/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    0
    Rez rez
    ···
  2. 27.
    0
    rezerved
    ···
  3. 28.
    0
    Rezerved
    ···
  4. 29.
    0
    Rezervasyon
    ···
  5. 30.
    +1
    Geldim beyler bitirip gidecem
    ···
  6. 31.
    +3
    "çıkarın zincirlerini!"

    gelip zincirlerimizin kilidini açtılar. elimiz, kolumuz serbest kalmıstı. aynı gardiyan bu kez bize bagırdı:

    "soyunun üstünüzü! bir don kalana kadar soyunun."

    kimbilir belki hamama sokacaklar diye düşünüyordum. ma hamama girecek insanlar böyle hersesin ortasında soyunmamalıydı.

    "ağam neden bizi soyarsın ki?biz afyon'da arandık geldik.."

    anama küfreder gibi bagırdı:
    "kes ulan sesini!"

    elim kolum serbestti.bu avucumun içinde kalacak kadar kücücükbir yüzü vardı.. yüzünü avuçlayıp gözlerini kör etmek geldi içimden. en azından bir tane azının ortasına patlatmalııydım. ama şöyle bir baktım, otuz kişi vardılar. bunlar beni parçalardı böyle birsey yapsam..

    "hay hay,"dedim.. "gardiyan agası! ama birgün senide soyarlar.."

    elindeki meşe sopasını kaldırıp üstüme saldıracak gibi bir hareket yaptı.. ama arkasındakiler tuttular.. biz ise soyunmaya basladık.. hepimiz bir donla kaldık.. yürüyün dediler. yürüdük. alt kata inmiştik. üst kattan alt kata öyle cebrail buzagıları gibi çıplak yürümüştük.. ceza evindeki tüm mahkumlar bizi görüyordu.. yani bunlar, mahkumlara karsı bizi küçük düşürüyorlardı.. aşagılatıyorlardı bizi.. karanlık kolidorun ucundaki demir bir kapının kiliidini açtılar.. girin içeri dediler.. önde ben vardım.. kapının önüne geldim.. içerisi zifiri karanlıktı..bir ara durdum.. gireyimmi diye düşünüyordum.. arkamdan birisi beni itiverdi.. karanlıgın içine dogru uçtum.. içine itildigim karanlık odanın zemini yoktu.. boşlukta bir süre uçtum.. sonra yumuşak, cılk bir pisligin içine düştüm.. pislik koltuk altlarıma kadar geliyordu.. yukarıdan bagırdılar:

    "çekil asagıdan antep canavarı! arkadasların geliyor... "

    arkadaslarım peşpeşe kapı esiginden uçarak, asagıya gelmeye basladılar.. hepimiz yumuşak, pelte gibi bir pisligin içindeydik.. sonra bir gürültü ile kapıyı kapadılar.. O, eli mese sopali gardiyanın sesi yukarılarda, karanlık kolidorun duvarlarında çınlıyordu:

    "görün şimdi ananızınkini... "

    ceza evi kanalizasyonunun içine atılmıstık.. burada geçiş hızlı olmasın, pislik içeride kalsın diye dışa acılan mazgal tamamen kapatılmıstı.. ceza evinin tüm pisligi,b.ku burada birikiyordu.. dayanılmaz bir idrar ve b.k kokusu daha içeri girer girmez midemizi bulandırmıs ve hepimiz ögürmeye baslamıstık.. boyları ufak olan arkadaslar cırpınıyor, agızlarına pislik gelmesin diye debeleniyordu.. pisligin içinde bagırtı, ögürtü,küfür sesleri birbirine karışıyordu.. benim boyum 1.90. pislik koltuk altlarıma kadar geliyor.. ama boyları kısa olan arkaadslarım var. pislik onların boynuna bazısının da agız hizasına kadar geliyordu. opnların ögürütüsü yeri gögü inletiyordu. burada bizi bogacaklar diye düşündüm.. b.k yedire yedire, bizi bogacaklar..

