/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 701.
    +8
    Mesele, masada birilerini onurlandırmak olunca söz konusu sadece karşı cins olmuyor elbet,

    O masaların şeref konuklarından biri de okan olmalıydı, eski dostum..kardeşim..malumunuz, bağlantıyı koparmadık hiçbir şekilde,hatta şu içinden geçtiğim zor ve karmaşık dönemlerde bile taa Amerikalardan adamı işin içine çekip tavsiyeler aldım, sanal da olsa sırtımı sıvazlattım..ah be kardeşim..ah be dıbına koduğumun..her şey o kadar farklı olurdu ki sen olsaydın, belki de çoktan adam etmiştin beni, şimdi yürekten sevdiğimiz, bizi gönülden seven sevgililerimiz kollarımızda, çift çift takılıyor, hayatın tadına, en az, benim her gün görüp de imrendiğim liselivari aşıklar gibi varıyor olurduk..

    Harbiden lan bak aklıma geldi de, bu uzun süreli ilişkileri insanlar nasıl sürdürebiliyordu? Papaz her gün pilav yer miydi lan?..ozan denen yavşak züt veren bile yürütebiliyordu da ben nasıl bir türlü kendime bu konularda güvenemiyordum? Akıl alır gibi değil..
    ah evet,

    Ozan-ayşen ilişkisi hala gayet emin adımlarla sürmekte, gerçi son zamanlarda biraz hız kestiler, sanırım bunda aynı evde kalmalarının da etkisi var..önceden her arada, her öğle arasında kalorifer diplerinde, köşe masalarda, cam kenarlarında çekişirken görülebilen
    ikili artık belli bir doyumu sağlamış olmalılar ki, en azından okulda kendilerini kontrol edebiliyorlar..

    Size, onları öpüşürken ilk gördüğüm zaman yaşadığım duygu karmaşasını ve bunalımı anlatmıştım..bu görüşümün üzerine, belki en az 20 kere daha aynı, hatta daha ileri pozisyonlarda gördüm sevgi pıtırcıklarımızı..hem bu sefer, öyle beni fark edince ayrılmaya filan da tenezzül etmediler.. çoğu zaman ne benim ne de bir başkasının farkında bile olmadılar..

    Tabi ben bunları yazmadım..yazamadım..ne yapayım beyler, onları züt züte gördüğüm her günün akşamında yastığıma kafamı gömüp ağlayamazdım ya? Ya da gelip burada mı ağlamalıydım? Hayır..hem kendimle, hem onların hayaletleriyle savaştım ve nihayetinde, bir şekilde kazandım..kazandım! kazandığımı biliyorum..hissediyorum..neysem oyum..kendimi buldum..
    Ayşenle son göz göze gelişimizde, bana bakarken gözlerinden çıkan alevleri ve sebepsiz öfkesini görebiliyordum.. sanki zütten kazık yiyen ben değil de o anasını satayım..ama bir gün elbet kızım..bir gün elbet.. maddi ya da manevi, hesabını soracağım senden çaldığın masumiyetimin..sen, Avusturya Macaristan tahtının veliahdını vuran suikastçı misali.. bir savaş başlattın.. senin ve benim dünyam arasında..ve ben, o malum bombayı da nereye atacağımı biliyorum.. sadece güç topluyorum ve zaman kolluyorum..

    Laf ayşenlerden açılmışken..bu isimden nefret etme sebeplerimi pekiştiren bir diğer adaşını yani ayşen two yu da anmadan edemeyeceğim,

    Kaltağı malum günden sonra 3-4 kere daha gördüm, hatta birini yazmıştım sanırım.. neyse, sonuç ne derseniz,

    Amı zütü dahil, vücudunda görmediğim yeri kalmayan, seviştiğimiz gece beni daha da hızlandırmak için ellerini belimden ayırmayan bu sözde pahalı görünümlü paçoz huur (lan ne kin gütmüşüm ha, iyi ki bir gibemedik x) ), beni her gördüğünde ya kafasını yere eğdi, ya da gözlerini ufuk çizgisine çıkardı.. yani aklı sıra benden utandı.. hoşaf..fazla değil, bu şırfıntılıkla devam ederse 1-2 seneye kendini bin kurusunun birine deldirir, ondan sonra hepimiz rahat ederiz aq..gösteriş budalası kevaşe..

    Bu karakterler haricinde, hikâyemizin ilerleyen bölümlerinde ortalığı karıştıracak olan ceren, elif, Ayşegül ve meltem var bir de tabi, aklınıza geleni tahmin ettim, hayır grup yapmayacağız beyler (:

    Sadece bu kızlarla da işimin bitmediğini bilmenizi istiyorum (daha doğrusu onların benle işinin bitmediğini)..zaten her karşılaşmamızda, gözlerindeki bakışlardan, bir andan değişen tavırlarından da bunu anlamak mümkün, ama elbette ben o zaman için bu kadarını tahmin edecek durumda değilim..
    http://fizy.org/#s/1ahe5v

    Kısa kısa bahsedecek olursak,

    Bir kere elif var, minenin sevgili dostu..bu aralar eskisi kadar samimi olmamalarına ve benle tanışıklığının da sadece mine den kaynaklı olmasına rağmen, şimdi allahı var, kız beni ne zaman görse selam veriyor..ama tuhaf bir ifadesi var hep, hani o, zamanında alışık olduğum, yırtıcı, tehlikeli kız değil de, temkinli hatta endişeli görünüyor diyebilirim bana karşı..

    E tabi o da haklı şimdi, kanepede üst üste uyuduğumuz gece gibmedik ya, kötü olduk anasını satayım, gibeydim kıymetli olurdum..

    Ceren var sonra, o da arada karanlık bakışlar fırlatmakla meşgul, hep yüzünde bir öfke, hep bir suçlama..lan ne var arkadaşım? Ne var?

    Ne yaptık yani? Bir yılbaşı gecesi seviştik, sen de mutlu oldun, zevk aldın, ben de..yani alan razı veren razı iken, senin bu havan ve tribin kime?..

    Ayşegül desen , hatundan biri kantinde biri koridorda olmak üzere iki kere bariz omuz yedim, hele koridordakinde az daha dengesiz dursam uçuracaktı sağ olsun, her ikisinde de defalarca özür dileyip, kısa bir muhabbet etme fırsatı buldu, ben de güler yüzle karşılık verdim tabi ne yapayım aq..alperlerin sınıfında (yani benim özellikle ilerleyen yıllarda bol bol alttan derslere girmek zorunda kalacağım sınıfta) olduğu için sık sık görüyorum..kimi zaman utangaç bir selam verip uzaklaşıyor, kimi zaman görmezden geliyor..o da ne yaptığını bilmiyor, ama bazı defterleri tam olarak kapatamamış olma ihtimali var..umarım ben yanılıyorumdur, ve bu his sadece zütümün gereksiz kalkıklığının bana oynadığı bir ışık oyunu, halüsinasyon filandır..

    Melteme gelirsek, kızı malum geceden sonra iki kere gördüm sadece, birini yazmıştım diye hatırlıyorum zaten..bir diğerinde de beni gördükten sonra kaçmakla yetindi..o, alelacele ortamdan uzaklaşırken, hem zavallılığına güldüm arkasından, hem de kendi zavallılığıma üzüldüm…her halde benim kaderim buydu..benimle bir şekilde tanışan, yakınlaşan, bir şekilde bir şeyler paylaşan bütün kadınlar, bir zamandan sonra koşarak uzaklaşıyorlardı benden..dostlarım..sevgililerim..fak badi kategorisinden olanlar..yangından kaçar gibi..batan gemiden kaçar gibi..kurt sürüsünden kaçar gibi..
    Belki bir nedenle içimdeki kötüyle tanışma fırsatı bulduklarından, belki de sadece başlarına gelmesi muhtemel olan şeyleri hissettiklerinden..ya hani şimdi böyle konuşunca, millet tecavüz edip öldürdükten sonra gömüyorum filan sanacak insanları…yo..ben şiddet karşıtı bir insanım.. ayrıca bir karşı cinsime de gönlü razı olmadığını hissettiysem parmağımı bile değdirmem.. benim verdiğim zarar ruhlara ve kalplere genelde…insanların duygularına tecavüz ediyor.. umutlarını öldürüyor, hayallerini gömüyorum.. onlara, sadece bir süreliğine, kendilerinin dünyanın en şanslı kadınıymışlar gibi hissettirip, sonra da nedensizce çekip gidiyorum.. gidiyordum…

    Neyse ki artık öyle şeyler olmayacak.. kimse kendini kıymetli filan hissetmeyecek, köyden şehre inme masum kezbanların kalbi kırılmayacak, ayrılmak istediğimde bana yaşlı gözlerle bakıp lanet okuyamayacaklar çünkü zaten hiç birleşmemiş olacağız.. artık mineler, ebrular ve diğer bilmem kimler üzülmeyecek (lan Türkselin kardelenler reklamı gibi oldu ama neyse, idare edin), artık ayçalar var.. güzel günler, geceler geçireceğimiz..ve uyandığımızda geleceği düşlemeyip, kapıdan çıkarken arkamıza bakmak zorunda kalmayacağımız ayçalar..

    Nihayet, ait olduğum yerdeyim.. kendime layık, aşağılık mı aşağılık bir kategorideyim..
    Tümünü Göster
    ···
  2. 702.
    +6
    Bar ortamlarından daha önce epey bahsettik..zaten temelde hepsi aynı, loş, gürültülü ve kaynaşık mekanlar..çoğunun duvarlarındaki miller –efes reklamları bile aynı..ses yalıtımları aynı gri süngerimsi malzemeden..sahneler aynı neon ışıklarla çevrili ve barmenlerinden en az biri küpeli..

    O gece ki mekanın da, birkaç bölüme ayrılmış ve eğlencenin,ilerleyen saatle beraber kademeli olarak artıyor olmasından başka bir farkı yoktu..aynı ışıklar, aynı sesler, aynı danslar..yalnız bu sefer yanımdaki insan farklı, bu güne kadar takıldıklarımdan ayrı, bambaşka biri ..ayçayla el ele, bel bele dans ederken başka hiçbir detay düşünmek zorunda değilim..arada, birbirimizin kulağına eğilip bir şeyler fısıldıyor, o sırada bahaneyle, birbirimizin parfümünün kokusundan biraz daha içimize çekip, daha da sarhoş oluyoruz..

    özet olarak, güzel geceydi..tahmin ettiğimden çok daha güzel…çünkü gece sonunda sözleştiğim kişi, “zorlama bar kızı beril” değil, ortamın gerçek müdavimlerinden ayça olmuştu..ne şans ama..ne tesadüf..sanki “universe” de ilk kez benden tarafta, “karma” benim arkamda, “şans” benimle beraber..

    Bardan 3.30 gibi filan çıktık..son bir saatte ayçanın ağırlığının büyük bölümünü taşıdığım için ekstra yorulup uykum geldi diyebilirim, fazla içtiğine ve ayakta duramayacağına dair şaka yollu laf attığımda bana dediği “ee tsigalko bey, sana güvendik de içtik yani, ha yok bana güvenme diyorsan eyvallah, bir dahakine ona göre ayarlarız” diye sataştı..
    çıkışta çorbacıya gittik, adam bizim gibi, en az yarısı zum olmuş genç tayfalara alışkın olmalıydı ki epey güler yüz ve samimiyet gösterdi.. zaten gecenin o saatinde gideceğiniz tüm çorbacılar samimi ve güler yüzlü olur.. öyle olmasa bile size öyle gelir aq..kalabalık masada, etraftaki diğer birkaç masadaki gececilerin de dikkatlerini çekip gülümsetecek şekilde eğlendik..ben berilin bakışlarındaki suçlayıcı ifadelerden kaçmaya çalıştım, ayça benim, diğer kızlardan biri de nurişin omzunda uyukladı.. bin Alper de baktım dilarayla muhabbeti epey ilerletmiş, ama çocuğun hakkını vermek lazım, gayet iyi tutuyor kendini, zaten kız da öyle yapışkan bir tip değil, senden benden havalı, yine de epey eğlenip gevşediği de bir gerçek, masaya ilk uğradığında bizleri büyüleyen ulaşılmaz havası geride kalmış, şimdi dudağından damlayan çorbayı silmekle meşgul (:

    Sabaha karşı kızları evlerine bırakıp, bizler de yurtlarımıza dağıldık, beril ile diğer kız aynı evde kalıyormuş zaten, onları bıraktık hemen, bir tanesinin evi çok ters yerdeydi, 20 dk filan yürüdük aq.. ayça ile Dilara ise çorbacıdan çıktıktan sonra bizim

    “bırakalım?” teklifimize karşın taksi tuttular, ben, “korkmayın ya, kahve filan içmeye çıkmayız :p” diye sataşıp yine seviyeyi bel altına indirdim.. huyum kurusun aq..ayçanın numarasını, kendisi henüz telefonunu çantadan bile çıkaramadığı için kendi ellerimle alıp yazdım,

    “valla iyi güzel eğlendik, sözleştik de, sen yarın beni hatırlayacaksın demi? x)”

    “aaa bilemiyorum (: belki saçlardan hatırlayabilirim :p” deyip ellerini dalgalarımın arasına daldırıp karıştırdı..bu beni küçümseyici ve çocuk gören tavrı, içimdeki canavarı daha da coşturuyordu…yarın gece görürüz, kim çocuk, kim masum.. ;)

    Taksiye bindirirken elinden yakaladım tekrar,

    “yarın, konuştuğumuz gibi?” dedim emin olmak için sorarcasına,

    “tamam, hatırlarsam artık :p”

    Elimdeki elini dudaklarıma zütürdüm, küçük bir öpücük kondurup yeniden gözlerine baktım,

    “hatırlarsın”

    Yüzünde karmaşık bir gülümsemeyse taksinin içine atladı, giderken burnunu cama yaslayıp el kol salladı (:

    Alperin o anki imalı gülüşünü yakaladıysam da, ancak tüm kızları başımızdan savıp, sabahın beşinde, yolda erkek erkeğe kalınca konuşma imkânı bulabildik,
    önce ben ortaya konuştum,

    “güzel geceydi be valla, ihtiyacımız varmış (:”

    “aynen (:” dedi nuriş, necoyla ellerini birbirlerinin omzuna atmış, “önümüze geçene yüz tekme” modunda yürüyorlardı.. keyiflerine diyecek yok, kafalar zaten bir milyon..

