/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 751.
    +3
    bunun için, finallerin başladığı haftanın öncesi, 2. yılımızın son ders iş günü olan cuma gününe dönmem gerekecek..

    mühendislik kantininde bizim çocuklarla oturuyoruz..yaz planları, ev planları, yaklaşan finaller yeni ve eski sevgililer derken, epey konuşacak konu var..

    tolga-nilay-hala arkadaşız üçgeni, elbette ki pratikte, teoride olduğu gibi işlemiyor..zaten onu bilmeye ne var aq..böyle olacağı belliydi..
    neyse..bu konuyu daha irdeleyeceğim ben zaten, biraz aceleye geldi gibi hissediyorum, öyle olmamalı..çünkü bu ayrılık önemli ve beni oldukça etkileyen bir olay..yeni sezonda (lan bu kelimeyi de kullanmak çok hoşuma gidiyor be :p ) yer yer değineceğim bu mevzuya gene..

    bu anlatacağım olay da aslında bununla ilgili..hatta direkt bağlantılı..

    öğle arası kantinde yapılan geyikle geçti, sonrasında alper ve nuriş derse gitti, tolganın dersi yokmuş, o da yurda dönecek..biz de asardık aslında necoyla ama hoca son ders deyip sınav hakkında tüyo verebilir gibisinden kalmaya karar verdik..

    derse 10-15 dakika var..

    necoyla masada baş başa kaldık..gene normal muhabbetimizi yaparken bu biraz suskunlaştı..ben o ara bunu kayda değer bulmadım, ağzım yorulmuştur, susabilir aq, ne var?

    ama sonrasında işler biraz karıştı..

    neco,

    "aga..bir süredir konuşmayı düşünüyordum senle özel olarak ama bir türlü kafamda oturtamadım..ama benim sana bir şey söylemem lazım..daha doğrusu yardımına ihtiyacım var.."

    önce ciddiye almadım,

    "ne o lan, yoksa gizli muallak misin aq? aga bak bana yazılıyorsan bozuşuruz haberin olsun x)"

    gülmeye çalıştı..ama çocuğun bir sıkıntısı var, belli oldu..

    "aga anlatmam lazım..senin fikrini almam lazım ama aramızda kalması şart..baya..baya karmaşık bir durum çünkü..kendime bile söyleyemediklerimi paylaşıcam senle?"

    allah allahh... ne oluyor lan? hasta filan mı yoksa bu çocuk? ciddi bir şeyi mi var?..yoksa yine ailevi bir sorun mu nilayın ki gibi?..ya gibicem, lütfen öyle şeyler olmasın..yeter artık acılar, kaoslar, entrikalar..bak, ne güzel huzura ermişim, bozmayın beni..

    "valla anlatmak istersen dinlerim tabi ki kardeşim... aramızda elbette"(bir sen, bir ben, bir allah, bir de inci sözlük bilecek, başkası değil (: ..şaka bir yana, o zaman nerden bilicem lan böyle bir sözlük olacak daaa, ben bu orada hayatımı yazıcam daaa, lan gibsen aklıma gelmez... ama gibmeyin siz yinede)

    sıkıntıyla nefes aldı..

    "eyvallah aga..çok saçma bir durum aslında..belki söyleyince geçer..rahatlarım..konuşmaya ihtiyacım vardır sadece belkide.."

    hımm..tamam tamam..şimdi anlamaya başlıyorum sanırım... bu ailevi bir sorun değil, ya da sağlık sorunu da değil... buu..gönülll meselesiiii... eveeeet (kendimi iğrenç tiki kızlar gibi hissettim şu an, inanmıyoruuuuaamm)

    "anlat kanka, açılırsın ;)"

    "ya... şimdi..senin de onunla aran iyi ya..muhabbetiniz..kanka gibisiniz..o yüzden özellikle senle konuşmamız lazım diye düşündüm.."

    ???...

    "kim aga..ne hakkında?..anlat bakalım ya, hadi yeter kastığın, relax biraz ;)"

    "aga..ben bir süredir..aslında uzunca bir süredir..nilaydan hoşlanıyorum.."

    ooouu hoppalaaa..işte bu çok sert..ivana sert..

    şok halinde kalakalmıştım..oha amk..iyi ki de sorun olmasın dedik..lan, beni de geçtim, bütüüüün bir grubu ve arkadaşlıkları etkileyecek bir sorun lan bu?...

    dıbına sokayım..dübürüne uçan kafa atayım talih gibi senin emi..
    http://fizy.com/#s/16rk4b

    ağzım yüzüm kaymış olmalı ki neconun da bakışları değişti..ben zaten kroşe yemiş gibi oldum da, çocuk da baya zor durumda yani..

    "öyle işte aga..önceden beri bir şeyler hissediyordum... sonra, tolgayla şey olunca..unutmaya çalıştım..hatta başardım da sayılır..o kadar zor olmadı gibi..ama şimdi yeniden şey olunca... ya aga böyle fırsatçılık gibi algılayacaksın biliyorum ama öyle değil inan..kız yalnız kaldı..artı başka sorunları da var..benim de haberim var onlardan..üzülüyorum be aga..içim acıyor onu öyle gördükçe... şimdi bakıyorum, herkes kendi derdinde, tolga çok kolay vazgeçmiş gibi..diğer çocuklar zaten tanımıyorlar pek..sen..senin de hakkını yemek istemem ama, sen de başka işler peşindesin, hakkındır tabi bir şey demiyorum... ama ben..ben farkındayım olan bitenin..kız günden güne eriyor..soluyor resmen..anne babası barışmış en sonunda güya ama yine de hep bir burukluk var üzerinde..o neşeli kız gitti abi..o yaşam dolu kız resmen söndü.."

    necoyu dinledim dalgın dalgın..haklıydı..nilaydan, sanki ölüm döşeğindeki bir hastadan bahseder gibi bahsetmesi benim de içime yakmıştı..gözlerim doldu aq..harbiden de, biz gibimizin keyfiyle uğraşırken, gül gibi kız, yapayalnız ve mutsuz..gün be gün soluyordu..yine de o mağrur duruşunu bozmamaya çalışıyordu ele karşı..yine geliyor bize içini döküyor, bize ağlıyordu..

    "ne yapmayı düşünüyorsun?" dedim ses tonumu normal tonda tutmaya çabalayarak.."ne yapabilirsin?" dedim...

    "bilmiyorum aga..işte..o yüzden sana soruyorum..onu tolgadan sonra en iyi sen tanıyorsun..ne yapmalıyım?.."

    grubumuzun kaderini etkileyebilecek olan sözcüklerin iki dudağım arasında olduğunu hissediyordum... hayır..bu birlikteliği kaybedemezdik... buna izin vermem..gerçi, seven bir kalp, ne beni, ne de bir başkasını dinler mi? bilemem..ama bildiğim tek şey, huzurumu, huzurumuzu bozacak olan her şeye karşı şiddetle savaşacağımdır..

    artık kaçmasın ağzımızın tadı yeter... yeter bu aşk meşk işlerinden çektiğimiz..yeter kanayan kalpler, kırılan, parça parça olan ruhlar..

    "bir şey yapamazsın" dedim sertçe... neconun yüzü düştü..bana konuştuğuna pişman mı olmuştu?..

    yeniden, bu kez daha anlayışlı bir tonla konuştum..

    "kardeşim..anlıyorum ben seni..bu lanet gönül işlerinden en çok ben çektim..halini bilirim... o geceler geçmez..uykun gelmez..aklın düşünmez olur..anlıyorum seni... ama senin, yapacağın ve olumlu ya da olumsuz şekilde sonuçlanacak bir girişim..sadece sana değil, hepimize zarar verir... parça parça oluruz..yalan rüzgarına döneriz... dağılır gideriz..anlıyor musun aga? darmadağın oluruz..üç kuruşluk keyfimizden, muhabbetimizden de oluruz.."

    neco utançla başını eğdi..mimikleri kıpraşmaya başlamıştı..lan sakın sen de ağlayayım filan deme giberim artık..

    "doğru diyorsun kardeşim..ama inan ben kendim için değil,nilayın o hali için üzülüyorum artık..yoksa ben gömerim bir şekilde içime..daha önce yapmadığım şey değil..doğru diyorsun..bir şeyleri kazanalım derken, her şeyi kaybetmek var..sizi kaybetmek var..sizi, muhabbetinizi, dostluğunuzu hiç bir şeye değişmem.."

    "eyvallah kardeşim..eyvallah..aynen... bak..dedim ya..anlıyorum..çok zordur..biliyorum..sana, kalbine göm filan da demiyorum, çünkü seven insanın kulağı sağır olur..ne desem de duymaz..dinlemez beni..kimseyi dinlemez..ben sana, yapma, etme demem..ama yaparsan olacakları söylerim..tamam, tolga ayrılmış olabilir kızdan, ama ne olursa olsun..sonrasında böyle bir ilişki..diyelim ki oldu..diyelim ki nilay kabul etti seni..ne kadar sağlıklı olur? sonra, senin, bizim, bizimle nilayın..tolgayla nilayın..sizin durumlarınız ne olur?..çok karışır be kardeşim..çok karışır..düzeltemeyiz..taka sarar hayatımız"

    bir kaç derin nefes aldı neco..

    "eyvallah aga... sağolasın..ben de bunları duymak, kendime gelmek istemiştim aslında..biri beni sarssın, sen ne yapıyorsun desin istedim..insan neleri unutuyor..tutacağım dilimi..elimi..gözlerimi... yapacak bir şey yok... zamanında daha girişken olsaydım da, önce ben teklif etseydim o zaman... yapacak bir şey yok... benim kabahatim..kimseye kızamam..suç benim, benim çekingenliğimin... pısırıklığımın... özgüvensizliğimin... belki de hayatımın aşkını kaybettim... "

    "neco..neco..böyle konuşma kardeşim..keşkelerle olmaz... bana bak bi..olmaz aga..keşkelerle, pişmanlıklarla olmaz... belli ki senin kaderinde başka birisi var be abicim..çok daha uygun birisi..bilemezsin..belki de hayırlısı olan buydu.."

    "aynen..hayırlısı olsun..ne diyeyim.."

    "tamam..sıkma canını..bunlar aramızda ayrıca..merak etme.."

    "eyvallah aga... ben den yana da arıza olmaz..şimdi sen söyleyince daha da dank etti kafama... resmen pim çekmek olurmuş bir şey yapsaymışım..sağolasın.."

    biraz sonra kalktık... derse girdik..

    benimse aklım, bir kez daha olması gereken yerlerden, huzurdan ve sakinlikten çok uzaklardan...

    bir nilaya baktım... bir necoya...

    gözlerim dolaştı sınıfı..

    ayşene..ozana baktım..

    ebruya baktım...

    artık meraba merabadan ibaret olduğumuz tuğçe ve sedaya,

    uyuklayan serhat binine baktım...

    gözleri fel fecir okuyan kaltak cerene baktım...

    kendime baktım en sonunda..

    kendi içime..ruhuma..ruhumun derinliklerine..bu gam ve bu acıma duygusunu barındırdığı müddetçe, asla tamamen huzur bulamayacak gibi duran yüreğime..

    o gece huzuru ayçanın kollarında bulacaktı gene..
    Tümünü Göster
    ···
  2. 752.
    +3
    neyin sonu gelmemiş ki allah aşkına?

    neyin sonu gelmemiş ki, benim nacizane hayatımın bir okul yılının daha sonu gelmesin?

    dünya iki kapılı bir handır demiş evliya çelebi..

    ne gelip geçmemiş ki? kim girip çıkmamış?

    sıcak bir haziran cuması, son sınavımdan çıkıp yurda giderken zamanın ne kadar çabuk akıp gittiğini düşündüm... gözümü kapadım..okula geldiğim ilk gün, elimde kayıt evrakları, köşelerinden kesip küçülttüğüm vegibalığım ve uhu..

    gözümü açtım..ikinci senem de bitmiş, beni bekliyor bir kez daha bursa yolculuğu..

    kim var kim yok vedalaştım..yurt çalışanları ve müdürüyle daha bir ayrı selamlaştım zira büyük olasılıkla bu, buradaki son senem..eve çıkınca artık kim göre birbirini..

    geceden toplanmış valizlerimi yüklendim..

    tanıdık taksiciye haberi verdim..otobüsün kalmasına yarım saat kala garajdaydım..zamanı geniş kullanmayı ve işimi garantiye almayı severim..

    ama benim gibi garantici adamları da şaşırtacak sürprizler vardır hep dünyada..hatta sakınılan göze çöp batar misali, bu sürprizler de en çok biz garanticileri bulur..

    benim için şehrin son sürprizi, garaja beni geçirmeye gelen ayça oldu..

    epey şaşırmıştım doğrusu..ilişkimizin böyle bir yönü, böyle bir tarafı var mıydı?

    şaşırdım..mutlu oldum..sarıldım..öptüm..kokladım... tekrar sarıldım..tekrar öptüm... nihayetinde zamanı geldi, vedalaştım..el salladım..mesaj attım...

    öyle ya da böyle..bir kez daha, uzunca bir süreliğine, arkamda bu koca şehri ve üniversitedeki ikinci yılımı bıraktım...

    yarısı gitti..

    yarısı kaldı..

    sonumuz hayrolsun.. (:
    takip eden panpalarıma iyi geceler,

    1-2 haftalığına hikayeye ara verelim,

    o zaman diliminde de özelden ya da başlık altından, sizden gelen soruları ve merak ettiğiniz şeyleri cevaplarım spoiler olmayacak şekilde.

    sizler de yorumlarınızı esirgemeyin, takip eden tüm arkadaşlardan değerlendirmeler bekliyorum ;)

    görüşmek üzere, gözünüze, yüreğinize sağlık, benden tüm okuyucularıma gelsin,

    http://fizy.com/#s/16l8tl
    iyi geceler panpalar (:

    ebru hakkında sorular gelmiş gerek özelden gerek başlık altında, beklediğim bir durumdu, zira bu hikayede başrol arıyorsanız eğer kendisi de bir kaç başrolden biridir. daha epey kesişecek yollarımız, daha hikayenin yarısındayız (ekşiciler çıkabilir), ikinci yarı sürprizlere gebe.

    şimdi bile dönüp bakıyorum da, ulan ilk 2 sene var bi... sonra onun üzerine bir 2 sene var..ama o seneler arasında ne farklar var.. sonra benim mezun olduktan sonraki hayatım (ki haziranda 4. yıl olacak) (o kısmı anlatmayacağım tabi, takunu çıkarmaya gerek yok)..

    ebru ile ilgili şu anda tek söyleyebileceğim ise sizin şu anki yorumlarınıza taa o zamandan beri benim de katıldığımdır..o zaman da öyle düşünüyordum.. yani, ebrunun beni bu yaşıma kadar gerçekten seven tek karşı cins olduğunu (anam kardeşim filan hariç tabi)..belki de bunu hissettiğim ve içten içe bilinç altımda olduğundan dolayı aileme de onun ismini verdim, resmini gösterdim..

    çok karışacak beyler ne desem boş.. şimdiden böyle konuşunca prim yapmaya çalışıyor gibi olacak ama inanın sonraki 2 seneyi, özellikle 3. seneyi nasıl yazacağım diye karar kara düşünüyorum..bir yerden sonra olaylar öyle bir hale geliyor ki, benim edebiyat yapmama filan gerek kalmayacak.. zira olayların kendisi edebiyat..hem de en trajiğinden...

    ebruyla bana yaptığı atardan sonra ikinci yılın sonuna kadar aramızda kayda değer bir şey olmadı, olsa eklerdim zaten, sadece arada benim gözüm kayıyordu işte, içimden "helal olsun" diyordum.. esaslı kız.. onunsa umurunda bile olmadığımı düşünüyordum.. gözlerine,bir kere bile bana bakarken denk gelmedim..

    kendimde yeterli gücü bulur bulmaz üçüncü yıla başlayacağım, o zamana kadar da sizden gelenleri cevaplamaya devam ederim, her türlü sohbete varım biliyorsunuz ;)
    @5719 panpam daha ne vereyim, vermediğim bir zütüm kaldı la x)

    1000 küsür entrydir hayatımı anlatıyorum, oradan, isteyenin ve ihtiyacı olanın çıkaracağı onlarca ders vardır diye düşünüyorum ;)
    @5720 panpam, başrol diyorum (:
    selamlar panpalar (:

    2 hafta filan diye hurafeler dolaşıyor, ben onu farazi olarak verdim, haftaya pazartesi-salı gibi başlamayı düşünüyorum.

    gelen soruları yanıtlayım şimdi du bakam neler sordunuz..
    @sokaktayasayamamgibi,
    panpam bazı isimler spoiler olur ama sizin de artık tahmin ettikleriniz var, onları da gizleyip takunu çıkarmaya gerek yok,
    okan ve bizim tayfayla hala görüşüyoruz, tolgayla evlerimizin arası 200-250 metre (:

    onun haricinde bir kaç kişi daha var ama onları şimdi söylememem hikayenin daha hayrına olur, zaten zamanı gelince öğreneceksiniz.

    @audrey tatou

    valla panpam, aynı duruma ben de düştüm biliyorsun.. benim köpek gibi sevdiğim, rüyalarında gelinlikle hayal ettiğim kızı gözümün önünde sömürdüler yıllarca.. senin bahsettiğin durumda, çocuk en azından olanları bilmiyor, platonik sevgisi zarar görmüyor..ben ne tak yiyeydim aq?
    ne tak yedim biliyor musun?
    loser olmaktan vazgeçip winner olmaya kadar verdim.. elimden geldiğince.. denedim en azından.. bence o çocukta denemeli..bu başlığın altında bize katılmış olan ve denememiş olan varsa, onlar da denemeli..

    winner doğamazsınız..ama yeterince inanırsanız, neden winner olamayasınız?

    @poor

    panpa senin hatrına zenci gibmeden ölmeyeceğimi, gerekirse sultanahmetteki saatçileri bile kovalarım x)
    herkese selamlar panpalar (:

    gülüşlerimi çok beğenen arkadaşlar varmış, biliyorum :p onlar için her birini tekrarlayayım x) (: :} :] xd

    heheh

    yorumlarınız ve güzel düşünceleriniz için teşekkürler, "pipin düşer" lafına beş dakika güldüm x) , uzun zamandır duyduğum en kibar beddua. takip eden panpalara tekrar teşekkür ediyorum, bir kaç gün içinde başlayacağım yeniden, kalın sağlıcakla.
    selamlar panpalar,
    morallar bozuk aq :/

    çarşamba günü kupa maçından sonra ertesi gün gelme durumum var yenersek..ama yenilirsek hafta sonuna kadar zor toparlarım, binler haklı, fener en basitinden bir lig maçında bile puan kaybedince dengem bozuluyorken, bu yaşananlardan sonra harbiden de hayata küstüm neredeyse,

    çarşamba kupayı kaldırırsak, o gazla perşembe gecesi buradayım,

    özel mesajlarınızı vb. de o zaman yanıtlamaya çalışacağım, sevgiler ;)
    Tümünü Göster
    ···
  3. 753.
    +4
    iyi geceler panpalar (:

    duygularımı tarif etmem imkansız amk, nihayet yüzümüz güldü x)

    bunun şerefine, diyorum ki,

    yarın akşam,

    kaldığımız yerden devam ;)

    yarın gece 22.30 gibi gelicem, şimdiden yer tutun, atkı koyun, mont-hırka koyun,

    ben de bi çay koyim bari ehehehe

    görüşmek üzere,
    yarın gece,
    22.30 ;)
    selamlar panpalar,
    dün gece o kadar artistlik yapıp "saat 22.30" filan yazmıştım ama işte ne demiştik? asla saat ve tarih vermeyecektim... anlayacağınız üzere yine benim dışımda gelişen bir durum söz konusu, planlar değişti gece gelemeyeceğim :/

    en iyisi en geç hafta sonu başlarız diyeyim ben, amk yalancı çobana döndüm..bir daha saat filan vermek yok..
    görüşmek üzere, kusura bakmayın x)
    erken geldiğim ender anlardan birini yaşıyorum şu anda, x)

    5 dakika içinde başlıyorum panpalar
    http://fizy.com/#s/1dejse

    Herkese selamlar panpalar,

    Uzun bir ayrılığın ardından yeniden kaldığımız yerden devam ediyoruz,

    Bu arada 6. Nesiller gelmiş sanırım,bu, biz dötüncüler artık yüzbaşı olduk demektir ;)

    3. yılımıza başlamadan evvel, yazın olanlar hakkında biraz özet geçmek istiyorum,

    Geçen yaz hayatımda ilk kez arkadaşlarımla tatil yapmış, istanbulda okanla ortalığı birbirine katmış ve tahminimden de fazla özgürleşmiş-eğlenmiştim. Öyle ki sanki daha ötesini düşünemezdim..

    Ama bu yaz, 20 yıllık yaşantımın en güzel zaman dilimi olmayı açık ara farkla başarmıştı.

    Yeni evimize taşınmamızı anlatmıştım, ve babamın balık tutma konusundaki hevesini de, yaz günlerimin büyük kısmı, sabahları ailecek yapılan neşeli ve deniz manzaralı kahvaltılar, öğleye doğru balığa çıkma, öğleden sonra plaja gitme ve akşamları kordonda gezme ile geçiyor, hafif esinti eşliğinde sahil yolunu arşınlarken uçuşan saçlarımı rüzgara teslim ederken, aklımdan “işte gençlik bu, işte hayat bu ulan!” diye geçiriyordum.
    Yeni evimizde ilk misafirim tolga oldu, sadece 4 gün kalabilmiş olması üzücü olsa da, bursanın tüm avmlerini, kapalıçarşıyı, külliyeleri, altıparmağı, heykeli, çekirgeyi, nalbantoğlunu, botanik parkı, hayvanat bahçesini, sahili, denizi, balıkçıları, yıldız tepesinde içilen biraları tecrübe etme şansı oldu. Bu hızlandırılmış ekstra komplike tur esnasında hem çok eğlendik hem de arkadaşlığımız daha da pekişti. Neticede, okul ve yurt dışında bir ortamda, hayatın içinde bulunuyorduk artık beraber, farklı bir tecrübeydi, çok iyi oldu çok da güzel iyi oldu taam mı?

    Yurt demişken, yurttan çıkımızı aldık malum, ev bulma işini birazdan anlatıcam, ama öncesinde yeni evimizin bir diğer misafirine de değinmemek olmaz, zira kendisi taa Amerikalardan teşrif etti, sen gelemezsen, ben sana gelirim dedi adeta..

    Okan bizde bir hafta kadar kaldı, babam ve benle iskelede balığa da geldi, otelin havuzunda ve şehre yarım saatlik mesafedeki kurşunlu

    plajında yüzdük,

    “yaa nasıl memleketin toprağı-suyu özlemişsinidir” diye takıldım.
    http://fizy.com/#s/16js0d

    Ailem iki arkadaşımı da çok sevdi, onların gözünde, onlar da benim gibi “iyi çocuk”lardı. ikisi de temiz yüzlü ve görgülü insanlar olduğundan bizimkilerin kanı ısınmıştı, hatta annem daha sonradan “aferin oğlum iyi arkadaşlar edinmişsin hep” diye övdü sağ olsun. Ah be anne..daha neler edindim bir bilsen..

    Okan bizimkilerle konuşup, önümüzdeki yıl için beni amerikaya yollamalarına ikna etti, ya da en azından ikna eder gibi oldu, bilemiyorum, belki de çocuğun şevkini kırmamak için he hee demiş olabilirler (:

    Ne olursa olsun, sonuçta onu yeniden görmek ve birlikte zaman geçirmek, dahası, geçen onca zaman ve yaşanan onca şeye rağmen bizi muhabbetimizin kalibre ve kalitesinin değişmemiş olduğunu görmek gerçekten çok duygulandırıcıydı..bir yıl sonra bir araya gelmemizden on dakika sonra bile, sanki dünden kalan muhabbetimizi devam ettiriyormuşçasına konuşabilmiştik..ah be kardeşim..kalsan..kalabilsen..efsane olmuştuk..
    Yazın bir başka etkinliği ise yurt arkadaşımız utku nun (şu yılbaşı gecesini organize eden) bizi (tolga-neco-ben) zeytinliye davet etmesiydi. Bu sürpriz davet karşısında kayıtsız kalamadık, zeytinli rock festivalinde geçen 3 eğlenceli gün ve egenin güzel plajları.. utku bizi yazlıklarında ağırladı, 7 sap, 3 gün 4 gece eğlencenin de muhabbetin de dibine vurduk..

    Allahım..her şey iyi gidiyor.. fazla iyi…sanki dalga geçer gibi..ben ne zaman kötü bir adam oldum, hayat da sanki yüzüme gülmeye başladı.. böyle mi olmak gerekiyordu yani? Kendi ruhumu feda etmemin karşılığında, bir çeşit ahde vefa mıydı bu yaşadıklarım?

    Ayçayla yaz boyu değişken aralıklarla haberleştik, gerek mesajla, gerek telefonla…bu kızı seviyorum.. yani, beni sıkmıyor, anlatabiliyor muyum? Bana sorumluluk yüklemiyor, benden bir şey istemiyor, dertlerini değil, sevinçlerini anlatmak için arıyor, telefonda geyik yapıyoruz, msn de geyik yapıyoruz, mesajda geyik yapıyoruz.. birbirimiz bulduğumuzda yaptığımız ve yapacağımız başka şeyler de var tabi malum (:

    Neresinden bakarsanız gayet eğlenceli ve iki tarafın da istediğini aldığı mutualist bir ilişki..

    Okulu 2 dersten uzatmış, ama bir şekilde sınavlarını ilk döneme aldırıp en geç ocakta işi bitirmek istiyor. Eve çıkacağımı öğrendiğinde çığlık attı, “bana ev sahipliği borcun var çocuuk! (:”

    “en iyi şekilde ödeyeceğime emin olabilirsiniz hanımefendi :p”
    Bir tane de yaz aşkım oldu tüm bunların arasında, akşamları kordonda yürürken elini beline atmalık, kafelerde, çay bahçelerinde oturup bir şeyler içmelik, gece serinlediğinde sokulmalık, dudaklarımız kuruduğunda öpüşmelik..iyi kızdı irem de, ben ikimizin de eğlendiğini ve güzel zaman geçirdiğini düşünüyorum,

    Tabi yaz bitip ayrılık vakti geldiğinde, kendisi ayrıyetten tecrübe sahibi de olmuştu benim karanlık yönüm hakkında,

    “uzaktan uzağa yürümez be bebeğim :/” demiştim,

    “bekleriz birbirimizi?” demişti,

    “zaman geçip gençlik elden giderken sen kim bilir nerede, neler yaptığını bilmediğin bir adamı, sanal ekranlara, yazı puntolarına bağımlı olarak sevmek mi istiyorsun?” dedim, “hayatını yaşa, güzel kızsın, kendini niye köreltesin?”

    “nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun? Beni hiç mi sevmedin? Bir başkasıyla olsam hiç mi zoruna gitmeyecek?”

    “bizim o şekilde olacağımızdan daha mutlu olacağını bilmek yeterli benim için, beni bekleme çünkü ben kimseyi bekleyemem, bekletmekte istemem..”

    Klagib ağlaşmalar vb..ama ne mine, ne ebru ne de Ceyda kadar zor olmadı bu ayrılık, yaz aşkı işte.. sevmesi de, öpmesi de, ayrılması da, ağlaması da adetten..

    Heee.. şimdi gelelim ev işine..
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Ayracı koyalım
      ···
  4. 754.
    +3
    Ağustos sonuna doğru, bizim 5 li sözleşip üniversite şehrimize geldik..

    öncesinde internetten filan biraz araştırma yapmıştık ama sahaya inince hepsinin yalan olacağı belliydi, şimdi güçlerimizi birleştirme ve sokak sokak “sahibinden kiralık” tabelaları, pankartları arama zamanıydı..baktık olmuyor, devreye emlakçıları da sokacaktık..

    O sıcakta, güneşin altında, iki gruba ayrılıp sokak sokak gezdik, kampüsün yakınından, şehrin merkezine kadar didik didik ettik, onlarca telefon görüşmesi, aramızda yaptığımız muhakemeler, bu sırada kalınan öğretmen evinin otel konforundaki odalarında dalınan derin düşünceler..

    Beyler, dıbına koyayım…lan şu beş ne gibko bir sayıdır yahu? Bakın 2-3 kişi olsak hiç sorun değil zaten, hatta 4 bile olsak..ya da 6-7 kişi olsak, gene sorun olmaz, dubleks tutarız bir tane..ama 5 var ya o 5…dıbına koyayım, “ne şamın şekeri ne arabın yüzü” olduk lan..

    Sanırım bizi, beşimizi birden uygun ekonomik ve jeolojik şartlarda barındırabilecek bir ev bulamayacağız..
    Umutlarımızı kaybetmek üzere olduğumuz bir akşam üstü nuriş ile dolanırken lüks görünümlü bir apartmanın “4+1” olduğu beyan edilmiş dairesi için de şansımızı deneyelim dedik..”bu da pahalıdır aq ama olsun bir sormakta fayda var..”

    Nitekim öyleydi de..sorduğumuz dairenin kirası 900 tl (sene 2006 beyler..) idi, ancak telefonda konuştuğumuz yaşlı adam (yaşlıdır herhalde lan sesi öyle geliyordu) bizim öğrenci olduğumuzu ve durumumuzun karışık olduğunu duyunca yardımcı olabileceğini söyledi. Bu daire için olmasa da bir başkası için,

    Meğer bu bey amca ve iş arkadaşları, epeyce taşaklı bir cemiyetin üyeleri imişler, bir nevi modern lonca teşkilatı, yani cemiyet filan dediysem, öyle kayıtlı kuyutlu, resmi bir şey yok lan.. klagib, “birbirini tanıyan ve birbirine iş yaptıran esnaf topluluğu” diyelim.

    Emlakçısı, ev sahibi, aracısı, boyacısı, badanacısı, muslukçusu, elektrikçisi.. alayı birbirini tutan ve beraber çalışan adamlar..

    Bu amca da aracı oluyor haliyle, bize bulduğu ev de epeyce tuzu kuru bir müteahhit in kiralık konutlarından biri oldu,

    Nuriş ve ben adamla buluşup evi gördükten sonra sevinçten çıldırarak, o sırada bir başka sokakta çaresizce, başları havada, boyunlarına kramp girmiş halde dolanan diğer çocukları aradık,

    Onlar da geldiler, konuştuk ettik, aracı bizi ev sahibine filan zütürdü, derken 2-3 saat içinde, ailelerden de onayı almıştık. depozito için nakit vermenize gerek yok dediler, senet yaptık.. valla epey yardımcı oldular lan Allah razı olsun..bu ev bize Allahın bir hediyesi resmen.. gerçi daha sonradan içinde yaşanacakları düşününce…neyse, allahı karıştırmayalım bence x)
    Peki bize bu denli uygun olan, sevindiren bu evin özellikleri neydi?

    öyle jakuzili, bahçeli, balkonu havuzlu (ali Ağaoğlu detected) filan değil, komşular dul, azgın 35 likler de değil.. hatta kirası da öyle az buz sayılmaz ama, yine de maksimum sınırımızın altında..

    Bu ev beyler, 6 katlı bir apartmanın, son katındaki dubleks kısmın ikiye bölünüp, yukarıda kalan kısma ara saat ve vanalar vasıtasıyla elektrik-su ve doğalgaz ın gönderildiği, kısacası dubleksten bölme yapılarak biri 3+1, diğeri 1+1 şeklinde iki daireye dönüştürülen bir apartman dairesi.

    Demek isteğimi anlatabildim sanırım, yani temelde tek bir daire var, ama bu iki katlı, daha sonra aradan üst kat bölünüp, ayrı mutfak ve tuvalet yapılıyor yukarıdaki kısma, alt taraf zaten normal daire. Üst katın, beşe beş, çift kale minyatür kale maç yapabileceğiniz büyüklükte bir terası var. Manzara ise, doğrusu kendi evimizin denizli-limanlı görselliğinden sonra bana yavan gelse de, yine de en azından havadar şekilde.

    Evi ayarlamış olmanın mutluluğuyla, son gecemizi geçirmek üzere öğretmen evine döndük, bir araya toplanıp mali ve beşeri konular üzerinde tatbikat yaptık, kimin nerede kalacağı vb. konuşuldu, anlaşmamız pek zor olmadı, zira hepimiz uyumlu ve olumlu adamlarız, öyle olmasaydık zaten bir arada bu odada ne işimiz var amk?
    Kalma durumlarını vb. belirledikten sonra gecenin geri kalanı kurulan hayaller ve yapılan geyiklerle, şen şakrak geçti..2 gün ve 3 gecemizi harcamış, yorgunluktan boynumuz, bacaklarımız kaskatı olmuş, yüzümüz iyiden iyiye Afrikalılara benzeyecek şekilde kömürleşmiş olsa da, sonundaki bu rahatlık ve zafer paha biçilemezdi.. başarmıştık! beşimiz, bir arada..

    Kalış planına gelirsek,

    üst katta, yani 1+1 de tolgayla ben kalacağız, kapısı terasa açılan küçük odayı o seçti, ben de çılgın kalabalığımı rahatça yayabileceğim, terasa açılan çift kanatlı penceresi olan büyük odayı (ya da bir diğer deyişle salonu) aldım memnuniyetle. Zaten bunlar haricinde bir banyo, bir de mutfak var yukarda.

    Alt katta ise Alper-nurettin ve neco üçlüsü normal odaları paylaştılar, balkonlu olanda neco kalacak ama çamaşırlıkları koymak babında olsun, çıkıp hava almak maksadıyla olsun, balkon ortak kullanımda, o açıdan neconun odası biraz huur olabilir ama adam rahat olduğu için sorun çıkmayacağına eminim.
    http://fizy.com/#s/3w72tv aahh bu şarkılar, bu şarkılar (:

    Alt katta boş kalan salonla ilgili epey çılgın fikirler geldi, (ben kum torbası asalım, spor aletleri filan alalım deyip kahkahayı bastım, Alper playstation kafe yapalım burayı dedi, tolga, büyük bir minder serelim ortaya, arada güreşiriz filan dedi, nurişe göre odaya bateri sığar, neco büyükbaş beslenebileceği konusunda gayet emin asgdsdgfdgsdfgs)

    Nihayetinde o odayı bir nevi toplanma ve oyun salonu olarak kullanmaya karar verdik, toplu muhabbetler, içki masaları, batak masaları, fifa-winning eleven turnuvaları ve sınav zamanları güçlerimizi birleştireceğimiz savaş karargahımız olarak, çok amaçlı bir kullanıma hizmet vermesini planladığımız bu odanın içeriği ve dizaynı konusunda maddi manevi ortak çalışacaktık.

    önümüzde en az “iki” lanet olası yıl var ve kahrolası iki yılı, kendimize has yaşam tarzımızın izlerini işleyeceğimiz bu evde, en iyi şekilde geçireceğimize eminim..canın cehenneme adamın..git kendini becer..

    Beş kafadarlar, o geceyi kurulan düşler ve atılan kahkahalarla bir arada geçirip, artık eylül sonuna doğru buluşmak üzere, ertesi sabah kahvaltıdan sonra şehirden ayrılıp yeniden baba ocaklarına döndüler..
    işlerin iyi olan gidişatının, ev mevzusunda da devam etmesinin ardından artık iyice emin olmuştum,

    “bu sene, o sene..bu sene efsane olacak..her bir anı, her değerli saniyesi hak ettiği gibi yaşanacak ve ilelebet hatırlanacak.. yıllar sonra bile masalarda muhabbetlere konu olacak..bu sene..”

    Bu msn iletimi bütün “müstakbel ev arkadaşlarım” nick i haline getirdi.. böylelikle, yarı sabırsız, yarı heyecanlı bir biçimde, yazın kalan kısmını da doyasıya yaşamayı unutmadan, önümüzdeki okul yılını beklemeye başladık..
    Tümünü Göster
    ···
  5. 755.
    +4
    …….

    Sayılı gün çabuk geçer derler (: …

    Her seferinde,giderken, arkamda daha da ayrılması zor bir kalabalık bırakmaya başladığım bu şehre, bir kez daha adımı attığımda, bu kez ailem de yeniden benimleydi. Malum, ev işleri, mobilyalar alınacak falan filan..sonra bir ev sahibine de görünmek lazım..

    Hell yeah…tayfa yeniden bir araya geldi, aileler tanıştı, babalar her zamanki gibi futboldan, anneler ise havadan sudan konuştu..

    içim içime sığmıyordu lan..yapılabilecekleri, yapabileceklerimiz düşünüp keyiften keyfe giriyor, yüzümde zaman zaman oluşan salak sırıtışlara engel olamıyordum..birbiriyle çok iyi anlaşan beş adam, uzun eşek dahi olmak üzere ( x) ) her türlü organizasyonu yapabilirdi bu evde..internet de bağlatıcaz..sonra gelsin online oyunlar, turnuvalar..kantır kantır…kantır oynucaz lan bol bol..dota atıcaz..eyc of atıcaz x) ..daha neler yaparız neler..evde parti bile veririz aq..

    terasta mangal yaparız..masa kurarız..biralar, şaraplar..rakı..rakı ulan..70 likleri deviririz bir biri ardına..muhabbetin dıbına koyarız..sınav zamanı açık oturuma döner ortalık..hele bizim bölümün dört mensubu olduğunu düşünürsek evde, (tolgacım senin adına üzgünüm ehehe), bence “abilerin” etütlerinden bile daha iyi olur lan bu ortak çalışmalar x)
    cumartesi günü bütün işleri hallettik, şu demin bahsettiğim, tesisatçısı-boyacısı-sucusu-bilmem necisi birbirini kollayan cemiyet sayesinde, hepsi birbirine haber verip paslaşınca evin teknik sorunları kolay giderildi,

    bizler de mobilyadır filan öğrenci işi döşedik bir şeyler, hamalların sırtında çekyatlar çıktı yukarı, yataklar geldi, sacdan yatak altları, portatif masalar, askılıklar, plastik sandalyeler, ofis sandalyeleri, tabak çanak filan zaten, saymıyorum bile onları, o kadar malzemeyle orduya bile ziyafet verirsin aq..hani parti yaparız diyorum ya, yani tam partilik malzememiz var, 50 kişiyi bile ağırlarız alimallah x)

    neyse..

    bizimkileri yolladık (tolga ve neconun anne babaları, alperin babası, nurişin de babası ve erkek kardeşi gelmişler, benim de anne ve babam geldiler. Lakin tolganın ailesi bir gün önce geldiğinde, biz geldiğimizde onlar gitmek üzereydi, yine de tanışılacak vakit oldu)
    pazartesi hemen internet işini hallederdik, ama önce bir soluklanmak gerekiyordu, cumartesi akşamı, takumuz çıkmış halde alt kattaki salona kendimizi devirmiş, sarhoşlar gibi güle eğlene geleceği planlıyorduk.
    “ee dıbına kodularım.. evimiz var lan artık! Bizim evimiz olm?! Bizim koltuğumuz, bizim yatağımız.. süper olcak yeminlen x)”

    “aynen aga sabırsızlanıyorum x)”

    Tolga ayağa fırlayıp salonun orta yerine geçti, “bi dakkaa bi Dakka beylerrr.. şimddiiee..görev paylaşımı yapıyoruz hemen, evet, kimler aşçı görelim önce bi ;)”

    “ben biliyorum birkaç çeşit lan, ananem öğretti yazın x)” deyip sırıttım,

    “ben de yaparım hacı, aynen, annemden kaptım bir şeyler” diye devam etti tolga,

    “eee..lan aşçıların ikisi de bizim katta mı? Alper? Neco?”

    Nuriş konuştu,

    “kanka, bende yaparım ya, elimden gelir yani ne olsa (:”

    “helal la sana, bu geyler sadece yemeyi biliyor galiba, öyle mi la?”

