/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 176.
    +13
    ortam bir andan değişmişti,

    yasaklı konularına mı girmiştim? söylememem gereken bir şey mi söylemiştim?

    hayır.. ortam değişti ama konu değişmedi.. malum ben ayşen in usta manevralarına alışmışım, bu duygusallıktan bizi koparacak bir şey bekliyordum, ama yapmadı..

    işte o an bu özel masanın büyüleyici atmosferinin kendisi göstermesi için birebirdi.. sadece o ve ben vardık..o an o kafede..o şehirde.. hatta belki de bütün dünya üzerinde.. sadece ikimiz.. bizim sözlerimiz, bizim bakışlarımız, hala tavla oynamaya çalışan utangaç ve beceriksiz ellerimiz..

    tavla o saatten sonra mundar oldu beyler zaten..

    göz göze gelmiş, derin mevzular hakkında neredeyse fısıltıyla..ve heceleyerek konuşuyorken.. ortalık mortal kombat ın "finis him" leri gibi kop koyu olmuştu.. başka bir şeyi ne görmek ne de duymak istiyorduk o an..

    "ben..bu konularda pek iyi değilim aslında" dedi..

    gene o umursamaz, uçarı gülümsemesini takınır sandım.. yapamadı..buruktu yüzü..

    "üniversitede kimseyle çıkmadım henüz" işte bu sefer gülümsemeye benzer garip bir ifade oluşturabilmişti yüzünde,

    ama hayır ben buna inanmazdım, bu kız ha? kimseyle çıkmayacak? hadi canım..

    kızların klagib yalanlarından biri.. biraz kızmıştım içten içe, benim bunu yemeyeceğimi biliyor olması lazımdı, ama sonra,

    "sadece lisede nispeten uzun bir şey yaşadım, ama çocuktuk o zamanlar ya.."

    sanki şimdi 30 unde bir kadınmış gibi konuşuyordu, öyle çıkmıştı sesi de. ve bu kez beni inandırmıştı da...

    beyler, eğer bir kız size "daha önce kimseyle çıkmadım" diyorsa, en az 5-6 kişiyle çıkmış demektir (kezban değilse tabi).

    ama bir kız size 1 kişiyle çıktım diyorsa, 1 kişiyle çıkmıştır..

    çünkü birinde, "ben bişey yapmadım ya, benim haberim yok" diyen.. yalancı bir gönül suçlusu,

    öbüründe ise yaşadıklarını kabullenmiş cesur bir kadının sözleri vardır..

    .
    .
    "neden?" dedim şaşırarak, "sen mi istemedin?" dolaylı olarak güzel olduğunu hissettirmiştim yine, ana böyle şeylere pek kafa yoran, hesapçı bir kız değildi o..

    "bilmem, diyorum ya, pek beceremem yani.. oldu bazı şeyler ama olmadı da..zaten ben de istemedim. koluna takılacak biri olmadan da yaşayabilir insan * "

    bu sefer tamamen silkinmiş, meydan okuyor gibiydi,

    "orası öyle tabi canım" dedim.."ama insan, bir noktadan sonra, yoruluyor.. elinden tutan biri olsun istiyor. ona ana babasından, dostundan farklı gözlerle bakan, onu bir başka anlayan, bir başka seven..ona karşı kendini farklı hisseden ve farklı hissettiren biri olsun istiyor"

    "doğru" dedi.."ama işte nasıl emin olacaksın ki doğru kişiyi bulduğundan?"

    "ne kadar inanıyorsan, o kadar eminsindir"

    artık tavla filan kalmamıştı ortadan,
    ben konuşurken heyecan ve duygu yoğunluğundan dalıp elime taşların 3-5 tanesi almış oynuyordum, mine de bir yandan konuşmaya çabalarken bir yandan da az önce kırdırmamaya çalıştığı taşlarını şimdi üst üste dizmiş kule yapıyordu dalgın dalgın.

    elimdeki taşlardan birini, onun yaptığı kulenin üstüne koydum..

    gülümsedi.. gülümsedim..

    beceriksiz ellerimizle biraz daha yüksettik kuleyi.. gözlerimiz, sanki bir diğerininkinin arkasını okumak ister gibi bakıyordu..

    anlamıştım beyler,

    bu kız, bana karşı zaten boş değildi..ilk geceden beri..ya ben?..muhtemelen hayatım boyunca yaptığım en doğru şeyi yapıyordum şu anda.

    iki yalnız,

    ama yine de artistliğinden, havasından ödün vermeyen iki yalnız insan.. yaşına başına bakmadan, "gerçek sevgi" diye nitelendirdiği ve artık yalnızca masallarda olan bir efsaneyi kovalayan iki insan..

    o gece, masada adeta ellerimizi koyacak yer bulamadan, saatlerce konuştuk.. arada konuyu değiştirdim sıkmamak için..ama bütün yollar oralara çıktı,

    yalnız ve eşini arayan, karamsar bir ruh, bir diğeriyle karşılaşınca böyle mi olurdu?

    mine nin o neşeli ve gamsız görüntüsünün altında aslında ne kadar kırılgan ve duygusal bir kız olduğu anlamıştım o akşam..

    ve o,

    hiç geri adım atmadı, kaçmaya, konuyu çevirmeye, savsaklamaya çalışmadı..ben konuştum..o konuştu..

    o kadar derine indik ki o gece, öyle felsefe yaptım ki ben.. öyle özlü sözler.. öyle benzetmeler.. öyle betimlemeler..

