/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 151.
    +1
    Up up up
    ···
  2. 152.
    +1
    Up up up
    ···
  3. 153.
    +1
    Şeytan gelir, tam karşınızda tahtına kurulup nefsinizi en hassas noktasından kaşımaya başlar. Gözünüzü kapatıp içinizdeki ateşi söndürecek kadar serin bir deniz hayal etmenizi ve bu denize dalmanızı telkin eder. O an için ihtiyacınız olan tek şey belki bir yaprağı dahi yerinden kımıldatamayacak kadar halsiz bir rüzgardır. Bırak kendini boşluğa ve her şey bir anda bitiversin. Onu düşünürsünüz. Öğrendiğinde canının ne kadar yanacağını... Geride bırakacaklarınız gelir birer birer gözlerinizin önüne. Ölüm sonrası gelir. Hepsi için, kendiniz için vazgeçer ve acılara rağmen yaşamaya karar verirsiniz. Şeytanı mağlup etmenin tesellisiyle ölümün kıyısından, yaşayacağınız her saniye tekrar tekrar öleceğiniz hayata dönersiniz.
    ···
  4. 154.
    +1
    Siz hayata dönersiniz de hayatın size dönmeyeceğini bilirsiniz. Buna rağmen yaşamaya çalışırsınız. Seccadenizi serip her şeyin sahibinin huzurunda durabilirseniz biraz olsun rahatlayabilirsiniz.
    ···
  5. 155.
    +1
    Namaza böyle başladım işte. Mektup yazma alışkanlığımsa daha eskilere dayanıyordu. insan bir alışkanlık kazandığında o alışkanlığı öyle kolay terk edemiyor. Mektup demek benim için o demekti. Onunla kuracağım hayat demekti. Balık için su neyse benim için o da oydu. Susuz, ekmeksiz hatta oksijensiz yaşayabileceğini düşünür, onsuz yaşayabileceğini düşünmezdim.
    Bu vakitten sonra ona göndermeyeceğim halde mektup yazmaya devam ettim. O artık yoktu biliyorum ama kabullenemiyorum işte. Elimden ancak bu kadarı geliyordu. Mektup yazmak...
    Öyle sıradan mektuplar değildi. Nasılsın, iyi misinlerle başlayıp cebını bekliyorumlarla bitiyordu. O yıllarda çok yaşamam, ölürüm düşüncesiyle içimde ne var ne yok hepsini döküyordum. Kendime bile itiraf edemediğim her şeyimi yazıyordum. Yazdıkça meğer ona daha söylemediğim ne çok şeyim varmış diyordum. Kendisiyle ilgili, kendimle ilgili ne çok şey biriktirmişim meğer. Meğer ona söylemediğim ne çok şeyim varmış. Bir yazarın eline geçse roman olabilecek mektuplar... Adı bile hazır:
    Sahibini Bekleyen Mektuplar...
    ···
  6. 156.
    +2
    O başkaydı. Bambaşka. Gözlerine bir kez bakmam yetmişti. Nefes alamaz olmuş, boğulacağım sanmıştım. Gözlerinin içinde kaybolmuş, kim olduğumu bile unutmuştum. O bambaşkaydı ve dünyada ondan bir tane daha yoktu. Yanında olmak inanılmaz duygular yaşatıyordu bana. Öyle karşımda dursa bir kartpostal seyreder gibi hep onu seyretsem. Yemek yemeden sadece gözlerine bakarak doysam. Su içmeden sadece gözlerine bakarak susuzluğumu gidersem. Ne kuş cıvıltısı, ne güzel bir şarkı ne de başka bir ses; o konuşsa ben dinlesem. Elini ilk tutuşumu hatırlıyorum da Yarabbim o neydi öyle? Elektriğe çarpılmış gibi olmuştum. Ellerinden, parmak uçlarından başlayarak bir enerji yayılmıştı vücuduma. Dayanamamış diğer elimle de tutmuştum elini. Çekmek istese çekemezsin diye iki elimin arasındaydı artık. Sımsıkı. Elinden vücuduma dolan bu şey neyse kesilmesindi. Durmasındı. Ağustosun yazı bile ellerini ısıtamazdı. Hep buz gibi olurdu o eller. Kendimce bir gerekçe bile bulmuştum ellerindeki bu serinliğe: içimdeki ateşe su serpmek... Elleri de sıcak olsaydı nasıl dayanırım ki? Hepten yanar, hepten kavrulurdum. Tüm masumiyetiyle elini neden o kadar sıktığımı sormasa, canının yandığını söylemese belki de o ince ve narin parmaklarına zarar verecektim ve bunun farkında bile olmayacaktım. Ellerimi yavaşça gevşetirken elini ellerimden kaçırma korkusu yaşadığımı bilmedi hiç. Söylemedim. "Ellerini kaçırırsın korkusundandır." diyemedim. Yalan değildi. Ben ilk kez onun elini tutmuştum. Bu tutuşla yarım olan bir yanım tamamlanmıştı. Ellerinden vücuduma yayılan enerjiyle kendim olmuştum. "Daha önce bir kızın elini hiç tutmadım ki." deyip canını yaktığım için özür dinlemiştim.