    Alper,

    “bişey değil beyler :p” deyip pis pis sırıttı, zaten bizimde beklediğimiz buydu, bu sefer biz de “oo kardeşimmm, eyvallah, sayendeee” nidalarıyla sağa sola ittirip kaktırarak sevgi gösterisinde bulunduk.. alperin boş olan omzuna ben kolumu attım, öyle ikili ikili yürüyoruz Avrupalı gay çiftler gibi,

    Bizimki bana özel konuştu bu sefer,

    “eğlendin mi aga (: iyi gördüm seni”

    “eyvallah koçum, senden iyi olmasın iyi eğlendim ;)”

    “yok lan ben takıldım öyle sadece, aklım hilaldeydi (:”

    “oooo adam vefalı ve sadık sevgili yhıaaa (:”

    “öyle olm, seviyoruz yani ;)..sen beni taşlamayı bırak da, sen ne ayaksın abi onu söyle (:”

    “ben?..ben de iyi ya..eğlendim kardeşimm, sayende :p”

    Alper tip tip gülerek bir süre yandan yandan beni kestikten sonra,

    “aşık filan olmadın demi kimseye (:” dedi?

    “aşık mı? Kime la? (: sana olan aşkımı diyorsan o ayrı x)”

    “eyvallah onu biliyorum zaten :p, ayçayla iyi kaynaştınız da, o bakımdan dedim”

    “hee.. öyle ya, iyi kızmış..ben başta teyze zannetmiştim, büyük gösteriyordu , ya da başta bize öyle geldi, tarz, makyaj filan (:”

    “hıı, e teyze olmadığını öğrenince?”

    “e si, dans ettik işte x)..bir de şu fotoğrafçılık kursuna ben de mi yazılsam lan? Hepsi böyle mi hatunların x)”

    “he he (: var tabi hoş kızlar, yalnız Dilara kurstan değildi, ben de yeni tanıştım bu gece, ayçanın arkadaşıymış”

    “ya biliyom ben ayça için dedim zaten, gibtir et dilarayı aq..”
    http://fizy.org/#s/1aj64r

    “ahaha, hoşlaşmışsın abi sen bizimkinden şaka maka? Bu arada dıbına koyim abi afedersin, öbür kızı züt gibi bıraktın bak, ayıp oldu baya, bir daha çay içmeye bile gelmez benle (:”

    “hee..valla bak ona da öyle oldu demi..sorry be bro, senin tanıdık hatunlara da hep böyle oluyor istemeden… (Ceyda örneğinde olduğu gibi) ama elimde değildi ne yapiyim? (:”

    “iyi işte bir daha benden pezoluk bekleme bundan sonra aq (:”

    “aa ayıp ediyon ha Alper..olm ne var lan gene eğlendik, eğlendirdik lan? Ne kusur ettik? Beril de gelip takılsaydı, kendi durdu ayrı, onla da dans ederdik yani? Ben herkese yeterim la (:”

    “x) abi az bin değilsin sen ha…sana bir şey diycem ama aramızda,bak söylediğimi söylersen harbi kırılırım?”

    “ne lan? Yok be olm kime söylücem, aramızda tabi ;)”

    “ayçayla ilgili?”

    “hadi ya?..tamam, merak ettim lan, yoksa kız aslında travesti filan mı? Eğer öyleyse söyleme kendimi yurt penceresinden atıveririm x)”

    “ahaha aq ya hayal gücüne sıçiyim öldürücen beni sen ya (:..şey dedi, nasıl biri tsigalko? Gibisinden..”

    “? Hadi len puştavat, taşak geçiyo benle adama bak yeaa (:”

    “(: yok abi valla diyorum bak..öyle sordu sadece yani..ben de kafa çocuktur filan dedim, ama biraz tehlikelidir, gibicidir filan diye de uyardım :p”

    “olm harbi mi diyon yoksa makaraya mı sarıyon beni bak gece gece yola yatırır giberim şeftalini (:”

    “x) abi cidden sordu..niye şaşırdın ki aq bu kadar, bütün gece hatunu bir kucağına almadığın kaldı, seni sordu diye mi şaşırıyon?”

    “yok lan şaşırmaktan değil de..tuhaf tabi sorması..ben de yarın akşam için bir yerlere gidelim demiştim de ona..”

    “oha? Harbi mi?..abi cidden dışarı mı çağırdın hatunu? Olm sen üstadsın yaa yemin ederim eğilip paçalarına sakalımı sürücem şimdi x) x)..beyler duydunuz mu lan tsigalkoyu?”

    “şişş sus la sus x)..çağırdım evet..inşallah kıza yamuk malumat vermemişsindir de arıza çıkmaz”

    “gayet iyi malumat verdim de..yalnız hala şoktayım..beyler adam taş gibi hatunu zütürüyor siz hala..hişş muallakler, size diyom lan ayrılın bi x)”

    Birbirini taşıyan necoyla nuriş dönüp salak salak bakındılar,

    “ohoo..bunlar uçuşlarda (:..valla abi iyi iş becermişsin be..yarın akşam mı?”

    “evet..bu akşam yani, yarını mı kaldı olm artık sabah oldu lan (:..ee, ben de biraz ayçayı sorayım o zaman sana, nasıl kızdır ayça :p”

    Yine imalı imalı bakıp sırıttı,

    “iyi kızdır abi..rahat kızdır..anladın? ;)”
    Tümünü Göster
    ···
  3. 703.
    +6
    “anladım.. anladım (:..zaten ilk gördüğümde anlamıştım :p”

    “cidden iyi iş becermişsin yalnız, böyle kızlar kolay gibi görünür ama kandıramazsın yani..sen aşık filan olma yeter ;)”

    “hıı.. üzer mi diyorsun olursak? :p”

    “giber abi…net giber..”

    “iyi ya..bir geceliğine aşık olur sonra da unuturuz olmadı :p”

    “ohaha..hay aq ya..abi bu arkasından konuştuğumuz da benim arkadaşım lan biliyorsun demi ? x)”

    “valla aga diyorum ya, hep böyle oluyor senin kızlara ama kusura bakma ne diyim.. gibeyim senin de arkadaşlarını ama ha”

    “zaten netice o oluyor yani x)”

    “nerden buluyon böyle arkadaşlar amk, söyle kaynağını biz de bulak x)”

    “yok abi sana kaynak maynak ,ırmak olsa kurutursun sen xp”

    “amcık (:”

    Odaya varır varmaz yatağın üzerine uçup o şekilde pantolon gömlek uyumuşum…akşama doğru uyandım,..ama heyecan var beyler.. baktım bir de ayçadan mesaj gelmiş,

    “konuştuğumuz gibi dalgalı saçlı çocuk :p”

    Elidor reklamlarında bir “dolgun saçlı kız” vardı zamanında, bu da onun gibi bir tanımlama, yani taktan, lakabım olsun istemem, o yüzden sinir olduğumu ayça öğrenmese iyi olur, yoksa bütün gece bunun üzerinden taşak yapar (:..hey allahım ya..millet kızlarla buluşmadan önce neler düşünür, nelere dikkat eder, biz de gelmiş “kız benle taşak geçmesin” diye kaygılanıyoruz aq düşün takıldığım tipleri.. x)

    Heyecanımı geçirmek için gidip 2 posta asıldım, güzel, uzun bir duş aldım.. sonra da daha buluşma saatine saatler olduğunu görünce günlüğümü yazdım. O piti piti yaparak (küfürlü olan versiyonu) giyeceğim şeyleri seçtim.. tolga gün boyu odada gözükmedi, herhalde nilayla merkezdeler…bir mesaj atayım dedim, ama sonradan şimdi çocuğu uğraştırmayayım diye vazgeçtim..
    http://fizy.org/#s/1os9oe

    Giyindim, odadan çıktım, güzel akşamüstünün esintisini hissedip, gökyüzünün koyu lacivertini seyrederek kızı alacağım yere doğru ilerlemeye başladım..bir başka gece, bir başka kadın, bir başka buluşma daha..bu yolları daha önce kimler için yürümedim ki? Kimler için beklemedim parklarda, banklarda..kimleri karşılamadım, kimleri selamlamadım ki?..

    Parka doğru yürürken, gözümün önünden film şeridi gibi aktı önceki yaşanmışlıklar, ta ki sokak lambasının altında tanıdık bir siluet görünceye kadar..ayçaya doğru yaklaştım, “aa erkencisin, bekletmedim ya? (:”

    Sarıldım, yanaklarından öptüm, o da karşılık verdi, sanki kırk yıldır beni tanıyor gibiydi,

    “yok şekerim tam lambanın altına geldim durdum, kafamı çevirdim, sen (:”

    “hadi ya?” dedim üzülmüş gibi yaparak, “keşke bir 10-15 dk bekletseydim seni :p” diyerek sırıttım,

    “giderdim ki valla” dedi ciddi taklidi yaparak,

    Elimi omzuna attım, “gene gidiyorsun?”

    “nasıl, nereye?”

    “nereye istersen ;), ama yanında benle”

    Gülüp kolumu hafifçe cimcirdi, “davet eden kişinin bir planı vardır elbet, ona uyarız ;)”

    “aslında yok (: ben pek uzun vadeli düşünmeyi sevmem(yalancı pekekent), anlık karar veririm genelde, senin gitmek istediğin bir yer yoksa mekânı da böyle seçicez anlaşılan ;)”

    “bunu bildiğim iyi oldu bak ;)”

    “daha bilmek isteyeceğin çok şey var emin ol”

    “diyosun? (:..”
    Tümünü Göster
    ···
  4. 704.
    0
    gibtir pışt
    ···
  5. 705.
    +7
    Biraz şaşırmış görününce üzerine gitmeye devam ettim, tüm o gırgırcı ve havalı yapısının altında, ne de olsa bir kadındı ve emin olun yeterince güdümlenmiş bir erkek karşısında en dalgacı kadının bile konuyu çevirme şansı yoktur,

    “benim de bilmek istediklerim var tabi, senin hakkında ;)”

    “hımm peki ya ben anlatmazsam?”

    “ee her şey karşılıklı hanım efendi, sen anlattıkça, ben anlatırım, işine gelirse ;)”

    “aman ya, sende benim merak edeceğim ne var ki sanki, :p”

    “bilmem? Sen de bilemezsin tabi (:”

    “haha.. yalnız şu konuda hakkını vereyim, böyle kelime oyunları ve tripleşmelerde gayet iyisin, küçük kızların en çok hoşuna giden şeylerdir bunlar, hele bir de mesaj yazma hızın iyiyse epey bebek kandırmışsındır, demi ;)?”

    “tabi canım..bak hatta bir tanesi şu an kolumda x)..gerçi bunla pek mesajlaşmamıza da gerek kalmadı, çok bebekmiş, hemen kanıverdi x)”

    Bu laf sokuşun bedelini yine az önce cimcirilen kolum ödedi.. bense kolumu ona daha sıkı sarıp sıvazlamayı seçtim..ve sonrasında o da bana daha fazla yaklaşmayı….fazla tuhaf başlayıp, fazla hızlı ilerleyen ilişkimizin teferruatlarını görmek üzere, ve benim ani-rastlantısal seçimim üzerine ne tesadüf ki (!) dünkü mekana yeniden adımlarımızı atıverdik..ama kalıbımı basarım ki, en az benim kadar, bu yaramaz çıtırın aklında da gecenin finali var.. yarı sarhoş, belki yarı, belki de tam çıplak..

    Tonight is the nigth…
    Henüz saat erken olduğu için mekânın cafe tarzı olan dış tarafına oturduk, dışarısı cıvıl cıvıl, insan denizi adeta, baharın gelişi, sert bir kışı geride bırakan ege insanını sokaklara dökmüş durumda.

    Birer neskafe söyledik, hemen öküz gibi içki içmeye başlamayalım dedik, gece uzun, ne var aq bira bira.. sanki çok da matah bir şey yani..o ara bir yandan dumanı tüten neskafelerimizi yudumluyor, bir yandan da gülüşerek birbirimizi izliyoruz. Ufak muhabbetler dönüyor, her ne kadar pek ihtiyacım olmasa da ayçayı biraz daha tanıyorum.. kız şehrin yerlisi, liseye giden bir kız kardeşi var ve büyük tesadüf eseri, kardeşlerimizin ismi aynı, yalnız benimki bir yaş küçük. Babası özel bir şirkette yönetici, annesi aynı şirkette insan kaynakları şefi, lise aşkıymışlar..”ben onlar kadar şanslı değilim gördüğüm gibi” diyor, sahte bir hüzünle, kendi haliyle dalga geçiyor.

    “ee” dedim, “okul bu sene bitecek mi yoksa uzuyor mu?”

    “bitecek gibi..pek çaktırmıyor olabilirim ama çalışkan kızımdır ;)”

    “bırak ya, sizin bölümleri okumaya ne var, sen bir de mühendisliği gör”

    “artiste bak sen (: ..senin nasıl durumlar?”