    öyle güzel bakti ki o o gece, öyle güzel kaçırdı ki arada bakışlarını.. öyle güzel destekledi ki tanımlamalarımı.. öyle güzel yorumladı ki yalnızlıklarımızı..

    işte öyle güzel bir gece oldu beyler.. öyle güzel..ve öyle unutulmaz..

    kafenin kapısından çıktığımızda, biz kağıt üzerinde hala "iki arkadaş-birbirini yeni tanıyan iki insan"dık.. ama ruhlarımız bizden çok daha erken davranmıştı.. kaşkolumu gene boynuna sardım.. aşıklar yolunun karanlığına daldık..iki kişilikti artık yalnızlığımız..
    hava biraz ılımıştı,

    garip ama gece, akşama göre biraz daha sıcaktı..ya da ben fazla ısınmıştım bilmiyorum.

    banklardan birinde oturmayı teklif ettim,

    "hava soğuk ama, ne dersin biraz oturalım mı?"

    "olur" dedi, "o kadar da soğuk değil zaten, hem senin kaşkolun beni korur * "

    güldük..

    ben geliyorum şimdi deyip yanından ayrıldım, o an anlam verememiştir ama 1 dakika sonra yanına elimde profiterollerle dönünce

    "aa ne gerek vardı ya.. çokta severim yalnız profiterolü" deyip teşekkür etmişti,

    "biliyorum" dedim.."sevdiğini söylemiştin"

    gene bir sessizlik..

    "müzik dinlemek ister misin?" diye sordum,

    tabi dedi..

    telefonun kulaklığını taktım, birini ona verdim,

    fonda şunun http://fizy.com/tr#s/12qrn6 eşliğinde, elimizde profiteroller, soğuğun da etkisiyle epey boş olan aşıklar yolunun ağaç altındaki bir bankında sessiz sedasız dalıp gitmiştik..

    eline uzanıp tutmak geldi içimden..ama yapamadım..
    gece, planladığımdan da iyi geçmiş, dahası ben artık planı filan boş vermiştim.

    mine ise artık benim için ele geçirilecek bir kale, tavlanacak bir kız , bir intikam ve kendini kanıtlama aracı olmaktan çıkmıştı.

    bu geceki o konuşmalarından seveceğim kadından başkası olamazdı..

    ama tuhaf..

    bunca güzel şeye rağmen hala tuhaf bir his içimi kemiriyor, kilitleyip üzerine yükler yüklediğim kapalı sandıkları açmaya zorluyordu..

    mine yi yurda zütürürken, içerden, tanıdık, bet bir ses sordu

    "aradağın kız bu mı sahiden?"... "aradığın aşk?... bu mu sahiden?"... "emin misin,... sahiden??"...

    kız yanımda olmasaydı kendime bir tokat patlatmaktan geri durmazdım herhalde..

    "harcayacak olma onu?.."... "bu sen değilsin..bu aşk değil"

    yurda vardık,

    bu güzel gece ve sohbet için bana teşekkür etti, sarıldık.. fazladan 2-3 saniye daha. yine kapısından girene kadar takip ettim gözlerimle ve o yine tam girerken bana doğru baktı.. göremedim ama gülümsemiş olmalıydı.

    işte şimdi işin zor kısmı başlıyordu.. knor hazır çorba kıvamındaki duygularım eşliğinde yurda doğru 20 dakikalık bir yürüyüş.

    bu işin olmaya çok yakın olduğunu hissettim,
    ama işte sanki, o kadar da heyacanlı değildim artık. neden? rahatlamış mıydım? ayşen le de bu noktalara gelsek, gene mi aynı şekilde hissedecektim... bak hala ayşen diyorum... mine güzel kız... kalbi de güzel... sahi ozan şerefsizi nasıl o kadar çabuk ayarladı onu?... nilay bu işler beklemeye gelmez demişti... okan rahat ol abi, kendin ol demişti... sahi okan en konuşacaktı benimle, kaynadı çocuğun mevzular... nilayla okan da yakışır aslında... lan çok mu geciktim acaba yurda?... amaan sanki bir şey diyorlar..""aradığın aşk bu mu tsigalko?""...

    kafamda filler gibişe dursun,

    ben odama çıkan merdivenleri arşınlamaya başlamıştım, bu gece birileri kendisine hesap verecekti yine..

    odama varınca telefonu çıkarıp masaya koyarken kontrol ettim, bir mesajım var.. mine den başkası değildi;

    "vardın mı yurduna?"

    beni düşünüyordu o..ve ben, hala neleri düşünüyordum... tüm gücümle onu sevmeye çalışmam gerekirken hemde..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      rezitto
      ···
      1. 1.
        0
        rezitto ne amk adam gibi rez alsan
        ···
   tümünü göster