    Aradan onca yıl geçmiş, hatırladıkça hala gözlerinden iki damla yaş süzülür. Tıpkı şu anda süzüldü gibi. Ve siz iyi ki gözyaşlarıma ellerinizle dokunamıyorsunuz. Orhan Veli'nindi değil mi? "Dokunabilir misiniz göz yaşlarıma ellerinizle?"
    ···
  7. 157.
    +3
    Yoklama yapıyorum. Yazdıklarımı kaç kişi okuyor? Okuyanlar kimler görelim.
    ···
  8. 158.
    0
    Ben okuyorum devam et.
    ···
  9. 159.
    +1
    Ne ahım şahım yakışıklı ne boylu poslu nede şık giyimli biriydim. Sivilce ekgib olmazdı suratımdan. Boy desen 1.70 civarı. iyi bir giyim zevkim hiç olmadı. Hala da öyleyimdir. Modaymış, markaymış, takıntılarım yoktur. Ne bulursam giyerim. Yakışmış yakışmamış çok dikkat etmem. Bu özelliğim yetiştirilmesi tarzımdan geliyor. Gerek çocukluk ve gerekse gençlik yıllarımda kıyafet seçme ve beğenme şansım olmadı. Aklım yetmeye başladığında beğenmediğim ve alınan kıyafet hakkında olumsuz bir yorum yaptığımda "Bunu bulamayanlar da var, otur haline şükret!" cevabını almam ve gırla azar işitmemin dışında benim değil ailemin istediği şekilde sonuçlanmasının kıyafet konusunda yetersiz kalmamda etkisi yadsınamazdı. Sadece bu kadar da değil. Kapalı bir çevrede yetişmiş olmanın verdiği eziklik kızlarla da etkili iletişim yeteneğimin gelişmesinin önünde aşılmaz bir duvar gibiydi. işte böyle biriyle bir kız neden iletişim içine girsin ki? Hele ki büyük şehirlerden birinde yetişmiş güzel bir kız. Benim gibi birinin yüzüne neden baksın ki?
    ···
  10. 160.
    0
    Rezzamkiltum priskallis 61
    ···
  11. 161.
    +1
    Ben sizof sen ren rez alakmi
    ···
    1. 1.
      +1
      Desene tek başımıza şizofren bile olamıyoruz. Ancak iki kişi bir şizofren olabiliyoruz. Al bakalım. Rez sana köle olsun
      ···
  12. 162.
    +1
    Yazmicaksin sanırım burda bir okurun kalbi kaldı seviyo seni
    ···
    1. 1.
      0
      Teşekkür ederim yazacağım
      ···
  13. 163.
    +1
    Kardeşten öte arkadaşımla birbirimizin bütün sırlarına vakıftık. Gerçi bizim açığa çıkarılmaması durumunda hayatımızın akışını değiştirecek sırlarımız olmadı. Böyle küçük ve hemen herkesin birbirini tanıdığı, çevre baskısının yoğun olarak yaşandığı yerde ne yaşayabilirim ki? Her ne yaşarsak yaşayalım hemen ertesi gün birbirimizi bulur paylaşırdık. O bizim evimize ailenin bir ferdi gibi girer çıkardı, ben de onların evlerine o evin bir evladı gibi girip çıkardım. Akşam evlerine davet etti. Bir aksilik olmazsa geleceğimi söyledim ve ayrıldık.
    O daha sistematik çalışırdı. Her ikimiz de sınıf tekrarı yapanlar arasında olsak da benden daha düzenliydi. Onun üzerindeki aile baskısı benim üzerimdeki kadar değildi, o daha serbestti.