    Gülüştük,

    olm ben yaparsam hepimiz zehirlenir ölürüz daha evin tadını çıkaramadan, daha ilk kirasını oturamadan ölürüz lan ahahhaa” Alperin açık sözlülüğü yine çene ve karın kaslarımızı fazladan çalıştıracak şekilde güldürdü bizi,

    “yemek işi kolay ya, icabında dışarıdan da söylenir zaman zaman, hallederiz bir şekilde..iş bölümü aga, iş bölümü yaparsak, birbirimize yardım edersek dıbına bile koruz.. zaten herkes iyi niyetli ondan şüphemiz olsa, burda olmazdık, demi lan? x)”

    “aynen yeaa, zaten öğrenci evi olm bu, her türlü döner (:”

    “döndürürüzzzz (:”

    “dıbına bile koruz x)”

    “yürrrü bee (:”

    “helaaaal x)”

    …..
    http://fizy.com/#s/16l4ce

    ilk hafta, evin kalan ekgiblerini tamamlama ve bir takım özel düzenlemelerle geçti, okula gitmedik, gündüzleri işlerle uğraşıp, geceleri salonda elde biralarla, camlar fora halde keyif yaptık, bir akşam dışarıdan söyleyip bizim terasa masa kurduk, teras demişken..bir ara yıkasak iyi olacak aq..full toz olmuş yerler..

    Hafta içi ve hafta sonu birer kez ayçayla buluştum, ikisi de kafeden öteye gitmedi, gerçi biz öyle hasret kalmışız ki çaktırmadan kafede bile işi bitirebilirdik o derece x)

    “bu hafta daha anca alışıyoruz canım, haftaya ilk konuğum sensin söz ;)”

    “eyvallah bebiş..özledim seni len şaka maka (:”

    “ben de seni özledim” başımı boynuna, genelde olduğu gibi yine kıvırcık yaptığı sarı saçların arasına gömdüm..kokusunu içime çektim..ohh ayça..o kadar iyi geliyorsun ki bana..

    “yaramazlık yaptın mı yazın bakayım? (:”

    “ohooo, sahiller, plajlar, kordonlar, konserler derken..epey bir vukuatım var :p”

    “vay vayy, sen tsigalko efendiye bak! Biz boşuna beklemişiz kuru kuruya burda (:”

    “cidden bekledin mi?” dedim birden ortamın ciddiyet ve romantizm katsayısını yükselten bir ses tonuyla,

    “herhalde bekledim” dedi biraz bozulmuş bir şekilde, “huur muyum ben oğlum, hemen seni postalayınca başkasının kucağına atlıycam?”

    Vay be..etkileyici..
    “öyle demek istemedim canım (: ..ama, enteresan yani, koca yaz, hem de senin güzelliğinde bir hatun? Nasıl savundun kendini apaçi hücumundan :p”

    “annemin yanındaydım valla bütün yaz, gündüzleri ona yardım ettim, geceleri de kız kıza gezmelerdeydim işte..şu okulu halledebilirsem muhtemelen çalışacağım yer de orası olacak, babam sağolsun :p”

    “ee hani, planlar? Gezmeler? Hani hemen okul biter bitmez işe başlamazdın? (:”

    “planlar biraz değişti tsigalkocum.. elbette bazı düşlerimi yok etmiş değilim.. sadece biraz daha erteledim.. nasıl diyeyim, bu yaz, iş ortdıbını görmek, beni biraz büyüttü. Hatta kariyer kadını bile olabileceğimi düşüyorum (:”

    “hadi ya..helal olsun valla (: olgun gördüm seni ;)”

    “her anlamda demi?

    “hee, büyümüşsün theodoraa! Her şeyin büyümüş”

    “ahahha deli (:”…”sen neler yaptın yazın?”

    “dedim ya, baya yaramazlıklar filan işte..kop koplar ;)”

    “yok, cidden soruyorum.. anlatsana bana biraz..ben de anlatırım istersen (:”

    Geçen yazı, yer yer ayrıntıya girerek, irem i çıkararaktan anlattım, o da arada kendi yaptıklarından bahsetti, akıcı bir muhabbetin ardından bir kez daha sordu,
    Tümünü Göster
    ···
  6. 756.
    +3
    “yani şimdi sen, yazın hiç manita yapmadın öyle mi? seen?”

    “niye lan (: , sen yapmadım diyince oluyor da ben yapmadım diyince mi olmuyor?”

    “yoo öyle bir şey demedim şaşkın? (: ama şaşırtıcı tabi.. demek ki bana başta söylediğin kadar da hovarda değilmişsin.. yazık, ben de en çok o özelliğinden etkilenmiştim oysa x)”

    “seni bekledim işte ben de :p” dedim..bir gün bu yalanlar yüzünden çarpılıcam ama hadi hayırlısı..

    “hı hı.. aferin sana, öpücüğü hak ettin o zaman”

    Uzun uzun öpüştük..bu dudaklardan bir daha bu kadar uzun süre ayrı kalmamalıyım..

    “bronz ten yakışmış” deyip sırıttı,

    “bırak ya..ne bronzu, arap oldum resmen.. senin ki tam kararında da, ben biraz fazla kalmışım güneşte.. mülteci diye tutuklayıp sınır dışı edecekler diye korkuyorum x)”

    “hahaha, vizeni almadın demek zenci? :p”

    “almadım evet..ve zenciyim.. zenci..;)”

    Gülmeye başladı, yanakları pembeleşmiş halde gözlerini yüzüme dikip,

    “bilmesek inanıcaz ha” dedi, sonra yeniden kıkırdamaya başladı,

    “ne var la? Gayet…şey bence..ne?! gülme bak çıkarır vururum masaya valla x)”

    Ben öyle deyince bu iyice krize girdi aq, herhalde bir dakika filan hıçkıra hıçkıra güldükten sonra sarılıp susturdum, kız katıldı aq, boğulacak gülmekten..

    “küçük mü lan harbi? Diye sordum yarı endişeli”

    Bu gene kegib kegib gülerek,

    “ha..hayır, ama sen çok komiksin ya (: ay..sıcak bastı…of..zenci sevgilim (:”

    Elini kanka gibi omzuma attı,

    Az önce bana “sevgilim” mi demişti yoksa ben mi yanlış duymuştum?
    gece geleceklere sürpriz olsun, bu günlük benden bu kadar panpalar, startı verdik ;)
    selamlar panpalar,

    bir kaç dakika içinde başlıyorum.. sizlerle buluşmak, uzun süre nefesini tuttuktan sonra nefes almak gibi lan (:
    http://fizy.com/#s/16kw40

    Ev hayatı gibisi yokmuş..

    Öyle ki, yurtta yaşadığımız eğlenceli anılara ve yediğimizin önümüzde, yemediğimizin arkamızda olmasına rağmen, “acaba, 3. Yıla kadar beklemekle geç mi kaldık?” Diye bile düşünüyorduk..

    Eve çıkınca, tanıdığını sandığın insanlar değişir derler..büyük ölçüde doğru ve genelde de olumsuz değişimleri tanımlayan bir önerme.

    Ama bu değişimler her zaman olumsuz olmak zorunda değil,

    Misal, ben tolganın bu kadar titiz olduğunu bilmezdim. Adamın odası mum gibi, kendi hazırladığı her yemek öncesi ve sonrası masayı-tezgahı siler, (bulaşıkları ben yıkıyorum tabi), eğer yemeği ben yaptıysam (acayip nohut yaparım, bol salçalı şöyle) bulaşıkları daha yer yemez yıkar, ortada bırakmaz..valla helal olsun lan, banyo temizliği filan da iyi, e zaten başka da bir yer yok evde..

    Ben kendim de titiz bir adam olduğum için hoşuma gitti bu huyları, umuyorum ki ilerde koyvermeyecektir.Evleneceği kız baya şanslı olacak, tabi bu kızın nilay olmasını canı gönülden isterdim ama artık öyle bir ihtimal kalmamış gibi..nilay demişken..onunla da yazın birkaç kez msn den, bir kez de mesajla haberleştik..artık eskisi gibi olmaz hiçbir şey biliyorum..ne onun tolgayla, ne benimle, nede üçümüzün birbiriyle aynı sahnedeki iletişimi..yani o “arkadaş kalalım” filan hikaye..zaten biliyordum öyle olduğunu da..bakmayın işte..
    Alt katta gır gır şamata gırla gidiyor. Üçü de rahat adamlar, hani biz bile tolgayla anlaşamayabiliriz belki, onca zamandır oda arkadaşlığı yapıyor olmamıza rağmen, ama bu herifler her türlü anlaşır aq (:

    Toplanma mekanlarımız, bizim terasımız (dün yıkadık hep beraber, elde 5 litrelik lik petlerle) ve alt katın salonu, terasta genelde yemek ve manzaraya karşı demlenme organizasyonları yapılırken, alt kat bir nevi çayhane (:

    Evimizin lokasyonundan geçen bölüm bahsetmeye fırsatım olmadı, anlatayım,

    Kampüse uzaklığımız yürüyerek 15 dakika, merkeze olan uzaklığımız metroyla birkaç durak, neresinden baksanız tam ortadayız mekan olarak, artık pek minibüs kullanma zorunluluğumuz olmayacak gibi, yani muhit açısından da şanslı sayılırız. Mahallemiz bu güne kadar gittiğim öğrenci evlerinin mahalleleriyle kıyaslanırsa ortada bir yerlerdedir diye düşünüyorum, cerenin arkadaşlarının mahallesi gibi varoş değil ama ayçanın mahallesi gibi tiki de değil.

    interneti bağlattık, alt katta büyük, bizim katta da ofis tipi mini buzdolabımız var, alt katın salonuna spotçudan 52 ya da 54 ekran bir tv aldık, bizim katta set üstü ocağımız var, altta fırınlı ocak var, Alper getirtmiş onu babannesinin evinden.

    Koltuktur, minderdir filan bol zaten, benim geniş odaya (salon) ben bir çekyat, bir tekli koltuk, bir de dolap attım diğer zorunlu mobilyalar haricinde. Yerde halım yok, annem “çok toz tutar, sen temizleyemezsin, sonra hasta eder seni” diyerekten halı koydurtmadı, o açıdan benim oda, daha ziyade doktor muayenehanesine, ofise filan benziyor (ofiste kahkahalar atarak sandalyeden düştüm desem yalan olmaz yani x) ). Kimilerine soğuk gelebilir bu hali, ama ben sonradan çok alıştım, biraz beni andırıyor bu oda, sade döşenmiş, göçebe bir havası var, ama gereken konforu ve rahatlığı da sağlayabiliyor fazla lükse kaçmadan.
    Benim ps yi alt kata verdim, tv orda malum, biz de bir tane 37 ekran almayı düşünüyoruz ama acelesi yok, öyle çok tv izleyen adamlar değiliz, zaten maçtır-programdır filan izleneceği zaman bir araya geliyoruz illa ki.

    Bu yaz alınmış olan yeni dizüstüme oyun üzerine oyun yüklüyor, bir yandan da sınırsız ve hızlı internetin tadını çıkarıyorum (ttnet reklamı gibi düşünmeyin, yurttan eve çıkınca insan ister istemez hızlı internete sahip olmuş oluyor oransal olarak).

    Onca ev masrafı içinde bana bilgisayar alan babama epey teşekkür ettim, o ise “daha bile erken almak lazımdı aslında ama senin de hiçbir taka hevesin yok, ne biçim çocuksun anlamadım ki” diye takılmıştı.

    Harbiden de öyledir, ne arabalara, ne de teknolojik aletlere (telefondur bilmem nedir) hiçbir zaman yoğun bir ilgim olmadı, telefonu bile babam almayı akıl etmişti lise 1 de (:

    Sanırım karı kız düşünmekten (lisedeyken de gır gır şamata ve futbol düşünmekten) diğer şeylere vakit kalmıyor desenize (:
    Tümünü Göster
    ···
  7. 757.
    +3
    Artık evimi siz de en az benim kadar iyi biliyorsunuz.. hatta bence benden daha iyi biliyorsunuz.. yani en azından kafanızı kapının kirişine çarpmazsınız..

    Bir akşam tolganın odasında çekirdek (izmirliler için çiğdem (x ) çıtlamalı muhabbetten sonra, koridor ışığını yakmaksızın ve acele ile susuzluğumu dindirmek adına, hızlı adımlarla odama geçmeye çalışırken, sol elmacım kemiğimi kapı kirişine öyle bir çaktım ki acıdan neredeyse ağlıyordum amk..

    Benim feryat figan küfürlerimi duyan tolga odadan çıkıp,” noldu aq?” demeye kalmadan ışığı yakınca “yuhhh naptın lan yüzüne ahahaha” diye gülmeye başlamıştı..”oha aga soyulmuş, gel buz koyalım lan morarır bu, nereye vurdun?”

    “kapıya..amk kapısına..” ağzımı oynatırken bile canım acıyordu..

    Bir hafta o mor yanakla gezdim, biraz daha hızlı çarpsam elmacık kemiğimi kıracakmışım herhalde..
    Bahaneyle evimizin yakınındaki eczaneyi de öğrenmiş oldum,

    Eczaneye girdim ertesi gün, tabi yanak mor, gözün üst kısmı (alnımla kaşımın oralar) soyulmuş-kırmızı, scarface gibi dolanıyoruz aq..nazar deydi..

    Neyse, girdim eczaneye, bankodaki kız, her zamanki müşteri karşılama moduyla kafasını kaldırıp gülümsedi, ama karşısında her zamanki müşterilerden biri yok, saçı sakalı birbirine girmiş, yüzü gözü morarmış, junkee den hallice, ayyaş herifin biri gelmiş dikilmiş başına (evet o benim)..

    “eaa yanağım için, krem gibi bir şeyler bakıyorum ama?”
    kız şaşkın-gülmemek için dudaklarını dişleyerek “tabi” dedi, “çok kötü olmuş?” diye devam etti, nasıl becerdin der gibi..

    “evet..ka..kapıya çarptım..”

    Kapıya çarptım..

    Lan bu bahanelerin en klişesidir be..ve benim başıma gerçek hali geliyor düşünebiliyor musunuz?

    Dayak yersiniz gözünüz morarız, “kapıya çarptım”

    Kokain çekersiniz gözünüz morarır, “kapıya çarptım”

    insan içinde söylenmeyecek absürt bir sakarlığınız olur, gözünüz morarır, “kapıya çarptım”

    Ama ben harbiden çaptım lan..

    Bahanemi bildirince, deminden beri zaten gülmemek için kendini yırtan kız daha fazla dayanamadı, beraber güldük aq..zaten ondan çok
    ben gülüyorum aynaya her baktığımda.. hele birde okula gidince düşün durumu sen..

    Aga noldu yüzüne bea?

    “kapıya çarptım”

    “puahahahhagfsadgad”

    “Aa tsigalkocum, ne oldu yanağına?”

    “kapıya çarptım”

    “hihihihihi”
    Evin ekgiblerinin tamamlaması ve hevesinin alınmasıyla geçen ilk haftanın ardından, artık ikinci hafta okula gitme lütfünde bulundum (mor yanakla tabi)..

    Şaka maka 3. Sınıf olduk be..vay arkadaş.. daha gözümü kapamış açmışım kadar yakın ilk zamanlarım.. acısıyla tatlısıyla hatıralar..

    Nilay eve çıkmamıza çok sevindiğini söyledi, hayırlı olsuna gelecekmiş, ev hediyesi de getiricem diyor (:

    Evimizin bir diğer lokasyon özelliği, yaklaşık 1.5 senedir takıldığım spor salonuna da yakın olması, yürüyerek, yavaş tempoda 15 dakika filan sürer sanırım.. hızlı yürürsem 7-8 dakikada bile giderim de, zaten spora gidiyoruz aq, öncesinde kendimi yormama ne gerek var?

    Zaten bu hızlı yürüme başıma bela beyler.. beraber dolaştığım her 10 kişiden 9 u, “aga nereye koşuyon?” “kanka ne bu acele aq?”
    “tsigalko yavaşla biraz valla kramp girdi bacaklarıma” gibi isyan cümlelerinden en az birini kurmuştur..

    Sırf bu huyumdan kurtulmak için alıştırma yapmaya başladım desem yeridir (eveet tsigalko, şimdi çok sakinnn, sağ bacağımızı atıyoruzzz, bir saniye bekleyip şimdi de soluuuu aynen böyleee x) )
    Eve beş kişi çıkmak demek, aslında eve yirmi beş kişi çıkmak demek gibi bir şey beyler.. çünkü hepimizin çevresi geniş sayılır, samimi arkadaşları çok, bu durumda da gelen giden bitmeyecektir.. misal, aralarında samimi olduğu insan sayısında en ezik olan benim bile en az 4-5 tane gelenim olur, ayçadır, nilaydır, tuğçelerdir filan..

    Tolganın sınıfından çocuklar var mesela, düzgün tipler, onlar gelince hep beraber benim odama geçiyoruz (yoksa ofis mi demeliyim? Nihahaha) , oyundur, muhabbettir, güzel oluyor, akın, murat, Uğurcan filan var, iyi çocuklar onlar da yea, tolganın arkadaşları sonuçta (:

    Tabi bana gelenleri, ben aynı şekilde paylaşamıyorum pek, nilay geldi mesela, kuru bir merhabalaştılar, sonra iki taraf da odalarına gömüldü, sonra ayça geldi, ki onu sonraki bölümde anlatırım, hayatımda ilk kez eve kız attım diyebilirim x) daha önce eve atılan ben oluyordum malum (:

    Şu x) gülümsemesini çok sevdiğini ısrarla belirten panpalarımın memnuniyeti için bol bol kullanmaya gayret ediyorum bu arada, sağ olun, var olun x) x) x)

    Nilay geldiğinde epey muhabbet ettik, konuşacak çok şeyimiz varmış doğrusu, koskoca üç ay geçti aradan, nasıl olmasın. Buna yemek yaptım, terasta yedik (tolgayı rahatsız etmemek için benim penceremden çıktık terasa :/ )
    Böyle nilayla takılırken, bir yandan da acaba tolgaya ihanet mi ediyorum, acaba ne düşünüyor şu an? Diye içten içe üzülüyorum aq..ah işte aah.. böyle olacağını biliyordum aq..sizin bana bunu yapmaya ne hakkınız var lan? iki arada bir derede bırakmaya?..eğer malum durumlar yaşanmasa, ikisi de arkadaşım olduğu için hiçbir türlü kaygı duymak zorunda kalmazdım.. hatta şu anda terasta üçümüz takılıyor olurduk..ya da yemeği tolganın elinden yerdik..

    Ama olmuyor işte öyle.. tolga odadan çıkmadı..ben de “acaba çağırayım mı? yoksa çağırmamalı mıyım?” diye yine ikilemlere girdim.. çok pis bir durum..

    Sonra düşündüm ki, benim çağırmama gerek yok, madem ki arkadaşlar, madem ki medenice ayrıldılar, o zaman tolganın, istediği takdirde bize katılması için bir engel yok demektir..tam aksine, gider çağırırsam anormal bir durum olur bu, değil mi?

    Alt kata Dilara geldi (ayçanın manken arkadaşı-alperin yeni sevgilisi), Alper hıyarına, “hani sen benim gibi değildin, hilal le mutluydun? Hayatının aşkını bulmuştun?” diye baskı yapınca,

    “abi bir noktadan sonra tıkanıyorum ben o tip kızlarda demek ki, paylaşacak bir şey kalmıyor, biraz, nasıl diyeyim.. arada level farkı var be abi x)”

    “ahahaha amk master assassin’i seni (: “

    Gerçi ben bu ilişkinin de pek süreceğinden emin değilim ama, en azından güzel bir hatunu zütürmüş olacak Alper, eve de attı.. hayırlı olsun ;)
    Tümünü Göster
    ···
  8. 758.
    +3
    Nuriş ilaydayı giblememişti biliyorsunuz, bu aralar takıldığı ismi söyleyince şoke olabilirsiniz, (henüz flört gibiler ama olur o iş bence) , öncesinde gelip bana “aga bak sizin aranızda bir şey olduysa ben şey etmem yani” gibisinden onay alma gereksinimi de duymuş..ne bebe adamsın ya (: hıyar, güldürdün beni..

    Nuriş bu aralar berille beraber, çok ciddeye alıyor gibi görünmüyor, kız ne düşünüyor bilemiyorum, ama umarım çocuğu üzmez, o açından nurişin de kendini fazla kaptırmaması iyi.

    Tolga ve neco elizabetle takılıyorlar…yabancı hatun gibisi yok tabi, ben de arada bir kaçamak yapıyorum kendisiyle x)

    ikisinin de hayatının denkleminde olan kadının nilay olduğunu ve ikisinin şu anki durumuna bakınca, ister istemez nilaya da kızıyorum tabi.. kendi dertleri-sıkıntıları olmuştur elbet ama iki tane de adam harcadığı (gerçi birinden haberi yok) gerçeğini göz ardı edemeyiz..

    Nilay a bak sen hele..o “kankacı” , delikanlı kız, erkek gibi kız modundaki nilay, yere bakan yürek yakanmış da haberimiz yok.. belki de zaten bu samimi ve eğlenceli tavırları etkiliyor etrafındaki erkekleri, çocuklar hemen “ne güzel ya, hem hoş kız, hem kafa kız” diyerek tav oluyorlar..

    Ama beni pek etkilemez.. yakın arkadaşım olmasaydı da etkilemezdi.. zira ben “kankam” olacak delikanlı kızlardan değil, “bebeğim” olacak kediciklerden hoşlanıyorum…pers kedisi ayşen, sarı kedi mine, kumral kedi ebru, kızıl kedi Ceyda, büyük kedi (leopar x) ) ayça…

    Mırlayıp yanıma sokulmaları hoşuma gidiyor..”ne haber deyip” ellerini omzuma atmaları değil.. işte o yüzden bu tarz, nispeten harbi geçinen kızlar hiçbir zaman ilgi alanıma girmedi..o miyavlamaları duymam lazım.. gerekirse tırnaklarını hissetmeliyim.. sırtımdan aşağı doğru kayarken olsa iyi olur..
    Neyse, kendimi x y modundan çıkarayım artık demi ehehe,

    Basketbol maceralarım hakkında yazmayacağımı söylemiştim, önümüzdeki 2 ay boyunca olanları özet geçecek olursam, üç kere şehirler arası maça gittik, birkaç tane de bizim kampüste oynadık, dönemin ortaları gibi, okuldaki kariyerime zorunlu olarak noktayı koydum.. buna neden olan olayı paylaşacağım sizlerle vakti gelince..

    Bu geceki bölümümüzü bitirmeden önce, biraz da sınıftan bahsetmek istiyorum.. aradan geçen yaz pek bir şey değiştirmemiş gibi.. sınıf, gene aynı sınıf.. aynı bölünmüş, aynı iletişimi sınırlı ve sıcaklığı düşük insan yığını..

    Serhat ve binlerinin tamamen dağıldığını bildirmekten mutluluk duyarım.. hatta küsmüşler bile sanırım, evde idare edememişler birbirlerini..bir tanesi manitasıyla ayrı eve çıkmış, bir tanesi de sınıftan tipsizin birini zütürüyor, öbürü kariyer adamı olma peşine düşmüş.. serhat gene karı kızdan başka bir uğraşı olmaksızın ortam yapma çabasında..

    Öküz öldü, ortaklık bozuldu denebilir..

    Tuğçe biraz kilo vermiş, güzel kız oldu bu da ha iyice valla.. seda aynı seda,

    Bana çiğdem meselesinden dolayı biraz kızgınlar sanırım, ama öyle darılmaca filan yok, gene muhabbetimiz (ben izin verdiğim ölçüde-zira kendimi uzaklaştırma çabasındaydım biliyorsunuz) devam ediyor.
    http://fizy.com/#s/12525t

    Ozan-ayşen çifti gibişmeye devam…ama o ayşen in kem gözlerini oyacağım günler yakındır..bütün hazırlıklarım dolaylı olarak bunun için..ozan iyice kilo almış, yüzü şişmiş hıyarın, bildiğin merinos koyunu huur çocuğu.. (bak bak, kine bak ahahah), ayşen, lanet olsun ki hala güzel..aynı parlak ten..aynı kuzguni saçlar..aynı delici gözler..burnuyla göz altlarındaki belli belirsiz, tatlı çilleri görecek kadar yakınında olmayalı ne kadar oldu?..1,5 yıl mı?..neredeyse 2 yıl..

    Ebru için diyecek bir şey bulamıyorum..artık sınıfı aştı çünkü, her anlamda..etraftaki diğer kızların yanında o kadar olgun duruyor ki, diğer armutları yolda görsen, hallerine baksan liseli ergen sanarsın, bu nu da özel şirketin birine iş kadını diye koy, sırıtmaz aq..her jesti, her mimiği, oturuşu, kalkışı, giyiniş, konuşması, hepimizden birkaç yıl ilerde gibi..

    Evet, takip ediyorum çaktırmadan hala..acaba o dik saçlı yavşakla görüşüyor mu hala?..kimdi ki o?..

    Yeni hayatımın bütün eğlencesi ve pozitifliği bir yana, geceleri hala odamda yalnız kalıp düşüncelere dalma saatlerim gelince, türlü türlü hezeyanlar ve geçmişe dair pişmanlıklarla yüzleşmeden duramıyorum..böyle anlarda ise en büyük yardımcım, faust un mephistosu gibi, benim de içimdeki küçük şeytanım oluyor..benimle konuşuyor..inanabiliyor musunuz? Bana geleceğe dair yol haritaları sunuyor, planlar yapıyoruz birlikte..beni rahatlatıyor..gerektiğinde günümüze, gerektiğinde geleceğe odaklıyor, ama asla geçmişin sözünü etmiyor..biz konuşurken geçmişten bahsetmek yasak..

    Onun sözlüğünde “keşke” yok..

    Benimkinden de kaldırmaya, silmeye çalışıyor..

    Ve ben, keyfim, kahyası,bir de mephistom…uzun olduğu kesin, inceliği-kalınlığı hakkında ise yorum yapamayacağım bir yolda, beraberce yürüyoruz..

    Gelecek, elbet bir gün gelecek..bakalım zaman bize neler gösterecek..
    Tümünü Göster
    ···
  9. 759.
    +3
    ..şehirdeki ikinci haftanın sonuna gelirken artık ev düzenimiz iyice oturmuş, hatta yazısız bir şekilde plana programa bağlanmıştı.

    Neler yapabileceğimizi ve neler yaptığımızı bir kez daha saymayacağım..özet: eğleniyoruz muallakler..

    Bunu üstüne basa basa söylüyorum ki özenin, özenin ki siz de aynısını yapmak için (mesela üniversite kazanmak, iyi dostlar edinmeye çalışmak vb.) mücadele edin sonunda benim gibi mutlu olabilin. Bir nevi gaza gelin istiyorum..zaten bunlara şu anda sahip olanlara ise tavsiyem kesinlikle tadını çıkarmaları ve tek bir saniyesini dahi boşa-amaçsızca geçirmemeleri..iş hayatında 4. Yılıma yaklaşıyorum..nerede üniversitedeki 4 yıl? Nerede buradaki 4 yıl..ahh ah..keşke gene sınavlara gireydik, hocalara söveydik, okula söveydik de yine de okulda olabilseydik..

    o güzel günler, tatlı heyecanlar bir daha asla geri gelmiyor beyler..bunu size diyen yüzüncü kişi olup olmamam umurumda değil..nostalji hastası da değilim o kadar, ama insan arıyor be..acısıyla, tatlısıyla..çok arıyorum o günleri..
    yarın ayça gelecek..zaten pek incin olmayan evi şöyle bir elden geçiriyorum tekrar, misafire saygı bizde esastır (:
    yarın oldu, kızı bildiği noktadan almaya gidicem,
    tolgaya kal sende, tanışırsınız filan dedim ama “yok abi benim işim var zaten, siz rahat rahat takılın ;)” deyip kayboldu ortalıktan..amk, bu aralar bir tuhaf.. nilay gelir, yanımıza uğramaz, başka arkadaşlarım gelir, selam verip kaçar.. iyice antisosyale bağladı aq..o böyle yapınca ben de huzursuz oluyorum, içime sinmiyor..

    buluşma yerine gittiğimde ayçayı orda bekler gördüm, oysa ki ben de birkaç dakika erken gitmiştim, beni görünce direkt eğlenceli mimiklere girdi,

    “oo bebişim, gel bir sarılayım (:”

    Sarılıp öptüm,

    “nabıon? ;) çok bekledin mi?”

    “iyi işte, evini merak etmekteyim (: ondan koşa koşa geldim :p”

    “haa yani sırf evi merak ettiğin için öyle mi? beni değil? :p”

    “üff hadi be (:” deyip yanağımı sıktı, kolumun altına aldım, bize doğru yürümeye başladık,

    “sanki boyun çok kısaymış gibi bir de topuklu giymişsin, aferin”

    “ne var seni geçiyorum diye kompleks mi yaptın x)”

    “yoo, geçemezsin sen beni de, ne biliyim, senin topukluya ihtiyacın yok ki yavrucum?”

    “ihtiyacım olduğu için değil, hoşuma gittiği için giyiyorum yavvrum, şıklık olsun diye ;)”

    “hımm, bir de kalçanı dikleştiriyor tabi, demi? öyle bir etkisi de var x)”

    “salak x) bel altı esprilerini eve sakla bence ;)”

    “onlar bitmez bende rahat ol (:”

    “yani, yalan demem valla (:”
    Bizim kata çıkarken altta alperle nuriş e denk geldik, onlar da tam dışarı çıkmak üzereymiş,

    “ne haber aga?” dedi bana sırıtarak, sonra hemen ayçaya dönerek, “merhabalar (:” diye selamladı,

    “merhaba Alpercim, nasıl gidiyor (:” diye imalı bir şekilde sırıttı ayça, muhtemelen dilarayla olan ilişkilerini kastetmişti, Alper,

    “iyi iyi, gayet iyi (: “

    “nereye gidiyonuz la?”

    “az takılıcaz öyle bakalım, şu paso gittiğimiz kafeye filan gideriz, mevzular var ;)”

    “oo hadi ya, nuriş? Ne mevsuzu var diyo bu?”

    “derin konular abii x)”

    “tamam bak akşam beni de daldırıyorsunuz o konulara, okey?”

    “tamam görüşürüz, görüşürüz ayçacım (:”

    “görüşürüz (:”

    “hadi by by”

    Bir kat daha merdiven çıkıp bizim kata geldik,
    http://fizy.com/#s/1dlctx

    “amma şanslısınız ha” deyip gülümsedi ayça, “beşiniz bir arada, böyle bir şekilde olacağını kim bilebilirdi (:”

    “aynen, ben bu tarz bir ev çeşidi olabileceğini bile sanmazdım, Allah gönlümüze göre verdi diyelim ;)”

    “öyle mi dersin? O zaman senin sokakta kalman gerekirdi ama?” deyip kahkahayı bastı bu..ne alaka lan..kötü müyüm ben? Gerçi evet, hatırladığım kadarıyla en son öyleydim, öyle olmaya çalışıyordum demi..yine de alındım..

    “aşk olsun ya ne alaka?” dedim yarı trip yarız mazlum şekilde, kapıyı açmaya giriştim. Bu hemen belime dolandı,

    “şakasına dedim ya, bu kadar hassas olduğunu bilmiyordum :p”

    Tip tip bakıp, bir şey demeden, gıcık olduğumu belirten bir gülümsemeyle evin içine çektim, ardımızdan kapıyı kapattım..şimdi doğal olarak, siz hemen daha koridorda, kapıya filan dayayaraktan işe başlamam gerektiğini düşünüyorsunuz, ama öyle yapmadım, onun yerine elinden yakaladım,

    “gel evi gezdireyim sana, zaten toplamda koridor dahil 5 kısım (:”

    “hadi bakalım (:” yanıma sokuldu iyice, hemen girişte soldaki mutfağı gösterdim önce, ordan koridoru geçip banyoya bir göz attırdım, tolganın odasını pas geçip yan taraftaki benim oda/salon/ofis e geçtik,

    “ee hani halı?” dedi şaşkın halde.

    “annem koydurmadı, çok mikrop tutar, hasta eder seni dedi”

    “vay, anneye bak (: ana kuzusu tsigalko :p”

    “sen benle çok uğraşıyorsun bugün ama hadi hayırlısı (:”

    “ne alaka ya? Her zamanki halim benim, bence sen bugün fazla alıngansın, ev sahipliği yapıcam diye kibar olmaya mı çalışıyorsun :p”

    Yorum yapmaksızın gülümsedim, “karnın aç mı?”

    “hayır canım, gerçi sanki aç olsa ne olacak, sanki yemek yapabilcek misin? :p”

    Tahrikleri sonunda amacına ulaşmıştı, hızlıca ittirip duvara yasladım, üzerine abanıp, gözlerimi gözlerine sabitledim..hala ufak, alaycı bir gülüşle yüzüme bakıyordu,

    “daha neler neler yapıyorum”

    “hıı biliyorum (:”

    “bilmiyorsun (:”

    “bilmiyor muyum? Ne yapıcan lan (: korkutma beni”
    Yavaşça yüzüne sokuldum, duduklarımı dudaklarının üzerinde gezdirdim.. soluğunu yanağımda, çenemde hissettim.. harika bir sıcaklık.. sonra boynuna yöneldim adetim olduğu üzere, irili ufaklı, dengesiz ve kaçak öpücüklerle omuzlarına kadar indim, sonra tekrar boynuna, kulağına..o sırada bir elim arkasına dolanmış, ince bluzunun içinden belinin kıvrımlarına ulaşmıştı.. tatlı tatlı bu sanat eserinin motiflerini yokluyor, tenini hissediyordum.. diğer elim, bacağına uzandı, aşağıya yukarı hareket ederek açık mavi kotun üzerinden bütün sıcaklığını hissetmeye çabaladı..

    bu sırada ayçanın diğer bacağı tıpkı refleks gibi hafifçe bükülüp benim bir bacağıma alttan dolandı, sonra belime doğru ilerlemeye başladı.. vücudunun, özellikle omuzlarının ve göbeğinin kasılmalarını hissedebiliyordum.. harika bir şey.. elimizin, kolumuzun hızlanışına paralel olarak soluk alış verişlerimiz de hızlandı, kalplerin gümbürtüsü de ona eşlik etti..

    bir kaç dakikanın ardından ayça zorla fısıldadı, “yatağa”, ellerimi kalçasında birleştirdim, o da bacaklarını benimkinde, nedendir bilinmez ama yatağa ilk girişlerimizi hep böyle fantastik şekilde yapıyoruz, konulu p0rno film çeksen bu denli yaratıcı olamazsın (daha önce sırtımda zütürdüğüm filan da oldu biliyorsunuz x) )

    sonra yine birbirimizin içinde kaybolduk, o tanıdık uyuşma duygusu penisimden başlayan bir yangın olup tüm vücudumu sararken sıcak havanın ve kanın damarlarımızda ulaştığı çılgın hızın da etkisiyle, kan ter içinde kalmış, ıslak bedenlerimiz birbirine kaynamıştı..
    @5934 biraz daha buralardayım panpam
    http://fizy.com/#s/20jsq9

    anatomik yapımızın elverdiği ve vücutlarımızı birbirinden fazla uzaklaştırmaksızın girilebilecek her pozisyona girdikten ve muazzam bir hattrickten sonra yan yana devrildik..ne kadar olmuştu? Bir buçuk saat? iki saat?..uzun yol otobüslerinin kaptanları gibi, sırayla ciksin direksiyonunu elimize almış, arada ufak molalar verip sadece birbirimize dokunup öpüşmekle oyalanmış nihayetinde ikimizde bu günkü yolumuzun sonuna gelmiştik (en azından sevişme kısmının ve gündüz seansının diyelim)
    Tümünü Göster
    ···
  10. 760.
    +2
    ciks sonrası muhabbetlerinin bir ütopya olduğunu düşünüyorsanız daha önce ya hiç kimseyle yatmamışsınızdır ya da kerhane müdavimisinizdir.

    Sırf o muhabbetler için bile biriyle sevişilebilir..bana bir nevi, birkaç biradan sonra kafamın çakırkeyf olup, dilimin daha sorunsuz dönmeye başladığı içki masalarını hatırlatıyordu bu muhabbetler..ha, eğer hem alkollüyseniz hem de üzerine seviştiyseniz, zaten o zaman sızmadığınız takdirde über bir durum söz konusu olur ki ayçayla bizim ilk seferimiz öyle sayılırdı (:

    Ağzına sıçılan çarşafı altımızdan çekip odanın bir köşesine fırlattım..

    Ayça baygın gözlerle saf saf gülerek bana bakıyor, sık sık gözlerini kırpıştırıyordu..boğazımı temizleyip sordum,

    “sen şey oluyor musun sevişme sırasında?”

    “ney? x)”

    “eöf şey işte ben anla”

    “ha..orgazm (: hahaha..bilmem? orgazmın kadınlar için net bir tanımı yok ki?”

    “yok mu? Hıı..”

    “ama arada bir epey acayip oluyor, kafamın için yanar gibi oluyor eklemlerim filan sanki, böyle özellikle kolları uyuşuyor..bacaklarımın kasılmasını kontrol edemiyor hale geliyorum..ne gülüyosun len hoşuna mı gitti, aferin, iyi beceriyorsun x)”

    Sevişirken ya da binlik yaparken utanmayan ben, bunları dinlerken hem utanıyor hem de sırıtıyordum..”iyi ya, hoşuna gidiyorsa (:”
    Kafasını sağa sola salladı, gülerek, “deli..geç bakalım dalganı..”
    estağfurullah panpam ;)
    Bir süre daha birbirimize sarılıp yattık, bu sefer absürd soru sorma sırası ondaydı, “arkadan yapmak istemedin hiç?”

    Ani gelen kontradan dolayı ben gene gülmeye başladım, bu da gülüyor.. salak gibiyiz ikimizde.. sarhoş gibiyiz diyorum ya..

    “bilmem.. canım istemedi.. öyle analdır, oraldır filan..ben yaparken senin gözlerine bakmak istiyorum, yüzünü görmeliyim.. vücutlarımız yakın olmalı.. film çevirmiyoruz burda sonuçta (:”

    Ben öyle konuşunca hoşuna gitti, kadınlar işte..ne kadar asi, çapkın ve hovarda takılmaya çalışırlarsa çalışsınlar, biraz duygusallık ve ilgiye asla karşı koyamıyorlar.. daha da sokuldu yanıma, başını kaldırıp yüzüme yaklaştı..

    “böyle düşünmen çok güzel (: ..ben de yüzünü görmek, dudaklarından öpmek istiyorum.. mümkün olduğunca çok yerimiz birbirine değsin istiyorum x) ..çok farklı seninle sevişmek..sen her kese karşı böyle miydin bilmiyorum ama ben ilk kez böyle hissediyorum.. korkmaya başlıyorum artık tsigalko..bir gün birbirimizden uzaklaşırsak ve başka birisine mahkum olursam her şey yavan gelecek diye
    korkuyorum.. keşke bu kadar alıştırmasaydın beni..”

    Elleri saçlarımın arasında dolaştı.. nedendir bilinmez ama heyecanlandığımı hissettim.. kalbim hızlanmıştı.. yutkunmaya başladım.. kolumdaki tüyler diken diken oluyordu.. zorlukla nefes alıp veriyordum..
    http://fizy.com/#s/3wcgeg

    “ben de sana alıştım” dedim gülümsemeye çalışarak..”böyle planlamamıştım aslına bakarsan” tekrar güldüm..

    Ayça tatlı gülümsemesini bozmadı..eli bu kez yanağımdaydı, defalarca okşadı, bebek sever gibi sevmeye başlayınca bir tuhaf hissedip irkildim..fark etti, “senin bana yaptığını sana yapınca dayanamadın” deyip güldü..

    “böyle mi yapıyorum ben?”

    “daha beter..diyorum ya, kendimi kedi gibi hissetmeye başladım senin yüzünden x)”

    “rahatsız oluyorsan?..”

    “hayırr..hayır..tam aksine..ama..tuhaf geliyor işte..çok değişik hissediyorum..nerdeyse unutmaya başladığım duygular..sanki kırk yaşındaymışım gibi konuşuyorum farkındayım ama..o kadar çok şey yaşandı ki arada bir yerlerde..sanki onlarca yıl önceymiş gibi geliyor..”

    iyice yaklaştı..artık görüş açımı tamamen yüzü dolduruyordu..bir kaç burun delikleri titreşti, dudakları gülümser gibi oldu..gözleri küçük bir ekseni dolaşır gibi kısa ve sık hareketlerle gezindi,

    “senden hoşlanmaya başladım sanırım…” dedi..der demez yüzü gerildi, gözleri sabitlendi..acaba ağzından çıkanları kulağı duyunca düştüğü dehşetten mi yoksa benden gelecek cevabın tedirginliğinden miydi? Bilmiyorum..
    http://fizy.com/#s/3r802d

    istemsizce gülümsediğimi hissettim..gerilip kıvrılmış ağzımı toplayamıyordum yerine..

    “ama..ben..” dedim,

    “güvenilmezsin, biliyorum” dedi robot gibi..

    Gözlerimi eğdim..sonra yeniden kaldırdığımda ayçanın yavaş yavaş buruklaşmaya başladığını görünce fena oldu içim..hay gibiyim..

    “ya seni üzersem?”

    “olabilir” dedi cam gibi gözlerle..

    “böyle..daha iyi değimliydik? Daha net..daha basit..?”

    Bir şey demedi..

    Kolumu boynuna doladım, yavaşça üzerine çıktım..yüzüne eğilip fısıldadım,

    “ben de senden hoşlanıyorum (: ..seninle geçirdiğim her an, yatakta ya da sokakta..muhabbetlerimiz..tavırların..alaycılığın..hepsi çok hoşuma gidiyor…bunları kaybetmek ya da dönüşüme uğratmak istemiyorum…sonrasında alacağı şekiller ikimizin de hoşuna gitmeyebilir…başka türlüsü bize göre değil ayça…yanarız…”

    Donmuş bir yüz ifadesi, yavaşça ama sert bir şekilde inip kalkan diyafrdıbını hissettim..ani bir depardan sonra soluklanır gibi…keskin nefes alışlar..
    Üzerine iyice eğilip boynuna sokuldum.. saçlarını arasına girdim.. kendimi, onu ezmeyecek şekilde saldım, nefesimin önce burnumdan çıkıp, sonra boyuna çarpması ve ardından oradan da geri dönerek yeniden beni ısıtmasını hissettim bir süre..

    Roket takımı gene başaramadı..

    Gene bir çuval inciri berbat ettim.. sanırım..

    Ne vardı sani ilk geceden sonra bir daha arayacak? Benim başka kızların peşinde olmam gerekirdi, zaten tadına baktığım bir avın değil..hem sonra, ne o öyle kırk yıllık sevgiliyle sevişir gibi tutkuyla sevişmek filan.. vericekten dogs yi, verecektin bacak omzayı, iki posta ağzına yüzüne attırıp, ceketini alıp çıkacaktın..

    Niye olmuyor? Niye bunu yapamıyorum.. hadi ben bunu yapamıyorum, okey..ama karşımdaki de her zaman benden hoşlanmak zorunda değil ki?

    Hoşlanmayı versin? Hatta silkemesin? Beni ıslak mendil gibi kullanım atsın? Dildo gibi muamele etsin?..hayır neden yani?..ne var ulan bende?..tak mu var?... çok yakışıklı değilim.. çok entelektüel değilim…rock star değilim.. popstar değilim.. cool değilim, king değilim…hatta aslında ezik bile sayılırım.. ezik, yaralı, deforme, dejenere…

    Ne var bende.. nasıl bir lanet var ki, sevdiğim tek kadın beni köpek gibi kullanıp sonunda ciğeri beş para etmez bir adama yar olurken, geri kalan herkes peşimden geliyor, kovsam bile gitmiyor?..

    Lanet.. beddua..büyü var bende.. kesin..

    Ayçanın üzerinden çekildim..b planına geçmenin zamanı gelmişti,
    Tümünü Göster
    ···
  11. 761.
    +2
    Dik dik baktım yüzüne, hala ifadesiz,

    “heyoo, ne haber?” deyip güldüm.. tepki vermedi..

    “canım? Böyle somurtacak mısın bütün gün? Daha yeni başlıyoruz.. hadi kalk giyin..ya da, giyinme :p ..böyle de güzel x)

    Yataktan kalktım, “duş alalım mı beraber?” diye sordum karşısında sosisi sallandırarak dikilmiş, açma germe hareketleri yapıyordum,

    “ayça?”

    Nihayet dönüp baktı,

    “hadi, gel” dedim becerebildiğim en tatlı gülümsemeyle, elimi uzattım.. yavaş yavaş kolunu kaldırıp elime uzandı, yakalayıp kaldırdım yataktak,

    “kucakta ya da sırtta gitmek ister misin gene?” diye sordum sırıtarak,

    Güler gibi oldu.. evet.. yavşak ve neşeli bir tsigalkoya karşı somurtmak ve trip atmak zordur..

    Sırtımı döndüm, atladı, o şekilde banyoya gittik..

    “sen ijdiyor duj, verecek yuz dölar” dedim, gülmeye başladı nihayet,

    “hah şöyle yaa” dedim gözlerimi pörtletip, “işte ayça bu! (:”

    Birlikte duş aldık.. araya başka şeyler karışınca biraz uzun sürdü..

    “gömlek fantezisi istiyorum” dedim,

    “ben de boxer fantezisi?” dedi,

    Olur (: , buyur sen bunu al,

    Bol gelen gömleği giydi, düzgün, çıplak bacakları daha da çekici hale geldi…bende de ağır clothed fetişi vardır, söylemiştim daha önce sanırım..

    internette takıldık biraz.. hayır p0rno izlemedik.. sörf yaptık..
    Sonra mutfağa geçtik, çorbayla makarna yaptım, yardım etti kendi çapında, arada bir köstek de oldu (: makarnanın üzerine peynir ve ceviz serpiştirdim, bu önce şaşırdı, ceviz güzel olur mu? Gibisinden.. yiyince daha da şaşırdı.. demek ki oluyormuş ;)
    Akşamüstü, güneş artık kızıllaşmaya ve batıda alçalmaya başladığında içeceklerimizi alıp terasa çıktık.. tatlı esintide dalgalanan saçlarımız birbirine eşlik etti,

    “düzken daha güzeller” dedim saçlarını doğal hali için..

    “peki, bundan sonra kabartmam o zaman” deyip güldü,

    “yoo öyle de güzel ama.. böyle.. çok güzelsin..”

    Gülümsedi…gülümsedim.. elimi omzuna attım, başını boynuma yasladı.. güneşin batışını, edebildiğimiz kadar takip ettik..şu halde ve bu şekilde, zaten istediğimiz ve sahip olabileceğimiz her şeye sahiptik.. ötesi, bizde zehir etkisi yaratırdı..doz aşımı yapardı..

    Ellerini yakalayıp öptüm..”seni hep yanımda istiyorum..hep böyle kalalım” dedim..

    Arada bir gün yüzüne çıkardığı ve belki de derinlerde bir yerde kalan masum tarafını hatırlatan tatlı gülümsemesini takındı,

    “hep böyle kalalım” deyip göz kırptı.. dudaklarımız yeniden birleşti…sonra yatakta yeniden bedenlerimiz.. sonra tekrar banyoda…

    Saat on küsür gibi, bütün “gerek yok” deyişlerine rağmen evine kadar zütürdüm, kapıdan girene kadar ardından baktım, dönüp görünce güldü, el salladım..el salladı..

    Ve işte ayçayla bir gün günüm de böyle geçti…tehlike, hovardalığıma teğet geçti..
    bu gecelik de bu kadar olsun panpalar, öpüldünüz ;)
    yarın da gelirim diye düşünüyorum artık saat tarih vermiyoruz malum x)
    selamlar panpalar,
    bu gece gelebilme imkanım oldu ama part yazamadım, şu anda da yazabilecek durumda değilim, evde insanlar var, kaçak giriş yaptım anlayacağınız ;)
    yorumlarınız için teşekkürler, 1-2 hafta içinde vites arttırarak benim kanaatimce en sert sezon olan 3. yılımı anlatmaya devam edeceğim, ilginize teşekkürler, hikaye sizleri etkiliyorsa da, umarım olumlu yönde etkiliyordur ;)

    görüşmek üzere
    selamlar panpalar,
    elimde 8-10 partlık bir kısım var ama bu gece hem milli maç hem de örovizyon olduğundan ötürü diyorum ki, yarın da üzerine ekleyip öyle atayım pazar gecesi ;)

    tarih vermeyeceğiz demiştik ama yazı konusunda sıkıntı olmadı, internet bağlantısı ndıbına da bir problem olmazsa, pazar gecesi görüşürüz ;)
    selamlar panpalar,

    5-10 dakikaya başlıyorum ;)
    yalnız çok fazla atamayacağım bir yandan aylık raporla uğraşıyorum
    evde 3 haftaya girdiğimiz şu sıralar, hayatımın açık ara en rahat ve mutlu zamanları olabilir diye düşünüyorum (yaz tatillerini saymazsak)
    dersler daha yeni yeni ağırlaşıyor, sınavlar uzakta, havalar güzel..
    evde her gece farklı bir organizasyon (parti vermiyoruz lan, fifadır, eycoftur filan takılıyoruz.. biraları alıp terasa sandalyeleri atıyoruz.. öyle yani..), cinsel hayatım var.. harbi lan bak.. öyle bir şey var ha..

    henüz 20 yaşına yeni girmişim ve neredeyse düzenli bir cinsel hayatım var..
    bizim ülkemizde sık rastlanan bir durum değil, kabul ediyorum. bana rastlaması ise ayrıca tuhaf, nereden nereye diyor insan..
    Tümünü Göster
    ···
  12. 762.
    +3
    ama şu da bir gerçek ki beyler, her ne kadar mental anlamda tecrübe edinip fiziksel anlamda da rahatlasam da, öyle çok da büyük bir fark yarattığını söyleyemem bu durumun hayatımda..

    hani, "bir ışık" filan görmedim yani.. aydınlanma olmadı, ya da ermedim..

    hatta fiziksel zevkini bir kenara koyarsak,

    "lan bu muymuş?" dediğim bile oldu.. çünkü benim ruhani anlamda da beklentilerim vardı.. nedense, sanki birden bire dünyam değişecek, kendimi aşacağım, başım arşa değecek sanardım,

    oysa hala aynı tsigalkoyum.. sadece biraz daha gibişkeni..

    o zaman insan oğlunun bunca çabası ve dünyayı bir fındık kadar bir deliğin etrafında döndürmesi nedendi?
    onların mı beklentisi yeterince fazla değildi?
    yoksa benim mi beklentim aşırı?
    ayçayla işler yolunda gidiyor gibi görünse de, geçen bölümde anlattığım şey beni biraz korkutmuştu doğrusu..lan dedim gene mi taka sarıyoruz? amerikan aşk filmlerindeki gibi önce sevişip sonra aşık mı oluyoruz? (ya da en azından ayça aşık mı oluyor? diyelim)

    tamam güzel kız.. güzel kadın.. okulunu bitirmiş, ailesinin maddi durumu iyi, tarzı yerinde, çevresi var..

    ama böyle tavşan misali takılırken birden bire duygusal anların ayyuka çıkması, "canım-cicim" "sevgilim" "bir tanem" gibi kelimelerin fazlaca duyulmaya başlanması da fazla hayra alamet değil anlatabiliyor muyum?

    hadi onu geçtim, bir de böyle bir kızın bende ne bulduğunu anlamak da güç..lan daha üniversite 3. sınıf öğrencisi bebenin tekiyim.. kendin de diyordun ya hani? "çocuksun sen, toysun daha" diye..

    aman ayça.. aman diyeyim, lütfen bu akışı ve gidişatı bozma..ben çok memnunum..sen de, benim uzun yolculuğum sırasında uğrayıp döviz bıraktığım bir ülke, odasını kiraladığım bir han gibisin.. ikimiz de kazanırken, lütfen bu ortaklığa başka duyguları sokma..

    benim yolum uzun..

    hedefim başka..
    ···
  13. 763.
    +3 -1
    hayatımın akışını değiştirecek olan olayların başlangıcına sadece bir kaç gün kaldığının farkında olmaksızın, yaşadığım hayattan keyif almaya devam ediyorum.

    sınıfta da işler yolunda,
    ben ilk etaptaki emelime beklediğimden çabuk ulaşınca (gibiş), bu sefer artık kimseyi kendimden uzaklaştırmaya ve kasmaya da ihtiyacım kalmadı, hatta aksine, artık gayet rahatladığım ve kimseden bir beklentim kalmadığı için insanlara farkında olmadan yaklaşmaya ve onları da bana çekmeye başladım..

    zaten evrenin ana felsefelerinden biri de budur beyler, gerçekleşmesini en çok istediğiniz şeyler, siz onları istemekten vazgeçtiğiniz anda gerçekleşmeye başlar..

    ben de ne zaman ki sınıftan tüm beklentimi toprak altına gömdüm, o gün bu gündür, sabahları günaydın demekten çenem, selam vermekten boynum ağrır oldu..

    sevgilimin, daha doğrusu bir ilişkimin olduğundan ise sadece nilay ve neconun haberi var sınıfta, ikisine de kimseye söylememelerine dair yemin ettirdim.. gerçi nilay ilişkinin içeriğini ve boyutunu bilmiyor, bilse biraz tuhaf karşılayacağı kesin zira..

    neco-nilay meselesinde ise şimdilik olay kapanmış görünüyor.. kendimden de bildiğim üzere, bu tarz yaralar kolay kolay kapanmaz, böyle duygular öyle birden bire unutulamaz, ama en azından pansuman edilmiş bir hali var durumun..

    necoyla bir daha konuşma gereği duymadım, zaten o konuşmak istediği vakit bana gelebileceğini biliyor, o rahatlığı verdim yani..her zaman veririm, bütün yakın dostlarıma veririm..(rahatlığı) sanırım beni tanıyan insanların beni seviyor olması bu yüzden,

    bunları hava atmak için değil, bilin diye söylüyorum;

    iyi bir dinleyiciyim..iyi sır saklarım (en azından hikayeyi yazmaya başlayana kadar öyleydi diyelim (: )..dobrayım, (patavatsız değil), ve eğer karşımdaki insan doğal davranıyorsa şayet, ben de rol yapmıyorum..

    son lafımdan hayatımın %90 ının rol yaparak geçtiğini anlamışsınızdır.. çünkü tanıdığım 10 kişiden 9 u, kendi yazdıkları abuk senaryolarında, jön ya da esas kız olmaya çalışmakla meşgul..

    beni ise her seferinde ısrarla oyunlarına davet ediyorlar.. eyvallah..katılırız...

    oysa gerçek insanlar, gerçek dostlarım yanımdayken, ben de neysem oyum.. tsigalkoyum..keşke hep doğal olabilsem.. buna bir müsaade etseler, aslında o zaman beni daha da iyi görecekler..

    çünkü benim doğal halim, rol yapan halimden daha iyi oyuncu..

    ben zaten kumarbaz doğmuşum..ama onlar bana ısrarla zarın altı yüzü olduğunu anlatmak istiyorlar..
    panpalar bir 15-20 dakika sonra bir son bir part daha girip bu gecelik erken bitireceğim, söz verdiğim için geldim, yoksa yine müsait değildim aq..şimdiden iyi geceler
    vay amk onu da atamıyorum..

    ilerleyen günlerde görüşmek üzere..
    selamlar panpalar, bu aralar inanılmaz bir yoğunluk var, inanın partlar hazır, atamıyorum o derece, hepsini birden tek entry de verince de tak gibi olur, o yüzden biraz sabır istiyorum..ben de boğuldum valla, şu ay sonunu atlatsak da rahatlasam :/
    selamlar panpalar,
    iş yerindeyim şu an, bu gece, huzura erdiğim gece olacak, her ne kadar yarın gene iş olsa da, vardiya değişimine denk geldiği için akşam çalışıcaz..

    o yüzden gönül rahatlığıyla diyorum ki, rezervlerinizi alın, biralarınızı kapın, bugün geceye kadar yazacağım ve zaten yazılı olan partları bir araya getirince bütün haftanın acısı çıkacak inşallah,

    gece görüşmek üzere ;)
    herkese iyi akşamlar, 5-10 dakika içinde başlıyorum panpalar yerlerinizi alın ;)
    Üçüncü senemi nasıl yazacağıma dair kaygılar var demiştim hatırlarsanız, çünkü bu sene her şeyin birbirine girdiği, benim bile ayrıntıların ve olayların içinde kaybolduğum, ayrıca her türlü duygunun en uç noktasını yaşadığım bir yıl.
    Umarım yüzüm kara çıkmaz.. elimden geleni yapacağım.

    Üniversite hayatımın geri kalanını, beklentimin çok dışında ve ötesinde farklı kılacak olan olayların başlangıcı, okullar açıldıktan yaklaşık bir ay sonraya, bizim kafeye (şu sıralar yavaş yavaş bar moduna da girmekte) yaptığımız bir ziyarete dayanıyor.

    Ama öncesinde, bu kafeye gidiş sebebimizle başlamak istiyorum.. bizim beşli, her hüzünde , her sevinçte ya da her efkar dağıtmada olduğu gibi yine bir araya gelmiş, fakat bu sefer durum o kadar da evham verici olmadığı için gidiş istikameti olarak pub yerine, kafeyi seçmişti.

    Lanet olsun ki yine olayların merkezinde ben varım, masanın ana konusu yine benim mevzum.. peki bu mevzu ne?
    iyi akşamlar bu arada (:
    http://fizy.com/#s/1agwcl

    Lafı fazla uzatmadan konuya dalıyorum,

    Ayçayla aramızdaki ilişkinin boyut değiştirmeye başladığından ve bunun beni korkuttuğundan bahsetmiştim,

    Hatta gereksiz derece romantik bir anın kıyısından nasıl son anda döndüğümüzü de..

    Sonrasında güya işler yeniden yoluna (o yol bayır aşağı) girmişti..biz, hayatın sadece eğlenceli kısmını paylaşmaya and içmiş, birbirine zevk verme ve zevk alma odaklı iki fak badiden başka bir şey değildik..ve öyle kaldığımız sürece ikimizin de bu ilişkiye bir itirazı olmaması gerekirdi..

    Denklem güzel görünüyor evet, ama başlarda ihmal ettiğim (ettiğimiz), hesaba katmaya değmeyecek kadar ufak görünen bir x değeri, bütün hesapları alt üst etmeye yetecekti,

    X= kadınların duygusal yönü ve özellikle bir zamandan sonra birilerine, bir yerlere ait olma iç güdüsü..
    http://fizy.com/#s/1agwcf

    …kordonda kol kola dolaşmıştık bir süre, şakalar, espriler gırla gidiyor..ekimin ortasında şehrin akşamları bir başka güzel, denizden gelen meltem, açık gökyüzünün ışıltısının şehrin yapay ışıklandırmasıyla olan mücadelesi, her yerde yüzleri gülen, beyazlar,pembeler, maviler içinde, efil efil elbiselerinin, gömleklerini uçuştura uçuştura gezen mutlu insanlar,

    Sonra, olmazsa olmaz çiçek satan Çingeneler, tavşan falcıları, şipşak fotocular…çimenlerde demlenenler, çalıların arasında sevişenler, banklarda öpüşenler..bazılarının yaşadığı anlar neredeyse film gibi..hatta birini biraz izledik uzaktan ayçayla..

    Denize karşı oturdukları bankta, uzakları izlerlerken, birden bire, çocuk baktı önce kıza, sonra kız da kafasını çevirdi..muhtemelen birbirine kenetlenmiş olan ellerini, birkaç saniyelik bakışmanın ardından yüzleri de izledi..ne güzel bir sahne..kim bilir nasıl çarpıyor kalpleri şu an..avuçları da terlemiştir kesin..acaba ilk öpüşmeleri mi?..

    Bir daha tadamayacağıma inandığım duyguları, başkaları yaşarken görmek bile güzel geliyor artık..zira şu saatten sonra, kadınmış, ciksmiş, sevişmeymiş..bunlar benim için elimi uzatıp alabileceğim kadar yakın bana..ayçayla ya da ayçasız..hiç fark etmez..doğru hedefe yöneldiğim takdirde asla elimin boş kalmayacağını biliyorum artık..kendime güvenim tam..gaza gelmişim..zütüm kalkmış afedersin..

    Ama içi boş işte..yaşadığım (ve muhtemelen ilerde yaşayacağım) ilişkilerin içtiğim sudan farkı yok..tamam, belki ihtiyacım, ama tadı yok..

    Sadece vücudumu tatmin ve dizgin edebilmem için sevişebildiğim, onun dışında sevginin ve aşkın yasak olduğu, bir çeşit diyette gibiyim..tüylerim diken diken olup, nefes nefese boşalırken, vücudum halinden memnun, ama ruhum aç..
    Tümünü Göster
    ···
  14. 764.
    +3
    Ayça, “çok tatlılar yaa demi şunlara bak” deyip hafifçe dirsekledi beni,

    “senden tatlı değiller yavrum” dedim pis pis sırıtarak,

    “ya iki Dakka ciddi bir şey gösteriyorum (:” deyip gülerek azarladı,

    “ya nesi tatlı be, Allahın bebeleri işte, emin ol daha ilk defa öpüşüyorlardır, bak bak, şu hareketlere bak, sanki aşk filmi çekiyor hıyar”

    “ooohoho, çok atarlı gördüm seni, yoksa sana önceki hallerini hatırlattığı için mi bu gocunman? :p”

    “hee aynen, ben de böyle bebeydim işte zamanında, nerdeeen nereye (:”

    “bu hale gelmene de kesin ilk sevgilin neden olmuştur, o terk edince sende bütün kadınlardan intikam almaya yemin ettin, demi? kesin öyle valla ahahah”

    Eh, hakkını vermek lazım, yaklaştı sayılır..ama konunun ne ilk sevgilimle (liseelii vardı ya ah o liseelii) ne de bütün kadınlardan
    intikam almakla bir alakası yok,

    Benim intikam almak istediğim sadece tek bir kadın var.

    “diyelim ki öyle?”

    “ee?”

    “ee işte ben de sana soruyorum, diyelim ki öyle, ne olmuş?"
    Çapkın bir gülüşle gözlerini yüzümde dolaştırdı, ciddileştirmeye çalıştığım ifademde gedikler aradı, sonra,

    “eğer öyleyse, yani senin bu “çapkın(?)” :p halin doğuştan değilse, bu düzeltilebilir bir durum demektir.. çocukluğuna inmemiz lazım x)” deyip sırıttı.”

    “hımm..ya ben düzelmesini istemiyorsam?”

    “eninde sonunda herkes düzelsin ister..bir yere kadar o şekilde yaşamak güzel tabi, ama bir yerden sonra insan sığınabileceği bir liman arıyor, kendimden biliyorum :p biraz klişe oldu ama idare et (:”

    Muhabbet yine gereksiz yönlere kaymaya başlamıştı..lan ne güzel taşak yapıyorduk deminden beri, nerden gördük şu amk sübyanlarını..

    “sen sığınacak liman mı arıyorsun?” dedim gülerek, “niye, vapur musun sen xd”

    “eöff iğrençleşme (: ..sadece ben değil, herkesin sonunda geleceği durum bu..kimse yalnız ölmek istemez..bir yaştan sonra elini tutacak, yanında destek olacak birini ister..”

    “hee.. nine gibi konuşuyorsun, yoksa aslında 70 li filansın da bana yalan mı söyledin x), evde kaldın kızım ehehe”

    Çok belli olduğu üzere, ben dalgasına demiştim ama bozuldu epey..
    “aklın havada tabi daha.. çocuk..” filan dedi, arada bir şeyler daha homurdandı.. bu böyle triplere girince (ki o ara elimi de bıraktı gahbe) lafı esirgemedim,

    “seni tanıdığımda sen de öyleydin güzelim?..ne oldu, bir yazda hayatın anldıbını mı keşfettin?”

    Ben agresifleşince bu da geri adım atmadı,

    “evet değişti canım.. mesela, hayatımda ilk kez…ikinci kez, birini bekledim.. sonra iş hayatını öğrendim, insanları tanıdım, çevre edindim.. öyle lay lay lom olmadığını gördüm hayatın.. büyüdüm kısacası.. tamam, beni tanıdığında belki ben de hala işin tamamen eğlencesindeydim, şimdiyse hayatı parçalara bölmeyi öğrendim”

    Kelimeleri bastıra bastıra attığı nutkunu dinledikten sonra şaşkın şaşkın yüzüne bakakaldım,

    “aferin” dedim sadece, gözleri cam gibi oldu, sanırım şu an beni öldürmek istiyor (:

    Bir şey konuşmadan 40-50 metre yürüdükten sonra, çiçek satan Çingenelerden biriyle göz teması kurdum, sizin bir şey demenize gerek yok, hele sizden de cesaret aldıysa onlar direkt geliyor zaten,

    “abi güzel ablama almaz mısın çiçeklerim var?” diyerek yanımda bitti,
    Gülümseyip göz kırparak, “almaz olur muyum?” dedim,

    Ne cins olduğunu bilmediğim (çiçeklerden anlamam, üzgünüm panpalar) morlu-beyazlı bir tanesini istedim, ayçaya uzattım, önce az önceki gıcıklığının etkisinde kalıp tereddüt etti ama sonra çiçekçinin ekgib dişlerinin daha da sempatikleştirdiği gülüşüne ve benim centilmen duruşuma dayanamayıp aldı, hemen koklayıp belli belirsiz gülümsedi..

    Çiçekçi uzaklaşırken kendince bütün iyi dileklerini sıraladı (ki içlerinde ayçayla bizim mesut olup bir yastıkta kocamamız da var idi),

    “nasıl, güzel kokuyo mu?” dedim,

    “evet.. teşekkür ederim” dedi onda görmeye pek alışkın olmadığım yarı resmi-utangaç bir edayla,

    Yanına tekrar yanaşıp elimi omzuna attım, o da başını hafifçe omzuna yasladı, paytak adımlarla sallana sallana yürümeye devam ettik,

    “kavga ederken çok ciksi oluyorsun” deyip sırıttım,

    “deli” der gibi kafasını sallayıp güldü..

    “oturalım mı bir yerlere?”

    “olur, şu bank boş”

    “yok ben kafelerden bahsetmiştim” dedim,

    “boş ver banklar daha güzel”

    “az önce gördüğümüz şeyi mi canlandıracağız?” deyip kahkahayı bastım,

    “ona senin oyunculuğun yetmez canım” dedi gülerek, ama sesindeki ince iğnelemeyi hissettim,

    “o zaman becerebildiğim rollerle idare edicen napalım? ;) “
    Tip tip bakıp koluma girdi, beni banka doğru sürükledi, oturup denizi ve iyice kızıllaşan ufku izlemeye başladık, az açıkta, ne iş yaptığı belirsiz, irili ufaklı gemiler demirlemiş, küçük tekneler aheste aheste salınıyorlar suyun üzerinde..bir kaç dakika oturduk öyle, iyice sokulmuştuk birbirimize.. sıcaklığı kolumdan, omzumdan başlayıp bütün vücuduma yayılıyor, tatlı tatlı ısıtıyordu hücrelerimi.. yeniden kolumu omzuna attım, o da iyice sokuldu bana, saçlarının üzerine bir öpücük kondurdum (artık doğal halleri olan düz şekildeler).
    Tümünü Göster
    ···
  15. 765.
    +4
    Biraz sonra ayça konuştu tekrar,

    “mutlu musun şu an?”

    Aslında bu soruya “mutluluk göreceli bir şey” gibi gıcık ve felsefik bir yanıt vermek isterdim (zaten genelde benden beklenen de budur x) ) ama ilk kez işi basitleştirmek istedim,

    “evet, sen?”

    “ben de..çok mutluyum..” dedi ve boynuma küçük bir öpücük kondurdu, sonra tekrar yasladı yanağını..

    “yatağın dışında da bir şeyler paylaşabilmemiz güzel bence” dedi cıvıldayarak,

    Hay ebenin be…yok abi, kaçamayacağız.. illa o romantik konuşmalara giricez.. illa şu güzel ortamı bozucaz aq..tamam lan.. tamam, madem öyle, madem kaçış yok bu toz pembe muhabbetlerden, okey anasını satayım…yaparız…ama sonra “sen bana böyle böyle diyordun hani, sonra niye böyle oldu” dersen ağzının üstüne vurrum sümsüğü..
    “ama bu ilk değil ki zaten?” dedim, “daha önce de gezdik, dolaştık, birbirimize güzel anılarımızı anlattık.. bence zaten sadece yataktan ibaret değil ki bizim ilişkimiz? iyi anlaşıyoruz biz..”

    “öyle mi dersin?”

    “öyle tabi..ve sen bu şeyleri sınıflandırmadan ya da böyle özel kalıplara sokmadan önce ben gayet keyif de alıyordum bunlardan.. sense ısrarla sanki sadece malum şeyler için bir araya geldiğimizi filan söyleyip şikayet etmeye başladın..”

    Başını kaldırdı, yeşil gözlerini irileştirerek yüzüme bakmaya başladı,

    “şimdi keyif almıyorsun yani?”

    Evet.. işte tipik kadın..siz bir paragraf şey söylersiniz, elli tane cümle edersin, ama o gidip bir tanesini (işine geleni) cımbızlayıp önünüze koyar..

    “almasam burda işim ne ayça, neden sürekli böyle saldırgansın?”

    Tonumu biraz yumuşatıp sitem moduna geçince o da yumuşadı,

    “aramızdakilerin bitmesini istemiyorum.. kaybetmek istemiyorum seni”

    Kafamı sallayıp,

    “saçmalama ya, bir yere gittiğim yok benim (: ..bana da sanki sen kovmak için bahane arıyormuşsun gibi geliyor böyle yapınca (:”

    Cevap vermedi, başını öne eğmiş, elindeki bir şeyle uğraşıyordu dalgın dalgın.. sonra ellerini yüzüme zütürdü, yanaklarımı, çenemi okşadı, birbirimize yaklaştık..az önce sübyanların oynadığı sahneyi, bu kez daha profesyonelce biz oynadık..
    “eve gidelim” dedi ellerini yüzümden çekmeden..

    istemsizce gülümsedim, yaptığım imayı anlayınca o da bir den o şuh modundan çıkarak güldü,

    “tamam, bana mı?”

    “benimki daha yakın” dedi hınzırca,

    O yakın olan mesafeyi bile taksiyle aldık,

    Acelemiz vardı…
    ….
    http://fizy.com/#s/3wl0dr

    Gecenin ikisinde hışımla ayçanın evinden fırlamış, murpy kanunlarına(bir şeylerin istemediğiniz şekilde gitme ihtimali varsa,
    istemediğiniz şekilde gidecektir) küfrede küfrede kendi evime doğru yürüyordum,

    Sonra kendime de küfretmeye başladım çünkü kabahat bendeydi..e tabi, paso gibiş tatlı geldi, yolumuzu unuttuk, amacımızdan saptık…sadece dinlenmek için uğradığımız konakta, neredeyse hissedar olduk aq..

    Unuttuk,saptık, olduk…niye çoğul konuşuyon lan hıyarağası? Diyecek olursanız, ben ve şeytanımdan bahsediyorum, o yüzden..yoksa benim öyle sizli bizli, konuşma adetim pek yoktur, eski istanbul beyefendisi değiliz (“değiliz”) (:

    iyi de, ne oldu da böyle oldu dediğinizi duyar gibiyim…
    Tam ikinci postayı gitmiş, sonrasında sırayı ayçaya devretmiştim, kız üzerimde yavaş yavaş gidip gelirken ben de orgazmik dünyadan çıkıp, yeniden yaşadığımız reel boyuta odaklanmaya çalışıyordum,

    O ara yine öpüşmeye başladık, zaten bizim yaptığımız şeyi gibiş diyemeyiz, ayıp olur.. mütemadiyen sevişiyoruz azizim..

    Dudaklarımı öksüz bırakıp boynumu ve ensemi şenlendirmeye başlayan kız, oradan da kulağıma yükseldi, soluğu kulağımı gıdıkladı, güldüm, öptü.. çıkan sese güldüm.. sırtını gıdıkladım, kasıldı, kalçasının kavisini kavradım, daha da kasıldı.. sonra birden yine kulağımı gıdıklayan bir şekilde fısıldadı,

    “seni seviyorum tsigalko”

    Bir an konsantrasyonumu yitirdim.. sanki ekran gidip geldi..sis atılmış ekran çözünürlüğü gibi oldu dünya..

    Bir şey demedim..ne diyeyim.. deminden beri yaramazlık eden elim kolum da durdu..

    Ayça bir kez daha,

    “seni seviyorum” dedi, başını boynumdan kaldırdı, göz göze geldik..bir şey söylememi bekler gibiydi, ağzımı açtım.. sonra kapadım..ne diyeyim lan?..ben de seni seviyorum dersem.. ortalık karışacak.. sevmiyorum desem..o zaman ortalık iki misli karışacak..en iyisi susmak….sanırım…

    Israrla bakmaya devam etti yüzüme, keşke gece lambasının ışığı da olmasaydı diye geçirdim aklımdan.. birbirimizi biraz olsun görmek için karanlıkta sevişmezdik.. çünkü o sırada ortaya çıkardığımız mimikler ve ifadeler hem güldürüyor hem de tahrik ediyordu bizi.. keşke o gece kapalı olsaydı tüm ışıklar..

    Belki o zaman ben kendi yüzümdeki şaşkınlığı ve çaresizliği saklayabilir, ayçanın yüzündeki giderek artan hayal kırıklığını görmek zorunda kalmazdım…
    Üzerimden çekildi, şapkasının içinde büzüşmüş çüküm (şu sırada çük halinde, maksimum 10 cm ve yarı katı bir durumda.. kolay değil abisi, iki sefer yapmış) göbeğime düşünce bir an haykırarak gülme isteği geldiyse de duruma uygun düşmediği için dudaklarımı ısırarak bunu engelledim..lan ne oluyor.. manyadım valla…duygularım ve düşüncelerim ambale olmuş durumda..az önce ayça bana bariz, ısrarla ve bastıra bastıra “seni seviyorum” dedi..

    Bunu kız tarafı diyor düşünün artık…hayatımda ilk kez duyduğum ve açıkçası, öncesinde ben demedikçe de duymayı düşünmediğim bir söz…öyle mesajda yazmak filan kolay da, yüz yüze söylemek.. benim için bile çok zor lan.. düşünsenize…hayır, bir de siz deneyin bakalım, hatta şu an deneyin,

    “seni seviyorum” demeye çalışın…hadi?...

    Nasıl?..ağzınızdan çıkışı bile zorlukla oluyor değil mi kelimelerin? Sanki dilinize bir şey bağlıymış gibi, döndüremiyorsunuz.. sesiniz çatallaşıyor, değişiyor.. sanki başka birinin ağzından çıkar gibi oluyor.. diyorum ya oğlum.. kolay değil lan…hiç kolay değil…dilimiz alışkın değil…

    Kendini yanıma yuvarlayan ayçaya dönecek gücü bulamadım kendimde.. öyle sessiz bir şekilde 1-2 dakika geçirdik.. ayça, saldırıya, ben de savunmaya hazırlanıyorum…havada yoğun bir elektrik var.. savaş geliyor..
    Nihayet dizlerinin üzerine dikildi, çıplak vücudunu karşımda görmek beni yeniden düşünce aleminden çıkarıp gerçeğe döndürdü…gerçekten güzel…güzel bir beden…ve birkaç dakika öncesine kadar ona sahiptim..

    “hiç mi diyecek bir şeyin yok?!” dedi çatlamış bir sesle..

    Yoktu.. gözlerimi ondan çekip önüme bakmaya başladım.. önüme bakınca gene benim jr. Tsigalkoyu o haşat halinde görünce gülme isteği tekrar bastırdı..hay aq..böyle olmayacak.. yani bu şekilde tartışamayız aq…hiçbir ciddiyeti yok fiziksek halimin,

    Kondomu çıkarıp, jr. u sildikten sonra takserimi altıma geçirdim.. böyle daha iyi..her ne kadar taz’ın dili aksini iddia etmeye çalışsa da, en azından az öncekinden daha az komik şu an ortam..

    “tabi, işin bitti demi?” dedi ayça bir kez daha saldırıp..”işin bitti.. çık git şimdi de..bir daha da arayıp sorma bile…bu yakışır sana..”

    Aq..

    Kız devreleri yaktı..

    Galiba artık konuşmam gerek,
    “ayça?..neler dediğinin farkında mısın sen?..ne oluyor ya böyle birden bire?”

    Ellerini yumruk yaptı.. sinirle nefes aldı.. dalıcak valla..

    “ne mi oluyor? Yaa ben ne diyorum sana, sen ne yapıyorsun! Ben sana aşığım diyorum senin şu tepkilerine bak! Bu kadar mı yalansın ya!
    Bu kadar mı içi boşsun!! Ne biçim adamsın sen!”

    Evet.. gene adamlığımıza laf geldi beyler.. klagib zaten bu…tamam adam filan değilim ben, muallakyim aslında, geyim, topum, nonoşum.. boş zamanlarımda troluk yapıyorum..sen de böyle bir adamla aylardır düzüşüyorsun işte.. yazık lan sana..

    Ellerimi iki yana açtım,
    Tümünü Göster
    ···
  16. 766.
    +1
    “ayça? Sakin olur musun iki saniye?..ya biz ne konuştuk, ne anlaştık..sen ne diyorsun pat diye.. bırak bi, sindirmeme izin ver..oha ya..ne olduğunu bile anlamıyorum şu an”

    “ne anlamıyorsun ya..her şeyin farkındasın başından beri..” dedi ağlamaklı bir sesle.. dizlerinin üzerinden kıçı üzerine çöktü..

    “ya ben mi suçlu oldu şimdi? Ne yaptım ki ben, adamlığıma varıncaya kadar saydırıyorsun?”

    “öylesin işte!!” diye parladı tekrar.. sonra sönüp, “bahanelerin bitmez.. tabi, ben bar kızıyım, huurnum ya senin.. ondan böyle oldu.. ciddiye aldırtamadım kendimi..ilk geceden verince böyle olduk demi?!” deyip sinirli sinirli güldü,

    Ben artık utanmaya başlamıştım.. yüzümün yanmaya başladığını hissettim.. ayça her zamanki rahat ve dobra kişiliğinin bütün detaylarını sergilemek ister gibi, bahsettiği eylemleri yaparken sorun yoktu, ama bunları böyle dillendirip başa kakınca insan tuhaf hissediyor.. mesela biraz şeye benziyor bu,

    Sizin ilişkiye girdiğiniz kız arkadaşınıza “nasıl gibtim seni huhahahaha” demeniz gibi bir şey lan.. tamam, insan yapar öyle şeyler tabi ama, bunu konuşmaz ki? En azından bu şekilde konuşmaz yani, “ilk geceden verdim” filan.. aboov..ben utandım arkadaş..
    “ya bi sakin ol tamam mı, ne dediğini duyuyor musun?” deyip yanına yaklaştım sözde teskin edicez..

    “duyuyorum…gayet duyuyorum!! Sen duyuyor musun?! işine gelmeyenleri duyuyor musun!!! istersen bütün apartman duysun? Ne dersin? Bütün mahalle de duyabilir!!” diye dellenip ellerini kollarını savurmaya başladı, ellerini yakaladım, mümkün odlunca sakin ve tatlı bir tonla karşılık vermeye çalışıyorum.. kollarını durdurdum, kendi de biraz sustu nihayet.. ulan komşular inecek.. rezil oldum amklar…

    “tamam.. sakin, ya hem seviyorum bilmem ne diyorsun hem de saldırıyorsun? Böyle mi senin sevgin?” diye duygu sömürüsüne girdim, girmez olaydım,

    “sen yorum yapamazsın!” dedi tekrar bir anlığına çıldırıp.. bebek pişpişler gibi sakinleştirmeye çalışıyorum, tabi tüm bunlar olurken o hala çırılçıplak, ben takserle.. ağlar mısın güler misin..
    http://fizy.com/#s/15622n

    Sonra ayça ağlamaya başladı…

    Valla ben de ağlıycam artık beyler…yeter aq ya..yeter yani..ulan bir tane mi düzgün insan denk gelmez bir adamın hayatına..hepsi mi kırık olur?..

    Yine teselli etmeye çalışıyorum ama bu beni ittirip yastığa gömüldü, hıçkırıyor…yok ya..yok abi..bu ayça değil bence..

    Bak, ne oldu biliyor musun? Yazın bu kızı uzaylılar kaçırıp klonladılar, sonra da yanlışlıkla klon olan ayçayı dünyaya geri bıraktılar..klon ayçanın duygusallık skilllerini biraz fazla kaçırmışlar..sonuç bu..

    Evet evet..kesin böyle olmuş olmalı..lan…yoksa bir insan bir yazda bu kadar değişemez..ne oldu aq? Ne oldu? Evlenme vaadiyle mi kandırdım seni amk? Daha kaçırıp kızlığını mı aldım? Samanlığa mı attım? Ne bu hareketler..

    içinden tüm bunları söyleyen atarlı yanıma rağmen, tabi bir de insan olan yönüm var..az da olsa..

    Kız öyle ağlayınca üzüldüm bende..yanına oturdum, hala sakinleştirmeye çalışıyorum, az önce yukarda saydığım şeyleri, çok daha yumuşak bir dille anlatarak ona “ilişkimizin başlama şeklini ve hali hazırda olması gereken boyutunu” hatırlatmaya çalışıyorum..
    Beni duyuyor mu ya da dinliyor mu? emin değilim.. neyse, ben görevimi yapıyorum canım sonuçta.. vicdanım rahat yani…alnında mı yazıyor fak banini sana aşık olacağı?..ki bence aşk filan da değil ha…kafasına uygun birini bulduğunu ve onu kukusuyla elinde tutabileceğine inanan, belli bir yaşı almış tüm hatunlarının ortak düşünce şekli..

    Azıcık düzgün birini buldun mu? ammman, kaçırma. Yaman direkt..

    Tabi bu sistemde, ayçanın, kendisinin de söylediği gibi “erken vermesi” onun adına dezavantaj oldu.. gerçi erken vermeseydi, ben de o zaman verecek başka birini arardım, o kafa yapımla (ki şimdide aynı) onun peşinden koşacak değildim…

    Kimsenin peşinden koşacak değilim…

    Veriyon mu? vermiyon mu?

    Ha, vermiyosan eyvallah, sana hayırlı işler..

    Veriyorsan en ala.. alan razı veren razı..

    Ne çok almalı vermeli cümle oldu be…bir de diyorum ki bunları birilerine okutabilirim ilerde..yok abi.. kimse okumamalı bunları, gerçi artık çook eskide kaldı yaşananlar, ama yemin ediyorum babam okusa evlatlıktan reddeder x),

    “hanım, biz bunu okusun diye yolladık, e bu pekekent olmuş oralarda?” deyip bacaklarımdan tuttuğu gibi balkondan aşağı sallayıverir.. (:
    Tümünü Göster
    ···
  17. 767.
    +4
    Ayça sakinleşmedi.. aslında sakinleşti de…ağlıyor devamlı..bir de bana küstü sanırım.. yanına yaklaşınca pençe atıyor..en sonunda da “gibtir git” dedi..

    Yatağa kıvrılmış çıplak haline bakınca, içimdeki, nereden filizlendiği belli olmayan tecavüzcü coşkun, “lan son bir defa bağırta bağırta geçir şuna” deyip nihahahaha diye gülse de, şeytan ve benim kel başına aynı anda indirdiğimiz sümsükle beraber bir daha geri gelmemek üzere imha edildi.. zira bu şerefsiz tsigalkodan her şey olabilir, katil bile olabilir ama tecavüzcü olmaz.. diyorum ya, ben kadınları seviyorum, hepsi birer çiçek ve hiç birini izinsiz koklamam, dalından koparmam..

    Üstümü giyindim.. ayça yataktan ayrılmaksızın küfürler eşliğinde beni yolcu etti..

    Apartmanın dışına çıktığımda ben de birkaç yüz kelime önce yazdığım gibi, kadere ve kendime saydıra saydıra ilerliyordum..bir yandan da halime gülüyorum..
    http://fizy.com/#s/1jv7qw

    “ulan tsigalko..yine boyalı duvara dayandın..yine kırık basamağa bastın..senin ben ta dıbına koyaydım da böyle olmayaydın” diye söyleniyorum..

    “en azından ruhen sıkıntılı hissetmiyorsun?” diye bir ses geldi içerden,

    “sus! Sus bak giberim seni de ha..amk şeytanı..şeytan mısın, cin misin, ne taksun..senin takuna oldu bunlar gene”

    “tsigalko, seni saygı ve anlayış çerçevesine davet ediyorum hayatım (: ..şöyle bir soluklan bakalım..adımlarını yavaşlat..”

    istemeden de olsa komutlarına uydu bedenim..resmen ele geçirilmiş durumdayım lan..egzorşist lazım beyler..

    “şimdiii, hatırla bakalım..bir kadını bu şekilde en son terk edişinde nasıl hissetmiştin? Şimdi nasıl hissediyorsun?”

    “heee..kıssadan hisse mi yaptık yani şimdi amk?!”

    “aynen öyle ;)”

    “ama o kadının sırf benim yüzümden okuldan ayrılmak zorunda kaldığını biliyorsun demi?”

    “evet..peki şimdi de ayça şehirden ayrılsa, hatta ülkeyi terk etse? Umurunda olur mu?”

    Hımm…aslında haklı lan..

    “sanırım…olmaz?”

    “(: aynen öyle..umrunda bile olmaz. Hatta bahse girerim ki, şimdiki kafan yapını korumak kaydıyla, zamanı geri sarsak ve ceydanın gidişini tekrar yaşasak, onu da ilk seferki kadar önemsemezsin?”

    “bilemiyorum…o değil de, sen beni iyice duygusuz ve menfaatçi bir huur çocuğuna çevirmeye başladın farkında mısın?”

    Kahkaha atmaya başladı,

    “eğer bazı şeyleri başarmak istiyorsan, sadece birilerini harcamak yetmez, kendinden de ödün vermelisin..özellikle de senin durumunda..bu epey bir fedakarlık gerektiriyor…senin yerine tercih ettiği sevgilisiyle mutlu mesut ilişkisi olan bir kızdan intikam almak istiyorsun? Yanılıyor muyum? Peki bu saf, toy kızları ya da bar müdavimi kaşarları kandırmaya benzer mi? hiç sanmıyorum…daha öğrenmen gereken çok şey var tsigalko..geliştirmen ve ortaya çıkarman gereken yetenekler..edinmen gereken tecrübeler..”
    “evet evet.. anladım aq..daha yolumuz var.. biliyorum..”

    “daha yolun başındasın (:”

    “doğru..bu arada tarzındaki değişimi fark etmedim sanma, benim gibi konuşmaya başladın, yakında küfür etmeye de başlarsan şaşırmam”

    “ee..ne demiştim? Sen bensin, ben de senim..”

    “senin ben aq emi..”

    “bu gidişle bir tek o kalacak zaten yapmadığın (:”

    “bir daha bu kadar yakınlaşma istemiyorum ben”

    “merak etme, bunu bilerek yaptık.. almamız gereken bir kıssadan hisse vardı ;)”

    “ya şimdi ne olacak? One night stand mı takılacağız bundan sonra?”

    “ne olacağını bilemeyiz..ama bir şeyler olduktan sonra onun ne olduğunu tasvir edebiliriz.. anlayacağın, yaşadıkça öğreneceğiz, vurduğumuz hedefi, atıştan önce değil, vurduktan sonra göreceğiz..”

    “ya yanlış hedefi vurursak?”

    “seni hiç hayal kırıklığına uğrattım mı?”

    “ooohoo!”

    “örnek ver?”

    “….”

    “ne oldu? züt gibi kaldın?”

    “tamam tamam.. laubali olmayalım lütfen”

    “senin tarzına geçmem hoşuna gitti sanmıştım (:”

    “taklitler aslını yaşatır ;)”

    “hahaha.. çok ilginç bir çocuksun tsigalko.. fazlasıyla..seninle yol arkadaşlığı etmek gerçekten keyifli”

    “öyledir.. yoksa sende mi aşık oldun bana, aman gözünü seveyim ağlayayım filan deme”

    “hahaha..”

    işte böylelikle ayçayla aramızdakiler de hemen hemen sona ermiş oldu, bense “fak badinin kısa süreni makbuldür” atasözünü yaşayarak öğrenmiş oldum.
    http://fizy.com/#s/1d3n3o

    Gecenin köründe eve gelince alt kata uğramak istemedim, uyudularsa uyandırmaya gerek yok, benim de hedefim zaten direkt gidip yatağıma gömülmek. Neyse, çıktım yukarı, içeri girdim bir bakarsın benim odadan ışık geliyor, meğer muallakler benim yokluğumdan istifade benim odamda toplanmışlar bu sefer,

    Ben içeri girince biraz şaşırdılar,

    “ooo nabıyonuz lan, ayininizi basarı böyle işte (:

    “Ayin” dediğim de, okey çeviriyorlar, o yani (:

    “hoş geldin aga, seni beklemiyorduk bu gece (:”

    “arada böyle beklenmedik anlarda geldiğim oluyor x)”

    “hohaha, bir doktora görün bence aga (:”

    “siz görünün olm doktora, manyak herifler gecenin üçünde okey oynuyorlar ya (:”

    “gel aga sende, okeye beşinci lazım, bu muallak bilmiyor oynamayı”

    “bi duş alayım ben önce de..”

    “aga rahatsız olcaksan gidebiliriz”

    “yok lan takılın, en fazla taşaklarımı görürsünüz”

    “heeaa iyi o zaman ya, demek ki bir şey göremicemize göre sorun yok x)”

    “tolga iyi bilir benimkileri ona sor (:”

    “vaay muallaklerrr, nabıyonuz lan üst katta..(:”

    “her gece ciks her gece pompa var olm, boşuna mı sizi aşağı attık x)”

    “hohhaha”

    “geliom ben bitirmeyin ha”

    “tamam la sabaha kadar yolu var (:”
    Okey oynarken benim eve gelmemle ilgili tekrar soru sorulunca(bunu da niye bu kadar sordular bilmiyorum, muallakler odanın içine sıçmayı filan planlıyordu da ben gelince içlerinde mi kaldı anlamadım (: ) konu açıldı, ben de anlattım mevzuyu, tolga da sağ olsun özet geçti en sonda,

    “yani şimdi sen pompayı çok verdin diye karı seni evden mi attı?”

    “öyle de yorumlanabilir tabi (:”

    “vay aq…gibsen yaranamazsın dedikleri bu olsa gerek”
    Saldalyaden filan düştük gülerken.. neyse ki yerde nutella kavanozu yoktu..
    Alper,

    “aga yarın bir yerlere gidelim madem, nasılsa hafta sonu, efkar dağıtırsın sende?”

    “ne efkarı amk..”

    “e tamam o zaman kutlama yaparsın aq ne diyim (:”

    “he öyle de (:”

    “kanka şu anda düzenli cinsel hayatın son bulmuş durumda, bunun kutlamalık bir olay olduğundan emin misin?” diye yüklendi tolga,

    “son bulmadı ya, yarı yarıya azaldı, sen varsın ya olm burda asfsaas”

    “amk Bursalısı ya (:”

    “tamam gidiyor muyuz yarın hep beraber?”

    “gideriz kanka ayıpsın, da, ihaleyi bana yıkmaya çalıştın ama senin bir mevzu var galiba, pek heveslisin, ne iş ;)” deyip alpere sataştım,

    “yok bea.. takılıyorum ben de işte, dışarı çıkmadık epeydir beraberce, ondan dedim yani ;)”

    “haa öyleyse tamam.. şey sorucam, şimdi ben ayçayla ayrıldım ya, ayrılmışımdır yani herhalde, o yüzden şimdi Dilara da seni terk etmesin?”

    Nuriş,

    “aga o ne öyle ya, Almanya yenilince biz de yenik sayıldık gibi x)”

    “olm şu tarihsel esprilerini giberim ya, amk Turgut özakman’ı (:”

    “hahaha..yok aga, sanmıyorum takılıyoruz biz, iyi gidiyor yani”

    Tolga, “dikkat et aşık olmasın lan”

    “hohahahaha”

    “muallakler, iki dakikada taşağa aldınız ulan muhabbeti, kız hala ağlıyordur belki de x) “ diyerek iyice sulandırdı neco,

    “züt bunlar ya, bir şey anlatılmaz”

    “sanki senin de çok gibinde” diye bana da sataştı tolga,

    “ya değil de..neticede bir şeyler yaşandı :p”

    “yaşandı bitti, saygısızcaaa aldatmanınnn tadına varıncaaa” diye şarkıya başladı nuriş,

    O ara ben okeye dönerken deminden beri taş gelmiyor diye ağlanan Alper kavatı bitti..
    Tümünü Göster
    ···
  18. 768.
    +3
    Gece sabahı edip, ertesi gün de akşama kadar ayılamadık, ayıldığımızda alt katın salonunda toplanıp fakir bir kahvaltı ettik midemizi tutsun diye, artık kafede hamburger tabağı filan yaptırırız, doyarız bir şekilde..

    Mekana vardık, bizim tanıdık eleman hemen laf attı, nerelerdesiniz gibisinden..eve çıktık diye anlattık, mekan pek kalabalık değil, bir yandan servislere bakıyor, bir yandan bizle laflaşıyor,

    “biz de tadilata alıcaz birkaç günlüğüne mekanı” dedi,

    “hayırdır, yeni dekorasyon filan mı?”

    “aynen, bir de canlı müzik düşünüyoruz, ona sahne ayarlamaya çalışıcaz bakalım”

    Vay vay, bu güzel bir haberdi gerçekten

    “hadi ya”

    “ooo”

    “tamam baba burdan çıkmıcaz demek ki bundan sonra ;)”

    “belli bir grupla anlaştınız mı yoksa farklı farklı mı getireceksiniz?” diye sordu Alper, böyle şeylere meraklıdır o malum,

    “daha belli değil yerel gruplar var görüşüyoruz, murat abiye(mekan sahibi) bağlı artık maddi olarak, tarz olarak hangisi uygun olursa..”

    “ya yerel gruba gerek yok, tsi söylesin işte” deyip göz kırptı tolga,

    Bizimkilerde gaz verdiler “aynen lan” bilmem ne diye,

    Eleman ciddiye aldı,

    “söylüyor musun sen?” diye sordu,

    “ha? yok abi öyle arkadaşlar arasında söylerim de sahne filan kasar x)”

    “yok söylüyorsan olabilir yani?”

    “olabilir derken?”
    “ya birileri söyleyecek sonuçta burda, sen de olabilirsin o ;)”

    “yürü be tsigalko! (:”

    “gitarist de var hazırda (:” deyip nurişin sırtına vurdular,

    “harbiden mi? hanginiz, kim çalıyor?”

    “bu sakallı kardeşimiz ;)” diye nurişi gösterip (ki nurişin sakallar hala tüyümsü haldedir yani, öyle de muallak bu tolga var ya ahaha) sırıttı tolga,

    Çocuk sandalye çekip oturdu yanımıza,

    “beyler, ciddiyseniz olabilir yani, isterseniz murat abiyle konuştururum sizi..ama işte tek solist ve gitar olmaz herhalde, bateri materi, klavye için yer yapıcaklar.. yine de konuşabiliriz yani?”
    Hoba..lan iş ciddiye binmeye başladı, bir deli taşak olsun diye kuyuya taş attı, şimdi olaya bak,

    “bilmiyorum ki” dedim,

    “nazlanma olm” diye gazlamaya devam etti tolga,

    “aga tecrübemiz yok bir şey yok nasıl söylücem sahnede?”

    Alper,

    “aga ne alakası var, kaç tane bebe elde gitar, çalıyor söylüyor, onlar anasının karnında mı öğrendi?”

    “aynen haa, sanki kordon kafedeki hıyar çok mu biliyor, bebe la o, bizden küçüktür o” diye lafa girdi tolga yeniden,

    Nurişe baktım saf saf, o da gülüyor sadece, kafa salladı, “ne diyor bu amklar?” gibisinden..
    “konuşun aga bence de bi” dedi neco,

    “olm başka eleman yok ama grup filan diyorlar, biz iki kişiyiz zaten.. olmaz o iş daha baştan..”

    “yok mu başka tanıdığınız, özellikle baterist bulursanız…”

    “yok ya valla…tolga onu da sen çalaydın tamamdı işte x)”
    Biraz sessizleşti ortam, bir an buruldum aq..bakmayın naz yapar gibi göründüm ama içim gitti valla…grup ha? sahne?..tıpkı lisedeki gibi..ya da üniversitede ders aralarında kendi kendine mırıldanmalarım.. nurişin gitarıyla eşlik ettiği ergen modlarımız…bir an yeniden olabilirmiş gibi gelince heyecanlanmadım desem yalan olmaz…

    “nereye yok lan?..var ya olm?” dedi tolga birden,

    “kim var?” diye sordu Alper..

    “şu klarnetçi çocuk? Neydi adı, hani şeyden, sosyal projeden..?”

    “ömer mi?” dedim,

    “he he, ömer var ya lan işte?”
    bizim elamana döndüm, “klarnet olur mu?” dedim saf saf, sanki her şeyi ayarlamışız da bir o kalmış, ama diyorum ya, çaktırmıyorum fakat felaket heyecanlandım..

    “çok klas olur hem de” dedi çocuk gülerek,

    “abi bizi dalgaya almıyon demi?” dedim ben de gülerek,

    “yok kardeşim, ayıp ettin, tamam olmadı siz irtibata geçin, eğer aranızda toparlanabilirseniz gelin, ben yardımcı olurum size, murat abiye de söyleyeyim böyle böyle bizim tanıdık çocuklar var, kafenin ortdıbını filan da iyi biliyorlar diye.. zaten göz aşinalığı vardır size?”

    “olabilir, o top sakallı abi demi, saçlar üç numara?”

    “aynen, dazlak ;)..tamam? ben sana numaramı vereyim kardeşim, haberleşiriz?”

    “alayım ama..abi biliyon biz öğrenciyiz yani, zaman uymaz filan..?”

    “ya onları sonra konuşuruz, zaten tek grup çıkmayacak muhtemelen..her akşam olacağına göre, 3-4 ekiple çalışılabilir”

    “hemen daha başlar başlamaz her akşam canlı müzik sıkıntı olmaz mı maddi açıdan?”

    “tutar yaa, zaten belli bir müşterisi var buranın, bir de mekanın adı da önemli sonuçta, şimdi kaç senedir buradasınız sizde, hiçbir ters olay geldi mi kulağınıza? Ne o, şeyde filan adamı bıçaklamışlardı geçen sene, herifin gözüne sokuyormuş az daha”

    “aynen”
    http://fizy.com/#s/1ajfww

    Neyse, öyle böyle derken elemandan numarasını aldım,

    O gidince masa hemen kaynamaya başladı,

    “obaa, olm hadi iyisin lan bak sana iş buldum x)” diye takıldı tolga,

    “aga..zor o iş bea bakma konuştuk öyle ama..nerden de aklına geldi amk?”

    “ne var olm gayet iyisiniz ikiniz? Nuriş zaten kral yani, adam eric clapton, jimi hendrix aq x)”

    “eyvallah kardeşim :p”

    “aynen hacı, çoğu yerde yine senin benim gibi adamlar elde gitar, tek başına söylüyor..” diye destekledi Alper,

    “bakıcaz ya..şu ömeri de nerden bulucaz şimdi, akıl ettin sen onu ama? Bir de bul?” dedim tolgaya,

    “numarası yok mu olm sende..bak bi, yoksa bende olması lazım vereyim?”