    “şimdilik kontrolüm altında da, bakalım ilerleyen seneler ne gösterecek”

    “birinci sınıf mıydın sen :p” dalga geçerek söylemişti,

    “iki.. canım..iki.. yarı mühendis sayılırım, saygılı ol :p”

    “peki efendim, hemen önümü ilikliyorum karşınızda (: aa o da ne, düğmem yokmuş, kusura bakmayın x)”

    “(: okul bitince ne yapacaksın peki?”

    “bilmem..bir süre kafamı dinlerim herhalde..”

    “sanki şimdi dinlemiyorsun (:”

    “üff uğraşma be (: ..takılıcam işte, foto işi sardı baya, öyle amatör tarzda bir şeyler düşünüyorum, Türkiye turu.. hatta belki dünya turu.. sonra sergi açarım filan :p”
    http://fizy.org/#s/1aigs0

    “güzel hayaller valla, benim de dünya turu hayalim var (:”

    “hah, süper oldu bu bak, ekürim de hazır x)”

    “hehe, senin öbür eküriye ne oldu?”

    “dilarayı mı diyorsun? Yok onu sarmaz öyle şeyler, kendisi pek maceracı bir tip değildir, hatta dün gece en büyük maceralarından biri sayılabilir x)”

    “oha kızı ezdin resmen”

    “öyle ama (: bakma havalı durur da, saf, sakin kızdır yani, mankenlik yapıyor bu arada, biliyor muydun? (:”

    “evet dün muhabbeti geçmişti, bence maceraya alışsa iyi eder, eğer mankenlik işinde ilerlerse pek sakin bir hayatı olmayacağı kesin yani”

    “bilemiyorum artık..neyse boş ver sen onu şimdi, sen ne ayaksın onu söyle (:”

    “napıcan sen beni ya, şey işte, ne o, dalgalı saçlı, toy bir veledim, bu kadarını bilmen yetmez mi? x)”

    “hıı..evet bak bu ilk teorimdi..ama cidden seni ilk gördüğümde cool olmaya çalıştığını filan düşünmüştüm”

    “amaa, zaten cool olduğumu mu anladın sonradan x)”

    “yok, tam tersi, asla olamayacağını :p”

    “doğru bak aslında, cool filan değilim..hatta ezik sayılırım ortalamaya vurursan, işte böyle senin gibi üstatlarla ve yüce insanlarla tanışarak seviye atlamaya çalışıyorum, elimden tut, yol yordam öğret bana master x)”

    “(: oof of..seni Allah kurtarsın evladım, ben bile yardım edemem..”

    “o derece diyorsun? (:”

    “malesefff x)”
    Biraz sessiz kaldık, neskafelerimizi yarıladık..ben etrafı izliyorum biraz, arka çaprazdaki kız grubunu kesiyorum, onlardan bize dönük onlanlar da, chuck norris filmlerinden fırlamış gibi duran beni ve 80 ler stayla takılan ayçayı inceliyorlar..

    Sonra ayça konuştu tekrar,

    “sen ilk ne düşündün dün, beni görünce?”

    Gerçek düşüncemi söylesem ağzıma sıçardı muhtemelen ehehe,

    “ne mi düşündüm?..bu bonus saçlı çıtır da neyin nesi? dedim kendi kendime (:”

    “(: woaww, çıtır ha..edepsiz şey seni, nasıl saçlarım güzel mi?” deyip yalandan savurur gibi yaptı.

    “değişik bir tarz tabi, dikkat çekici.. sana yakışıyor”

    “aslında düz benim saçlarım biliyor musun?”

    “hee evet biliyorum, hatta sen bigudilerini filan sararken yardım ettiydim sana” deyip makaraya aldım,

    “ayh çok gıcıksın ha, her lafımızı tartıcaz beyefendiyle konuşken (:”

    “bunu iltifat olarak alıyorum (: ..yalnız bak bu açıdan benzer sayılırız birbirimize”

    “ben o kadar değilim canım, sen aşmışsın bu konuda resmen, ama diyorum ya, küçük kızlar sever böyle şeyleri, o yüzden senin adına güzel bir özellik tabi :p”

    “sen de sevmiş görünüyorsun? Demiştim ben de ;)”

    “bence o kadar emin olma, karmaşık hatunumdur ben, fakültendeki kızlara benzemem. ;) sahi, nasıl mühendislik kızları, denildiği kadar çirkinler mi? x)”

    Telefonumu çıkardım, nilayla, ebruyla, Ceydayla, mineyle ve diğer pek çok kızla olan fotoğraflarımın olduğu klasörü açtım,

    “al kendin bak istersen, gözünle görmüş olursun ;)”
    Telefonu aldı, bir iki dakika garip garip mimikler yaparak resimleri inceledi,

    “eski manitalar mı bunlar?”

    “yok, sadece arkadaşız ;)” diye yalan söyledim.

    “fena değillermiş evet..ama arkadaşmışsın sonuçta yani, sana bir faydaları yok (x”

    “aynen.. çok taş oldukları için bana bakmıyorlar ne yapayım :/ , ben de mecbur başka üniversitelerden, başka bölümlerden tipsiz kızları kandırıyorum işte..”

    Bu müthiş laf sokuşun ardından tehlikeli bir gülümseme ve ölümcül bakışlara maruz kaldım yeniden, eğer menzilde olsaydım eminim ki bu kez kolumu tırnaklarıyla delerdi (:

    Telefonu geri uzattı, “bizim de resmimiz olsun” dedi, “gerçi güzel mühendislerin yanında sönük kalıcam biraz, başka üniversiteli bir tipsiz olarak ama olsun, olmadı başka bir yere kaydedersin? ”Tipsizler” klasörün de vardır eminim”

    Yanıma geçti, deminden beri kesiştiğim ve bizi inceleyen kızlarla göz göze geldi o ara, sonra iyice dibime sokulup elini omzuma doladı, telefonu kaldırıp ikimizi öyle sarmaş dolaş birkaç poz çektim,

    “tamamdır, bunları da şeye atıcam işte, “tipsiz” şeyine x)”

    Beklediğim cimciği bacağıma yedim bu sefer,

    “ofs..bu huyun çok kötü yalnız..hem tipsizsin hem de canımı yakıyorsun x)”

    Bir tane daha..ve ekstra olarak tehlikeli bakışlar..

    Bir süre yan yana sohbet ettik, biraz daha tanıdık birbirimizi, ve biraz daha alaya aldık tabi..

    Saat ilerleyince kafe bölümünden iç tarafa geçtik, yine canlı müzik olacak, bu sefer farklı grup.. masadan kalktık, ayça belime dolandı, ben de elini omzuna attım, içeri geçerken arka masadaki gruba son bir bakış fırlattık,

    “deminden beri bunlara mı bakıyordun sen?” dedi yarı kızgın.
    http://fizy.org/#s/1ai0c0

    “yoo, onlar bize bakıyordu..seni inceliyorlardı sanırım”

    “hıı tabi tabi..bak şekerim, benimleyken, benimlesindir, gözlerini oyarım” dedi sırıtarak, ne kadar ciddi olduğunu kestiremedim açıkçası,

    “beni yanına yakıştırmadılar herhalde ondan bakıyorlardı yea ne kızıyorsun? x)”

    Tip tip bakıp belimi saran kolunu daha da sıkılaştırdı,

    “orası belli olmaz” dedi, “ilk dediğimde de ciddiyim, ne kadar çapkın olduğun ya da olmaya çalıştığın umurumda değil, beni davet ettiğin için mutluyum, çünkü senden hoşlandım, çünkü aynı dilden konuşuyoruz gibi..ama rahat takılıyor olmam seni şımartmasın” diye de ekleyip ayarı verdi…vay aq..resmen atar yedim lan hatundan…

    “peki” dedim gülümseyerek, “pekii, sen ben beni denemeyi ne zaman bırakacaksın?”

    “ne açıdan?” dedi,

    “her açıdan..seninle konuşurken sürekli en zekice ve alengirli görünen cümleleri seçmekten ve sorularına en gösterişli cevapları vermekten yoruldum”
    Tümünü Göster
    ···
  6. 706.
    +7
    Tek kaşını kaldırıp şaşkın bir şekilde baktı,

    “verme o zaman?”

    “tamam, o halde biraz ciddiyet?”

    “bana uyar” deyip yüzünü iyice yüzüme yaklaştırdı..dudaklarımızın arasında yalnızca birkaç santim vardı..

    “madalyonun diğer yüzünü görmeye hazır mısın?” diye sorup güldüm,

    O da gülmeye başladı, “bir deliye çattık ama, hadi hayırlısı”

    Aniden eğilip yanağından öptüm,şaşırdı, irileşen gözlerini yüzümde gezdirirken, ben rahat bir tavırla kalabalıklaşmaya başlayan bar kısmına dönüp, “nasıl geçelim?” diye sordum.

    “fark etmez” dedi belli belirsiz,

    Sahneyi iyi gören ama biraz uzak olan duvar kenarından güzel bir masaya doğru sürükledim peşimden, oturduk, birer bira, ve çerez söyledim, hemen yanımdaki sandalyeye geçmişti başta, ama sonra,

    “karşına oturmak istiyorum?” dedi sorar gibi,

    “olur, ama yemem seni korkma, öyle madalyonun öbür yüzü filan dedim diye tırstıysan, gerek yok x)”

    Güldü yeniden, “hayır, gözlerini görmek istiyorum bir süre..eğer rahat durduklarından emin olursam yeniden yanındayım”
    Geçti karşıma oturdu, gerçi ufak olan masalardan mütevelli, yine epey yakın sayılırdık birbirimize, dirseklerini masaya dayayıp elleriyle yüzünü destekledi, dimdirekt gözlerimin içine bakmaya başladı..bir süre ben de gülümseyerek karşılık verdim, sonra hepten gülerek, gözlerimi kaçırdım,

    “sahiden kıskanç mısın yoksa kıskanç taklidi mi yapmaya çalışıyorsun? (:”

    “beceremiyorum demi?”

    “hiç hem de (:”

    Biraz daha baktı öyle, sonra ben,

    “gel hadi yanıma”, deyip kolumu açtım..bir kaç saniye boşlukta süzüldükten sonra tam indiriyordum ki yeniden yerinden kalkıp yanıma oturdu, iyice sokuldu.. başını omzuma yasladı, o sırada da benimki takserin duvarlarına kafa atıverdi.. sakin ol oğlum.. sakin..daha gece uzun lan? Neler var önümüzde dur..

    Grup sahneye çıktı, bu gece rock çalacaklar, bu iyi haber, çünkü rock demek, gürültü demek, gürültü demek, daha fazla yakınlaşma demek.. neden olduğunu biliyorsunuz tabi..

    “hep böyle misindir?” diye sordu kulağıma eğilip.

    “nasıl?” diye sordum.

    “böyle işte, ilişkilerin böyle hızlı mı ilerler insanlarla, hemen kaynaşır mısın?”

    “karşımdakine bağlı aslında.. eğer onu samimi ve kafa dengi bulursam, neden olmasın? Kasan bir tip değilim gördüğün gibi (:”

    “yani nabza göre şerbet veriyorsun?”

    “aynen öyle (:”

    “o zaman karşındakiler bunu öğrendiğinde kendini kandırılmış hissetmiyor mu?..şahsen ben öyle hissettim şu an (:”

    “valla ayça, başkası ne düşünür, nasıl hisseder bilmiyorum da, en az kandırılmış hissetmesi gereken sensin, hatta hiç hissetmemen lazım.. çünkü sen gerçek beni görüyor ve tanıyorsun.. asıl kandırılanlar benim yüzlerine cici çocuk taklidi yaptığım, yanında gerçek kişiliğimi gizlediğim insanlar”

    “ya ben de aslında gerçek kişiliğini gizlemen gereken biriysem?”

    “öyle olmadığını biliyorum.”

    “Allah Allah.. alnımda mı yazıyordu (: ?”

    “insan hissediyor, eminim sen de hissetmişsindir.. ayrıca senden iyi elektrik almıştım taa en başında..e sen de kafa dengi olunca.. işte şimdi buradayız..ve kaygısızca eğleniyoruz.. daha ne?”
    “öyle tabi.. yine de sende bir tuhaflık var.. çünkü ben çok insan tanıdım inan.. neler gördüm bilemezsin..ve genelde artık birini tanıyınca direkt olarak bir kategoriye oturturum.. misal Alper, gayet iyi bir çocuk, hem eğlenmesini biliyor hem de karakteri sağlam, daha ilk muhabbetimizde nasıl biri olduğunu çözmüştüm, zaten o yüzden sevdiğim bir arkadaşım oldu…ama seni oturtamıyorum bir türlü.. yanlış anlama, karakterin bozuk filan demiyorum.. (:

    “anladım ne demeye çalıştığını (: ..iyi de ayçacım, daha ben kendimi kategorize edemezken, sen beni nasıl bir kalıba sokacaksın ki? ;) ..en iyisi böyle tanımlamalarla, ayrımlarla uğraşmamak..ben de çok uğraştım zamanında, insanları gruplara ayırdım kafamda, böldüm, sınıflandırdım.. inan bana gereksiz, külfetten başka bir şey değil, bana göre artık sadece iki tip insan var,

    Bir, birlikte eğlenebileceğin bir şeyler paylaşabileceğin, işe yarar insan,

    iki, birlikte eğlenemeyeceğin, bir şeyler paylaşamayacağın, işe yaramaz insan..

    Genelde bu iki tip arasındaki ayrımı tanışmanın ilk on dakikasında yapıyorsun zaten.. sonra da işine yarayanla devam, içi boşla tamam..bu kadar basit (:”

    Gülmeye başladı,

    “konuş konuş böyle.. nihayet makara yapmadan, ciddi ciddi konuşturmayı başardım seni (:”

    “(: ee ama senin yüzünden? Sen gırgıra vurursan, ben de vururum..sen ciddi olursan ben de olurum ;)”

    “tamam böyle devam edelim, biraz daha konuşturabilirsem bulucam yerini az kaldı (:”

    “ya bulduğun yerden memnun kalmazsan ne olacak?”

    “bir şey olmaz, kalkar giderim masadan, hıyar gibi kalırsın” deyip bir kahkaha patlattı..

    “eyvallah.. (:” deyip güldüm..
    http://fizy.org/#s/1ajfhe

    Saatler ilerledi, içki mekanda su gibi akıp gitmeye başladı..ben fazla içmemeye çalışıyorum..zaten içkiyi sevmem aslında be beyler, ama bakmayın işte, ortam, muhabbet,rahatlık, mevzular cart curt.. yoksa çok da menem bir tak değil hani..böyle anlatıyorum diye içki içmeyi övüyorum sanmayın, genç arkadaşlar var okuyan, kafalarını bulandırmak istemem, zaten her şeyden önemlisi “ağızla içmek” çünkü zütünüzle içerseniz, ağzınızdan geri çıkar..siz siz olun, ağız anüs farklılaşmasına sahip canlılar olduğunuzu unutmayın, amiplik yapmayın aq..

    Saat 2 ye doğru, canlı müzik çoktan bitmiş, ayça omzumda sızmak üzere..konuşmaya da konuşamıyoruz..gittim çörçil aldım bir tane biraz açılsın diye..”erken nakavt oldun güzelim, bana mı güvendin yine? (:”

    Sıfatı kaymış biçimde sırıtarak bana baktı,

    “evime zütürür müsün beni?”

    “olur, sıkıldın mı benden? (:”

    “yoohoo..evime gitmek istiyorum sadece (:”

    “tamam madem hadi, kendini topla, kucağıma alabileceğimi sanmıyorum pek (:”

    “niye yaa, şişko muyum ben?”

    “yok canım..ben çelimsizim, o yüzden x)”

    “aaa..bırak yaa..tut elimden hadi”

    Sarhoşa gerekli desteği sağlayıp kaldırdım, çıkışa kadar yine ağırlığının yüzde 70 ini taşıyarak eşlik ettim,

    “kızım bu kadar içinde ne oluyor sanki, şimdi böbreklerini alıp buz dolu küvete bırakayım mı seni ha?”

    “yaaa sanaaa güv..”

    “tamam tamam bana güvendin anasını satayım, hadi, sağ ayağını..sağ ayağını at hadi ayçaa (:”

    Lan o kadar salak ki sarhoşken..gülmeye başladım artık..kendim de yürüyemiyorum..neyse zorlukla taksi tutabildik bir tane, attım arabanın içine,
    “adresini hatırlıyor musun?” dedim,

    Biraz düşünür gibi yaptı.. sonra, “yaa ben eve gitmek istemiyorum aslında…çorbacıya zütürsene beni gene??”

    Hey allahım ya..iyi hadi zütüreyim, hem belki biraz ayılırsın..amk,

    Taksiciye çorbanın ismini verdim,
    Tümünü Göster
    ···
  7. 707.
    +6
    Gittik, bol limonlu mercimeğin yarısını zorla içti, yerin sahibi bizi geçen geceden hatırlamış olmalı ki ekstra iyi niyet gösterdi, bir tane de kahve yaptırdım ayçaya, onu da içti.. yarım saat filan orda oturduk, az açılır gibi oldu salak.. kendisi yürümeyi becermeye başladı, “artık eve gidebiliriz” dedi mayhoş mayhoş.. gene taksinin birine atladık, bu bilerek erken indi biraz, “biraz yürüyelim, hava güzel hem açılırım” dedi,

    Neyse.. apartmana doğru ilerliyoruz..iyi güzel de, şimdi ben sorucam, soramıyorum.. evde kimse var mı? varsa kim var? Filan diye.. ailesiyle mi kalıyor, arkadaşıyla mı kalıyor.. bilelim yani.. ailesiyle kalmak gibi bir durum olamaz diye düşünüyorum, zira ben kızları eve gecenin iki buçuğunda sarhoş gelen ailenin te dıbına koyayım afedersin..

    Apartmana iyice yaklaşınca bu kendisi söyledi, pencerelerden birini gösterip, “işte bu da benim evimm (:”
    “güzelmiş” dedim konuşmak olsun diye, “kimle kalıyorsun?” diye sorabildim hafiften utanarak,

    Tip tip baktı, “kendim?... benim evim olumm burasııı (:”
    “oo..iyimiş o zaman (:” dedim bu sefer daha gerçekçi duygu ile.. gülmeye başladı kendi kendine.. nedenini sormadım.. zaten artık iyice azmışım aq..bir an önce girelim şu eve de..sonrası malum zaten..

    Kapının önüne geldik, bu apartmanın girişindeki duvara yaslandı..”off..dur az dinleniyim.. başım dönüyor valla..”
    “peki” dedim kibarca, sabırsızlığımı çaktırmamaya çalışıyordum..
    http://fizy.org/#s/1d7av2

    Biraz durdu orda, ofladı pufladı, sonra yüzüme baktı..güldü gülecek..o tipi benimde komiğime gitti..zaten ben de ona sarhoş diyorum ama, kendim de baya güzelim hani..kafam gevşemiş durumda..öyle güldük..sonra bu gülüşlerinin arasından zorla,

    “kah..kahve içer misin? Diyecektim” dedi der demez yine koptu..lan bazıları sarhoşken çok tokatlık oluyor ya..böyle ota taka gülüyorlar, helva gibi yumuşuyorlar, çok komiğime gidiyor anasını satayım..acaba ben sarhoşken nasıl olurum? Asabi mi? yoksa muzip mi?..

    Derler ki, insan sarhoş olduğunda, ama gerçekten sarhoş olduğunda, derinlerde, içindeki gerçek kimliğini ve kişiliğini ortaya çıkarırmış..bir anlamda, bilinç işlevini yerine getiremediği için söz sırası, bizlerin en temel iç güdülerini ve en gizli karakteristik özelliklerini barındıran bilinç altına geçer ve işte o andan itibaren de, bizlerin gerçekte ne denli ilkel hayvanlar olduğumuzu gizleyen bütün toplumsal ve geleneksel örtülerden sıyrılıp, özümüze, taa en dibimize dönermişiz..

    Gördüğüm kadarıyla, ayçanın özü, salak salak gülen, saftirik bir kız..bağıran çağıran, ortalığı ayağa kaldıran bir şırfıntı olmadığı için teşekkür ediyorum..

    “olur içeriz” dedim gülerek, “yapmayı becerebilirsen tabi?” diye ekledim yarı alayla,

    “oohoo…süper kahve yaparım ben..sarhoşken hele..ha..bu arada kabul ediyorummm “ben, sarhoşum!” deyip el çırptı..

    “ahaha..tamam tamam deli..hadi, taşıyalım seni yukarıya..”

    Koluna girdim, bu elini çantasına attı, dış kapının anahtarını arıyor..ona kalırsa sabaha kadar bulamayacağı için bel aldım çantayı, sağını solunu yokluyorum,

    O ara telefonum titredi..valla kimse kurusa bakmasın, şu anda hiç mesaj cevaplayacak durumda değilim aq..giberim, kimse kim..

    Lakin telefonum mesaj geldiğindekinin aksine, 2. Seferden sonra bir kez daha titredi..sonra bir kez daha..lan..bu mesaj değil, arama?

    “tut bakayım şu çantayı bi, biri arıyor”

    Elimi cebime atıp telefonu çıkardım, bir yandan da kendi kendime soruyorum, “lan bu saatte kim, niye arar ki? Kötü bir şey olmuş olmasın lan? Annem, babam, anneannem, kardeşim?? Hayırdır inşallah ya..”

    Neyse, çıkardım teli bir baktım, anaa..arayan,

    Nilay?
    Ayça şaşırdığımı görünce durdu beni izlemeye başladı.. neyse, sonuçta arama bu, açıcaz, hem, belki de tolga ya da nilaya da kötü bir şey olmuş olabilir Allah korusun..her ne kadar nilay benle küs olsa da, böyle durumlarda ilk olarak araması gereken ailelerden sonra elbette benim..

    Telefonu açtım kaygıyla,

    “alo? Nilay??”

    ilk birkaç saniye cevap yerine hırt hurt sesler geldi.. iyice kıllandım, “nilay??” dedim yüksekçe bir sesle.. göz ucuyla ayçaya baktım.. deminki haline oranla gayet ayık bir şekilde ve şaşkın bir halde beni izliyor..

    Nihayet karşıdan ses geldi..

    “alo.. tsigalko..” dedi ıslak ve miyavlayan bir ses..

    “nilay?..ne oldu, iyi misin?”

    Burun çekilmesine benzer bir sesin ardından,

    “hayır.. çok kötüyüm tsigalko.. konuşabilir miyiz?” dedi ağlamayla karışık bir şekilde.. sonra kulağıma hıçkırıklar geldi,

    Hay anasını yaa..lan ne oldu?..

    “ne oldu, kötü bir şey mi oldu? Nilay!!!”

    Karşıda ağlamaya başladı.. çaresiz bekledim konuşana kadar,

    “konuşmamız lazım…uygunsa senin için.. lütfen” ama bunu öyle bir sesle söylüyor ki, hani “uygun değilim” desen orada hönkürmeye başlayacak tekrar..

    Ben böyle işin kemiğine sokayım sayın seyirciler.. harbiden debriyajına sıçayım böyle manevranın…bu nasıl bir zamanlama, nasıl bir şans.. nasıl bir talih?...
    Tümünü Göster
    ···
  8. 708.
    +6
    “tamam” dedim, “tamam, beş dakika sonra arıycam ben seni tamam mı? sakin bir yer bulayım kendime, ordan konuşalım”

    “tamam..sen yurtta değil misin?”

    “hayır..hayır dışarıdayım..5 dakikaya arıycam tamam mı?”

    “peki” deyip hıçkırdıktan sonra kapattı..

    Merakla bana odaklanmış ve epey ayılmış görünen ayçaya baktım, yine duvara yaslanmış duruyordu..

    “arkadaşım” dedim usulca..”bir sıkıntısı varmış..ciddi bir şey olabilir..”

    “şu güzel mühendis arkadaşlardan mı?” dedi buruk bir gülüşle bizimki..

    “ayçacım..kahveyi..başka zaman içsek?..benim..yeniden aramam lazım onu..seni evine çıkarayım önce ama, tamam mı?”

    Oldukça sıkkın bir biçimde beni inceledi..sonra, “ben çıkarım ya kendim” dedi..off..ya lütfen bir de sen başlama triplere..sanki ben çok mu memnunum şu durumda..ne güzel kahve içecektik aq (:..

    “ayça..ben eşlik edeyim canım..düşersin filan..”

    “yok ya cidden gerek yok..çok daha sarhoş hallerde geldim ben buraya..o zaman kimse de yoktu yanımda..gayet çıktım yani..gene çıkarım..”

    “peki madem..yavaş yavaş tamam mı?..bir de şey..iyiyiz demi?”

    “tamam..iyiyiz? neden ki?” dedi umursamazca..

    Yanına yanaştım, duvara iyice sıkıştırdım, gözlerimi yüzüne diktim,

    “güzel geceydi..geldiğin için teşekkür ederim” dedim gülümseyerek..

    “aynen “ dedi, biraz daha yumuşamış bir tonla, “ben teşekkür ederim, iyi ki çağırmışsın..iyi ki gelmişim..”

    “gene çıkarız” dedim..”tabi sen de istersen?”

    “isterim” dedi lafı gevelemeden..”çıkarız tabi..”

    “peki o zaman..iyi geceler sana…dikkat et merdivenlerde tamam mı?” deyip yanağına bir öpücük kondurdum..kafamı fazla ayıramadan, bir tane daha..bu kez dudağının kenarı da girmişti menzile..aman allahım..bu kadar mı tatlı olur..ve bir tane daha..bu kez dudağıyla yarı yarıya..sonra o uzandı, ki ben de zaten kafamı kaldıramamıştım..aynı yerden bir daha..bir daha..bir daha…
    Birkaç saniye içinde deli gibi öpüşmeye başlamıştık.. ilişkimizin ekstra hızına rağmen, sanki geç kalmış, bir şeyleri kaçırmış gibi davranıyor, birbirimizin dudaklarına adeta saldırıyorduk.. omuzlarından tutup iyice duvara yapıştırdım.. kendim de üzerine abandım..bir elim boynuna, bir diğeri kalçasına indi.. bacağını aşağıya doğru bütün kıvrımlarını hissederek okşadım ve zarifçe kaldırıp belime doladığım, dudaklarından boynuna indiğim anda nefes nefese konuştu,

    “arkadaşın..” dedi ..”arayacaktın..”

    O anda maç sırasında şehir trafosunun patlayınca tüm stadın karanlıklara gömülmesi misali, benim de trafom patladı..bir anda karanlığa gömülüverdim.. elimi bacağından çektim..o da bacağını belimden çekti…yavaşça kafamı kaldırdım saçlarının arasından.. yüzüne gelen perçemlerini iteledim diğer elimle.. sonra onu da uzaklaştırdım bedeninden.. geriye bir adım attım.. karşı karşıya kaldık.. öyle birkaç saniye daha bakıştıktan sonra,

    “iyi geceler..” dedim tekrar..