    Kendine daha fazla zaman ayırabilir, gezer, tozardı. Benden önce üniversiteyi kazanmıştı. O ikinci sınıfı; bense henüz birinci sınıfı bitirmiştim. Buna bitirmek denirse. Üniversitenin ilk sınıfı okuyup bitirenlere malumdur; çok zor geçer. Yeni hayat tarzı, yeni sosyal çevre, yeni ve farklı şehir, o güne kadar yaşanmamış yeni sorumluluklar. Kısaca hayatın esas cilveleriyle karşılaşmak bir çok sorumluluğu da birlikte getiriyordu. Ben hatırı sayılacak kadar çok ders bırakmıştım bütünlemeye. Bütünlemede bu yükün altından kalkabilecek miydim bilmiyordum.
    Her zamanki gibi üzerimdeki salaş kıyafetlerle kendi evime gider gibi gittim. Her zamanki gibi evin bir çocuğu gibi karşılandım.
    Kardeş bildiğim bu arkadaşımın duvarında çizdiğim portresi dururdu. Kara kalem çalışması. Az sonra gerçekmiş de kağıttan ayrılıp canlanacakmış gibi durmasa da gerçeğe yakın kadar benzemişti.
    Bu resimdi belki hayatımın akışını değiştirecek olan şey.
    ···
  14. 164.
    +2
    Büyükler salonda oturuyorlar ve eski günlerden konuşuyorlardı. Arkadaşım, ben, o ve kardeşi arkadaşımın odasına geçtik. Resmi çizenin ben olduğumu söyledi. Bir süre benden konuştuk. Okuduğum şehir, bölüm, resme karşı ilgim daha pek çok şey. Sonra sağdan soldan önemli önemsiz pek çok şey.
    Akşam yemek yemeden gelmemi istemişti. Karnım açtı. Misafirleri olmasa istediğim gibi mutfaklarına girip dolabı açıp Allah ne verdiyse yiyecek kadar hukukumuz vardı ancak bu ortamda aç olduğumu dillendirmek görgüsüzlük olacağı için sofranın kurulmasını beklemekten başka çarem yoktu. Fazla beklemedik, sofra kuruldu. Biz de sofraya geçtik. Annesi oldukça cana yakın biri olmasına rağmen babası bir o kadar ciddi ve otoriterdi. Sofrada da okuldan, derslerden, üniversite ortamından konuşuldu. Konu zayıf olan derslerime geldiğinde sorulan sorulara esprili cevaplar vererek soruları geçiştirmeye çalışıyordum. Bir süre sonra dışarı çıkıldı. Mümkün olduğunca onunla aramdaki mesafeyi koruyor, daha ziyade, kardeşiyle ve arkadaşımla iletişim içine giriyordum. Sorulmadan da konuşmalara müdahil olmuyorum. Hava kararmış olmasına rağmen kafamı kaldırıp ona bakmıyordum. En yakın arkadaşımın, kan kardeşimin çok yakın akrabalarından biriydi çünkü. Yetiştiğimiz kültürde arkadaş yakınlarına göz koymak namussuzlukla eşdeğerdi ve bizde yamuk yapılmazdı. ilçenin nezih çay bahçelerinden birine gittik. Çay içtik sohbet ettik. Vakit oldukça ilerlemişti. Onlar daha uzun süre oturmayı düşünüyorlardı. Ben evdekilerin merak edeceklerini söyleyerek müsaade isteyip oradan ayrıldım.
    ···
  15. 165.