    burada artık insanlık yoktu. O, koca devlet yoktu. burada Allah'da yoktu.. burada yanlız b.k, pislik ve vahşet vardı.. ve burada ölecektik.. ölümden hiç korkmamıstım.. korksaydım öldüremezdim. çünkü öldürürken öldürülmekte vardır.. ama burada bu pisligin, bu b.kun içinde ölmek agırıma gidiyordu.. üstelik arkadaslarımda benim yüzümden ölecekti. çünkü, Afyondaki olayı ben planlamıstım.o olay olmasaydı sürgün olmazdık ve bu b.k çukurunun içinde bulunmazdık..

    ama birden aklıma geldi.. bizi burada, oniki kişiyi birden öldüremezlerdi.. o kadar da alçaklık yapmaya korkarlardı.. mahkumda olsak, on iki kişiyi birden öldürmek kolay degildi.. bizi burda bogazlayamazlardı.. anlaşılan bize iyi bir ders vermek istiyorlardı.. böyle düşününce ferahladım vearkadaslarıma bagırdım..

    "korkmayın! dayanın arkadaslar! bizi burada çok fazla bırakamazlar.. hepimizi öldürmeye cesaret edemezler.. aman ha dayanın! aman gayret sabredin!bir ikimiz telef olmayalım! olmayalım ki, bu alçaklıgın hesabınıda soralım.."
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +2
    arkadaslar dayanıyorlardı ama,iş öyle kolay degildi.. kısa boylu arkadasların durumu çok kötüydü.. pisligi yutuyor, yutuyor kusuyorlardı.. duvarlara tutunarak batmamak isteyenlerkaygan duvarlara tutunamıyorlar, gene pislige gömülüyorlardı..

    öyle bir işkenceki bu insanlık görmemiştir.. orada sekiz saat kaldık, sekiz asır gibi saat.. artık hiçbirimizin dayanacak hali kalmamıstı.. idamlık koca mustafa bile dayanamaz hale gelmişti..o b.k çukurunun içinde hepimiz dönüp duruyorduk.. artık çözülüyorduk.. kendimizi koyverip pisligin içinde gömülüp bogulacaktık.. boyu küçük üç arkadasımız batıp batıp çıkıyor, durmaksızın bagırıyorlardı..

    ögle üzeri kapı açıldı, asagıya tahta bir merdiven saldılar..

    "hadi bakalım, çıkın yukarı"diye bagırdılar..

    fenalaşmıs olan, kısa boylu arkaadsları arkalarından destek vererek çıkardım. ardından digerleri çıktı.. koltuk altlarıma kadar b.kun içinde kalmıstım, gerçekten benimde halim kalmamıstı..ya pisligi yutanlar ne yapsındı?en son ben çıktım.. hemen orda, zemin kattaki kolidorda üzerimize hortum ile su sıkarak vücudumuza cıvık bir sekilde yapısmıs olan kaba pisligi aldılar..ama üç arkadasımızın durumu iyi degildi.. üzerlerine su sıkılırken ayakta duramıyorlardı.. idamlik koca mustafa ve ben onları ayakta durdura bilmek için kollarından tutuyorduk.. kollarından çıktıgımız anda yere yıkılıyor ve sürekli olarak ögürüp kusuyorlardı..

    baktım eli sopalı gardiyan su sıkanların en arkasında duruyor.. çırıl çıplak durumdayım.. vucudum sıkılan sudan sırılsıklam.. dehsetli bir ayaz var.. bu rezaleti gördükten sonra insan yasamıs ne olacak ölmüş ne olacak..? eli sopalı gardiyanın başgardiyan oldugunu anladım..

    bagırdım ona:

    "bak! durumu görüyormusun başefendi? beyendin mi olanları? insan ogluna bu eziyet yapılır mı? seni kim alet etti buna?"

    baş gardiyan önce bir durdu, ne diyecegini bilemez bir hali vardı.. sonra birden yüreklendi:

    "ben yaptım be!" dedi.."ne yapacaksın?ben kimseye alet olmam.. istersen bir daha göndereyim sizi oraya.."

