/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +9
    "bak başefendi yaptıkların dogru degil. biz elikolu bağlı insanlarız. bizi daha fazla hırpalamayın. bugünün yarınıda var, sorarız sonra hesabını bunun!"

    yere düşen başgardiyan, bir hışımla ayağa kalktı, ancak ne oldu, neden vazgeçti, bilinmedi,Abdullah'a vuracaktı, son anda vurmaktan caydı..

    jandarma başçavusu da gider ayak gene bir olay çıkmaması için araya girdi..

    "hadi bakalım toparlanın gidiyoruz.."

    elleri kelepçeli ve sevk zinciri ile birbirine bağlı Abdullah ve arkadaslarının askeri bir cemseye binmesi çok güç oldu. bir sandalyeye basarak cemseye girmek isteyenler, sevk zincirlerinde fazla pay bırakılmadıgı için arasındaki arkadasının zincirini geriyor, ya o cemseye giremiyor, yada arkadası cemsenin arka kapagı ile sandalye arasında kalıveriyordu.. bu duruma düşeni jandarmalar, karga tulumba tutup cemseye itiyorlardı. sonunda oniki mahkum ve yirmiden fazla jandarma cemseye girdiler.. sıkış sıkış oturuyorlardı.. her birinin bavuluda cemseye konulunca artık kıpırdayacak yer bile kalmamıstı.. cemse hareket ettiginde, Abdullah bir jandarmaya sordu..

    "kardeş nereye gidiyoruz?"

    genç delikanlı bir çocuktu jandarma. yutkundu, bir şeyler söylemek istedi, gözlerini Abdullah'tan kaçırdı.. sonrada "yukarılara doğru" dedi.. "çok yukarılara"
    "yukarıların adı yok mu?"
    "var. bursaya."

    Abdullah buna sevindi. onun aklından sinop geçiyordu. Bursa öyle önemli bir ceza evi degildi. adı duyulmamıstı, orada fazla zulum olacagını tahmin etmiyordu. olsaydı zaten duyulurdu, şimdiye kadar. bu sevinçle Abdllah bir Antep türküsü tutturdu. yanık yanık söylüyordu. birden beklenmedik bir sey oldu. jandarmalardan biride türküye eşlik etmeye basladı. oda yanık yanık söylüyordu.. türküyü kesti abdullah:

    "nerelisin sen kardes?"
    "Antep'liyim"

    abdullah'ın içinden kalkıp Antep'linin boynuna sarılmak geldi.. tam karsısında oturuyordu Antepli jandarma.ne varki bileklerindeki zinciler yerinden kalmasına degil, kıpırdamasına bile izin vermiyordu.. anladı ki Antepi çok özlemişti.. kimbilir belkide anasını, babasını da özlemisti.. mahsunlasti, gözleri dolar gibi oldu.. utanmasa aglayacakti.. niye aglamasindi ki? 17 yasinda bir cocuk aglamazmiydi? onun yasitlari, simdi evlerinde ana kuzusu gibi sicacik yataklarinda yatiyorlardi.. o ise basina neler gelecegini bilmedigi yeni bir ceza evine gidiyordu.. Anadolu'nun kıracindan, yavas yavas yesillenen, deniz kokusu gelen bir yere dogru gidiyordu.. sahi denizide daha görmemisti.. aklına geldi Antepli jandarmaya sordu:

    "Bursa'da deniz varmi hemserim?"
    hemserisi jandarma güldü:
    "denizden sanane hemşerim? olsa ne yazar olmasa ne yazar? sen denişzemi gireceksinde soruyorsun?"

    "ögrenelim dedik"

    "var sayilir.20-30 kilometre ötesindedir. ama havasi kokusu Bursa'dan duyulur.."
    "nerden biliyorsun sen? gittin mi hiç bursaya?"
    "okudum, okullarda okudum.."

    Abdullah ilkkez cahil oldugunu anladi. utandi bundan. yaptıkların cahilliginden mi diye düşündü. sonrada kendi kendine mırıldandı:

    "kader işte, cahil olsan da, olmasanda olacaktı bu işler.."

    birkaç yerde mola vberdiler. jandarmalar da sani çabuk gitmek istemiyorlardı.. molalarda bile zincirleri çözülmüyordu.. yiyeceklerini içeceklerini güçlükle yiyip, içebiliyorlardı.. sabaha karsı Bursa'ya girdiler. bursa'nın taş duvarlı, eski görünümlü ceza evinin önüne geldiklerinde, sanki Bursa'nın bütün polisi, jandarması da cezaevinni önüne gelmişti..

    • **NAZIM HiKMET VE BURSA CEZA EVi***

    ceza evinin önünde büyük bir kalabalık vardı. anlaşılan bizim getirilecegimiz duyurulmustu ki sabahın bu kör ezanında herkez ceza evinin önünde toplanmıstı.. cemseden, jandarmaların yardımı ile inebildik.. bileklerimiz birbirine zincirli, ayakta zor durabiliyorduk.. kalabalık arasından bir kaç kişi "yuh" diye bagırdı.. ***likti bu. elleri kolları zincirli bir ayal jandarmanın arasındaki kişilere yuh demek kolaydı.. kimbilir bu milleti nasıl doldurmuslardı. tabi ben Antep canavarıydım.. canavarada elbette "yuh" çekilirdi.. işte böyle şeyler beni deli ediyordu. arkadaslarıma zincirli olmasam, yanlız ellerim kelepçeli olsa, jandarmaların arasından fırlar bu, yuh çeken hayvanı kelepçemin demirleri ile vura vura öldürürdüm. böylece de canavar oldugumu ispatta ederdim..

    ceza evinin büyük demir kapısı açıldı. geniş bir avluya aldılar bizi.. sonrada bu avlunun sagındaki bir kapıdan, büyükçe koguşbenzeri bir odaya soktular.. elinde kalın uzun bir mese sopası olan bir gardiyan bağırdı:
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster