/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    -3
    Am biti her seye inanmayın kac yasindasiniz 3 mü
    ···
  2. 52.
    +11
    panpalarım okuyan varsa belli etsin kendini
    ···
  3. 53.
    +1
    yannan o fotograf 1930larda bir acilisda
    ···
  4. 54.
    +1
    rezerved sabah okorurum
    ···
  5. 55.
    +18
    Dyatlov Geçidi Vakası (part1)

    Dyatlov Geçidi Vakası, 2 şubat 1959 gecesi Ural dağlarında meydana gelen ve 9 gencecik dağcının ölümü ile sonuçlanan esrarengiz ve bir o kadar da korkutucu bir olaydır. Hollywood filmlerinde sıkça işlenen “Vahşi doğanın göbeğinde bilinmeyen varlıklara karşı mücadele eden gençler” temasının gerçeğe dönüşmüş hali de diyebiliriz bu gizemli olay için.
    Hakkında bugüne kadar birçok kitap, belgesel ve film yayınlanan bu olayın önündeki sır perdesi hala aralanabilmiş değil.

    27 Ocak 1959’da Ural Politeknik Enstitüsü’nden 10 genç dağcı Sovyet Rusya’da Ural Dağları’nın eteklerinde 2 hafta sürecek bir tırmanış gerçekleştirmek için yola koyuldular.

    Vizhay’da başlayacak olan yolculukta, bu genç ekibin başında oldukça tecrübeli bir dağcı olan Igor Dyatlov bulunmaktadır. Aslında ekip üyelerinin hepsi daha önce zor tırmanışları başarıyla gerçekleştiren kişilerdir. Bu nedenle dondurucu soğuk ve tehlikeli rotaları onların gözünü korkutmuyordu. Takımın deneyimden kaynaklanan bir cesareti vardı ve hiç birisi kolay kolay korkuya kapılacak insanlar değillerdi.

    Bu gençlerden Yuri Yudin, henüz yolculuğun başında rahatsızlanarak arkadaşlarından ayrılmak zorunda kaldı. Geri kalan genç dağcılar yollarına devam ettiler.

    Yapılan gezi planına göre grup tırmanışı gerçekleştirip Vizhay’a geri döndükten hemen sonra bağlı oldukları spor klübüne telgraf çekeceklerdi. Kararlaştırılan tarih olan 12 Şubat’ta telgraf gelmeyince kimse merak etmedi. Çünkü bu tür zorlu yolculuklarda gecikmeler her zaman yaşanabilirdi. Fakat sürenin gittikçe uzaması ve dağcılarının ailelerinin yoğun ısrarıyla 20 Şubat 1959’da bir arama kurtarma ekibi oluşturuldu ve bölgeye gönderildi.



    Polis ve askeri helikopter ve uçaklarının da katıldığı bu kapsamlı arama çalışması 6 gün sonra Kholat-Syakhl dağında sonuç verdi. Fakat arama kurtarma ekibi gördükleri karşısında şoka girmişti.

    Ekip, dağcıların çadırını paramparça olmuş bir halde buldu.
    ···
  6. 56.
    +18
    Dyatlov Geçidi Vakası (part2)

    Ağaçlık alana doğru giden arama ekibi, büyük bir çam ağacının altında sönmüş bir kamp ateşinin etrafında 2 kişinin cesedini buldu. Cesetlerin üzerinde sadece iç çamaşırları vardı. Daha sonra ise ateşle kamp alanının arasında 150şer metre mesafe aralıklarıyla 3 kişinin daha cesetleri bulundu. Bu 3 kişinin kamp alanına geri dönmeye çalıştıkları düşünüldü. Bulunan bu cesetlerde yapılan otopsiler sonucu, hipotermi yani vücut ısısının aşırı düşmesi sonucu dağcıların yaşamlarını kaybetmiş olabileceği söylendi. Geri kalan 4 kişiden ise hala haber alınamamaktaydı.

    Arama kurtarma ekibi 4 Mayıs 1959‘da ikinci şokunu yaşadı.

    Bir nehir yatağında, 4 metre karın altında kalan 4 cesedi de buldular. ilk bulunan iki cesede göre daha uzaktaydılar ve diğerlerinden bir farkları vardı. 3 tanesi şiddetli darbe sonucu ölmüşlerdi. Bir tanesinde ölümcül derecede kafatası zedelenmesi vardı. Diğer ikisinin ise göğüs kafesleri parçalanmıştı. Uzmanlar bu tür hasarları verebilecek bir gücün, bir araba kazasına eşdeğer olması gerektiğini söylediler. Dikkate değer bir nokta ise cesetlerin hiçbirinde dıştan gelen yaralanma olmamasıydı, yüksek basınç sonucu ezilmiş gibiydiler. Yapılan Otopside kadınlardan birinin dilinin kayıp olduğu görüldü.
    Peki bu talihsiz genç dağcıların ölümlerine yol açan esrarengiz şey ne idi?