    "tabi gönderirisin.. istersen simdi hemen bir hada at oraya beni.. at ama sunuda unutma.. bunun hesabı sorulur.. kuş olup uçsan, bulut olup göçsen, duman olup kaybolsan, bunun hesabı sorulur ki nasıl sorulur.. bakalım ozamn ne diyeceksiniz. günü gelende göreceksin bunu baş efendi.."

    hiç ses etmedi. oysa birden dikilmiş, korkusuz gibi davranıyordu..
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +2 -1
    bizi alıp üst kata çıkardılar. durumu kötü olan arkadaslarımızı kollarına girerek, biz tasıyorduk.. üst katta bizi tas zeminli, içinde hiç bir esya olmayan bomboş bir odaya kapadılar.. odanın cepesinde demir parmaklıklar vardı.. önüde maltaydı.. mahkumlar maltasdan gecerek gidiyor, volta atıyor, ama h,iç birisi bize geçmiş olsun bile diyemiyorlardı.. üç arkadas ise yerde uzanmış inliyordu.. anlasılan diger mahkumlara ibret olsun diye"antep canavarını da arkadaslaerınıda ne hale getirdik, görün" demek isitiyorlardı..

    üzerimize hortum ile su sıkmışlardı ama, pisligin çogu duruyordu.. hem pislikten ve hem sıkılan sudan dolayı rezil bir durumdaydık.. yerde yatan konyalı cafer,

    "abdullah ben ölüyorum" dedi..

    ağzından yesil köpüklü pis bir şeyler sızıyordu.. inleyerek konusuyordu.. biraz nefeslendi.. gözleri yarı acık, yaerı kapalıydı. aglıyordu konyalı cafer, konusacak hali bile yoktu. zorlukla:

    "abdullah! benim acımı al. koma bunlara can bedelimi.." dedi..

    yerde yatan diger iki arkaadasta seslendiler:

    "benim acımıda al abdullah.."

    "benimkinide. koma sakın yanlarına sor bunların hesabını.."

    demir parmaklıklara dayanıp var gücümle bagıdım:

    "bir maşrafa su verin bari, ALLAHSIZLARRRRRRRRRRRRR!!"

    arkamdanda idamlık koca mustafa bagırdı:

    "ulan hepinizin dinini, kitabını... alın lan, gelin alın canımızıııııııııı!"

    tam o sırada ilerden asker bozmasi kaputtan paltoyu omuzlarina atmis, saclari karmakarigib, gozleri cakmak cakmak dev gibi bir adam demir parmakliklarin onune geldi. demir parmakliklara tutunup iceriye bakti. yerde yatanlari gordu. bizim halimize bakti. sonra kosarak gitti. biraz sonra elinde bir testi ve bardakla geri geldi. testinin parmaklıklar arasından geçmesine imkan yoktu.. oda bardaga su doldurup içeri uzattı.. acele ile konyalı cafer'in yanına gittim.. yüzünü yıkadım.. agzını calkaladım.. bende susuzluktan yanıyordum ama, onlar yani yerde yatan arakaadslar b.k yutmuşlardı. agızları bile b.k içindeydi.. onun için onların hacetini önceden görmem gerekiyordu..

    o dev gibi adamın, parmaklıklar arasından doldurup doldurup verdigi bardakla, diger fenalasmış arkaadslarımıda temizledim.. sonrada bizler elimizi yüzümüzü yıkayıp birer bardakta su içtik..

    "sagol abi" dedim o dev gibi adama.. "sagol allah razı olsun.." o hicbir sey demeden cebinden yesil renkli bir sigara paketi cikarip icinden uc tanesini kendine ayirdi, gerisini bize verdi. koylu sigarasiydi verdigi. kibritini cakip sigarami yakti. bende diger arkadasların sigaralarını benim sigaramdan yaktım.. o sigara bize sanki cennet tamı gibi geldi.. onbeş saattir azımıza hiç bir sey girmemişti.. sigarayı yer gibi içiyorduk..

    "gecmis olsun agalar' dedi. o dev gibi adam, 'gecmis olsun, gene gorusuruz"
    arkasini dondu gitti...

    ben arkasından öyle bakıyordum.. tam o sırada bir mahkum geçiyordu.. bagırdım:

    "baksana arkadas, su giden adam kim?"

    mahkum, 'dev gibi adam'in arkasindan baktı:

    "o mu? sairdir, yazardir, tarihcidir. ayni zamanda da vatan hainidir"

    mosmor oldum.. titremeye basladım.. agzımdan salyalar akıyordu:

    "adı ne lan?"

    adam korktu hızlı adımlarla uzaklasırken orkasına dönüp bagırdı:

    "nazım hikmet! kominist nazım hikmet..!"

    bende arkasından avazım çıktıgı kadar bagırdım:

    "ulan pust! hic birinizin kici gibmadi bize bir yudum su vermeye, o verdi de onun icin mi vatan haini oldu!ben burdan çıkarım, sanada bunun hesabını sorarım..!"

    ben şair ne demekti, yazar ne demekti, tarihçi ne demekti bilmiyordum.. koministligi ise hiç bilmiyordum.. ama vatan haini denmesi agırıma gitmisti.. böyle bir adam, böyle bir yiğit adam vatan haini olamazdı..

    o dev gibi adam gittikten hemen sonra gardiyanlar geldiler.. durumu kötü olan aerkadsları alıp zütürdüler.. gardiyanlar üzüerine pislik bulaşmasın diye arkadasları, zahire çuvalı gibi bir seylere sarmalayıp zütürdüler..

    işte bu insanlık dışı işler, bu haksızlıklar, bu zulüm beni hep kan dökmeye itti.. kan içiirtti bu muameleler bana. katil etti beni bunlar.. durumum müsait olsa, elimdebir kaç alet olsa, allah adına yenmin ederim ki, bu ceza evinde ayakta bir tane idareci komazdım..ama ne yaparsın? çıplaksın, ezilmişsin...

    O gün akşama dogru Abdullah ve arkadaslarını alıp hamama zütürdüler.. üç kisi ise revire zütürülmüstü.. hamamda iyice yuıkandıktan sonra, dışarı çıktıklarında elbiselerinin getirildigini gördüler.. giyindiler. hiç birinin azını bıçak açmıyordu. o kadar keselenmiş o kadar yıkanmışlardı ama üstleri basları gene pislik kokuyordu.. afyon ceza evinden sevk edilirken üstlerindeki paraları makbuz karsılıgında alınmıstı.. Abdullah palaz'ın 35 reşat altını ile 380 lirası vardı.. hamamdan cıkarken bir gardiyan elbiselerinin cebinden çıkan makbuzları verip paralkarının emanete geçtigini söyledi..
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    0
    o gece özel bir koguşa verildiler. sabaha karsın hiç kalkmaksızın uyudular.. günnü ilk ısıkları ile abdullah uyandı. namaz kılmak isitiyordu. ama vazgeçti. idamlık koca Mustafa'da kalkmıstı:

    "mustafa agbi," dedi Abdullah. "biz artık kırklanmadan namaz kılamayız. tümden cenabetiz biz. kırklanmadan bize namaz haram."üç gün onlarla kimse ilgilenmedi.. yemekleri geliyor, gardiyanlar tek kelime bile konusmuyorlardı. üçüncü günün akşamı Abdullah'ı müdür çagırdı:

    "otur bakalım.."
    oturdu Abdullah.
    "geçmiş olsun... "

    Abdullah hiç ses cıkarmadı. "buranın usulü budur işte. siz hiç bir yerde rahat durmamıssınız. sen, yaşın kadar adam öldürmüssün. yaralama yapmıssın, idamlıkları kaçırmıssın. vali vurmussun. ama burası, onlara benzemez.Şimdi bana söz vereceksin. burada hiç bir olay istemiyorum. şeref sözü verirsen, sizi diger mahkumların içine veririm, rahatça dolaşırsınız. aksi halde, o lağımı gördünüz degil mi? bende ondan daha beteride var. oraya gidersiniz."

    Abdullah tane tane konusuyordu:

    "müdür bey!biz hazreti Hasan ve Hüseyin'in kerbala'da çektiklerinden daha fazla çekmiş mahkumlarız. burada yapılan bu muameleden sonra, bize yapılacak başka kötü muamele kalmamıştır.. onun için bu teklifinizi arkadaslarıma zütürecegim, onlara danısacagım.."
    "olmaz! bana şimdi, hemen cevap vereceksin."
    Abdullah kalktı, gidiyordu. birden geri döndü."bir sartla söz veririm.."
    "nedir o sart?"
    "o adamı bizim koguşa vereceksin.."
    "hangi adamı?"
    O, şair, yazar, tarihçi olan adamı. o adamı bizim koguşa verirsen, sana söz veririrm hiç bir sey yapmayız. vermezsen, bak müdür bey, bu ceza evinde öyle seyler yaparım ki tarih bunu yazmamıstır, yazamazda. Bursa ceza evinin tarihini kanla yazarım. Hepsi bu kadar işte."
    Abdullah öyle kararlı konusuyordu ki müdür ç***iz kaldı..
    "kimmiş o adam? Nazım hikmet'mi yoksa?"
    "evet. Nazım hikmet."
    Müdür ayaga fırladı.. yüzü kıpkırmızı olmusutu.
    "olmaz,onu veremem sizin yanınıza. onun bahceye çıkması bile yasak. ancak maltada dolasır o."
    "sen bilirsin müdür bey.ben diyecegimi dedim. bundan sonrası seni,n bilecegin iş.
    Abdullah arkasını döndü tam dısarı çıkıyordu ki müdür bağırdı:
    "allah belanı versin! tamam veriyorum yanınıza. yanlız bu iş tamamen benim elimde degil. Cumhuriyet Müdeiumumist ile görüşecegim. oda kabul ederse ozamn veririm."
    "olur görüş."
    "yanlız sunu iyi bil.bak daha evvelde söyledim. benim elimde o atıldıgınız çukurun daha altında çukurlar var. orayada gidersiniz."

    Abdullah, artık müdüre karsı üstünlügü ele almıstı. pervasızca konustu:
    "Müdür beyim! sende sunu iyi bil. benim önümdede, arkamda bıraktıgım cinayetlerin çok daha fazlası var.ben senin çukurunu gördüm.ama sen benim cinayetlerimi görmedin sadece duydun."

    Müdür, bir seyler söylemek istedi söyleyemedi:
    "otur"
    oturdu Abdulah.

    "emanet paralarını istiyormusun?"
    "ben ne yapayım o kada parayı? kalsın emanette."
    "istersen bir miktarını al."
    "eh! alayım bari."
    müdür kasayı açtı, on dört bankonot ile 5 reşat altını verdi..
    bir müdürün eli böyle mahkumun parası ile yüz göz oldumu, bunu hiç kaçırmamak gerekir.
    Abdullah'da bunu çok iy biliyordu.. mahkumun parasını muhtemet verir, makbuz karsılıgı verir. müdür kendisi veriyor, karsılıgında makbuz falan imzalatmıyorsa,bu demektir ki...
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    +1
    müdür bana altınları ve parayı verince çıkarıp elimdeki altnlardanikisini buna verdim.
    "şu iki altında sizin olsun müdür bey, madem istedigimi yaptınız, buda size bir armaganım olsun."

    hiç nazlanmadan altınları aldı. sonra ayaga kalkıp beni yanaklarımdan öptü:
    "kokuyormu müdür bey?"
    "ne kokuyormu?"
    "yüzüm, hani o çukurdan yeni çıktık da."müdür degişti, altınlar hala elindeydi."onu unut artık abdullah" dedi. "seninle çok iyi geçinecegiz bundan sonra... "

    Onunla bundan sonra hiç iy geçinemeyecektik oysa.. ondan bize yapılanların intikdıbını mutlaka alacaktım. revirdeki arkadaslarım can çekişiyordu, onların intikdıbını almazmıydım? üstelik benim attıgım yemide yemişti.. yani altınları almıştı. bundan sonra eli bana mahkum olacaktı. zaten daha yanından çıkmadan bana olan mahkumiyetinin faturasını ödemeye bşladı:

    "sizin için özel bir koguş hazırlattım, size fitilli ocakta verecegim."dedi.

    gerçektende bize güzel bir koguş hazırlatmıştı. ama koguşun güzelligi, koğuşa geldigimizin dördüncü günü revire kaldırılan 3 arkadasımızın 2 sinin ölmesiyle bozuldu. ölenin falan hesabını soran yok. cumhuriyet savcısı geliyor, doktor falan geliyor,ya intihar diyorlar, yada kalp sektesinden öldü. iki mahkumada imza attırıyorlar. onlarda gariban mahkumlar, süpürgeciler faln. iki tane süpürgeci, temizlikçi, aciz cahil mahkum alınır, imza ettirilir iş biter. ölen öldügüyle kalır.

