/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +3
    defile diye okudum geldim gidiyorum.
    ···
  2. 27.
    +3
    (bkz: okumadan önce arkana bak) yazan reis gelmiş hosgelmis yarıda sakın bırakma
    ···
  3. 28.
    +1
    Bitene kadar burdayim
    ···
  4. 29.
    0
    Ayrıca diğer hikaye kurgumuydu aq şuan üzüldüm biraz ama yeteneğin iyi panpa
    ···
  5. 30.
    0
    Yarım bırakırsan giberim belanı
    ···
  6. 31.
    +1
    Sadece müslümanların başına gelen ağır kolpa olaylar. Neyse güldürdün şuku
    ···
  7. 32.
    0
    okunur rez
    ···
  8. 33.
    +14
    Kafamda biraz daha fikir oluşması için zarftaki yazan köye gittim. Köyün kahvehanesinde yaşlı olan amcaların yanına oturup sohbet ederken laf arasında zarftaki yazan isimde birinin o tarifte vefat edip etmediğini sordum. Köyde bahsi geçen sülalenin olduğunu ama o isimde birinin ölmediğini söylediler. Bende lafı geçiştirip isim yanlış olabilir belki diyerek uzatmadan oradan ayrıldım.
    Babam bu zarflardaki paraları bile almamıştı. Ne o paranın camiye geçmesini ne de kendi cebine girmesini istememişti, ben ise fatura ödeyip eve ekgib görmüştüm. Bu durum beni iyiden iyiye rahatsız etmeye başlamıştı.
    Bir süre sonra köydeki evde farklı şeyler olabileceğini düşünerek ne kadar korksam da sabahtan yola çıkıp gittim. Eve varır varmaz önce evin tavanındaki isleri elimden geldiği kadar temizleyip eski haline getirmeye çalıştım. Daha sonra babamın tüm kitaplığını döküp bütün çekmecelerdeki kağıtları tek tek inceledim.
    Benzer başka bir şey bulamasam da boş kitaplığı tamamen yerinden oynattığımda alttaki ekgib olan tahtaların birinin arasında etrafı yamuk yumuk üzerinde çok eski dönemlere ait olduğu belli olan 3 tane altın buldum. Bulduğum altına mı sevinsem yoksa babamın bu uğurda öldüğüne mi üzülsem bilemedim.
    Bütün kitaplığı eski haline getirip akşam olmadan altınları yanıma alıp tekrardan yola çıktım. Altınları düşündükçe içimde bir sıkıntı oluşuyordu. Bir taraftan babamın 3 altınlık mirası varmış bize bırakmış diye düşünürken bir taraftan da bu altınların başıma iş açacağını düşünüyordum. Eve geldiğimde anneme, kardeşlerime anlatmaması kaydı ile başımdan geçenleri çok detaylı olmayacak şekilde anlattım.
    ···
    1. 1.
      +4
      Baban organ mafyasina karışmış amk görün bakın
      ···
    2. 2.
      0
      devam etsene amk
      ···
    3. 3.
      0
      Devam etmezsen ananı...
      ···
    4. diğerleri 1
  9. 34.
    0
    Devam pampiş baya sarmaya başladı
    ···
  10. 35.
    0
    o üç altın hala sende mi ? başlıktaki foto o olabilir mi ?
    ···
  11. 36.
    0
    (bkz: kurtlar vadisi hakkinda)
    ···
  12. 37.
    0
    Rezzers
    ···
  13. 38.
    +14
    Babam bu zarflardaki paraları bile almamıştı. Ne o paranın camiye geçmesini ne de kendi cebine girmesini istememişti, ben ise fatura ödeyip eve ekgib görmüştüm. Bu durum beni iyiden iyiye rahatsız etmeye başlamıştı.
    Bir süre sonra köydeki evde farklı şeyler olabileceğini düşünerek ne kadar korksam da sabahtan yola çıkıp gittim. Eve varır varmaz önce evin tavanındaki isleri elimden geldiği kadar temizleyip eski haline getirmeye çalıştım. Daha sonra babamın tüm kitaplığını döküp bütün çekmecelerdeki kağıtları tek tek inceledim.
    Benzer başka bir şey bulamasam da boş kitaplığı tamamen yerinden oynattığımda alttaki ekgib olan tahtaların birinin arasında etrafı yamuk yumuk üzerinde çok eski dönemlere ait olduğu belli olan 3 tane altın buldum. Bulduğum altına mı sevinsem yoksa babamın bu uğurda öldüğüne mi üzülsem bilemedim.
    Bütün kitaplığı eski haline getirip akşam olmadan altınları yanıma alıp tekrardan yola çıktım. Altınları düşündükçe içimde bir sıkıntı oluşuyordu. Bir taraftan babamın 3 altınlık mirası varmış bize bırakmış diye düşünürken bir taraftan da bu altınların başıma iş açacağını düşünüyordum. Eve geldiğimde anneme, kardeşlerime anlatmaması kaydı ile başımdan geçenleri çok detaylı olmayacak şekilde anlattım.
    Benim bilmediğim babamın uğraştığı görüştüğü birilerinin olup olmadığını sordum. Annem ne kadar yok dese de evde bulduğum altınları gösterince annemin gözlerinde tamamen acı ve keder ifadeleri oluşmaya başladı. Bana direkt nerden aldın diye sordu. Ben ise önce onun bilipte anlatmadığı şeyler olduğunu düşündüğüm için o cevap vermeden ben asla söylemeyeceğim dedim.
    Babam ölmeden önceki 5 6 sene boyunca define arayan birileri ile iş birliği içinde olduğunu ama kendisinin hiç onlar ile bir araya gelmediğini söyledi. Babama bazen bir yerlerden zarflar geldiğini ve babamın gelen zarflara göre bulunacak gömü ile ilgili fikirler söylediğini anlatıp ekledi. Eğer bir gömü bulunur ise, gömen kişi büyü yolu ile altınlarını koruyabilmek için başına koyduğu cinlerin olduğunu ve gömü bulunduğunda büyüyü bozmak için bu işlerden anlayan birinin de gömü çıkarılırken bunu engellemek için bir şeyler yaptığını anlattı.
    Annem bunları anlatırken gözleri doldu ve baban bu yüzden öldü oğlum, sen bu işlere hiç girme o altınları evde tutma, baban bana göstermişti bunları ama onu hiç kullanmadık. Onları git Giresun adasında delikli bir taş var. Adı Hamza taşı tam yanında çanak gibi bir çukur olacak oraya at kim bulursa onun olsun bizim evimize girmesin. O altınlardan bize hayır gelmeyecek dedi.
    Babamın eğer altında parada gözü olsaydı o altınları saklamak yerine bozdurur, zarflardaki paraları da bir şekilde kullanırdı. Bu işin içinde başka bir şey vardı. Ben ise hiç düşünmeden gidip parayı harcamıştım. Bir gece kapıya gelen 4 kişi, daha sonra ikisi öldü, babam hastalandı öldü, biz mutlu giden hayatımızdan olduk. Her şey daha ne kadar kötüye gidebilirdi bilmiyordum.
    Annem altınları ne kadar tarif ettiği yere at dese de ben bu olayı tam olarak çözmeden ne altınları ne de diğer bulduklarımı atmamıştım. Aynı babamın yaptığı gibi evdeki iki gözlü çekmecenin altına saklamıştım. Altınların bende olması beni rahatsız etse de elime para geçti diye de içten içe seviniyordum. Bir gün parasız kalırsam ilk işim altınları bozdurmak olur diye düşünüp kendimi güvende hissediyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    0
    bitince okurum
    ···
  15. 40.