    Telefonu çıkardım,adını yazınca çıkmadı, rehberde “sosyal ömer” yazıyormuş meğer,

    “bu ne lan sosyal ömer, ben de seni asosyal tsigalko olarak kaydedeyim dur ahahaha” diye güldü tolga,

    “lan salak, projedendi ya, ondan öyle kaydetmişim..bak, sosyal gizem, sosyal ayşe..”

    “hee..iyi lan işte ararsın?”

    “tamam ya, gece ararım eve dönünce..”

    “ara şimdi işte amk?”

    “uraşamam şimdi olm oturmaya geldik şuraya heyecan yaptırdınız bana, ter içinde kaldım sizin yüzünüzden (:”

    Tamamen geyik amaçlı ortaya atılan bir laftan, yani tolganın bana takılmasından gelinen nokta ibret vericiydi,

    Akşam ömeri aradım, başta hatırlamadı hıyar, sonra, “haa ha tamam abi ya, tolgalarla geliyordun sen demi?” deyip ayıksadı..

    Böyle böyle diye durumu anlattım, dedim, “kesin bir şey yok zaten, sadece gider konuşuruz, saatler uyarsa, ücreti de hepten düşük yapmazlarsa amatörüz diye, olabilir, yanlış mıyım?”

    Çocuk başta “barda çalmak bana biraz ters” dese de, ben mekanı anlatınca tamam en azından bir görelim dedi, önce biz bir araya geliriz, sonra da konuşmaya gideriz diye devam etti.

    Adam bildiğin müzisyen olduğu için ona göre çevresi de var, tanıdığı adamlardan 5-6 tane grup çıkarmış dediğine göre (: bize sadece baterist lazım dedim, arasının en iyi olduğunu getirmeye çalışacağına dair söz verdi, ertesi gün için söz kestik, telefonu kapattığımda kalbimin gümbürdemekte olduğunu hissettim..işe bak sen ya..resmen çocuklar gibi şenim şu anda..ne karı, ne kız umrumda..müzik..grup…solist…ben?!

    Salak salak sırıtmaya başladım odanın içinde,mutluyum yine kimine göre sebepsizce,

    o gece heyecandan uyuyamadım..
    bu gecelik benden bu kadar panpalar, keyifli ve doyurucu bir gece oldu diye düşünüyorum (: şahsen ben doydum x)

    yazabildiğim ilk fırsatta yeniden şenlendireceğim buraları, iyi geceler, iyi sevişmeler ;)
    sanmıyorum ya, ay sonları hakikaten yoğun oluyor, kafamı kaldıramadım anasını satayım, eve gider gitmez bayılıyordum (:
    herkese selamlar, partları biriktiriyorum gene, yarın ya da bir sonraki akşama toptan gireceğim

    yorumlarınızı esirgemeyin, görüşmek üzere ;)
    herkese selamlar panpalar (:

    yorumlarınızı okuyorum, mesajlarınızı da, hepinize teşekkürler ;)

    gece partları attıktan sonra vaktim olursa hepsini cevaplayacağım, 12 den önce gelmeye çalışacağım, bu sefer beklediğim kadar çok yazamadım ama idare eder,
    zaten yakında yine canlı yazış moduna geçmeyi düşünüyorum, vardiya değişimine az kaldı, geceler bize kalacak o zaman ;)

    görüşmek üzere
    Tümünü Göster
    ···
  19. 769.
    +3
    Olaylar olaylar..

    Hepsinin de bir başlangıcı, çıkış noktası var.. kimisi iyi kimisi kötü, bir dizi maceranın öncüsü, ve habercisi ise işte bu davet ve ani gelişen icabetler oldu.

    Sözleştiğimiz gibi ömer ve baterist arkadaşıyla buluştuk, tıpkı ömerin tipi klarnetçiye benzemediği gibi, baterist arkadaşını da beklediğim gibi bulmadım, zira insan baterist filan deyince böyle uzun saçlı sakallı, iri yarı, sert görünüşlü, ağır metallica cı bir tip bekliyor,

    Adamsa bildiğin iş adamı aq..nasıl efendi bir tip, nasıl efendiii, hem tip olarak hem de karakter olarak son derece iyi bir insan evladı, temiz yüzlü bir kardeşimiz.. mustafa ceceli gibi bir şey amk..bu tipten baterist mi olur? Dersin, ama olmuş işte gayet..

    Neyse, dördümüz bir araya geldik, tanışmayanlar tanıştı, çaylar içildi, sohbet muhabbet, senin bölümün ne, senin memleket nere, bilmem ne derken asıl mevzuya geldik, öncesinde biraz güncel müzik konuşuldu tabi, meze olması açısından, hepimiz popçu çocuklarız elhamdülillah… güncel müziği, şarap kıvamındaki eski kumsal klagiblerini, ateş başı şarkılarını, günümüzün klagib olmaya aday kaliteli, dillere pelesenk parçalarını biliyoruz az çok.

    klagib gitarın klarnetle olan uyumunu zaten hepimiz biliyoruz, zaten klarnet denen o dalganın uyum sağlayamayacağı bir enstrüman yoktur her halde..ne zaman o sesi duysam içime duygular dolmaya başlar.. neşesi, kederi, coşkusu, hüznü.. sanki hepsi tek bir tabakta toplanmış gibi, servis edilir ruhuma.. ruhum gıdasını alır..
    bu ikiliye ek olarak, canlı müziğin önemli parçalarından olan bateri de epey renk katacak gibi duruyor, bizler bateristen bir dave lombardo performansı beklemiyoruz, amaç, ritim olsun, ses çeşitliliği olsun.. zaten genellikle soft takılacağımız için (slow demiyorum bak, soft diyorum) öyle bangır bangır, dangır dungur bir alt yapıya da ihtiyacımız yok.

    Benim sesime gelince, biraz arabesk gırtlağım vardır, onu pop a entegre ettiğim zaman genelde başarılı yorumlar çıkıyor, insanların hoşuna gittiğini gözlemledim. Neticede, her ne kadar batılılaşma çabasında olsak da, özümüz gereği bir şark milleti olup, en cool geçinenimizden en rakçısına kadar hepimizin kanında bir arabesk-fantezi sempatisi vardır.

    O nedenledir ki, şimdi o demet akalından, serdar ortaçtan şaşmayan polo gömlekli, kirli sakal, kısa saç takılan cool bradırlarımız ve tiki cadde kızlarımız Halil Sezai-emre aydın-model-gripin gibi arabesk esintilerin etkisiyle dalgalanıp durmaktadır.

    Arabesk deyince insanların aklında hemen Cengiz kurtoğlu, müslüm (baba) gürses filan canlanıyor.. tamam onlar da arabesk, ama sadece ufak bir kolu, ya da kısmı olarak tarif edebiliriz onları. Arabesk dediğin, Osmanlı imparatorluğunun 3 kıtada olan toprakları misali, her türlü müzik türünde kolu, etkisi olan çok geniş bir yaşam tarzıdır, her müzik çeşidinde de bu akımın temsilcileri vardır ve en enteresan olanı da, bu müzik çeşitlerinin en çok tutulan şarkıcılarının-gruplarının arabesk esintisi taşıyanlar olmasıdır.

    Gençler arasında en popüler olan rock-pop-rap müzik insanlarını şöyle bir düşününce ne demek istediğimi anlayacaksınız diye düşünüyorum.
    Neyyyse.. daha bir tak yaptığımız da yok, niye bu kadar coştum bilmiyorum..ama müzik konuşmak hoşuma gitmiştir her zaman, kültürümün önemli bir parçası olduğuna inanırım, her insanın kültürünün önemli bir parçası olması gerektiğine inanırım müziğin…

    ilk elektriğin olumlu olmasının ardından, bir grup olabilmek için gereken uyuma ve yeteneğe sahip olup olmadığımı anlamak için elbette beraber yapmamız gereken çalışmalar vardı.. sonra repertuar çıkarılmalı, şarkılara çalışılmalı, karşılıklı fikir alış verişleriyle bilenler, bilmeyenlere bildiği detayları anlatmalıydı.. aramızda canlı müzik tecrübesi olan ömer var, ilkay da (bateristimiz, güzel insan) birkaç kez lisede çalmış grubuyla ayrıca belli aralıklarla stüdyo kiralayıp çalışıyorlarmış arkadaşlarıyla, sürekli olmasa da arada bir özel istekle iş yapıyorlarmış (doğum günü vb.). Benim tecrübelerim ise birkaç lise performansı ve ders aralarında atılan feryatlardan ibaret.. nurettinin yazları hatırı sayılır bir kumsal geçmişi var (aaakdeeenizzz eaaakşammlarıııee)..

    Bakalım bunları bir araya getirebilecek miyiz? Getirince nasıl bir şey çıkacak.. merak ediyorum.. heyecandan devamlı sırıtasım geliyor ama dudaklarımı ısırıp kendimi engelliyorum..
    Tabi tüm bunlardan önce ise mekanla anlaşmamız lazım.. yoksa az önce yukarda saydıklarıma gerek kalmaz zaten.. vedalaşıp evlerimize dağılırız ve bir daha da kimse kimseyi aramaz..

    Kafedeki çocuğu aradım, böyle böyle bir grubu topladık, gibisinden, “akşam gelirseniz murat abiyle oturur konuşursunuz, ben de destek çıkarım size ;)” dedi.

    “Telefondan konuşurken göz kırpma efektini nasıl aldın amk?” Diye soracak olursanız…sormayın beyler.. valla sormayın, elim alışmış işte xd zaa..

    Oturduğumuz yerden kalkıp biraz kordonda gezindikten sonra bizim kafeye gittik,

    “erkencisiniz?” deyip güldü bizimki,

    “hee, öyle takılalım dedik, bekleriz sorun değil, hem mekanı görmüş oluyor arkadaşlar” dedim,

    Ömer, daha önce getirmiştim projedekilerle filan ama ilkay ilk defa görüyor, bizim eleman onlara da tadilat muhabbetini ve sahneyi kurmayı plandıkları yeri filan gösterdi, “en geç 1,5-2 hafta içinde performanslara başlanır, inşallah siz de o gruplardan biri olacaksınız ;)” dedi. (efekti aldım bu sefer evet).

    Murat abi denilen dazlak abimiz bir süre sonra geldi, elemanla konuştular, adam şaşırıp güldü filan “hadi ya?” gibisinden, hoşuna gitti sanırım çocuğun düşüncesi. Sonra masaya geldi,
    http://fizy.com/#s/3wkuvn

    “merhabalar arkadaşlar” deyip yanımıza bir sandalye çekti, ben de o ara o sıfattan o sesin nasıl çıktığını anlamaya çalışıyorum..abimiz maşallah, eski nazi çetecileri gibi, ama konuşma şekli Tarkan gibi mübarek, yumuşak ve neşeli ses tonuyla gülerek bizleri selamladıktan sonra biz de aynı pozitiflikle selam verdik,

    Biz kafenin eski müdavimlerine kısa bir yağ çekme seansının ardından diğer arkadaşlarımızı da muhabbetinin içine aldı, ilkay a şakadan sitem etti, “nasıl daha önce hiç gelmemiş olabilirsin?” gibisinden..adam konuştu..konuştu..anlattı da anlattı aq..biz de hipnotize olmuş gibi dinliyoruz..ses tonu da akıcı aq..geceyarısı radyocuları gibi..”soyunun” dese soyunucaz, “domalın” dese domalıcaz, öyle bir ikna edici, rahatlatıcı konuşması var…işi kapıcaz diye geldik, zütü kaptırmasak bari..

    En nihayetinde kritik konular üzerinde karşılıklı mutabakat sağlamak adına istişare etmeye başladık, adam, “klarnet olması çok hoş tabi, güzel, renkli bir grup olabilir sizden, ama önce dinlemem lazım bir performanslarınızı” dedi,

    ilkay ın sürekli gittiği stüdyonun olduğunu söyledik, isterse orada dinleyebilirdi,

    “o kadar profesyonel işlere gerek yok çocuklar (: biz sahneyi hazırladıktan sonra burada da dinleyebilirim çalışma saatlerinin dışında bir zaman” deyip bizi rahatlatmaya çalıştı,

    “zaten genel olarak bu tarz öğrenci gruplarıyla ya da amatör arkadaşlarla çalışmayı düşünüyoruz, henüz yeni olduğumuz için hem maliyet açısından hem de kasıntı insanlarla uğraşmamak adına”

    Hım..demek daha bizim gibi başka toylar da olacak..tabi önce biz olabilirsek..
    “arkadaşlar, madem öyle diyorsunuz, ben sizi stüdyoda bir iki kere dinlerim, ondan sonra ücret-program filan konuşuruz, onlar kolay işler ;)”
    “yalnız abi, şimdi malum biz öğrenciyiz, sınav zamanı olur ya da dersler olur, uymama durumu olabilir.. sonra, olur ki devam etmek istemeyiz mesela, (önce bir başla bakalım yea deyip gülüştüler)..ehehe, mesela diyorum canım zaten..o zaman sorun olur mu? nasıl yapıcaz?”

    “arkadaşlar, zaten başka öğrenciler de olacaktır muhtemelen çalanlar arasında.. progrdıbınızı ayarlarız, sorun olmaz o konuda, ayrılmak istediğiniz zaman da, istediğiniz gibi çıkabilirsiniz, öyle bir, anlaşma, sözleşme filan yok yani pavyon muyuz biz (:?” diye cevap verdi murat abi, biz gene gülüyoruz filan..

    iyi iyi.. aradaki elektrik, diyaloglar iyi.. eğer performansta da beklenmedik sorunlar çıkmazsa…şaka maka harbiden çalıp söylemeye başlayacağız 2 hafta içinde.. ohannes…rüya gibi.. yoksa rüya mı lan?..lan.. nuriş, cimdiklesene olm? Ömer, hacı “kick” le beni lan.. sıkıştım galiba rüyanın içinde… (:

    Umut vadeden bu müzakerenin de ardından, murat abi , kafedeki dostumuz ve birbirimizle vedalaşıp evlerimize dağıldık,
    Tümünü Göster
    ···
  20. 770.
    +3
    O gece güzel giden görüşmenin ve işlerin esasında bu kadar kolay yürüyebiliyor olmasının (aslında kolay değil, eğer ben o çocuğu tanımamış olsaydım, aramız iyi olmasaydı, onun kafasında düzgün bir adam olmasaydım, o gün kafede bulunmasaydık, tolganın boşboğazlığı tutmasaydı, Alper ve neco gaz vermeseydi, sosyal projeye gelip ömerle tanışmasaydım, numarasını almasaydım, ömerin baterist arkadaşı olmasaydı…vb. vb. bir sürü faktörler daha) şerefine terasta bira-gitar eşliğinde küçük bir kutlama yaptık.

    “en önden masamızı ayırırsınız artık, özel fanlarınız olarak geliyoruz olm” deyip güldü tolga,

    “millette özel fan olarak karı kız gelir, siz de bu kıllılarla idare edeceeeniz artık” dedi neco

    Vay amk..dur lan dur..hele bir çalmaya başlayalım da, isterse kaptan mağara adamı gelsin aq (:
    Canlı müzik muhabbetinin heyecanı dolayısıyla adete diğer bütün etkinliklerim ve yaşantım donup kalmış gibiydi.. okul hayatım, aşk (!) hayatım, spor hayatım, 2-3 günlüğüne pauselenmişti adeta..ama onlara dönüp baktığımda, hiç de bıraktığım yerde olmadıklarını gördüm..

    Basket hocası sıkıştırıyor.. turnuva var, hazırlık maçı yapcez, lisansınızı yenilicük, antrenmanlara başlücük diye…gibtir lan orço..ilk beş başlatmıyorsun zaten kılım sana.. habire kendi adamlarını kayır.. besyo da besyo..ne oldu, nasıl koyduyduk size ama..amk.. adam yılların skoreri mrsiç’i kyle korver gibi görev addıbına çevirdi aq..

    Dersler de aldı yürüdü tabi, şaka maka okula başlayalı bir aydan fazla oldu, üçüncü yılım da evdi, gezmeydi, müzikti derken uçup gitmekte..

    Beni toz pembe bulutların içinden çekip çıkararak gerçek hayata döndüren ise bir Çarşamba günü okuluma yapılan sürpriz ziyaret oldu..
    Öğle arası olmuş, kantine inmeden önce nilaydan aldığım notları temize çekiyorum, bir yandan muhabbet ediyoruz filan,

    “hiç çağırmıyorsun ya yeni evine beni?” dedi,

    “kız daha geçen gün geldin ya ahaha”

    “geçen gün dediğinin üzerinde kaç hafta geçti.. :/”

    “tamam yavrum gel ya, yarın gel hatta, işin var mı?”

    “hadi hadi, ben söyledikten sonra çağırsan ne olur :p”

    “ya tamam bırak trip yapmayı,..hımm yoksa görmek istediğin biri mi var da ondan mı gelmek istiyorsun? :p”

    ağzımdan çıkan cümlenin salaklığını çıktıktan 1 saniye sonra anladım..
    nilayın bir anlığına yüzünde soğuk bir gülümseme belirdiyse de geçiştirmeyi başardı durumu..

    “evet canım, sen varsın işte, seni görmeye geliyorum (:”

    “ben de öyle tahmin etmiştim (:” deyip az önce devirdiğim çamı yolun ortasından kaldırmaya çalıştım..

    “tamam o zaman yarın okul çıkışı gelirsin..hem, ayrıca bana gelmen için davet edilmeye ihtiyacın yok şekerim ;)”

    “bunu bildiğim iyi oldu :p”
    http://fizy.com/#s/1ah3rf

    Notları geçirmeyi bitirdim, “sağ ol bitanem” deyip üzerine çullandım, şımardık biraz,

    “kantine iniyorum ben, gelicen mi?”

    “olur hadi gidelim ;)”

    Bir şeyler alıp oturalı daha 2 dakika olmamıştı ki, telefonum çalmaya başladı..ekrana baktığım an “palm face “ yapacak duruma geldim..arayan; ayça..
    Açtım..

    “alo?” dedim sesimin mümkün olduğunca sert ve şaşkın çıkmasına çabalayarak..

    “tsigalko?..ben sizin kampüsteyim, ama kayboldum sanırım (:”

    “ne!!! Ne işin var bizim kampüste?” dedim..nilay o ara şaşkın bir bakış attı gülmek üzere gibi olan yüz ifadesiyle de destekleyerekten..

    “konuşmamız lazım..gelip beni alır mısın şeyden?ee…atmlerin önünden?”

    Ne diyeceğimi bilemedim..nilayın gözleri üzerimde..ayça desen, çoktan sınırdan içeri sızmış..

    “ta..tamam..geliyorum 5 dakikaya” dedim kegib kegib..

    Şok içinde telefonu kapattım..lan? deliye bak..ne işin var senin burda aq…git anamın evini filan da bas istersen..

    “kim?” dedi nilay aynı muzip yüz ifadesiyle..

    “bir arkadaş” dedim dalgın dalgın…
    “heııı.. nasıl “”bir arkadaş””mış bu acaba?” dedi bu sefer gülerek..

    “nilay..ya buraya gelmiş o..karşılamam gerek…olur mu?”

    “ha? olur olur tabi canım (: git bakalım ““arkadaşın”” gelmiş o kadar :p”

    “cidden kusura bakma ya..beklemiyordum”

    “yok be ne olcak (: ..benle tanışmaya hazır değil henüz sanırım :p”

    “yani.. boş ver zaten..” dedim, kaçar gibi kalktım masadan..

    içimden söylene söylene atmlerin oraya yürüdüm..ne oldu amk? Sen de mi şehri terk etmeye karar verdin? gibtir git..

    Neyse gittim, orda.. görünce sinirimin yarısı geçti..

    Namussuz çok güzel be..

    Gene düz bırakmış saçlarını, ince bir beyaz gömlek giymiş, altında kot şort, ayağında babetler.. biblo gibi dikiliyor birkaç metre önümde..

    “ne işin var senin burda?” dedim yine sert görünmeye (ve gözlerimi bacaklarından ayırmaya) çalışarak..

    Yeşil gözler güneşin altında ışıldadı,

    “böyle mi karşılıyorsun artık?” dedi neşeli tutmaya çalıştığı ama sıkkın bir ses tonuyla..
    Tümünü Göster
    ···