    “iyi geceler..” dedi donuk gözlerini gözlerimden ayırmaksızın.. elini çantasına atıp bir hamlede buldu anahtarını, kapıyı açtı, içeriye girdi, son bir kez bana çevirdi kafasını, gözlerimiz sessizce selamladı birbirini.. sonra beni şok eden o sözcükleri söyledi, “hiçbir arkadaş diğerini gecenin üçünde arayıp ağlayarak konuşmak istemez tsigalko.. arkadaşlarınla mesafeni iyi ayarla derim..”
    ve ben o kapının ötesinde yeniden tek başıma kalıverdim…

    Kurtulamadığım geçmişim ve insani yanımın pençeleri arasında kıvranıyordum..
    sokağa doğru birkaç adım attım.. telefondan nilayın adının üzerine geldim..”ara” tuşuna basmadan önce adındaki harflere öylece bakakaldım…aklımdan binlerce şey geçti..az önce ayçanın söyledikleri kulağımda yankılandı.. sonra güzel dudaklarının yumuşaklığı, boynunun estetik kıvrımları geldi gözümün önüne.. kokusu çalındı burnuma….bütün bunların sonrasında, elimde Nokia marka siyah beyaz bir telefon, onun hafifçe çizikli ekranı, o ekranda tuhaf bir arkadaşımın adı.. yanında yeşil bir arama simgesi…

    derin bir nefes alıp duygularım kontrol etmeye çalıştım.. öfke, şaşkınlık, kaygı, üzüntü, heyecan, adeta smackdown yapar gibi çarpışıyorlardı zihnimde kurdukları ringin ortasında..

    “ara” tuşuna bastım..ilk çalıştan sonra açıldı telefon..

    “alo, tsigalko?” dedi, biraz öncekinden daha az hüzünlü olmayan bir ses,

    “konuşalım bakalım nilay” dedim..”ne konuşmak istiyorsan konuşalım bu gece…”
    bu gecelik benden bu kadar panpalar, sezon finaline yaklaştığımız şu günlerde, artık daha fazla yorum bekliyorum sizlerden, gül kokulu vazelinlerle gelme organizasyonunda bile daha fazla adam vardı valla x)

    neyse, takip ettiğiniz için teşekkürler, hepinize sevgiler, ne zaman yazacağım hakkında bir şey demiyorum artık, çünkü illa bir gibkoluk çıkıyor, ama elime geçen ilk fırsatta geleceğimi bilmenizi istiyorum,

    hepinize iyi geceler, öpüldünüz gene x)
    selamlar panpalar,

    yorumlarınız için teşekkürler (: ekstra bir sakatlık çıkmazsa cuma ve hafta sonu burada olacağım, gene epey ilerleriz, hatta bitirebiliriz bile bu yılı da (:

    görüşmek üzere
    harbi lan.. ağzımdan kaçtı artık bir kere neyse..
    iyi geceler panpalar (:

    bu akşam için minik bir bölüm hazırladım, asıl büyük partları kısmetse pazar günü cimboma koyduktan sonra atarım x)
    http://fizy.org/#s/1a7n1l

    …Karanlık sokakta ilerlemeye devam ettim, bir yandan konuşur bir yandan da yurda giden yolu alırım diye düşünüyordum. Telefon elimde, bir sonraki cümlelerini endişe ve heyecan içinde beklemeye başladım..endişe, çünkü kötü bir şey olmuş olabilir..her türlü yani..heyecan, çünkü çok daha kötü bir şey olmuş olabilir..her türlü..yani..

    “seni dinliyorum” dedim karşımda burnunu çekip duran kıza, sesimin tonuna anlayışlı bir hava vermeye çalışıyordum, bir yandan da karanlık sokakta en az dikkat çekecek şekilde ilerliyorum, neme lazım şimdi barzolar filan varsa etrafta, salça olmalarına gerek yok yani..amk gece erkek halimizle sokakta yürümeye tırsar olduk lan..memleket ne hale geldi..

    Nilay 1-2 sefer daha yutkundu, burnunu çekiyor..yapış yapış oldu aq beynimin için ve lanet olsun ki, yine en nefret ettiğim durumda, yani “ağlayan kızı sakinleştirmesi gereken adam” durumundayım..neyse ki bu sefer yüz yüze değil de, telefondan halledicem işi..nispeten daha kolay.

    “çok kötü hissediyorum” dedi tekrar..tamam lan o kısmı anladık..ben de kötü hissediyorum şu an donum ıslak şekilde yurduma dönerken..

    “neden?” dedim sabırla, “kötü bir şey mi oldu, sana ya da sizinkilerden birine?”

    Biraz daha durdu..sessiz saniyelerin ardından ağzındaki baklayı çıkardı,

    “tolgayla ayrıldık..”
    Tümünü Göster
    ···
  9. 709.
    +6
    Hoppalaaa…

    şimdi züte geldik işte sayın seyirci..hem de öyle böyle değil..

    iki arkadaşınız, hele de iki samimi arkadaşınız sevgiliyken, her şey çok güzel, ortamlar, konekşın filan eyvallah da..işte bir de onların ayrılması, ayrılması sırasındaki durumlar, ayrılık sonrası durumlar varya..of…of….gene beni sıkıntıdan sıkıntıya sokacak, beynimi stratejilerle dolduracak bir sürü mülakat aq..nilayla konuş.. tolgayla konuş.. çocuklarla konuş.. sonra tekrar nilayla konuş…gene kaos.. gene belirsizlik..

    Rahat yok anasını satayım..

    Kendime üzülüyorum..ama tabi arkadaşlarımın biten ilişkisi için de üzgünüm.. eski ben olsa, muhtemelen sadece o kısım için üzülürdü.. kendini düşünmezdi bile..ama yeni ben artık kendi geleceğini ve çıkarlarını da gözetmek zorunda.. eskisi kadar naif değilim.. sevgi dolu, hiç değilim..

    “ne?..ciddi misin sen?”

    Cevabı daha fazla hıçkırık oldu..

    “nilay?..emin misin?..bitmemiştir, halledersiniz.. konuşursunuz…konuşuruz..”

    “benim yüzümden bitti” dedi..”en sonunda bıktırdım kendimden, tıpkı seni bıktırdığım gibi.. bütün ilişkilerim, arkadaşlıklarım sona bitiyor bir bir.. benim yüzümden hep..”

    Artık resmen hönkürüyordu telefonda..bir şey desem duyar mıydı emin değilim, o derece bir duygu boşalımı yaşıyor.. kendimi ağlama duvarı gibi hissettim..bir yandan da içim acıdı tabi, ne de olsa nilay yani bu..hem o en zor zamanlarımda yanımda değil miydi? Belki de şimdi sıra bendedir..
    “bize bir şey olduğu yok” dedim, “tabi sence de öyleyse.. ayrıca tolgayla sana da bir şey olmayacak.. düzelticez.. biter mi ya öyle..o kadar kolay?”

    “zor.. tsigalko.. çok zor.. kendimi.. kendimi aldatılmış hissediyorum.. terkedilmiş hissediyorum.. kimsem kalmadı.. bütün sevdiklerim sanki sırtını dönüyor..”

    Hey anasını ya..ne kadar zor beyler görüyorsunuz demi bu ayrılık meseleleri filan? Kızın ana babası aileyi dağıtırken, kızı da dağıttı anlayacağınız.. allah kimsenin yuvasını yıkmasın lan.. hele ki bu yaşta çocuğu olan ailelerde, o çocukların durumunu bir düşünsenize?

    Benim düşünmeme gerek kalmadı, canlı örneği karşımda aq..

    “tolgayla neden kavga ettiniz? Tam olarak mesele ne?”

    Ağlamaya devam ederek kegib kegib anlattı, “sorun o zaten.. kavga etmedik.. gayet konuşarak.. ayrılmak istediğini söyledi.. yürümüyor dedi..ama haklı.. hepinizin tahammül sınırlarını zorladım.. kaçmakta haklısınız..”

    Hayda.. hıyar tolgaya bak lan..ben de nilay ayrıldı sanıyorum, meğer bizim hıyar bırakmış kızı..
    “kızım.. nilay.. benim bir yere gittiğim yok diyorum? Tolganın da yok! Konuşuruz, sen de özür dilersin madem suçunu biliyorsun, düzelirsiniz gene işte tamam? Ağlama artık hadi lütfen”

    “düzelemeyiz.. çünkü ben de onunla aynı fikirdeyim.. bence de yürümüyor..”

    “yani anlaşarak mı ayrıldınız, böyle mi yani?”

    “öyle gibi..”

    “o zaman neden ağlıyorsun madem? Barıştıralım diyorum, ona da yanaşmıyorsun.. ağlamaya hakkın yok öyleyse..”

    “nasıl üzülmem ama.. onca zaman.. onca şey.. hepsi üst üste geldi artık.. çöktüm.. taşıyamıyorum..”

    “e sen desteklerini kendi elinle iteliyorsun? Beni küstürdün, tolgayla ayrıldın.. kızlarla arana mesafe koydun, kendin uzaklaşıyorsun?”

    Ağlama gülme arası bocaladı, “ben de onu diyorum ya işte…kendim edip kendim buluyorum.. önce yanımda olun istiyorum.. geldiğinizde de kaçırana kadar elimden geleni yapıyorum…senden özür dilerim..o gece için.. bana düşmezdi.. abarttım..”

    “sorun değil..ben özür dilerim.. öyle itip kaktım filan…”

    Ağlamaklı güldü gene,

    “iyi gene bir tane çakmadığına şükrediyorum..”
    Derin bir iç çektim..o ara sessizlik oluştu gene... gibicem şu duygusal gönül meselelerini ha..zamanında kendiminkilerle uğraştım, dedim tam” ben artık o yollardan döndüm”, bu sefer de yakınlarımın derdi başladı.. ulan aslında bütün dünya böyle “fak badi” olarak takılsa ne kadar güzel olurdu ha? Harbi diyorum bak..o zaman ne aşk acısı olurdu,, ne sevip kavuşamama olurdu..ne töre cinayeti olurdu, ne ayrılıp boşanmalar olurdu..ne aldatmalar olurdu…hiç biri olmazdı lan bunların? işte böyle kedi köpek gibi gibişip gibişip etrafa dağılacaktık..ne dert kalırdı ne tasa.. çünkü biz bunu hak ediyoruz.. müstahak bize.. zira ne sevmeyi, ne de sevilmeyi beceremiyoruz..

    “sana ihtiyacım var tsigalko” dedi nilay, nispeten kendini toparlamış bir sesle..”yanımda olmana..ve söz, bu sefer damarına basmayacağım..”

    Bu cümleleri fesatlıktan uzak yorumlayarak, “zaten yanındayım, bir selam kadar uzağındayım.. hatta çoğu zaman o kadar bile değil”

    “iyiyiz yani biz demi?” deyip gene burun çekti..

    “iyiyiz..ama tolgayla da iyi olmanı istiyorum.. tekrar bir araya getirebilirim sizi..”

    “boş ver” dedi..”bir araya getirsen, gene dağılırız 3-5 güne.. dikiş tutmaz bizim ilişkimiz.. tamam çok seviyorduk birbirimizi, çok da güzel zamanlarımız oldu ama, bu kadar yani.. daha fazlası olmuyor..bir yerde tıkandık biz tolgayla.. olmazdı yani bizden.. gelecek yoktu..ve ben, anne babam gibi olmak istemiyorum ilerde..o yüzden, olmuyorsa zorlamayacaksın bir ilişkiyi.. böylesi en iyisi..”
    Yeniden hıçkırdı birkaç kez.. sonra toparladı..

    “tamam o zaman” dedim, “tamam artık, yat sen de, acıların iyi ilacı zaman malum.. zamanın en hızlı geçtiği yer de uyku..uyu toparla kendini..”

    “tamam yatıcam şimdi.. teşekkür ederim…tsigalko, iyi ki varsın.. sadece sesini duymak bile iyi hissetmeme yetiyor.. çok sağol..”

    “arkadaşlar bunun için.. benim zor zamanlarımda yanımda hep sen vardın.. tamam çok iyi bir karakter sayılmam ama vefasız değilim (:”

    “sen tanıdığım en iyi karaktersin.. hele ki şu yaşadıklarımdan sonra.. okulda görüşürüz..”

    “sağol.. görüşürüz.. uyumaya bak..”

    “tamam..iyi geceler..”

    Telefonu kapatıp yurt yakınlarındaki sokak lambalarından birine yaslandım..2-3 dk lık yolum kalmıştı odama.. derin bir nefes alıp, bir anlığına beynimi boşaltmayı denedim.. sonra, yavaş yavaş ve istediğim sırayla, yeniden doldurdum boşalan zihnimi.. evet, şimdi ne olacaktı? Şöyle bir genel değerlendirme yapalım, sonra da bir “hoh” çekip omuz gibtikten sonra gidip yatağımızda zıbaralım:
    Birincisi, ayça ile artık barajı aştık..her ne kadar bu seferlik direkten dönmüş olsa da, kesinlikle oradan bir gol çıkacak, hissediyorum..bu, kendimi yeni soktuğum bu “diriliş” yolu için mükemmel bir adım.. belki ben farkında değilim ama aklımda, sanki bir strateji oyununun aşamaları gibi aşamalar oluşmuş durumda,

    Birinci aşama, milli olma (bir şekilde)

    Ardından başka tatlar, başka aşamalar.. işte efendim analıdır, threesome udur, aynı andan iki kişiyi idare etmedir, bunlar böyle seviye seviye.. artık hangisi ne zaman gelirse..ama önce bir milli olmak gerek.. hani half-life de gordon freeman, deneyden önce kostümünü giyiyor da, böyle hit pointi, feneri filan görünüyor ya, hah işte..ben daha o kostümü giyebilmiş değilim..onu giyicez.. sonra deneyler.. deneyler..en sonunda da protonları çarpıştırıp big bangı tekrarlayacağız.. benim big bang ımı..ki siz onun ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz..

    ikincisi, nilayla kısa bir küslüğün ardından barışmış bulunduk..bu bir açıdan iyi oldu (insanlığımı ve insanlarla arkadaş da olabilme yeteneğine sahip olduğumu hatırlatması açısından) bir açıdan da kötü, çünkü daha dakika bir, gördük ki, bu arkadaşlar, benim çevirdiğim dolaplar sırasında genelde bana ayak bağı olacak..

    Sonra bir de, şu ayrılık durumu var.. nilay, benim arkadaşım.. geldi, bana açıldı, durumu anlattı..ama bir de tolga var..o da arkadaşım..bu ikisinin ortasındaki dengeyi kurmak, iki tarafı da idare etmek, çok mühim bir mesele.. muhtemelen imanımı gevretecek bir tecrübe.. birine biraz ağırlık versem, eminim ki diğeri kırılacak.. nilay için vefasız, tolga için yavşak olacağım bir anda..

    Benim buradaki çözüm yolum ise şu şekilde olacak, bana kendisi gelen ve yardımımı isteyen nilaya elbette sırtımı dönmemekle beraber, aynı oda da dahil olmak üzere, daha pek çok şeyi, çok çok şeyi paylaştığım (muallaklik etmeyin lan) tolgaya daha yakın olmak durumundayım.. hanımlar kusura bakmasın, ama burada hemcins milliyetçiliği yapmak gerek.. işin raconu bu çünkü.. tabi eğer “Meriç” olmaya hevesli değilseniz..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 710.
    0
    10. sayfa b.s. 181
    ···
  11. 711.
    +6
    Kafamda, geleceğe dair stratejilerimi oluşturduktan sonra yurda doğru yeniden yol aldım, bizim elemanlardan birkaç tanesine dış kapıyı açmaları için mesaj attım, utku uyanıkmış, geldi kapıyı açtı,

    “hayırdır aga erkencisin :p”

    “öyle oldu be aga, geceler kısa geliyo biliyon mu (:”

    “hehe”

    “sen napıon yatmamışsın tahmin ettiğim gibi”

    “batak atıyoz ya bizimkilerle, gel sende?”

    “yok kardeşim sağol ben gidip devrileyim, yorgunum, kafa güzel..”

    “iyi aga görüşürüz”

    “görüşürüz, sağolasın kapıyı açtığın için”

    “eyvallah ayıpsın ;)”

    Odaya gittiğimde tuhaf bir sahnenin ortasına düşüverdim, tolga, gecenin bu vaktinde, açmış benim play stationu takılıyor.. gözleri ekrana sabitlenmiş, elde kol, yatağa uzun oturuş yapmış bir vaziyette.. hatta benim Manchester city nin kariyerine devam ediyor, roma ile Avrupa kupası maçında. Bu tolganın yapacağı bir iş değildir normalde,

    şaşkın şaşkın dikildiğimi görünce, dönüp,

    “ne haber aga, hoş geldin” dedi canlı tutmaya çalıştığı bir sesle..

    Yok yok, bu kesinlikle tolga değil lan.. herifi Ruslar denizaltıya bindirip uluslar arası sularda klonlamış, çoğaltmışlar her halde, bu kesin klon tolgalardan biri..

    “iyi?” dedim şaşkınlığım devam ederek..

    Ee işte.. herkesin acıyla başa çıkma şekli farklı.. kimi elde rakı şişesi, fonda arabesk ile efkar atar, kimi kuaförde saçının şeklini değiştirir, kimi gider kredi kartı limitini gibertecek seviyede alışveriş yapar, kimi de play station oynuyormuş işte, öğrenmiş olduk..
    Yatağının dibine oturdum, odada, Japon spikerin “atamadı şnaydee, domaşkattahh” nidaları dışında bir sessizlik hakim..bir iki dakika öyle durdum.. devre arası oldu, tolga konuştu gene,

    “ne yaptın aga.. gelmezsin sanıyordum bu gece?”

    “gidiyim istemiyosan?” dedim sırıtarak..”geldik işte.. erken bitti gece..”

    “hıı..iş bozuldu galiba?”

    “maç ertelendi diyelim.. uygun olmayan hava şartları.. (:”

    “iyi ya (: …sen icabına bakarsın her türlü”

    “eyw…sen napıyon?”

    “senin kariyer modu oynuyorum ama, kızmadın inşallah? Yenilmedim merak etme, vassel felaket çakıyor valla, bekler filan da manyakmış, at gibi konuşuyorlar”

    “ya onu sormadım olm.. napıyon yani?..keyfin yerinde mi?”

    Biraz duraksadı.. benim bir şey bilip bilmediğimi tartıyor olabilirdi..

    “iyii..abi niye?”

    “bir şey yok canım.. iyiyse iyidir de..sordum..”

    Bir iki dakika daha öyle kaldık.. tolganın yardıma ihtiyacı olduğunu biliyorum.. keza kesinlikle kendinde değil şu an, öyle ki dakikalardır konuşmamıza rağmen daha bir kere küfür bile etmedi?! “dıbına koyim” bile demedi lan düşünebiliyor musunuz?..ama üstüne yanlış taktikle gidersem de kesinlikle sonuç alamayacağımı biliyorum.. tolga iyi bir dinleyici, iyi bir dost olabilir.. benle de aslında pek çok şeyi daha ben sormadan paylaşır.. ancak bazı konularda, hele ki bir de uygun dille isteyemezseniz, kesinlikle kapalı bir kutu, adeta duvara dönüşür.. öyle de bir hıyar yani..
    “kardeşim” dedim, sakince, “benle her şeyi konuşup paylaşabilirsin, biliyorsun demi?”

    Gene duraksadı…oyunu durdu,

    “biliyorum kanka sağolasın..”

    “yani.. çünkü benim en zor zamanlarımda hep yanımdaydın, bazen resmen taşıdın beni.. maddi ya da manevi, her türlü sıkıntımda
    güvenebileceğim 1-2 insandan birisin..o yüzden, aynı duyguların senin için de geçerli olduğunu bilmek isterim..her şeyi aga.. anladın mı? her konuda, elimden ne gelirse, yaparım, senin için yapamayacağım şey yok..”

    Güldü, “eyvallah abi ya..aynen..her türlü kardeşimsin..”

    Gene sessizlik oldu..ben yapabileceğimi yapmıştım..”olaydan haberim var” dersem olmazdı..hem nilaya hem tolgaya ayıp olurdu..o yüzden bundan sonra artık top ondaydı.. ayağa katlım, yavaş yavaş üstümü değiştiriyorum, yatağı filan ayarlıyorum.. hazırlandım.. yatıcam..o sırada da tolga maçı bitirip kaydetmiş, ps yi kapattı, odadan çıktı..her halde işeyecek..

    Uzandım yatağa.. çarşafı üzerime çektim.. gözlerimi tanıdık tavana diktim.. dışarıdan gelen sokak lambasının ışığının tülden geçen ve odanın zifiriliğini kıran ışığının da yardımıyla gözlerim iyice alıştı karanlığa.. uyuması zor gecelerden biri daha benim için..ve bu kez bu konuda yalnız da değilim.. acaba nilay hala ağlıyor mu? Yoksa beni dinleyip uyudu mu?.peki ya tolga? Şu anda tuvalette gözlerini ovuşturup sümkürmekle mi meşgul?...

    Pff.. gibicem bu duygusal ve gamlı tarafımı.. anlaşılan o ki, bin olabilirim.. pekekent olabilirim.. hatta kerhane müdürü bile olabilirim ama gamsız olamam.. içimdeki duygusal ve merhametli yan hep orada kalacak, kendimi kaybedip insanlıktan çıktığım anlarda bile bana insanlığımı hatırlatacak..
    “benim için sorun değil” dedi şeytan..”biz işimizi yaptığımız sürece geri planda dönüp duranların bir zararı olmaz.. ille de kötülerin kötüsü olmak zorunda değilsin.. hatta biraz hisli olman iyi.. bunu da doğru kullanırsak bir silah haline getirebiliriz..”

    “hı hı.. senin için konuşmak kolay tabi..”

    “benim için mi?..seni beni mi kaldı amk?..sen bensin, ben de senim.. bunda anlaştık sanıyordum?”

    “anlaştık anlaştık..bir de şu talih ile anlaşabilsek iyi olacak.. beni ele geçirdiğin gibi, onu da kontrol altına almaya yetecek bir gücün var mı?”

    “onu denetlemek zorunda değiliz..biz ona göre şekil alır, her durumda yapılabilecek olanın en iyisini yine yapmayı beceririz..bu gece yapılması gereken, nilayı aramandı.. ayçayı ise kaçırdığını filan sanıyorsan yanılıyorsun.. aksine daha sıkı bağlandı sana..o son duvar hareketi muazzamdı, beni bile şaşırttın doğrusu, tebrikler ;)”

    “”sıkı bağlanma”nın işimize gelmediğini sanıyordum ben?”

    “eahh.. böyle kızların sıkı bağlanması, devamı olan bir fak badilikten ibaret olur zaten..ilk deneyiminden sonra, her zaman elinin altında olacak, yedeğinde duracak ve boşluk anlarını doldurabileceğin bir “dost” kazanmış olacaksın ;)”

    “öyle diyorsan..”

    “öyle öyle..sen bana güven..o işleri bana bırak.. şimdi anlayışlı dost moduna geçip, arkadaşlarında sana düşen rolü oynamalısın.. tolga birazdan kendiliğinden açılacak sana.. cümlelerini hazırlamaya başlasan iyi edersin ;)”

    şeytan karanlığın arasında kaybolup beni tekrar odada yalnız bıraktı.. aslında artık ona alışmaya başladım gibi..en azından muhabbeti sarıyor, melek gibi, devamlı beni eğitmeye çalışan öğretmen bir anne modunda değil, daha ziyade, oğluna çapkınlık kursları veren zampara bir baba gibi…eğer kısa vadede koyduğumuz hedeflere ulaşabilirsek, birlikte epey eğleneceğiz gibi görünüyor..
    Tümünü Göster
    ···
  12. 712.
    +5
    Tolga odaya geldi.. yüzünü kapının arkasına asılı bornozunda kuruladı.. sonra gidip yatağına devrilirken,

    “hadi iyi geceler aga”

    “iyi geceler kardeşim”

    ……………………sessiz dakikalar…nefesimi tutmuş bekliyorum..ama fazla da dayanabileceğimi sanmıyorum.. tolga birkaç dakika içinde konuşmaya başlasa iyi olacak, şayet konuşacaksa tabi..

    “aga bu ev işini ne yapıcaz?” dedi o sırada…ben de çarşaf adlından bir “ohh yeeaah” hareketi çektim.. tolga, tıpkı şeytanın fısıldadığı gibi, konuşacaktı, ev meselesi ise bir nevi altlık, çorbadan önce gelen peynir-zeytin-yeşillik-pide gibi bir şeydi.. açlığımızı geçiştirmesi babında.. beklerken oyalanalım diye.. karnı bunlarla doyurmamak da lazım tabi.. sonra ana yemeğe, tatlıya yer kalmaz maazallah..

    “çocuklarla toplanalım, bir konuşalım bakalım ya. Gerçi beşimize yetecek ev bulmak da zor ama…o dubleksler için de 7-8 kişi olmak lazım.. bilmiyorum ya..4+1 bulamaz mıyız acaba? Kirası ne kadar olur ki onların?”

    “700 den aşağı olmaz herhalde?”

    Adam başı..140..e bunun elektriği suyu, ısınması.. aidatı..hay amk ya…şöyle kişi başı 80-90 filan bulsak, kral olur aslında ama..”

    “okula yakınlığı da önemli..”

    “aynen..abi onu yarın konuşalım bir araya gelip..”

    “öyle yapalım..”

    “çok güzel olcak lan.. düşünsene, beşimiz aynı evde.. gelenimiz gidenimiz de çok olur malum.. ortalık karnaval yerine döncek amk (:”

    “valla inşallah ya..ben de istiyorum artık bir ev olsun..eş dost rahat rahat gelip gitsin..biz rahat takılalım..ev sonuçta ya..evimiz olacak abi? (:”

    şimdi tam sırası diye düşündüm,

    “aynen aynen..ben bol bol kız atıcam bir kere de x)..sevgilisi olan arkadaşlar da rahat ederler tabi, özel anlar filan.. demi len çakal.. onun için istiyorsun zaten sen (:”

    Tolga tekledi..”yok…yok abi..ya..bir arada olucaz diye…”

    “tamam kanka utanmana gerek yok olm.. bizim kızların hepsini çağırırız zaten.. nilay benim de arkadaşım zaten amk (:”

    Son kozumu oynadıktan sonra heyecanla beklemeye başladım.. evet, artık mevzu açılacaksa, zaman bu zamandı.. hadi tolga, kütüklük etme de konuşalım aq..

    “nilayın geleceğini sanmıyorum abi” dedi..

    Yess…
    “niye olm yemiycez.. yani ben yemiycem en azından ehehe x)” deyip binliğe devam ettim..

    Biraz sessizlik oldu..

    “nilayla ayrıldık biz..” dedi en sonunda.. kısa ve net..vay canına.. nilay da bu şekilde, lap diye söyleyivermişti..