    +1
    Burcu'nun sesini ne zaman duysam ürperiyorum. Tüylerim diken diken oluyor ve vücuduma elektrik verilmiş gibi oluyorum. Ona hem acıyorum ve hem de ondan korkuyorum. Bu size çok tuhaf geliyor değil mi? Bir erkek kendisinden altı yaş daha küçük bir kızdan neden korksun ki? Hem korksun hem de korktuğu kıza niye acısın ki? Henüz size anlatamayacağım şeyler var. Olayın akışı içinde bütün bunların sebebini çok iyi anlayacak, siz de bana hak vereceksiniz. Ondan korkuyorum lakin onun bana zarar verme ihtimali olmadığını biliyorum. Ondan korkuyorum çünkü onun yüzünden kendime zarar verme ihtimalimin çok yüksek olduğunu biliyorum. Oysa o bana asla zarar veremez. Kendine zarar verir ama bana zarar veremez. Ona acıyorum evet hem de kendime acıdığımdan daha çok acıyorum çünkü böyle bir karakterde olmasının tek sebebi benim. Şimdi diyeceksiniz ki "Ne yaptın bu kıza ki vicdanın seni rahat bırakmıyor?" Belki inanmayacaksınız ama hiç, hiçbir şey yapmadım. Ona istemsiz bir şekilde bile dokunmadım. Dibi olmayan bir boşluğa düşer gibi duygusal boşluğumda bile onu kendime bağlamam neden olacak bir davranışta bulunmadım. Ona ümit verecek bir tavır takınmadım. Kulaklarımda çınlayan tatlı sesiyle hesap soruyor. "Böyle olmamın sebebi sensin. Ben sana ne yaptım da kafesteki bir kuş gibi beni kendine hoşça vakit geçirecek bir hayvan gibi davranıyorsun?"
    Git artık Burcu! Ne olursun git. Bir daha gelme. Buraya hiç gelmedin sen aslında. Ben hiç olmadım. Ben senin ağabeyin de kan falan vermedim. Bana bir hayat borçlu değilsin. Git! Bunca yanlışım, bunca vicdan azabımın yanına bir de kendini koydurtma bana. Git! Ne olursun bir daha da hiç gelme! Git!
    ···
  16. 166.
    0
    Burcu hiç olmadı. ilçeye hiç gelmedi. Onun ağabeyin kan verip hayatını kurtaramadım. Oysa etiyle kemiğine, mesleğine capcanlı karşımda duruyor. Bu nasıl bir çelişki. Öylesine benimsemiş ki beni, içimi okuyor. Ona söylemediğim şeyleri bile biliyor. Nasıl oluyor da henüz tamamlanmamış bir mektuptan başka hakkımda bilgi sahibi olmayan bu kız benimle ilgili her şeyi biliyor?
    ···
  17. 167.
    +1
    Ertesi gün geliyor. Yanıma heyecanla. "Lan oğlum dün sen gittikten sonra çok şey oldu." diye başlıyor. Uzun uzun annelerinin ve babalarının konuşmasını anlatıyor. Konuşmanın merkezi hep benmişim. Sürekli övmüş beni hem annesi hem babası. Konuşma sırasında annesi "Madem o kadar övüyorsunuz, yabancıya gitmesin. Şunu bizim kıza ayarla" diye arkadaşıma matrakça bir espri yapmış. O da dönüp kıza sormuş "Ayarlayım mı?" Kız da aynı matraklıkla "Annem onay verirse neden olmasın." diye yanıtlamış.
    Hayatımın şokuydu bu. Arkadaşımın benimle dalga geçtiğini düşünmüş, kızmıştım. Hatta deneniyor muyum, diye kafa yormuştum. Kardeşim bildiğim arkadaşımın çok yakın arabasına yang zile bile olsa bakıp bakmadığım mı ölçülüyordu, anlamaya çalışmıştım. Şaka gibi dalga geçmek gibi görünmüyordu ve arkadaşım çok ciddiydi. O gün bu konu bu şekilde kapandı.
    ···
  18. 168.
    +1
    Reztantukim hunirtasfum 69
    ···
  19. 169.
    +1
    O günün akşamında yine benim konum açılmış. Gelirim diye beklemişler. Konuyu bana açıp açmadığını sormuşlar. Arkadaşım da şaka ortamında söylenen sözler olduğunu düşündüğü için ciddiye almadığını belirtmiş. Gerçekten ciddi ciddi söylüyorsa konuyu bana açabileceğini söylemiş. Hem annesi hem de kendisi ciddi ciddi konunun bana ulaştırılmasını istemiş.
    ···
  20. 170.
    +1
    Bu arada yazdıklarımın hayatımda çok değer verdiğim kişilerin ifşa edilmesi riski taşıdığını düşünerek isim kullanmamayı tercih ediyordum ancak isim kullanmadan yazmak hem zor hem de karışıklığa neden oluyor. Bu yüzden bundan sonra kardeşimden öte bildiğim arkadaşımın yerine "Doğan" rumuzunu kullanacağım. Hayatımın aşkına ise şimdilik "O" demekle yetineceğim çünkü Ona kendi adından daha çok yakışan ikinci bir isim bilmiyorum.
    ···