    +10
    Aradan 3 4 ay zaman geçmişti. Anneme altınları söylediği yere attığımı, bu işlerden uzak durmamız gerektiğini ve benim yaptıklarımı da kimseye anlatmamasını istedim. Altınlar öylece çekmecenin altında duruyordu. Ta ki o geceye kadar…
    Sabah ezanının okunması ile uyanmıştım. Annem ve kardeşlerim uyuyordu. Benim kapım açıktı ve kardeşlerimin yattığı odanın gül desenli gece lambası benim odama kadar aydınlatıyordu. Abdest almak için banyoya girmek üzereyken içeriden gelen su sesini duydum. Kapının buzlu camlı yerinden içeride ışık yanmadığı belliydi ama suyun sesi hep aynı gelmiyordu. içeride birinin olduğunu düşünerek seslendim ama kimse cevap vermiyordu.
    Gidip herkesi kontrol ettim ve evdeki herkes yatağında uyuyordu. Banyonun ışığı içeriden yakıldığı için kimsenin olmadığını anladıktan sonra kapıyı araladığımda çırıl çıplak, kambur, kısa boylu birinin sırtı bana dönük yere bağdaş kurup yıkandığı gördüm. Korkup bağırarak solumda bulunan ışığa bastım. Gördüğüm şey O anda olduğu yerden kayboldu. Benim bağırışlarımı duyan herkes yanıma geldi ama ben gördüklerimin şokunda olduğum için dilim tutulmuştu. Bir süre sonra kendime geldiğimde olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığını anlamakta bile zorlanıyordum. Anneme olayı anlattıktan sonra hemen banyoya koşup baktığımda yerde bir damla bile su olmadığını gördüm.
    O gece sabaha kadar tüm ışıkları yakıp annemle birlikte bekledik. Annem altınları atmamı söylemişti ama ben bunu yapmamıştım. Belki de o altınların evde olması bu tür olaylar yaşamama sebep oluyordu. Gün aydınlanmaya başladığında annem çekyatta uyuya kalmıştı. Ben ise annemin uyuduğunu gördükten sonra çekmecenin altındaki altınları alıp deredeki o yere atıp kurtulmak için sabırsızlanıyordum.
    Hemen koşup çekmeceyi sessizce çektikten sonra bıraktığım üç altının 4 tane olduğunu gördüm. Ben buraya kesinlikle 3 altın bırakmıştım. Burayı benden başka bile biride yoktu ki altınların aynısını alıp koysun. Yine de daha fazla düşmeden altınları aldım. Evdeki kimsenin dış kapının gıcırtılı sesini duymaması için yavaş yavaş açıp yola koyuldum. Sürekli aklımdan geldiğimiz durumda ne kabahatimiz var diye düşünüyordum. Kendimi bir yana bırakıp ailemin başına gelebileceklerden korkuyordum.
    Tüm kabahati altınlara yüklemek doğru değildi belki ama onlardan kurtulmam gerekiyordu. Hak ederek kazanmadığım bir malın zaten bana hayrı olmayacaktı. Adaya ulaşabilmem için deniz kenarında bulunan küçük balıkçı teknelerinden birine cebimdeki son para ile beni adaya kadar bırakmasını istedim. Ne kadar teknesinin küçük olup, ada kenarındaki dalga yüzünden alabora olurum dese de ikna etmekten başka çarem yoktu.
    Nihayet adaya gelmiştim. Gelmiştim gelmesine ama etrafta o kadar dalga vardı ki teknenin sahibi beni bıraktıktan sonra hemen adanın kenarından uzaklaştı. Ada çok büyük olmasa da annemin bahsettiği taşı bulamıyordum. Her tarafı aradım taradım. Artık hava iyiden iyiye kararmaya başlamıştı. Hiçbir şekilde bahsi geçen delikli taşı bulamıyordum. Ada üzerinde yaşayan kimsede olmadığı için öylece bir ağacın altında uyumaya karar verdim. Gece adaya vuran dalga sesleri uykumu getiriyordu. Ne zaman uyumaya dalacak gibi olsam adadaki kuşların korkutucu sesleri ile irkiliyordum. O gece sabahı zor ettim. Yanımda şimdiki gibi ne bir telefon vardı ne de haber gönderebileceğim bir şey. Taşı bulsam bile gelip biri beni almazsa burada ne yapardım bilmiyorum.