    Ne kadar rahat çıkmıştı ağızlarından “ayrıldık” sözcüğü? Hele ki birde onca zaman takılmış olan bir çift için? Acaba bir tek ben miydim böyle, lafı evirip çeviren, sol eliyle son kulak memesini tersten tutup çeken?..bak, normal insanlar, ne güzel çatır çatır söyleyebiliyorlardı karşılarındakine hissettiklerini.. eminim ki birbirlerinin yüzüne karşı da böyle net ve sade oldular..ne güzel.. oysa ben?..hep bir ima..hep bir gizli anlamlar.. ironiler.. edebiyat parçalamalar…ince laf mühendislikleri..hay gibeyim kendimi..

    şaşırmış taklidi yapmalıydım,

    “oo..hasgibtir ordan be?”

    “bildiğini biliyorum abi..”

    “ha..hasgibtir..o zaman..”

    Güldü..”kesin aramıştır seni..ya da mesaj atmıştır ne bileyim..”

    “biliyorsun ya işte?”

    “çünkü nilayı tanıyorum.. seni de tanıyorum (: ..kardeşim benim ya..deminden beri kıvrandığını anlamadım mı sanıyorsun.. eyvallah..o da beni düşündüğünden biliyorum..”

    Yatağımın içinde rahatsız bir şekilde debelenip yan döndüm..vay amk..biz cin geçiniyoruz da, alem cingöz olmuş haberimiz yok..
    “neyse.. neyse ne de..neden abi?”

    “olmuyordu ben abi.. zorlayıp birbirimize daha fazla zarar versek daha mı iyiydi?..şimdi en azından iyi ayrıldık..en azından birbirimizin ve ortak dostlarımızın yüzüne bakabiliriz hala.. zaten iyi de bir ilişkiydi yani.. üzmedik birbirimizi.. saygısızlık etmedik.. eğlendik…çok.. güldük.. mutlu ettik.. mutlu olduk..”

    Sonlara doğru,şu durumda bile rahat ve cool geçinmeye çalışan tolganın sesinin titrediğini hissettim.. için fena oldu amk.. öyle be abicim.. kolay mı.. bunca zaman.. bunca şey…hele o başlangıçta yaşadıkları liseli aşıklar modu..o heyecanları…gözlerinden fışkıran mutlulukları…ve, gözümde, etraftaki herkesin gözünde hep örnek, ideal bir çift olmaları..

    “olm sizi deli gibmiş..” dedim ben de sesim sinirden dalgalanarak..”madem bu kadar iyisiniz, niye ayrılıyorsunuz aq? Meslek mi ki bu zirvede bırakıyorsunuz?..”

    “tsigalko.. nasıl anlatayım ki sana.. anladık işte..bir noktada tıkandık.. tarif edilebilir bir durum değil..”

    “doğru..ben daha oralara kadar gelemedim bile herhangi bir ilişkimde, haklısın..”

    “öyle demek istemedim abi..”

    “yok yok.. anladım ben seni.. sizi.. rahat battı size işte canım.. olan o…millet fellik fellik başını dayayacak omuz, elini tutacak el ararken, siz elinizde olanları savuruyorsunuz…hadi onu da geçtim..bir kere zamanlaman gibik.. kızı en zor zamanında terk ediyorsun aq? Böyle mi sevdiniz birbirinizi?”

    Aslında haddim olmayan konulardı, ama sinirlenmiştim, hatta konuşurken farkında olmadan yatakta doğrulmuşum bile.. şimdi, tolga bana “sanane amk” dese, haklı adam.. bana ne? Ama diyemez tabi.. daha doğrusu demez..

    “terk filan etmedim ben kimseyi.. ortak karar.. ayrıca yalnız filan kalacağı yok..zor zamanı evet..ama sen varsın, sonra, bir arkadaş olarak ben yine varım.. başka arkadaşları da vardır..”

    “sen öyle san aq..kız beni ağlaya ağlaya aradı, şimdi ne yapıcam, kimsem kalmadı diye..hem sen demişsin bitirelim diye.. sanki her zaman böyleydi nilay, bir idare edemediniz yani şu özel durumları…”
    Tolga da yatağında dikilmişti, ses tonu, benimkinin aksine daha sakin ve alçaktı,

    “ben dediysem..bir öneri olarak dedim.. kesin bitecek bu iş demedim hoş..o da kabul etti anında.. zaten söylememi bekliyormuş belli ki..ben de haa, o zaman sorun yok, anlaştık diye düşündüm.. nilayın özel durumlarını idare etmek problem değil de, nilayı idare etmek problem be abi..son 2-3 aydır ne çektiğimi ben biliyorum.. sürekli kapris, sürekli sorgulama.. evet böyle değildi, ama bir noktadan sonra aramızdaki ilişki ciddileşti, nilayın da huyları değişti.. demek ki onca zaman rol yapmış, ne zaman uzun vadeli düşünmeye başladık, gerçek huyları ortaya çıktı.. sonra bir de o anne babasının şeyi filan derken.. senle de arası soğukmuş sanırım.. hepsi üst üste geldi.. iyice dayanılmaz bir hal aldı..ben taşıyamam abi..bir yere kadar yani.. beni sen biliyorsun? Sorun çözücü, öyle süper kahraman bir adam değilim.. tamam sevdiklerim için her şeyi yaparım ama, önce bir ne yapacağımı bilebilmem lazım.. bilmeden ne yapayım?? Nilay istiyor ki, o yapacağım şeyi de ben bulayım.. bulamam abi ben…o kadar zeki değilim..o kadar ince düşünemem…”

    “Duygusal boşalım” diye bir tabir varsa eğer, işte o buydu beyler.. tolga, bunca zamandır içinde ne vardıysa, bir dakika içerisinde, sesi çatallaşa düzele ifade etmiş, bir anda bütün zehrini akıtmıştı.. eminim ki çok rahattı şimdi.. içinde tuttuklarının yükünden nihayet kurtulmayı başarmıştı..

    “yani..” dedim, “birbiriniz için uzun vadede uygun olmadığınızı anlayıp, karşılıklı bir anlaşma yapar gibi.. bıraktınız birbirinizi..”

    “aynen öyle” dedi..ama artık ağlamak üzereydi.. aman tolga, bari sen yapma hacı.. seni de öyle görmek istemiyorum.. yeterince göz yaşı gördüm aq..çoğu da yok yere ve benim yüzümdendi zaten..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Ayraç ---
      ···
  13. 713.
    +5
    “gerçekten yeterince mücadele ettiğine inanıyor musun peki?”

    “ettim..ne gerekiyorsa.. olmadı mı olmuyor.. hatta şimdi diyorum ki, keşke daha da önce söyleseymişim..bu kadar da yıpranmazdım o zaman.. baksana, dünden razıymış zaten..”

    “cık.. oğlum sen ne bakıyorsun ya onun öyle dediğine.. hala öğrenemedin mi? kadının “hayır”ı belki, belkisi evet demek gibidir..sen ona ayrılalım dediğinde, o da sana “nolur beni bırakma tolga, sensiz ölürüm” mü diyecekti? Nilay bu karakterde bir kız mı sence? Sen öyle söyleyince, o da muhtemelen senin dünden razı olduğunu sanıp tamam demiştir…dıbına koyucam ya…sizin daha edecek sözünüz var hacı.. hiç hiç.. hiç boşuna itiraz etme…böyle bitmez ilişkiler…

    “O öyle demişmiş de, bu böyle sanmışmışta..o aslında şunu demişmiştee..” böyle bitmez…bitemez..en azından benim iki arkadaşımın ki böyle bitmeyecek…bir araya getiricem sizi.. konuşacaksınız..”

    Karanlığa rağmen tolganın ellerinin arasındaki kafasının sarsıldığını görür gibiydim…biraz sessizlik oldu yine.. burun çekişleri…ben de o ara yeniden yatağa bıraktım kendimi..

    “konuşucaksınız abi” dedim tekrar..”ve ayrılacaksanız da, bağırıp çağırarak, küfürleşerek ayrılacaksınız.. anladın mı? çünkü sadece o zaman gerçekten bitmiş demektir…anlaşarak ayrılma mayrılma olmaz!!”

    Tekrar burnunu çekip zor duyduğum bir fısıltıyla..”bilmiyorum..” dedi..”olmaz o iş artık”…
    “tolga..en azından sen zorluk çıkarma ha? Biliyorum, hala seviyorsun..o da seni seviyor? taku takuna, bir yanlış anlaşılma ve tripleşme yüzünden bitiriyorsunuz aranızdakileri.. sözde bitiriyorsunuz yani.. güya…hiçbir şeyin bittiği yok.. emin ol nilay için de öyle.. telefonun karşısında nasıl hıçkırdığını ben duydum tamam mı?... bitmedi bu iş”

    Bir şey demedi, elleri yüzünü ovuşturuyordu..

    “tamam mı?” dedim ben..”senden yana bir zorluk yaşamak istemiyorum bak.. nilayı da zaten ikna ederim.. anlaştık mı?..son bir konuşma..ve birbirinize gerçek düşüncelerinizi söyleyeceksiniz…öyle demek istemiştim, böyle anlamak istemiştim filan yok.. neyse onu söyleceksiniz.. tamam mı heyooo?!”

    “tamam amk..” dedi çatallı bir sesle..”tamam.. konuşuruz..”

    Ya..ya işte…demek ayrıldınız ha? Demek anlaşarak ayrıldınız?... hassgibtir ordan.. bebeler sizi.. herkes yer, kendiniz dahil, herkes yer ama ben yemek sizin tripleriniz…ulan ben, zamanında sizin ilişkinizin yarısı kadar bir aşk için zütümü verirdim be…şimdi siz? Siz?? Elinizde olan şeyi, elinizin tersiyle itiyorsunuz aq..ayıptır lan.. nimet bu…günahtır…

    Sana da sorucam nilay…senin de ağzına bir sıçılası var hani…sana da sorucam…

    Ben rolümü oynayacağım.. görevimi yapacağım…üzerime düşeni, üzerimden kaldıracağım, ve size fırlatacağım…tuttunuz tuttunuz.. yoksa altında kalan, yine siz olursunuz..
    O an anlıyordum ki, çok sevdiğim..ama öyle böyle değil, gerçekten çok sevdiğim ve önemsediğim iki dostumun ortak geleceğini kurtarmak için hala yapabileceğim bir şeyler vardı.. onları hala birleştirebilirdim..ve düğümünü benim atacağım bu aşk, eski halinden bile daha sağlam olacaktı şimdi.. böylece, ben yeniden sadece ve sadece, kendi kopuk iplerime, kopuk ilişkilerime dönebilecektim.. onlarla kedi merdiveni yapabilecek, parmağıma dolayıp, kanın parmak ucumda toplanışını izleyebilecektim.. evet…bunu hak eden sadece benim.. benden başka hiçbirinizin, etrafımdaki hiç kimsenin mutsuz olmaya ve mutsuz etmeye yetkisi yok..o şeref sadece bana ait..
    Sadece bana..
    ..
    bu gecelik benden bu kadar panpalar, tekrar görüşene kadar, sağlıcakla kalın ;)
    selamlar panpalar (:

    yarın akşam için 8-10 part ayarlamaya çalışacağım yine, özel mesajların bazılarına şimdilik cevap yazamıyorum, yazamadıklarım gücenmesin, çünkü vakit yok, ben de cevaplarımı gümbürtüye getirmek istemediğim için uygun bir zaman bekliyorum sadece ;)

    aslında hedefim bu pazartesi 2. yılı bitirmekti ama zaman bulamadım ne yapalım..2-3 tane daha önemli olay kaldı, onları da yeterli derinlikte inceledikten sonra bu yıla noktayı koyalım, bazı yerleri atlayacağım çünkü günlük sağolsun, fazla uzadı aq, neler var daha, gözümden yaş geldi gülmekten okudukça ama mümkün değil hepsini yazabilmem, en iyilerini seçip yazacağım ve bitireceğim.

    bir takluk çıkmadığı takdirde yarın gece yine beraberiz,

    ha bir de mini bir anket yapmak istiyorum, ne de olsa sizde sosyal bir topluluk sayılırsınız x)

    muz aromalı süt mü?

    yoksa

    çilek aromalı süt mü?

    düzgün cevaplar vermeniz benim işimi kolaylaştıracaktır, oluşturun kamuoyunuzu, iktidar siz olun aq (:

    görüşmek üzere
    selamlar panpalar,
    çok keyifliyim bu akşam lan, neyse..bir de yüklü giricem vazelinlerinizi hazırlayın (:

    10 dk ya başlıyorum
    http://fizy.org/#s/1ajdwa

    Günler geçti..tolgayla nilayı buluşturma çalışmalarım kısa zamanda ve kolayca sonuç vermişti, tolgayı zaten o gece ikna etmiştim, sabahına da nilayla konuştum, şaşılacak şekilde o da fazla diretmedi..”tamam” dedi..”konuşuruz”…o da böyle çabuk ikna olunca, iki dostumun da kalbinden aslında yeniden birleşmenin geçtiğini düşünüp mutlu olmuştum..harbi diyorum..bu beni mutlu etti yani, yeni ben bile bu gibi bir şey karşısında kayıtsız kalamazdı..

    ikili, tavsiyemin aksine, okulda buluştular, ağaçların arasına konuşlandırılmış çardaklara gittiler ve ancak ben sabah dersimi bitirip, öğle molasında da yemekhanede çocuklarla yemeğimi yedikten sonra geldiler..mühendislik kantininde tek başıma oturmuş elmalı sodamı yudumlarken önce tolga gözüktü kapıda, el salladım, gördü, geldi,

    “ne haber kanka? Nasıldı? (:” dedim pozitif bir şekilde..iyi düşünmeye çalışıyordum ki iyi olsundu sonuç..

    Tolga gülümsedi, “iyiydi kanka..bu sefer harbiden ayrıldık (:”

    Karşımda durmuş gülümseyen haline baktım, oldukça rahat, hatta mutlu görünüyordu.. hehe..herhalde benimle kafa buluyor hırbo..

    “hııı” dedim alaya alarak, “aferin aferin, nilay nerde?”

    “geliyor şimdi, bir arkadaşını gördü kapı önünde..”

    Bekledim, 1-2 dakika sonra nilay da gayet pozitif bir şekilde geldi, bir sandalye çekti, ama o sandalye tolganın yanına değil, karşısına çekilmişti..bu ikisi göz göze gelip ufak bir selamlaşma yaşadılar gene..bak bak bak..hareketlere bak..beni kekleyecekler akılları sıra hıyar bunlar yaa (: tamam len işte barıştırınız, uzatmayın amk?

    “yeniden bir arada olduğunuzu görmek çok güzel lan” dedim yarı ciddi sabah haberleri spikerleri modunda, “çifte kumrular, ayrı durmayın öyle karşıma geçin bakayım, bir sarılın, yan yana bir göreyim sizi ;)”

    Bu ikisi birbirine baktı, sonra nilay konuştu,

    “tsigalkocum..aslında pek çift olduk diyemeyiz..”

    Tolga,

    “başta da dediğim gibi abi, bu sefer sevgililik ilişkimiz tamamen bitti”

    şöyle tiplere bir baktım..haa lan tam da az önce ayrılmış bir çifte benziyorsunuz aq..
    “pff..ya tamam tamam hadi güzel şaka aferin, yedim sayın (:” dedim şakadan bir asabiyetl
    Tümünü Göster
    ···
  14. 714.
    +5
    “şaka yapmıyoruz abi?” dedi tolga nispeten ciddileşerek..ama hala oldukça pozitifti..

    Nasıl şaka yapmıyonuz lan?..gözüne ışık fener tutulmuş kedi gibi kaldım masanın ortasında.. sonra bir nilaya, bir tolgaya baktım.. hallerinden memnun ve gayet emin bir yüz ifadesi..

    “nasıl.. yani?” diyebildim..

    Nilay konuştu,

    “konuştuk, senin önerdiğin gibi, hakikatten de aceleyle olacak iş değilmiş.. demi?” dedi onay almak ister gibi tolgaya bakarak,

    “konuşacak çok şey varmış, edilecek çok teşekkür..” deyip gülümsedi tekrar..

    Sonra tolga aldı sözü,

    “aynen, konuştuk.. anlaştık..ve kesinlikle anlaşarak ayrıldık, ama bu demek değil ki arkadaşlığımız bitecek, ortak arkadaşlıklarımız zarar görecek?”

    Sinirlenmiştim.. sesimi düşük volümde tutmaya çabalayarak,

    “ne diyorsunuz siz ya, anlaştık manlaştık? Anlaştıysanız, ayrı olmazsınız arkadaş?..bak son kez söylüyorum, şakaysa eğer bu, komikliğini yitirmeye başladı..”
    http://fizy.org/#s/1ajdwi

    Tolga,

    “şaka değil onu net olarak söyleyeyim. Çok şey konuştuk, aslında düşünce tarzımız bile hala aynı, sadece geleceği düşününce, birbirimize zarar vermemek için böyle bir karar aldık, yani ikimiz de aynı anda istemişiz bunu aslında anlatabiliyor muyum? Bunu da birbirimize fark ettirince, kimse terk edilmek zorunda kalmadı..aynı anda..”

    “hem bizim hala arkadaş olamamak için hiçbir sebebimiz yok?” dedi nilay sonra, tolga devam etti,

    “yani? Demi? aynen..biz hiçbir zaman birbirimize saygımızı kaybetmedik, şu son..malum zamanları da saymazsan, tartışmadık bile..güzel zaman geçirdik, güldük, eğlendik..mutlu olduk, mutlu ettik..aldatmadık, ayıp etmedik (burada bana bir taş geldi gibi oldu mu ne aq (: ) işte bu yüzden birbirimizin ve arkadaşlarımızın yüzüne rahatça, çekinmeden bakabiliriz..biz ilişkimizin hiçbir aşamasında birbirimizi üzecek ve utandıracak bir davranış sergilemedik..şimdi neden zamanında bir ayrılıkla, tüm bu güzel anıları ve değerleri korumak varken, zorlama bir ilişkiyle devam ederek bunları yitirelim ki?”

    Nilay güldü, “süpersin, her zamanki gibi ;)” deyip tekrar selamladı tolgayı, sonra bana döndü,

    “bu yüzden birbirimize de teşekkür etmemiz gerekiyor tabi, biz de bunu kuru lafla değil, medeni insanlar gibi, normal bir biçimde görüşmeye ve konuşmaya devam ederek yapacağız..ha tolga ne kadar durur bu sözde bilemem, ama ben kendi adıma ona bunu borçlu olduğumu hissediyorum , sayesinde hayatımın en güzel aylarını, yılını yaşadım” dedi,
    şakadan laf atışının reaksiyonunu almak için tekrar tolgaya baktı muzipçe, bizimki de sırıttı,

    “estağfurullah..kimsenin bir borcu yok..bir arkadaş olarak her zaman yanındayım..söylememe gerek bile olduğunu sanmıyorum (:”

    Az önce gözüne fener tutulan kedi (ben), şimdi de pin pon maçı izleyen kediye dönüşmüştü..bir tolgaya, bir nilaya bakarak, oynanan piyesin realitesini kavramaya çalışıyordum..inanılmaz şaşırmış haldeydim ve doğrusu karşılık olarak onları da şaşırtmak için ikisinin ağzının ortasına baam! Diye birere tane çakmayı, sonra da “bu kuvvetli sümsüğe rağmen arkadaş olabilirik demi len?” demeyi düşünmedim değil..
    bu arada çilek vs. muz anketi devam ediyor cumaya kadar, panpalar sizin bu konudaki fikirlerinizi ciddiye alacağım, dediğim gibi, ne de olsa bir kamuoyu sayılırsınız, araştırma araştırmadır demi len? (:
    Karşımda durmuş, mutlu görünmekte olan iki sevdiğim insana şöyle bir baktım tekrar..bir şeyler söylemem gerektiğini biliyordum..ama bu laf ebesi adamın bile kilitlendiği anlar olacaktı elbet hayatta..o da bunlardan biriydi işte,

    “yani.. bitti?” diyebildim.. hayal kırıklığımı sesime yansımasına umursamadan..

    Bizimkiler yine önce birbirlerine baktılar, sonra bana.. tolga,

    “bir boyutta bitti.. şimdi başka bir boyutta devam edecek.. ayrıca, tsigalko, sana da teşekkür etmemiz lazım.. sayende harika bir insan tanıdım, onunla harika bir yıl geçirdim, beni büyüten, adam eden, sevgiyi tanımamı sağlayan bir yıl.. bizim için yaptığın fedakarlıkları biliyorum.. hala daha yapıyorsun.. seni de kırgın görmek istemiyorum, bir araya getirdiğin iki insan, hala bir arada, sadece artık şekli farklı..”

    Nilay,

    “evet, sana ve…eee.. ebru ya da teşekkür ediyoruz.. tolga dünyanın en düzgün adamlarından biri, onu tanıdığım için çok şanslıyım.. seni..sizi tanıdığım için.. sizler olmasaydınız üniversite boş boş gelip gittiğim, boş insanlarla, boş muhabbet ettiğim ve bir anca önce bitirmeye heves ettiğim bir yer olup çıkardı..ve senden tek ricam, bizim aramızdakileri kabullendiğimiz gibi, senin de kabullenmen, bize darılmaman, sen bizim için fazlasıyla yaptın her şeyi, zaten sonuç alamamış da değilsin yani (: ..”

    çenemi ellerimin arasına almış, zaydek gibi dinliyordum ikisinide..bu..böyle bir şey yani.. gerçekten mümkün olabilir miydi?..anlaşarak ayrılmam bilmem ne?..mümkün müydü bu?

    Sahiden de, ikisinin de ayrılmak istediği zaman aynı ana mı denk gelmişti?..bu nasıl bir rastlantıydı? Ne derecede bir olasılıktı?

    Milyonda bir mi? on milyonda bir mi?... ne güzel bir ihtimaldi böyle yahu? Düşünsenize, böyle bir durumda, kimse terk edilmiş, yenişmiş olmuyordu? Sanki bir süredir savaşan iki ordunun kumandanlarının, birbirlerine “tamam lan sizin olan sizin kalsın” deyip, anlaşarak, savaş meydanında çekilmesi, şehirlerine dönmesi gibiydi? bu düşüncemi de dile getirince, tolga,

    “herhalde hala birbirimizi sevip düşündüğümüz için kaderin bize bir kıyağı bu” dedi,
    Peki ya savaş meydanında kalan ölüler ne olacaktı? Yakılıp yıkılmış ağaçlar, evler.. kana bulanmış çimenler?..

    Sordum..onu da sordum, “peki hiç mi anılarınız gelmeyecek aklınıza? Birbiriniz gördüğünüzde hiç mi hüzünlenmeyeceksiniz? Aklınız hiç mi karışmayacak? Üzülmeyecek misiniz? ” dedim..

    Nilay,

    “benim aklıma sadece, büyük çoğunlukta olan güzel anılar gelecek, onlar da beni üzmez, aksine mutlu eder, tolgayı her gördüğümde, her konuştuğumda, tekrar ve tekrar ne kadar iyi bir arkadaşa sahip olduğumu hatırlarım, geçmişle ilgili minnet duygum daha da artar (:”

    Tolga yine gözleriyle teşekkür etti nilaya, biraz mahcup olmuş göründü hatta,

    “ben de üzülüp efkar bağlayacağımı düşünmüyorum.. aksine Allaha, böyle güzel insanların varlığını ve beni bulabileceklerini gösterdiği için şükrederim..”

    Son kozumu oynamaya karar verdim, biraz belden aşağı bir vuruş olacaktı, farkındayım, ama bu kez, şayet rol yapıyorlarsa, kesinlikle açık verecekleri bir soru olacaktı sorduğum,

    “ya birbirinizi başkalarıyla gördüğünüzde?”

    Kısa ve net şekilde vurulmuş bir darbe, tam karın boşluğuna.. böğüre saplanmış bir hançer gibi..

    Sorumun etkisinin sonuçlarını almak için ikisinin de yüzlerine baktım dikkatle.. inanılmaz bir biçimde, ifadelerinde hiçbir değişiklik olmadı, gülüşleri solmadı, gözleri sağa sola kaçmadı, mimikleri etraftan yardım aramadı..

    “ne olacak ki?” dedi tolga, “nilayın mutluluğu, benim mutluluğumdur ve o en iyisini hak ediyor”

    “Hasgibtir ordan kavat” deyip bir tane çakaydım iyiydi demi?..neyse,

    “aynı şekilde düşünüyorum ben de..yalnız lütfen sıradaki yengemiz benden çirkin olmasın, bakınca yanına yakıştığından emin olmam lazım (:”

    “o zaman işim baya zor” dedi tolga..

    Gülüştüler..
    Ben de gülümsedim konuşmanın başından beri ilk kez.. yarı şefkat, yarı kızgınlık.. yarı acıma ile gülümsedim..hey allahım..şu iki saftiriğe bak yahu.. anlaşmışlarmış..en iyisi buymuşmuş…aah ah..göz göre göre, hala birbirlerini seviyor olmalarına rağmen bırakıyorlar birbirlerini..kim bilir, belki de benim gibi, benim ilişkilerim gibi olmaktan korkuyorlar? Gözyaşlarının sel gibi aktığı, lanetlerin havada uçuştuğu, geride acı ve efkardan başka bir şey bırakmayan tek taraflı ayrılıklardan korkuyorlar.. sevmekten korkuyorlar.. ortak bir gelecek hayalinden korkuyorlar..ilk kavgalarından bile ne kadar korktular Allah bilir…

    Gördüğünüz üzere, aslında benden bir farkları yok, sadece doğru zamanlama ve nispeten daha acısız bir ayrılık..ama ben nilayın da, tolganın da anılarla yalnız kaldığı ilk an, burada oynadıkları neşeli halden eser kalmayacağını biliyorum.. kolay mı lan, kulağına

    “seni seviyorum” lar fısıldayan, dudaklarıyla dudaklarını, konuşmadan anlayan, gözlerindeki dünyaya ütopyalar inşa edip masallardaki gibi “sonsuza kadar mutlu yaşadığın” insandan ayrılmak? Kolay mı, o ütopyaya ilerde bir başkasının sahip olacağını bilmek, sahip olduğunu görmek…

    Zor..

    “vay be..” dedim..”nasıl olabildiniz böyle? Yani böyle kalabildiniz? Kalabileceksiniz?”

    “kalbimiz temiz be abi” dedi tolga gülümseyerek..

    Evet.. kesinlikle..

    işte şimdi bende ekgib olan şeyi tek bir cümlede söylemiş ve her şeyi benim için özetlemişti…
    Tümünü Göster
    ···
  15. 715.
    0
    reserved
    ···
  16. 716.
    0
    Rezz 316 iydi sanirim
    ···
  17. 717.
    0
    Rezervasyon
    ···
  18. 718.
    0
    Rezerv tadı damagimda kaldi en kısa zamanda devam et kardesim
    ···
  19. 719.
    0
    Merhaba
    ···
  20. 720.
    0
    rezerve
    ···