    arkadaslarımız öldükten sonra bizi yeniden hamma gönderdiler. yıkandık temizlendik, traş olduk. dışardan, soba, radyo, yatak,halı, masa aldırıdım. müdürde fitilli ocak gönderdi. koğuş oturulur hale geldi..

    arkadaslarımın ölümü yüregimi kor gibi yakıyordu. onların intikdıbını mutlaka alacaktım. henüz silah tedarikim olmadıgı için bekliyordum. hepimizn sinirleri çok gergindi. o lagımda, biraz daha tutulsaydık, hepimiz ölecektik.

    iki gün sonra, bursa savcısı çagırıyor dediler. gittim,savcı müdürün odasındaydı:
    "otur"dedi.
    oturmadım.
    "böyle daha iyi beyim. buyur."
    "siz Nazım hikmet'i kogusunuza istemişsiniz. veririm vermesinede, ayrı bir koguşa geçmeniz gerekir. yanlız, o durmadan yazar. yazılarının dışarı gitmesi, gelmesi için yardım eder, mahkumu isyana teşfik ederseniz, sizi zincire vururm, bunuda bil!"

    "yapmam. hiç bir sey yapmayız. o bizimle oldukça hiç bir sey yapmayacagız. namus sözü veriyorum."

    savcının yanından cıkınca kogsa gittim. baktım ki eşyalar yeni koğuşa tasınmaya başlamış. yeni koguşa tasındıgımızda, Nazım babada biraz sonra eşyalarıyla geldi. zaten pek bir eşyasıda yoktu. kalktım elini öpme istedim vermedi, boynuma sarılıp beni öptü.

    "abi" dedim, "senin suçun ne? niye yatarsın burada?

    "benim suçum kalemimdir. şiirlerimdir.insanları sevmemdir. memleketimide çok sevrim."

    peki abi, biz yazmasını bilmeyiz ama, bizde insanları severiz . insanlara kötülük gelmesin diye işler yaptık. haksızlıga tahammül etmeyiz, haksızlıga uğrayanın yanında olurz. beim atalarımda bu memleket için savaşmıstır. cenk etmiştir.o zaman bizim bunlardanda suçumuzun olması mı gerekir?"

    "yok, sizin bunlardan suçunuz olmaz. size bunlardan birsey demezler, bize derler. bu yüzdende bana ceza verirler."

    "neden?"

    "çünkü bana kominist diyorlar."

    "kominist ne demek ağam?"

    "işte bu anlattıklarımın, yazdıklarım, düşüncelerim koministlik oluyor."

    ben bu "kominist" sözünü yeni duyuyordum.
    Güldüm:
    "O zaman demek ki, bende koministim de haberim yokmus."

    bu kezde o dev gibi adam güldü:
    "yok olmaz öyle sey. çünkü sen haksızlıkların üzerine silahla gidiyorsun. insan sevgisini, haksızlık yapanı öldürerek göstermek istiyorsun. ben bu işi kalemimle yapıyorum. kalemimle anlatıyorum. senin silahın patladıgı yerde kalır, benim kalemimse bu haksızlıkları anlatarak, bir gün bu düzeni patlatır, anladın mı?"

    hiç bir sey anlamamıstım, ama bu dev gibi yiğit adamı çok sevmiştim.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +3
    artık koguşta çok iyi bir halimiz olmustu. o geçmiş acıları unutmaya çalısıyoruz, yiyoruz içiyoruz, paramız herşeyimiz var. odamıza idareciler gelmeye başladı. onlarıda agırlıyoruz. yediriyoruz, içiriyoruz. iyi bir ortam sagladık. yanlız dige mahkumlarla pek görüşmüyoruz. içerde neler oluyor, neler bitiyor pek haberimiz yok. Nazım baba günde on dakk konusuyosa, onbeş saat yazı yazıyor. bide okuyor yzdıklarını. okuduklarını yavas yavas anlamaya basladık. söyledigi sözler çok hoşumuza gidiyor. bu arada ben avukatım vasıtasıyla Nazım baba'nın yazdıgı yazıları dışarı çıkarıyorum, söyledigi adrese yada kişilere gönderiyorum. savcıya söz verdigimiz için diger mahkumlar arasınapek karışmıyorduk. o nedenlede işte, neler oluyor, neler bitiyor pek haberimiz olmuyordu..

    duyduk ki Feri köylü ibrahim diye biri varmış.bu ikinci müdür gibi davranırmıs. Etrafında sekiz on kişi varmıs. uyusturucu, kumar, içki işleri yapıyor, ceza evini haraca kesiyormus. yanındakilere esrarı hapı veriyor, karsı gelenin üzerine salıyormus. ben şimdi bu Feriköylü'ye fena halde içerlemeye başladım. fakir mahkumu eziyor, parasını alıyor, kumara zorluyor, ceza evinin herseyine el koyuyormuş. fitilli ocaklar bunun tarafından kiraya veriliyor, berber bunun adına çalısıyor falan filan işte. ben şimdi buna dalıcam dalmasınada, Nazım baba, va onun yanında olmaz bu iş..

    işte tam o sırada Ankara'dan gelen bir emirle Nazım baba'yı bizm koğuştan aldılar.
    ···
  12. 37.
    +1
    Burdan sonra Abdullah dayıyı izmir ceza evine sürgün ediyorlar son part beyler
    ···
  13. 38.
    +2
    izmir’de düzenli bir hayatım olmuştu. Efelerde benim üstüme gelmemiş, başka kumarda oynamadığım için tatsız bir şey olmamıştı. Zaten efeler benimle iyi geçince geri kalan sıradan mahkûmlar pek bir şey yapamazlardı.

    Cemil Nuri Bey izmir’e geldikten 8–10 ay sonra beni çağırttı. Bana adliyenin çay ocağını vereceğini söyledi. iki arkadaşımla birlikte beni adliyeye alacaktı. Ben sabahları adliyeye gideceğim akşamları da cezaevine dönecektim. Bu işe çok sevindim. Yıllardır dışarıyı hiç görmemiştim. Adliyelere gidiş gelişler dışında hiç dışarı çıkmamıştım.

    Hemen ertesi günü bir gardiyanla birlikte biz üç kişi adliyeye geldik. Çay ocağını teslim aldık. Tepecikten gidip semaver, çay takımı, çay, kahve, şeker alıp adliyeye yerleştirdim. Savcılar, hâkimler çay ocağının açılışını yaptılar. O gün ocakta elli lira toplandı ki, iyi paraydı bu. Paranın hepsini benimle birlikte gelen arkadaşlara verdim.

    Böylece çok güzel günler geçirmeye başladım. Kazanılan paranın hepsini arkadaşlara verdiğim için, beni hiç çalıştırmıyorlardı. Bende gidip Tepecikte, Karşıyaka’da, Bornova’da, Beyler sokağında, Kordon’da dolaşıyordum. ilk kez deniz görüyordum, Aklım almadı bir türlü, bu kadar çok suyu.

    Adliyede olduğum zamanlarda Hâkimlerle, Savcılarla dostluk kurmaya başladım. Onlara karışı çok saygılıydım. Onlarda şaşırıyordu benim nasıl “canavar” olduğuma. Davalarım sürüp gidiyordu. işin ucunda idam bile vardı. Hep kaçmayı düşünmüştüm. Ama şimdi öyle bir kapana girmiştim ki, kaçmama imkân yok. Cemil Nuri Bey bana güvenip beni insan içine saldıktan sonra nasıl kaçardım? idam alsam bile kaçamazdım. Adliye böyle düzgün bir hayat sürüyordum işte. Bu arada 65. Tümen hâkim ve savcıları ile de tanıştım. Malatyalı Avni Bey hâkim binbaşıydı. Onunla ve savcı Zihni Beyle de tanıştım. Bunlar çok muhterem insanlardı. Kısa sürede beni çok sevdiler. Oğulları gibi davranıyorlardı bana. Beni evlerine zütürüyorlar, misafir ediyorlardı. Bende onlara hizmet eder. Sofralarını kurar, mezeler hazırlardım.

    Böylece çok büyük imkânlarım oldu. Gönlümün istediği gibi yaşıyordum. Ama kadın, kız konusunda hiçbir tecrübe edinmemiştim. Çünkü ben beşik kertmesi evliydim. Bizim terbiyemizde bu olmuyor. Yani bozulmamış bir delikanlı olarak izmir’de dolaşıyordum.

