (izmirli)"
    Tümünü Göster
    ···
  12. 437.
    0
    Allah rahmet eylesin 50 rez
    ···
    1. 1.
      0
      50 rezz
      ···
  13. 438.
    0
    Rezerved
    ···
  14. 439.
    0
    Allah rahmet eylesin
    ···
  15. 440.
    +3
    Daha önce kendinizi doğru yerde, doğru zamanda hissettiğiniz olmuş muydu beyler ? Tam olmanız gereken, aidiyet hissettiğiniz yerde olduğunuzu fark ettiğiniz, geçen ya da geçecek her bir saniyenin bile değerlendirilmesi gerektiği bi yerde bulundunuz mu ? Pek çok örnek verilebilir bu konuda. Tıpkı benim örneğimde olduğu gibi; sevdiğiniz kadının yanıbaşında olabilmek için zaman kollarken o zaman gelip çatmış olabilir. Birisine yapmak istediğiniz bi iyilik ya da yardım varsa ve onu mahcup etmemek için bahane düşünürken doğru zaman gelmiş olabilir. Ya da acı bi örnektir belki, ama ölüm döşeğinde olan bi aile ferdinin son anlarında başka bi yerde değil de dizinin dibinde olup vakit geçirdiğiniz anlardaki gibi. işte ben de tam şu esnada, bulunduğum sınıfta, oturduğum sırada ve baktığım yerde doğru anı yaşıyor gibiydim. Bu anı daha önceden de hissetmiştim, hatırlıyorum. Ama tekrardan hissedebileceğimi hiç düşünmezdim. Ben bu düşüncelerle kafamı kalabalık etmeye devam ederken benden cevap bekleyen bi tatlılık abidesi vardı karşımda.

    “Günaydın Büşra Hanımcım, eğer yerin burasıysa kalkabilirim diğer tarafta da otururum ben”

    “Yok yok sorun değil, yanın boşmuş oraya da otururum ben”

    Geldi yanıma oturdu. Çantasını yerleştirdi, kitabını defterini çıkarıp beklemeye koyuldu. Büşra çok telefonla uğraşan birisi de değildi zaten beyler. Belli ki konuştuğu, uğraştığı birisi yoktu hayatında. Gerçi daha önce de telefonla uğraşmayanını görmüştük, direk nişanlısı gelmişti yanıbaşımıza.

    Elini çenesinin altına yerleştirip dirseğini sıraya koyduktan sonra sınıfa girip çıkanları seyretmeye başladı. Benim onu seyrettiğimden haberdardı, bu bilgisini tazelemek içinse ara ara tatlı kaçamak bakışlarla gözünü bana kaydırıyordu. Ulan iyice ergen liseli bebelerine döndük ya, otur konuş dimi ne bu kaçamak bakışlar heyecanlanmalar falan. Konuşmaya karar verdim, konuşacağım konuda hazırdı elbette; köydeki yanan ev...

    “Ya köydeki eviniz yanmıştı en son görüştüğümüzde, n’aptınız siz onu halledebildiniz mi ?”

    Sanki bu soruyu sormamı ya da herhangi bi konu açmamı beklermiş gibi duraksamadan anlatmaya girişti

    “Yaa evet, hallettik halletmesine de hem yorucu hem de masraflı oldu. Diğer odalar kurtuldu yine, ama mutfak kullanılamaz hale gelmişti. is olmuştu her yer, duvarlar tavan falan. Temizledik ettik, bakalım boya badana yeni eşyaların alınması falan olacak bugün yarında. Halloldu yani genel olarak”
    Tümünü Göster
    ···
  16. 441.
    0
    Devam et moruq
    ···
  17. 442.
    0
    Rez ulan hizli
    ···
  18. 443.
    +4
    iyi iyi sevinmiştim bu duruma, en azından bugün keyifsizliği yoktu yerinde. Biraz daha tanımaya yönelik farklı şeylerden konuşup bahsedebilirdik. Hepsinden öte artık şu ders notlarını alabilirdim amk. Aşk başıma vurdu diye derslerden kalmayalım daha gireceğimiz ilk sınavlardan. Ama bu motivasyonla yüksek notlar ve güzel sonuçlar elde edebileceğimi biliyorum. Kim bilir, belkide beni çalıştırıp sınavlara hazırlayacak bi hocam olur yanı başımda .)

    "Aaa iyi bari, çok sevindim ya. Dediğim gibi bi yardıma ihtiyaç olursa dilediğin gibi söyleyebilirsin."

    "Teşekkür ederim, çok düşüncelisin. Ama şimdilik bi ihtiyaç yok, olursa muhakkak söylerim"

    Mikail o sırada alttan alta dürtmeye devam ediyo

    "Ooo anlayalım aga, işi ilerletiyosun bakıyorum da
    Tabii ki bunu Büşra'nın duymayacağı şekilde söylüyo. Ama kız gözlerimin içine bakarken durup Mikail'le muhattap olursam bişeylerden şüphelenecek elbet. Susması için ayağına basıp konuşmasına müdahale ettim. Sonra Büşra'ya dönüp konuşmaya tanışmaya devam ettim. Beni uzun zamandır görüp merak ediyomuş. Söylediğine göre dikey geçişle buraya gelip sınıfta fazlasıyla yankı uyandırınca hem konuşma hem de elde ettiğim tecrübeler olarak kendisi ve arkadaşları tarafından merak edilen birisi olmuşum. Ama bi türlü benimle konuşacak fırsatı olmamış. Çünkü bana sormak istediği, merak ettiği şeyler de varmış geçişlerle derslerle ilgili.

    Ben bu okula gelmeden önce 3 üniversite daha değiştirmiştim beyler geçiş yaparak, bahsetmiştim diye hatırlıyorum. Bu geçiş yaptığım okulların yanı sıra aldığım pek çok ekstra eğitim daha var. Yazları aldığım aşçılık eğitimleri, Ege Üniversitesi'nde aldığım Pgibolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitimi vb. çok donanımlı bir öğrenci olarak buraya geldim (en azından ben öyle düşünüyorum). Sınıfa geldiğim zamanlarda da hoca "kendini tanıt bakalım delikanlı, neler yaptında aramıza katıldın" dediği zaman genel yapıda bahsetmiştim. Ki bahsettiğim zamanlar sınıfın geneline baktığım zaman hala gözümün önüne gelir ki en arkada oturan birisi olarak tüm sınıf arkasını dönüp anlatırken beni seyrederlerdi. Zaten ben kendimi anlatıp başarılarımdan bahsettikten sonra sınıfın bana olan bakış açısı değişmiş "Bunun burnu havada, bununla muhattap olunmaz. izmir'den gelmiş zaten, egoisttir bu ne konuşulacak" diye söylemler başlamıştı. Üzücü bi durumdu, ama olanı biteni anlatmıştım arkadaşlar ben. Açık sözlü olan, kendisinden bahsetmeyi seven birisiyim ben, yine böyle davranınca zararıma oldu. Olsun, beni gerçekten tanıyanlar doğru yolu bulacaklardır zaten.

    Büşra'da beni tanımak isteyenlerden birisiydi, yani birisiymiş demeliyim aslında. Çünkü o bunu söyleyene kadar hiç farkında dahi değildim ben. Aslında beni dolmuşta farkedip farketmediğini sormayı çok istedim ama o kadarını şimdi yapamazdım, erken olurdu :D Ona tekrardan kendimden bahsettim, detaylarına girerek konuştuk. Ders başlamış, hoca varmış çokta umrumuzda olmadı, konuşmaya devam ettik. Mikail'de yandan yandan kötü espriler yapıp dalmaya devam ediyodu. Bozucu bi dalış değildi, aksine destekleyici ve yeri geldiğinde tıkanıklığı kurtaran girişlerdi. Bi süre sonra kendimi anlatmayı bitirdikten sonra susup uzuun uzun Büşra'yı dinlemeye koyuldum;

    "itiraf etmek gerekirse benim sana karşı büyük bi hayranlığım var. Bu kadar uğraşmışsın, gezmişsin, okumuşsun, kendini geliştirmişsin. Çok mutluluk verici olmalı senin için. Ben de senin gibi olmayı çok isterdim, hatta hayalim diyebilirdim. Ama fırsatlar ve yanlış zaman olunca ne yazık ki istediklerimi yapamadım ben. Bunu ailemin bi baskısı var ya da beni kısıtladıkları için olduğunu düşünmeni de istemem. Öyle değil çünkü. Sadece ben kendimi hazır hissetmedim. (Mikail'in çizimlerini göstererek) Ben de çizim eğitimi aldım mesela. Gerek kara kalem olsun gerekse tuval üzerindeki çalışmalar olsun çok hevesle başlayıp ilerledim. Eğitimleri de büyük bi başarıyla tamamladım. Ama nedense bu alanda ilerleme göstermeyi tercih etmedim. Üniversite olarak tıpkı senin aldığın gibi Pgibolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitimi alıp o bölümde yer almak istedim. Ama ne yazık ki bi kaç puanla kaçırınca hayallerimi daha fazla kovalamayı bırakıp bu bölüme geldim. Pes etmek gibi. Bak kendine, ne istediysen hepsini yapmışsın, başarmışsın. Ben de senin gibi olmak isterdim. Bu yüzden bana karşı duyduğum bi hayranlığım var."

    Vay be, ulan ben hiç bu açıdan bakmamıştım kendime. Ben bu olanı biteni anlattığımda bana her seferinde "Egoist huur çocuğu" , "işsiz köpek nelerle uğraşmış baksana" ya da "Bunun niyeti okumak değil, gezmek baksana" diye tepkiler vermişlerdi. Bunları umursamış mıydım ? Tabii ki hayır. Ama bunlara karşılık olumlu şeyler duymak ve tepkiler almak elbette isterdim. Şu zamana kadar hiç alamamaklar birlikte ilgi duyduğum kadının bana bu cümleleri kurmuş olması hem gururumu okşamıştı hem de beni mutluluktan havalara uçurmuştu. Ama elbette pişkin pişkin sırıttığım yüz ifademde belli olabilirdi bu. Çok saklamaya ya da coşmaya çalışmadım. Duyduklarım bana yeterliydi. Çünkü bana hayranlık duyan ve bu hayranlıkları kullanarak bağ hatta bağlar kurabileceğim güzel bi hanımefendi vardı karşımda. Bu bi fırsattı, ve ben çok büyük bi fırsatçıydım...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Müthiş gidiyorsun usta, devam et hep takipteyim genelde anonimim ama burada olduğumu belli etmeden de okuyorum haberin olsun
      ···
  19. 444.
    0
    Seri yaz
    ···
  20. 445.
    0
    Rezetved
    ···