    O karanlık Şubat gecesinde neler yaşanmıştı?

    Araştırma sırasında bulunan günlükler ve video kayıtları incelendiğinde anlaşılır ki, grup 31 ocak 1959 günü dağlık araziye varmış ve tırmanışa hazırlanmıştır. Dönüş için yiyecek ve ekipmanları için ormanlık alanda bir stok çadırı kurduktan sonra 1 şubat‘ta tırmanışlarına başlarlar. Kendi hesaplarına göre 1 günde tırmanışı bitirip ertesi gece kampı öteki tarafta kuracaklardır. Ne var ki giderek sertleşen hava, kar fırtınaları ve azalan görüş mesafesi bir şekilde onları hedefleri olan Otorten Dağı yerine Mansi dilinde “Ölüm Dağı” anldıbına gelen Kholat Syakhl‘a zütürür. Dağın ismi hariç buraya kadar yaşananlarda pek olağandışı bir durum yok. Kampta bulunan bulgular buradan sonra ne yaşadıklarına dair bir ipucu vermiyor.

    polis cinayet olasılığını da düşünerek adli araştırmalara başlar. Fakat zaten cevaplanamamış soru işaretlerine bir yenisi daha eklenir: Radyasyon! Cesetlerin üzerindeki giysilerde radyoaktif kalıntılara rastlanır.

    Bölgede yaşayan Mansi yerlilerinden de şüphelenen polis, buna yönelik de bir araştırma yapar fakat hiç bir sonuca ulaşamaz. Zira bölgede genç dağcılarınkinden başka bir ayak izine rastlanmamıştır.

    Araştırmalar sırasında göze bir çok garip detay çarpmıştır. Bunlardan biri, kamp çadırının dışarıdan değil de içeriden yırtılmış olmasıdır. Ayrıca büyük çam ağacının altında ateş yakan gençler hemen yakınlarındaki kuru dalları kullanmak yerine, tırmanması zor olan ağaçtan aldıkları ıslak dalları yakmayı tercih etmişlerdir.

    Genç dağcılara ne olduğu bir türlü çözülemeyince olay gittikçe merak uyandırır ve basında geniş yankı bulur.

    Bulunan bulgular incelendiğinde güçlü bir varsayım vardır:

    Ne olduğu bilinmeyen birşeyin grup üyelerini inanılmaz korkuttuğu. Korkan grup üyeleri üstlerini bile giymeden çadırı yırtarak ormanın içine doğru koşmaya başlamışlar. (Neden üstlerinde giysi olmadığını açıklayan bir iki sebep vardır) Ormanın girişinde durup ateş yakmışlar. içlerinden iki tanesi (ölü ya da canlı olarak) ateşin yanında kalırken, diğer üçü kampa doğru geri yürümeye başlamış fakat yolda birer birer ölmüşler. Geri kalan 4 kişi ise ya önceden ya sonradan ormanın iç taraflarına doğru ilerlemiş. Bir varsayıma göre grubun düzensiz hareketi ve ateş yakarken ıslak dalları kullanmalarından kör oldukları düşünülüyor. Bu ilk bulunan cesetlerin birindeki kafatası zedelenmesini de açıklayabilir, zira kör birisinin ormanda koştururken ağaçlara çarpması gayet doğal.



    Peki bu gözüpek dağcıları ölümüne korkutup çadırı yırtarak kaçmalarına sebebiyet veren şey ne idi? Ne etrafta ne de vücutlarında, vahşi bir hayvandan kaçtıklarına ya da mücadele ettiklerine dair bir bulgu da bulunmamaktaydı. Peki giysilerinde bulunan radyasyon da neyin nesiydi?

    Rus polisi ve KGB, genç dağcıların ölümüne sebeiyet veren şeyin “Bilinmeyen Zorlayıcı Bir Güç” olduğunu söylüyor ve bu olayı çözemediğini söyleyip davayı mayıs 1959’da kapatıyor. Dosyayı içindeki belgeler ve fotoğraflarla birlikte gizli bir aşive gönderiyor. Fotoğraflar 1990 yılında ekgib olarak tekra gün yüzüne çıkıyor.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Galiba altıma sıçtım...
      ···
  7. 57.
    +25
    beyler okuyan varsa kendini belli etsin devamı gelicek
    ···
  8. 58.
    +1
    Kalsın burada
    ···
  9. 59.
    0
    Reserved
    ···
  10. 60.
    0
    Rezerve
    ···
  11. 61.
    0
    ilginç
    ···
  12. 62.
    0
    Rez pnp
    ···
  13. 63.
    0
    Hadi devammn
    ···
  14. 64.
    0
    çok hoj ama bananeğ
    ···
  15. 65.
    0
    rezervuatere
    ···
  16. 66.
    0
    Devam et panpa
    ···
  17. 67.
    0
    kenarda dursun
    ···
  18. 68.
    0
    Rez alayım
    ···
  19. 69.
    0
    Rezervasyon
    ···
  20. 70.
    0
    Rezerve
    ···