    Adanın her tarafını aradım. En sonunda denizin tam kenarında duran oraya sürüklenmiş gibi üzerinde delikleri olan taşı buldum. Deliklerin hiçbiri kendiliğinden oluşmuş gibi durmuyordu. Sanki birileri taşı parçalamaya çalışmışçasına işkence izleri duruyordu. Annemin bahsettiği çukur taşın biraz daha alt kısmında bulunuyordu.
    Çukurun içi yağmur damlalarından mı yoksa dalga sularından mı bilinmez tamamen su doluydu. Hemen cebimdeki altınları çıkarıp tek tek suyun içine attım. Altınlardan kurtulduğum için gerçekten içim rahatlamıştı ama buradan geriye nasıl döneceğim hakkında fikrim yoktu. Yüzerek gitsem bu soğukta kıyıya varmam imkansızdı. Öylece etrafa el sallayıp birilerinin beni görür umudu ile bekledim. Beni bırakan adam ise benim burada olmam umurunda değilmişçesine gelip beni almamıştı.
    Yine hava kararmıştı ve ben burada bir gece daha kalırsam annemin bana ulaşamadığı için beni kurtaracağını biliyordum ama yine de ne gelen vardı ne giden. Açlıktan artık düşünemez olmuştum. Kendimi çok bitkin hissediyordum. Susuzluk ise açlıktan daha kötüydü.
    Çok az vuran ay ışığı ile delikli taşın yanına kadar inip çukurdaki suyun deniz suyumu yoksa yağmur suyumu olduğuna bakmaya karar verdim. Suyun başına geldiğimde çanağın içi ışıklar saçıyordu. Ben 4 altın bırakmıştım ama içeride sayamadığım kadar altın vardı. Bu altınlar gerçekten çoğalıyor muydu yoksa ben bıraktığımda başka altınalar vardı ben mi fark etmemiştim anlayamadım.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +6
      çırıl çıplak, kambur, kısa boylu: Kur'an'ı yırtan kız

      3 altının 4 altın olması: bitcoin üreten çekmece
      ···
  16. 41.
    +5 -7
    DUYURU
    Arkadaşlar uykusuzluktan gözlerim kapanıyor. Yarın akşam kaldığımız yerden devam edeceğim. Emin olun hikaye sonuna kadar gidecek ve keyifle okuyacaksınız. BENi BiLEN BiLiR. HiKAYENiN YARIM KALMAYACAĞINDAN EMiN OLABiLiRSiNiZ.
    NOT:
    Ayrıca hikayeyi okumak yerine dinlemek isteyen arkadaşlar için youtube da CiN OTAĞI kanalında yayınlanıyor. Buradan da dinleyebilirsiniz.
    Bu ve bunun gibi yüzlerce hikayenin seslendirildiği CiN OTAĞI kanalına bekleriz.

    KANAL LiNK : https://www.youtube.com/cinotagi

    Bu hikayenin linki : https://www.youtube.com/watch?v=A07Ytvz7LfY
    ···
    1. 1.
      0
      Sardı yaz bakalım
      ···
  17. 42.
    0
    Rez yazmaya devam et panpa
    ···
  18. 43.
    +2
    Sözlükte hikaye okumayalı yıl oldu. Belki okurum rez.
    ···
  19. 44.
    0
    Okurmuyum bilmem rez
    ···
  20. 45.
    0
    uzun zamandır define hikayesi yoktu, yarım bırakacaksan duygularımla oynama... takip..
    ···