    Bu arada benim kesinleşmiş cezam, yeni aldığım yedi yıllık bir ceza ile yirmi iki yıl olmuştu. Yatmakla bitmez bu. Yeni işler yapmak istemiyorum. Ortalıkta af söylentileri dolaşmaya başlamıştı. Ondan yararlanırsam, kurtulurum diye düşünüyordum. Onun için izmir’de iki yıl süre ile hiçbir hadisem olmamıştı. Benim hem adım büyüktü, hem de Cemil Nuri Bey’in yakınıydım. Bir sabah adliyeye gitmemişim, beni idareden çağırdılar. idareye giderken merdivenin altına üç kişinin pusuya girdiğini fark ettim. Bana olmaması gerekir diye düşündüm ama gene de tedbiri elden bırakmamak gerekti. Üstümde Halep işi kalın bir palto var. Altında da ceket ve kazak. idareden çıktıktan sonra bunlar gene pusuda. Bunların önünden geçerken sanki onları görmüyormuşum gibi davrandım. Elim paltonun cebindeki büyük sustalıda. Daha önlerinden geçer geçmez bunların arkamdan koştuklarını hissettim ve aynı anda sırtımda bir acı oldu. Ne var ki üstümdekilerin kalın olması sebebiyle bu bıçakları etkisiz hale getirmişti. Yani parmak işi gibi bir şey olmuştu. Benim gibi bir adam böyle parmak işlerinden bir şey olmaz. Aniden geri döndüm bunlar benim düşeceğimi sanıyorlardı. Suratlarına üçünün de birer sustalı patlattım. Yandım anam yandım anam diye bağırarak geri kaçıyorlardı. Bunların kaçmalarına engel oldum önlerini kestim. Benim sırtımda altı bıçak yarası vardı. Böyle yapmam hala düşmemem onları şaşkına çevirdi. Tepelerine dikildim:
    “Bakın sizi gebertsem ceza yemem. Ama gebertmiyorum. Çünkü savcı beyin cezaevinde *** olsun istemiyorum. Basın gidin, bir daha da karşıma çıkmayın, ikinci defa affetmem.”

    Bu olay tam bir nefsi müdafaa idi. Bu olayda ilk kez ben değil bana saldıranlar sürgüne gitti. O zamanlar öyle bıçağın sustalının falan fazla bir cezası yoktu. Onun için bana hiçbir ceza verilmedi. O yeni yetmeler gittikten sonra cezaevin de yeniden huzur sağlandı. O sıralarda bir Pazar günü ismet inönü izmir’e geldi. Yapılacak olan 46 seçimleri için konuşma yaptığı yerden cezaevine hoparlör çektiler. ismet Paşa,
    “Cezaevlerin de kimse kalmayacak” dedi.
    Mahkûmlar buna çok sevindi. Ama 1946 seçimlerini kazanmasına rağmen sözünü tutmadı ve af çıkarmadı. Cezaevlerinde ayaklanmalar oldu, adamlar öldü. Ama ben izmir cezaevin de hiçbir olaya izin vermedim. izmir cezaevi benim yaşantımın en rahat, en olaysız geçtiği bir cezaevi oldu. Orada altı yıl kaldım. izmir’i baştanbaşa tanıdım. Gezdim, dolaştım, cezaevinde adaletli bir düzen sağladım. Ve orada tam altı yıl yattıktan sonra 1950 affı ile tahliye oldum. Toplam on yıldır cezaevin de sürekli yatmıştım. Bu af ile tüm cezalarımı sıfırladım.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      devamı yokmu bunun be çok kötü yerde bitti
      ···
    2. 2.
      +1
      Yok hocam
      ···
  14. 39.
    0
    Abi ben de bu olayda destekledim
    ···
  15. 40.
    0
    Palaz niye kahpelik yapiyo uyuyan adam bicaklanir mi bu mu erkeklik
    ···
  16. 41.
    0
    Rezerved
    ···
  17. 42.
    0
    Bittimi hikaye
    ···
  18. 43.
    0
    Baştan sona okudum dahada yazsan okurdum
    Trendde böyle şeyler görebilsek keşke
    ···
  19. 44.
    0
    Rezervasyon
    ···
  20. 45.
    0
    Hll olsun koca daşakli adam
    ···